gisaengchung

bong joon ho'nun muhteşem filmi. 2019 yılında izlediğim en iyi filmlerden biri. toplumsal sınıf farklarını mizahla ele alıp gerilimle harmanladıktan sonra dramla en üst seviyede bitiriyor.

t: 2019 çıkışlı güney kore kara komedi, gerilim filmi. izlediğim en iyi gerilim filmiydi, birkaç yeri çok saçmaydı ama şahaneydi. tadı damağımda kaldı resmen filmin. bi daha izleyeyim. --- spoiler --- sadece aklım şuraya takıldı, senin kızın kollarında ölürken başka birini öldürmek aklına gelir mi? kızını öldüren olsa yine tamam ama orasını bi oturtamadım. --- spoiler ---

dünyanın kısa bir özetini izler gibi izledim bu filmi ve beğendim. filmi izlerken gerildiğimden daha çok sonrasında gerildim ben, düşündükçe gerildim.

çok sevdiğim biriyle, vizyondan çıkmak üzereyken izlemiştik. hala izlemeyenler varsa, koşa koşa gidip izlemesini şiddetle tavsiye ederim. bein web'de eklidir. 1 ay ücretsiz üyeliği bu film için aktive etmek iyi bir fikir olabilir. ben ki, kolay kolay film beğenmem, hep bir kulp bulurum. ama bu... mükemmel film. edit: bir düşündüm de... sonu daha iyi olabilirdi. aman canım, o kadar kusur kadı kızında da olur.

harika bir film. --- spoiler --- mesela hizmetçi ailenin zenginlerin evinde basılarak kaçtıkları gece, zengin mahallesinde mazgalların yağan yağmuru alıp götürdüğü sahnenin sonunda fakir mahallesine gelince çocuğun dize kadar suya batması aslında eşit yurttaşlar olmadığımızı, hizmetin dahi eşit gelmediğini vurguluyordu. --- spoiler --- göndermeleri, filmin geçişleri her şeyine bayıldım. oscar'ı haketmiş. koku konusundan sınıf ayrımına vurmaları ayrı güzel olmuş.

bana göre bong joon ho'nun okja'dan sonraki en iyi filmidir. popüler olandan nefret edince kendisini çok havalı hisseden ve hayatında en fazla 10 film izlemiş birçok avam topluluğun gram anlamadığı filmdir bence.

mükemmel, mükemmel, mükemmel. gerim gerim gerginim şu an. film bittikten sonra uzun süre boşluğa bakıp düşündüm (ya da düşünmüşüm?) vay anasını ya. (aşağıdaki iki cümle azıcık spoilerımsı ama çok değil amaaan okuyun bi’ şey olmaz.) her yağmurda aklıma gelecek şimdi, her mazgal görüşümde. her sel haberinde yüzüme çarpacak bazı gerçekler. toplumsal tabakalar(ımız). ben konusunu okumadan, fragman falan izlemeden açmıştım öyle. hatta virüs filmi diye. (hahahsdhjd ne biliyim ya ismi parazit olunca) fakat alakası yokmuş. konusunu öğrenmeden açın izleyin siz de bence. öğrenseydim bu kadar şaşırarak, hayretle izlemezdim ama böyle daha vurucu oldu. baya etkiledi beni. durup durup daldığım için 15-20 dkdır yazmaya çalışıyorum şu kadar şeyi. ay açın izleyin bir ara 2 saat 12dk mı ne ama biraz uzun. fakat hiç sıkmıyor ya akıp gidiyor. koreliler yapıyor bu işi. -buhran döneminizde açmayın çok zengin değilseniz. hoş şeyler yaşanmaz.-

diğer adı ile gisaengchung .yani (bkz: parazit). tnm:parazit, bir canlıya bağımlı olarak yaşayabilen ve üzerinde yaşadığı canlıya zarar verebilen organizma. olarak geçer.kore yapımı bu filmde de bunu görüyoruz.aslında son anlarına kadar harika işlenmiş bir film sıkıntı sonradan sonraya insana artık hadi hadi hadi bir şey olsun beklediğim şey olsun vs derken--- spoiler --- hop bir hayal ve düş vererek bitiyor. --- spoiler --- farklı ve ilgi çekici konusunun yanında farklı sınıflardaki insanların yaşamsal koşullarını,dertlerini,korkularını kısaca psikolojilerindeki ayrımı çok net bir şekilde anlatıyor bunu birçok sahnesinde görebiliyoruz. bu en sevdiğim şey oldu. normalde de kore yapımı filmleri seven ben bunu da severim sandım ama film silah zoru ile uzatılmıştı ve sonu sanki aman izleyici kafasında neye çekerse öyle kalsın tadındaydı.10-6.4 alır. kore yapımı sevenler ya da bilmeyenler için (bkz: old boy) diye bir şey var.

Yattığım yerde yine aklıma geldi. Parasite filminin Bence Oscar’ı almasında çok büyük etkenlerden bir tanesi de sınıfsal farklılıkları eleştiren bir filmde en vurucu sahnede “koku” meselesinin kullanılmasıydı. Mükemmeldi. Seyirci de masanın altındaki adam da aynı anda müthiş bir şok yaşıyor o anda. Kokunun hikayesi... Muhteşemdi. Birdman filminin ardından uzun bir aradan sonra haketmişti dediğim bir film Oscar almıştı.

sürekli en olmadık zamanlarda aklıma gelen film. film kültürüm sadece gerilim filmlerinden ibaret, bugüne kadar bir sürü gerilim filmi izledim. ama hiçbirinden şu filmden aldığım tadı alamadım, alacağımı da düşünmüyorum. her şeyiyle şahane bir film, hazır bein connect almışken bir daha izleyeceğim.

bu filmi bu saatte ve yalnız izledim. filmi yorumlamayı yukarda ki arkadaşlar çok güzel yapmış. kast sistemi heryerde aynı,birinin evine lağım akarken, diğeri yağmur çok iyi geldi bütün kiri, pası attı diyor.

gayet güzel filmdi beğendim. --- spoiler --- özellikle ailenin çalıştıkları evden kaçıp kendi evlerine giderken evlerine giden yolda sürekli yokuş inmeleri, sürekli yer altı tünellerinden geçmeleri ve merdivenlerden inmeleri sınıf farklılığını anlatan harikulade bir detaydı. --- spoiler ---

ilginç bir filmdi. sınıf ayrımını güzel göstermiş, evet. zaten oscar alma nedeni bence bunu gayet gerçekçi bir şekilde göstermesi. onun dışında saçma bulduğum şeyler vardı. --- spoiler --- kevin'in o taşı yedikten sonra (hem de iki kere) yine de hayatta kalması büyük mucizeydi. jess ölmese bu kadar şaşırmazdım. üstelik kafasında bir yamulma bile olmamış. taka taka buna mı taktın diyorsunuz da o taşı yeme sahnesi benim için çok etkileyiciydi. filmde herkes farklı çıkarımlar yapmış ama fakir aile iyi ya da asıl zengin aile iyi denmesini anlamadım. iki taraf da iyi değil. bi kere ortada zengin bir aileyi kandırıp, bildiğiniz eve çökmüş bir aile var. ona iş bulan arkadaşının hoşlandığı kıza bile çöktü adam. insanların emekleriyle oynayıp yerlerine geçtiler sonuçta. açgözlülük yaptılar. bildiğin eve çöktüler. zenginler ise tamam kibarlar, çalışanını insan yerine koyup, küçümseseler de sohbet ediyorlar falan ama o ailede de bir pislik var. o kadar da saf değiller yani. buna pek denk gelmedim, benden başka kimsenin dikkatini çekmedi mi acaba? şoförü arka koltukta seks yapmış diye kovdular ve arka koltukta seks yapmak çok kötü bir şeymiş gibi davrandılar, kullanılmış, eski külottan iğrendiler ve uyuşturucu da kullanıyordur bunlar diye eleştirdiler. fakat birbirlerine kerkindikleri sahnede, seks sahnesi demek gelmedi içimden ama çok iyi sahneydi, farkındaysanız adam önce arka koltukta seks muhabbeti yaptı, ardından o eski, kullanılmış külotu giyseydin semsert olurdum dedi, karısı ise uyuşturucu diye inledi. yani yerdikleri, iğrenç bir şey olarak bahsettikleri şey aslında kendi fantezileriydi. neyse gelelim diğer parazitlere. onlara ne diyeceğimi bilemiyorum filmin geriliminin kilit noktası onlardı ama şunu diyebilirim. kadın bodrum katını açtı aşağıya koştu ya, diğer kadın da peşinden indi. beni sikseler oradan aşağı inmezdim. filmin son sahnesi için hayal ya da gerçek falan diyen olmuş. zengin oldu, aldı evi öyle bitti falan diye. o evi alacak kadar zengin olmasını geçtim, bu mektubu babasına nasıl okutacak olm? ahshjd. elbette hayaldi. son olarak sınıf farklılıkları çok güzel gösterilmiş. zengin ailenin evinin tepede olması, suların mazgallara inmesi, fakir ailenin ise daha çok aşağıya, daha çok aşağıya inmesi, yağmur suyu da değil taşan lağım suyunun ortasında kalakalması, ertesi gün zenginin neşeyle kıyafet seçerken, fakirin spor salonunda kapış kapış kıyafet kapmaya çalışması iyi ayrıntılardı. bir de, adamın kızı ölüyor kollarının arasında, o sırada adam koku mevzusu yüzünden adamı öldürüyor. o derece utanmış. acaba babanın uyandığı ve aralarındaki farkı daha çok anladığı, sırf para için kendisini küçümseyen bir adamın emir kulu olmaktan ötürü duyduğu öfkenin patlaması mıydı orası? sisteme olan tepkisini zengini öldürerek mi göstermek istedi? bence öyle. --- spoiler --- tavsiye ederim.

sınıf farklılığını muazzam şekilde işleyen, detayların hoşluğu, çekim teknikleriyle kendine hayran bırakan, başta eğlenceli olup sonrasında dram ve gerilime evrilen çok iyi bir film. -en iyi film -en iyi yönetmen -en iyi uluslararası film -en iyi orijinal senaryo, oscarlarını almıştır. anlayacağınız silip süpürmüştür. kısaca konusundan bahsedeyim. film zengin bir aile, ailenin yanında çalışan hizmetli kadın ve ailenin kızına özel ders vermek için gelen fakir oğlan üçgeninde dönüyor. bahsettiğimiz fakir oğlan zamanla zengin ailenin evine, kendi ailesini türlü yollarla sokuyor. ve asıl film burada başlıyor. --- spoiler --- aslında bu ailelerin hepsi bir parazit. hepsi birbirini sömürmekte. hizmetli kadın senelerce kocasını gizliden gizliye evde saklamakta, fakir olan aile öncesinde gayet sempatik şekilde ailenin içine sızarak sonrasında aileyi sömürmekte, zengin olan ailemiz ise her işini hizmetlilerine yığarak onları sömürmekte. filmde sınıfsal farklılığı en net anlatan yer ise koku. fakirliğin bir kokusu olur muymuş? insanın üstüne siner miymiş? can alıcı nokta buydu bence. en çok hoşuma giden diğer sahne ise yağan yağmurun dahi yukarıdan aşağıya inildikçe ne denli hasar bıraktığının vurgulanmasıydı. yukarıda olanlar yağmurun kiri, pisliği götürmesine şahitken aşağıda olanlar evlerinin, eşyalarının ve hatta canlarının götürülmesine şahit olmakta, yaşamakta. esasında film, harabe bir evde wifi aramakla başlarken lüks bir evde mors alfabesiyle son bulmakta. kısaca kaliteli film, izlenesi. tavsiye ederim. --- spoiler ---

Bu ara seviyorum sanırım film/dizi entirisi girmeyi. Ama hiçbirine öyle ahım şahım bi bakış açısı ortaya koyacak nitelikte bi insan değilim. Beklentinizi düşük tutun. 2 küsur saatlik akış gram sıkmadı. Güzel planlanan dolaplar beni her zaman etkilemiştir. Gayet akıllıca bir yerleşme planı olmuş. Takdir ettim. --- spoiler --- Başlık altındaki diğer entirilerin bahsettiği sınıf ayrımı ve çokça üzerinde durulan koku haricinde (veledin, diğerlerinin aynı aileye mensup olduklarını kokudan çözmesi beni daha bi etkiledi nedense. Böyle zeka pırıltıları hoşuma gidiyor. Çizgili bunu beğendi) benim için bi tık daha önde olsan duygu açgözlülüktü sanırım. Zaten ailenin yanına dalavereyle girdiği yetmezmiş gibi siyasiler misali çoluğunu çocuğunu da aldırdı. Ama zenginler de az şerefsiz değildi gibi. Kızılderili şapkaları taktığında adamın şoförüne "mesai gibi düşün. İşini yapıyorsun. Paranı alacaksın" minvalinde söylediği bir lafa çok takıldım. Şoförün yüzündeki aşağılanmışlık hissi güzeldi bence. Ya da ben öyle anlamak istediğim için o şekilde yorumladım. Bilemenko. Zengin yaşama gıpta ile bakma sebepli sondaki evi gözleme işi bana biraz manasız geldi. İnsan kötü şeyler yaşadığı yeri çok görmek ister mi? Her gün? Sonra eskiden orada yaşayan adamdan aldığı taktikle koca mektubu yollaması falan... Bi de adamı "burada nasıl yaşıyorsun böyle" diye küçümseyip kendisinin aynı duruma düşmesi de trajik olmuş. Ne oldum demicen aslanım ne olucam dicen. Mektup demişken, şoför en son S.O.S çağrısı yaptı ve bahçede çadırında yaylak hayatı süren velet bunu anladı. (Maşallah ne zekisin. Sen gel benim çocuğum ol) Eee? Bu niye bi yere bağlanmadı? Öyle anladı ve kaldı sonra. Velet resmen görüldü artık yardım çağrısına. Hoş değil. Adamın neden aile taşındıktan sonra evden bi çıkıp ailesinin yanına gitmiyor orası da biraz havada kaldı bende. Ne kadar kötülük yapmış olursan ol ne denli belaya bulaşırsan bulaş neticede ailen. İnsan az bi çaba gösterir dönmek için. Cinayet de bir süre sonra unutulmuş zaten. Ama diğer yandan da düşünecek olursak, filmin adını da entiride geçirelim eheheh, adam ve ailesi gerçekten zenginlere yapışan birer parazit oldukları için aslında sadece konak canlının değişmesini beklemiş olabilir. Ama zorladım gibi oldu biraz. Neys. --- spoiler --- Yanisi, üzerine konuşulunabilinecek güzel ve akıcı bir film. İzlenir. Tavsiye edilir.