ben bu kadınla tanışamadığım ve bir daha asla tanışacamayacağım için vicdan azabı duyuyorum. bu kadın bana umut dolu gözüken o dizelerin altında nasıl bir umutsuzluk yattığını anlatır. bu kadın o çiçekli şiirlerin dikenlerle dolu olduğunu anlatır bana. ah o ne güzel kadın, sanki ikinci anne gibi.
3
+
-entiri.verilen_downvote
ve şimdi şöyle dua ediyorum tanrı’ya:
olanlar oldu tanrım
bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
6
+
-entiri.verilen_downvote
bende çekildiğim her fotoğrafta defolu bir kelebek gibi çıkıyorum biliyor musun bodrum kat kızı . çiçek aşıları da yapıyorum ruhuma çiçekler açsın diye polyannaya mektup yazacaktım ama son mektubunu senden almış yapamadım
mr. parkinsonum her öğlen beklemeyi bıraktı biliyor musun ? siz aşktan ne anlarsınız bayım dedim anlaşılamadım didem abla keşke benim maviş annem olsaydın umutsuzuma keşke bu kadar erken gitmeseydin
3
+
-entiri.verilen_downvote
'yıllardır kendini bulutlarda saklayan i̇llegal bir yağmurum. bir yağsam pahalıya mal olacağım.'
3
+
-entiri.verilen_downvote
türk şair. dokuz eylül üniversitesi hukuk fakültesi’ni bitirdi. şiirleri öküz, ludingirra ve sombahar dergilerinde yayımlandı. i̇lk kitabı olan grapon kâğıtları i̇nkılap kitabevi şiir ödülü’nü kazandı.
5
+
-entiri.verilen_downvote
ölüm yıl dönümü bugün
özlemle anıyorum pulbiber mahallesinin leylasını
annesini füsun hanımı kaybettiğinde 14 yaşındaydı kızı füsun 3 yaşındayken kendisi bu hayata veda etti
kızı füsun'a geride bıraktığı mektup ;
--- spoiler ---
"canım kızım,
sana mektup yazacağım. çünkü artık başka bir şey yazamıyorum. bu konuda pek de dertli değilim doğrusunu istersen. sen bana belki bugüne kadar yazdığımdan başka türlü bir yazı yazmayı öğretirsin. kendimi bir sonbahar ağacı gibi hissediyorum. mutlu bir sonbahar ağacıyım ben. yere düşen yapraklarımı eğilip topluyorum. saçıma tutuyorum. bakın yakışmış mı diye soruyorum. sonra yaprakları havaya savuruyorum. ben iki kişilik bir kabilenin me isimli kölesiyim. çünkü sen acıktığında me diye ağlıyorsun ve bu ismimi seviyorum reis!
canım kızım, cehaletimden şair oldum… annesizlikten. sen sakın şair olma!"
--- spoiler ---
1
+
-entiri.verilen_downvote
kağıttan gemiler yaptım kalbimden ki hiç biri karşıya ulaşamazdı,
aşk diyorsunuz; limanı olanın aşkı olmaz ki bayım..
0
+
-entiri.verilen_downvote
--- spoiler ---
elimde üç öksüz kitap, kokluyorum
içini açıp bir-iki satır okuyorum kapatıyorum,
kiyamıyorum bile okumaya.
keşke son yazdığın şiiri yırtıp atmasaydın
anneler sinirlenip çocuklarının toplarını keser ya
sen yazdıklarını yırtınca
tanrı da seni burdan yırtıp, yanına alınca
biz o çocuklar gibi ağladık.
müjde bilir'in aklında şu son satırlar kalmış yazdığın şiirinden:
"sylvia uyan! nicholas sütünü içmedi!"
didem uyan! daha yazılacak şiirler bitmedi!
--- spoiler ---
3
+
-entiri.verilen_downvote
bazı vakitler tren geçiyor evin yakınından
yaşlanıyorum pencereden her bakışımda
anna karenina'yı taklit ediyor zaman,
atıyor kendini raylara
neden her aşk
bir kadının cenazesini kaldırır mutlaka
sevdiğim adamlar çarpıyor camlarıma
bir kelebek gibi kocaman, kara
pervazlarımda kuruyorlar sonra
begonya tozlanıyor,
unutmanın gözyaşları sanki bu tozlar.
annemin temizlik günleri gibiyim
yorgun, solgun ve beyaz.
kardeşim ayağını sallıyor sevdiği şarkılarda
birini çok sevmek gibiyim
sütle siliyor tozlarımı kardeşim.
kestane pişiririz diyoruz kışa sobada
hayallerimiz çatlıyor sonra, çıtırdıyor, kızarıyoruz
5
+
-entiri.verilen_downvote
annem çok sevmelerin
kadınıydı.
daldaki kirazları,
yazmasındaki oyaları,
fistanındaki çiçekleri,
asmadaki üzümleri,
evin kedisini,
sokağın delisini,
babamın gömleğini,
beni, bizi, mahalleyi..
bildiğim her şeyi severdi.
bana da sevmeyi öğretti.
öyle az buz değil,
çok sev derdi.
annem gibiyim artık.
az sevme bilmiyorum ben.
5
+
-entiri.verilen_downvote
"ne bileyim füsun,
sen şimdi aramıza duvar örsen
yine kalkıp senin sevdiğin renge boyarım."
10
+
-entiri.verilen_downvote
''sonra gittin.
birlikte kışlıkları naftalinleyecektik.
söz vermiştim unutmayacaktım gözlerini
bir yeşil fanila gibi ipte, alıp ütüleyecektim.
herkese iyi akşamlar demeyi öğretecektim gözlerine.
sonra gittin.
çocuk oldum bir daha, ağladım.
kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı.
kitaplar, aşk, her şey.
her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım.
keşke nane şeker gibi mentollü bir buluttan doğaydım
sonra gittin.''
bir anne gibi, şiir gibi, gökyüzü gibi sevdiğim kadın didem. didem madak. öldüğü gün terliklerindeki izleri okşamıştı annesinin. öyle acımıştı yüreği. peki ya şimdi bizim ruhlarımız nasıl acımasın onun ölüm yıldönümünde ?
yaralarında çiçekler açan, güzelim kadın.. biz de şiirlerine sarılıyoruz yokluğunda. pulbiber mahallesinde oturup bizi beklediğini, sevdiğini biliyoruz. biz de seni seviyoruz.
şiirlerinle kalbimi deşsen de kanatsan da yine sen yine sen..
rahmet ve minnetle..
1
+
-entiri.verilen_downvote
o kadar çok seviyorum ki bu kadını. keşke onunla bir masa başında oturup hayattan, tecrübelerinden konuşabilseydim. gittiği yerde huzurludur umarım. anılarda ve kalplerde güzelce yaşamaya devam ediyorsun güzel kadın.
2
+
-entiri.verilen_downvote
ne bileyim füsun.
şimdi aramıza duvar örsen,
yine kalkıp senin sevdiğin renge boyarım.
“çiçekli şiirler yazacağım illa ki bir gün,
biri kalbine, biri kalbime.”
2
+
-entiri.verilen_downvote
12 yaşındayken annesini kaybetmiş, talihsiz şair. ölmeden önce kendisinin bi konuşmasına gitmek isterdim. röportajlarını izlemenizi tavsiye ederim, çok naif biri olduğunu görebilirsiniz.
sevgili anneciğim,
binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda
kocaman bir dağ lalesi gibi
ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran.
6
+
-entiri.verilen_downvote
ya siz,
nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat?
nasıldı
öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak?
sevgiyle..
1
+
-entiri.verilen_downvote
bir roman yazmaya başladığım o gece için...
yalnız bırakma beni bu paragrafın başında
bu boşluğu bir masal doldurmaz
kanalizasyondan fırlar bir cadı,
başını engizisyona çarpar.
ölürüz belki ikimiz de ucuz bir aşk romanının sonunda.
patlamış mısıra benzerdi senin mısraların
ısınır ve patlardı
beyaz çiçekler açardın sonunda
bahar dallarının hatırına beni anla.
1
+
-entiri.verilen_downvote
Kimi gün öylesine yalnızdım
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
Annem
Ki beyaz bir kadındır
Ölüsünü şiirle yıkadım.
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
5
+
-entiri.verilen_downvote
Bir ilaç içsem bari diye düşündüm,
Biraz kolonya sürünsem,
Ferahlasam, pencereyi açsam.
Şöyle bir şey yazdım sonra:
Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre
Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde.
Berbattı,
Bir şiire böyle başlanmazdı.
İç ses diye söylendim,
Ardından Yıldırım Gürses...
Aptal aptal güldüm bir de buna.
Ayşecik vazoyu kırıyor
Ve ‘tamir et bakalım’ diyordu babasına.
Yapıştırsam da parçalarını hayatımın
Su sızdırıyordu çatlaklarından.
Karnabahar kızartmıyordu asla
Başrolde kadınlar.
Güçlü bir el silkeledi beni sonra
Sanırım Tanrı’nın eliydi.
Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan.
Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi,
Çok şey görmüşüm gibi,
Ve çok şey geçmiş gibi başımdan,
Ah...dedim sonra
Ah!
İç ses, diye söylendim
Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya:
Tanrım bana hiç erimeyen,
Kırmızı bir bonbon şekeri yolla.
Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik
Kardeşimle kendimize durmadan,
Olmayan çayları,
Olmayan fincanlardan içerdik.
Olmayan kapıları açardık,
Olmayan ziller çaldığında.
Siyah papyonlu olurdu mutlaka
Resim defterimizdeki damat.
Yedi günde yarattığımız dünya
Mutlu olurduk pastel koksa.
Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:
Olanlar oldu tanrım
Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Kapının arkasında yokum demiştim
Ve divanın altında da.
Bulamazsınız ki artık beni,
Hayatın ortasında.
Kaybolmak istemiştim bir zamanlar
Beni kimse bulamazdı
Tanrı’nın arkasına saklansam.
O Kocamandı, en kocamandı o.
Bir kız çocuğunun hayalleri kadar.
Bir zamanlar kendimi
Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım.
Kaç metredir benim yokluğum?
Benden daha çok var sanmıştım.
Benim yokluğumdan dünyaya
Bir elbise çıkar sanmıştım.
Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan
Sonunda ben de alıştım.
Ah...dedim sonra,
Ah!
Güzin Ablası kitaplar olan bir kızdım,
İçim sıkılmasa o kadar
Tek bir satır bile okumazdım.
Taş bebeğim ters çevrilince ağlardı
Bir derdi var derdim.
Derdimi demeyi ben taşbebeğimden öğrendim.
Ninni derdim, ninni bebeğim!
Cam gözlerini kapardı, naylon kirpiklerini.
Plastik gözkapaklarının ardında,
Bilirdim rüyaları yoktu bebeğimin,
Gözyaşları da.
Ağladıkça tükürüğümden sürerdim gözaltlarına.
Bu kadar kolay harcamazdım rüyalarımı,
Kırmızı çantamda bayram harçlıklarım olmasa.
İnsan çıtır ekmeği ısırdığında,
Kırıklar dolar kucağına,
İşte orası umudun tarlasıdır.
Ve orada başaklar ağırlaştığında,
Sayısız ah dökülür toprağa.
İç ses, diye söylendim
Ve ah dedim sonra,
Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim.
Dallarına salıncak kurardı çocuklar,
Hızlı yaşanan bir hayatın şarkılarıydı salıncaklar.
Meyveleri tatsızdı
Eski bir lanetten dolayı
Herkes dişlerdi acı meyvelerini,
Ve herkes söverdi ona.
İsmini yazardı herkes onun bağrına,
Ah derdi o. Ah!
Bıçağın ucundaydı insanların hafızası
‘İnsan unutandır
ve insan unutulmaya mahkum olandır.’
Tanrı şöyle derdi o zaman:
Ah!
Ne çok dikeni vardı ahlat ağacının tanrım,
Ulaşılamazdı,
Sen sarılmak istesen ona,
O sana sarılmazdı.
Ne çok dikenin vardı Tanrım!
Ne çok isterdim,
Sana sarılamazdım.
Ve şöyle derdim o zaman:
Ah!
Ahlat ahların ağacıydı,
Yaşlanmaya başlayanların,
İtiraf edilememiş aşkların,
Evde kalmış kızların.
Ahlat ahların ağacıydı,
Cezayir nasıl cezaların ülkesiyse,
Öyleydi işte.
Ve etimoloji Eti’lerden kalma
Bir zaman birimiydi yanılmıyorsam.
Ve yanılmıyorsam yalnız insanların,
Kahvaltı edip ağladıkları pazar sabahları yokmuş o zaman.
Mesela o zamanlar
Mutsuz olduğunda insanlar,
Yok olurmuş bazı dakikalar.
Gülümsedim o sıra,
Bazen sevinirim,
Sevinmek nedense hep yedi yaşında
Ve ah... dedim sonra,
Ah!
Bazen ah diyorum durmadan,
Şimdi ben ahlatın başında,
Otuz iki yaşımda.
Ahlar ağacı gibi.
Rengarenk çaputlar bağladım yıllarca dallarıma,
Mavi, mor, kırmızı ve yeşil,
İstedim, hep istedim,
Sen iste derdim, iste yeter ki
Vereyim.
Her istediğimi verdim.Arttım, fazlalaştım,
Eksikli yaşamaktan.
Ahlar ağacıyım, gibisi fazla.
Başka bir şey istemem
Artık beyazlaşan üç-beş tel saçıma,
Hesabımı vermekten başka.
Vasiyetimdir:
Dalgınlığınıza gelmek istiyorum
Ve kaybolmak o dalgınlıkta.
At arabasıyla kağıt toplardı
Her sabah çingene kadınlar.
Üst üste yığılırdı buruşuk kirli kağıtlar
Şaşırırdım
Kadınların mı yoksa kağıtların mı memeleri kocaman?
Bir zamanlar öfkem beni zora koşardı.
Kızıl yelelerim yapışırdı terli alnıma
Ne eğere gelirsin ne de semere derledi bana,
Yeniden doğmuş olurdum oysa,
Öldüğümü sandıklarında,
Yalnızca kağıtlarda iyi koşan bir at olarak.
Vasiyetimdir:
En güçlülerinden seçilsin
Beni taşıyacak olanlar.
Ahtım olsun,
Yükleri ağırlaşsın diye iyice,
Tabutumun içinde tepineceğim.
2
+
-entiri.verilen_downvote
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum...
Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım...
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin Allahını bilirim bayım!
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmay
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!
Süt içtim acım hafiflesin diye
Çikolata yedim bir köşeye çekilip
Zehrimi alsın diye
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
İlahiler öğrendim.
Siz zehir nedir bilmezsiniz
Zehir aşkı bilir oysa bayım!
Ben işte miraç gecelerinde
Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
Bir şiir aradım.
Geçen üç yıl boyunca
Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
Ülkem olmayan ülkemi
Kayboluşumu aradım.
Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
Haroşa bir hayat bırakmak için.
Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Kimi gün öylesine yalnızdım
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
Annem
Ki beyaz bir kadındır.
Ölüsünü şiirle yıkadım.
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı,
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
Aşk diyorsunuz ya,
İşte orda durun bayım
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak,
Öyle kötü kokan,
Yırtık ve perişan.
Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız!
5
+
-entiri.verilen_downvote
Kaç meydanını okudumda bu hayatın,
Yalnızca iki harfini öğrendim:
A
H!
Didem Madak
6
+
-entiri.verilen_downvote
didem madak gelsin de bizi görsün sadece yazgımı değil yaldızlı çokomel kağıdını bile düzeltemiyorum yırtıldı bu... gorsel
1
+
-entiri.verilen_downvote
kendime dönüt
Didem Madak'a söyleyin önce yaldızlı çokomel kağıdını tırnaklarımla yırtmadan düzeltmeyi öğrendim şimdi sıra yazgımda.. gorsel
4
+
-entiri.verilen_downvote
‘Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya:
Olanlar oldu Tanrım
Bütün bu olanların ağırlından beni kolla..’
1
+
-entiri.verilen_downvote
Muhteşemler ötesi şiir yazarı.. Ağrı Şiirinden birkaç dizeyi bırakayım şuraya
Bağırdım sokaklarına,
Kartondan postlar sermiş ayyaşlara
Bana kerametinizi gösterin
Keramatenizi gösterin bana!
Bir dikişte içtim bir şişe geceni
Yıldız komasına girmek istiyordum,
İstiyordum dolunay çarpsındı beni
Kurt adamlarım serbest kalsındı icabında
Kimim fazladan puştluğu varsa bir sigara sarsındı bana
Kin kusulsundu, öç alınsın
İcabında modern kadındım, ne zaman şişmanlasa ruhum
Hemen yarın yeni bir intihara başladım.
Ben fazla yemesem diyorum baylar yani
Bu kadar hınç bana fazla.
İcabında bir Allah bir Allah daha
çok tanrılı bir din ederdi
Bırak müridin olayım İstanbul..
1
+
-entiri.verilen_downvote
Tehlikeli sayılmam artık
Kalbimi kalın bir kitabın arasında kuruttum
4
+
-entiri.verilen_downvote
"Ben çekildiğim her fotoğrafta defolu bir kelebek gibi çıkarım."
2
+
-entiri.verilen_downvote
"vasiyetimdir;
en güçlülerinden seçilsin,
beni taşıyacak olanlar.
ahtım olsun,
yükleri ağırlaşsın diye iyice,
tabutumun içinde tepineceğim."
2
+
-entiri.verilen_downvote
en sevdigim siiri ahlar agacidir. yildiz teknik universitesinde siir dinletisinde birinden dinleyince daha da cok sevmistim.
neyseki bu guzel dinletiye burdann ulasabilirsinizz
3
+
-entiri.verilen_downvote
Çok çok severim. Yaşama bu kadar erken veda etmesi beni hep yaralar.
“Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum. İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!”
3
+
-entiri.verilen_downvote
(bkz: Pollyanna’ya mektuplar)
Sevgili Pollyanna,
Radyo tiyatrosu dinlenirdi bir zaman içimde,
İçimde dünyanın en eski kedisi
Eski bir sobanın yanında uyuyordu.
Çocuklar bir köşede
Yenidünya çekirdekleriyle beştaş oynardı
Frenk elması da derler
Sarılı kahverengili bir meyve.
Annem işte öyle bir kadındı
Çocuklar gökyüzüne bakar sorardı:
Ay dede orada ne yapıyor anne?
Annem öldüğünde ay dede içimde
Yüzlük bir ampul gibi parçalandı.
Annem işte öyle bir kadındı
Aşure getiren çocuklara,
Teşekkür eder gibi yaşardı
Öldüğünde gül resimli bir takvim yaprağıydı.
... “
En sevdiğim şiirlerinden biridir. Bu dünyadan bir Didem madak geçti.
1
+
-entiri.verilen_downvote
Sürekli "bayım" demesi beni rahatsız eden şair. Yine de okurum hatta severim bile denebilir, onun şiirlerinde kendinden bir parça bulmayacak insan yoktur sanırım.
"Kimi gün öylesine yalnızdım
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
Annem
Ki beyaz bir kadındır
Ölüsünü şiirle yıkadım.
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım."
2
+
-entiri.verilen_downvote
Güneşi özledim, sonra seni
Keşke gölgesine razı bir fesleğen olsaydım