bugün
yenile
    /
    1. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ben bu kadınla tanışamadığım ve bir daha asla tanışacamayacağım için vicdan azabı duyuyorum. bu kadın bana umut dolu gözüken o dizelerin altında nasıl bir umutsuzluk yattığını anlatır. bu kadın o çiçekli şiirlerin dikenlerle dolu olduğunu anlatır bana. ah o ne güzel kadın, sanki ikinci anne gibi.
    2. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ve şimdi şöyle dua ediyorum tanrı’ya: olanlar oldu tanrım bütün bu olanların ağırlığından beni kolla!
    3. 6
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bende çekildiğim her fotoğrafta defolu bir kelebek gibi çıkıyorum biliyor musun bodrum kat kızı . çiçek aşıları da yapıyorum ruhuma çiçekler açsın diye polyannaya mektup yazacaktım ama son mektubunu senden almış yapamadım mr. parkinsonum her öğlen beklemeyi bıraktı biliyor musun ? siz aşktan ne anlarsınız bayım dedim anlaşılamadım didem abla keşke benim maviş annem olsaydın umutsuzuma keşke bu kadar erken gitmeseydin
    4. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      'yıllardır kendini bulutlarda saklayan i̇llegal bir yağmurum. bir yağsam pahalıya mal olacağım.'
    5. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      türk şair. dokuz eylül üniversitesi hukuk fakültesi’ni bitirdi. şiirleri öküz, ludingirra ve sombahar dergilerinde yayımlandı. i̇lk kitabı olan grapon kâğıtları i̇nkılap kitabevi şiir ödülü’nü kazandı.
    6. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ölüm yıl dönümü bugün özlemle anıyorum pulbiber mahallesinin leylasını annesini füsun hanımı kaybettiğinde 14 yaşındaydı kızı füsun 3 yaşındayken kendisi bu hayata veda etti kızı füsun'a geride bıraktığı mektup ; --- spoiler --- "canım kızım, sana mektup yazacağım. çünkü artık başka bir şey yazamıyorum. bu konuda pek de dertli değilim doğrusunu istersen. sen bana belki bugüne kadar yazdığımdan başka türlü bir yazı yazmayı öğretirsin. kendimi bir sonbahar ağacı gibi hissediyorum. mutlu bir sonbahar ağacıyım ben. yere düşen yapraklarımı eğilip topluyorum. saçıma tutuyorum. bakın yakışmış mı diye soruyorum. sonra yaprakları havaya savuruyorum. ben iki kişilik bir kabilenin me isimli kölesiyim. çünkü sen acıktığında me diye ağlıyorsun ve bu ismimi seviyorum reis! canım kızım, cehaletimden şair oldum… annesizlikten. sen sakın şair olma!" --- spoiler ---
    7. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kağıttan gemiler yaptım kalbimden ki hiç biri karşıya ulaşamazdı, aşk diyorsunuz; limanı olanın aşkı olmaz ki bayım..
    8. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      --- spoiler --- elimde üç öksüz kitap, kokluyorum içini açıp bir-iki satır okuyorum kapatıyorum, kiyamıyorum bile okumaya. keşke son yazdığın şiiri yırtıp atmasaydın anneler sinirlenip çocuklarının toplarını keser ya sen yazdıklarını yırtınca tanrı da seni burdan yırtıp, yanına alınca biz o çocuklar gibi ağladık. müjde bilir'in aklında şu son satırlar kalmış yazdığın şiirinden: "sylvia uyan! nicholas sütünü içmedi!" didem uyan! daha yazılacak şiirler bitmedi! --- spoiler ---
    9. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bazı vakitler tren geçiyor evin yakınından yaşlanıyorum pencereden her bakışımda anna karenina'yı taklit ediyor zaman, atıyor kendini raylara neden her aşk bir kadının cenazesini kaldırır mutlaka sevdiğim adamlar çarpıyor camlarıma bir kelebek gibi kocaman, kara pervazlarımda kuruyorlar sonra begonya tozlanıyor, unutmanın gözyaşları sanki bu tozlar. annemin temizlik günleri gibiyim yorgun, solgun ve beyaz. kardeşim ayağını sallıyor sevdiği şarkılarda birini çok sevmek gibiyim sütle siliyor tozlarımı kardeşim. kestane pişiririz diyoruz kışa sobada hayallerimiz çatlıyor sonra, çıtırdıyor, kızarıyoruz
    10. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      annem çok sevmelerin kadınıydı. daldaki kirazları, yazmasındaki oyaları, fistanındaki çiçekleri, asmadaki üzümleri, evin kedisini, sokağın delisini, babamın gömleğini, beni, bizi, mahalleyi.. bildiğim her şeyi severdi. bana da sevmeyi öğretti. öyle az buz değil, çok sev derdi. annem gibiyim artık. az sevme bilmiyorum ben.
    11. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "ne bileyim füsun, sen şimdi aramıza duvar örsen yine kalkıp senin sevdiğin renge boyarım."
    12. 10
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ''sonra gittin. birlikte kışlıkları naftalinleyecektik. söz vermiştim unutmayacaktım gözlerini bir yeşil fanila gibi ipte, alıp ütüleyecektim. herkese iyi akşamlar demeyi öğretecektim gözlerine. sonra gittin. çocuk oldum bir daha, ağladım. kaç şiir, kaç kere sular altında kaldı. kitaplar, aşk, her şey. her şeyi son bir kere daha kurtaramazdım. keşke nane şeker gibi mentollü bir buluttan doğaydım sonra gittin.''
    13. 6
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ölüm yıldönümüymüş bugün. her bir şiirinin, sözünün ruhu var. tavsiye ederim açın okuyun ara sıra. en sevdiğimi de bırakıyorum. "içinde her şey çiçek pıhtılarına dönüşecek. bir gün gelecek hiç ağlamayacaksın.yüzün çatlayacak susuzluktan,şeytanın çatlamayacak, bilecek ve söylemeyeceksin."
    14. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bir anne gibi, şiir gibi, gökyüzü gibi sevdiğim kadın didem. didem madak. öldüğü gün terliklerindeki izleri okşamıştı annesinin. öyle acımıştı yüreği. peki ya şimdi bizim ruhlarımız nasıl acımasın onun ölüm yıldönümünde ? yaralarında çiçekler açan, güzelim kadın.. biz de şiirlerine sarılıyoruz yokluğunda. pulbiber mahallesinde oturup bizi beklediğini, sevdiğini biliyoruz. biz de seni seviyoruz. şiirlerinle kalbimi deşsen de kanatsan da yine sen yine sen.. rahmet ve minnetle..
    15. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      o kadar çok seviyorum ki bu kadını. keşke onunla bir masa başında oturup hayattan, tecrübelerinden konuşabilseydim. gittiği yerde huzurludur umarım. anılarda ve kalplerde güzelce yaşamaya devam ediyorsun güzel kadın.
    16. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ne bileyim füsun. şimdi aramıza duvar örsen, yine kalkıp senin sevdiğin renge boyarım.
    17. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      gönlümde (bkz: nazım hikmet ran) ile tatlı tatlı atışan kadın. ruhumuza çiçek aşısı yapamadan gitti. ne kadar sevdiğimizi göremeden. onu (bkz: pul biber mahallesi) nde beklediğimizi bilmeden.
    18. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      “çiçekli şiirler yazacağım illa ki bir gün, biri kalbine, biri kalbime.”
    19. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      12 yaşındayken annesini kaybetmiş, talihsiz şair. ölmeden önce kendisinin bi konuşmasına gitmek isterdim. röportajlarını izlemenizi tavsiye ederim, çok naif biri olduğunu görebilirsiniz. sevgili anneciğim, binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda kocaman bir dağ lalesi gibi ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran.
    20. 6
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ya siz, nasıl bilirdiniz çocukluğunuzu ey cemaat? nasıldı öldürdüğünüz birinin cenaze namazını kılmak? sevgiyle..
    21. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bir roman yazmaya başladığım o gece için... yalnız bırakma beni bu paragrafın başında bu boşluğu bir masal doldurmaz kanalizasyondan fırlar bir cadı, başını engizisyona çarpar. ölürüz belki ikimiz de ucuz bir aşk romanının sonunda. patlamış mısıra benzerdi senin mısraların ısınır ve patlardı beyaz çiçekler açardın sonunda bahar dallarının hatırına beni anla.
    22. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Kimi gün öylesine yalnızdım Derdimi annemin fotoğrafına anlattım. Annem Ki beyaz bir kadındır Ölüsünü şiirle yıkadım. Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
    23. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Bir ilaç içsem bari diye düşündüm, Biraz kolonya sürünsem, Ferahlasam, pencereyi açsam. Şöyle bir şey yazdım sonra: Yağmur, çamurlu bir elbise dikiyor şehre Sıkılıyoruz hepimiz bu çamurlu giysinin içinde. Berbattı, Bir şiire böyle başlanmazdı. İç ses diye söylendim, Ardından Yıldırım Gürses... Aptal aptal güldüm bir de buna. Ayşecik vazoyu kırıyor Ve ‘tamir et bakalım’ diyordu babasına. Yapıştırsam da parçalarını hayatımın Su sızdırıyordu çatlaklarından. Karnabahar kızartmıyordu asla Başrolde kadınlar. Güçlü bir el silkeledi beni sonra Sanırım Tanrı’nın eliydi. Sayamadım kaç ah döküldü dallarımdan. Binlerce yeşil gözü olan bir zeytin ağacı gibi, Çok şey görmüşüm gibi, Ve çok şey geçmiş gibi başımdan, Ah...dedim sonra Ah! İç ses, diye söylendim Çocukken şöyle dua ederdim Tanrı’ya: Tanrım bana hiç erimeyen, Kırmızı bir bonbon şekeri yolla. Eski tül perdelerden gelinlik biçerdik Kardeşimle kendimize durmadan, Olmayan çayları, Olmayan fincanlardan içerdik. Olmayan kapıları açardık, Olmayan ziller çaldığında. Siyah papyonlu olurdu mutlaka Resim defterimizdeki damat. Yedi günde yarattığımız dünya Mutlu olurduk pastel koksa. Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya: Olanlar oldu tanrım Bütün bu olanların ağırlığından beni kolla! Kaybolmak istemiştim bir zamanlar Kapının arkasında yokum demiştim Ve divanın altında da. Bulamazsınız ki artık beni, Hayatın ortasında. Kaybolmak istemiştim bir zamanlar Beni kimse bulamazdı Tanrı’nın arkasına saklansam. O Kocamandı, en kocamandı o. Bir kız çocuğunun hayalleri kadar. Bir zamanlar kendimi Bulunmaz Hint kumaşı sanmıştım. Kaç metredir benim yokluğum? Benden daha çok var sanmıştım. Benim yokluğumdan dünyaya Bir elbise çıkar sanmıştım. Dünyanın çıplaklığına bakmaya utanmadan Sonunda ben de alıştım. Ah...dedim sonra, Ah! Güzin Ablası kitaplar olan bir kızdım, İçim sıkılmasa o kadar Tek bir satır bile okumazdım. Taş bebeğim ters çevrilince ağlardı Bir derdi var derdim. Derdimi demeyi ben taşbebeğimden öğrendim. Ninni derdim, ninni bebeğim! Cam gözlerini kapardı, naylon kirpiklerini. Plastik gözkapaklarının ardında, Bilirdim rüyaları yoktu bebeğimin, Gözyaşları da. Ağladıkça tükürüğümden sürerdim gözaltlarına. Bu kadar kolay harcamazdım rüyalarımı, Kırmızı çantamda bayram harçlıklarım olmasa. İnsan çıtır ekmeği ısırdığında, Kırıklar dolar kucağına, İşte orası umudun tarlasıdır. Ve orada başaklar ağırlaştığında, Sayısız ah dökülür toprağa. İç ses, diye söylendim Ve ah dedim sonra, Böyle ah demeyi beli bükük bir ahlat ağacından öğrendim. Dallarına salıncak kurardı çocuklar, Hızlı yaşanan bir hayatın şarkılarıydı salıncaklar. Meyveleri tatsızdı Eski bir lanetten dolayı Herkes dişlerdi acı meyvelerini, Ve herkes söverdi ona. İsmini yazardı herkes onun bağrına, Ah derdi o. Ah! Bıçağın ucundaydı insanların hafızası ‘İnsan unutandır ve insan unutulmaya mahkum olandır.’ Tanrı şöyle derdi o zaman: Ah! Ne çok dikeni vardı ahlat ağacının tanrım, Ulaşılamazdı, Sen sarılmak istesen ona, O sana sarılmazdı. Ne çok dikenin vardı Tanrım! Ne çok isterdim, Sana sarılamazdım. Ve şöyle derdim o zaman: Ah! Ahlat ahların ağacıydı, Yaşlanmaya başlayanların, İtiraf edilememiş aşkların, Evde kalmış kızların. Ahlat ahların ağacıydı, Cezayir nasıl cezaların ülkesiyse, Öyleydi işte. Ve etimoloji Eti’lerden kalma Bir zaman birimiydi yanılmıyorsam. Ve yanılmıyorsam yalnız insanların, Kahvaltı edip ağladıkları pazar sabahları yokmuş o zaman. Mesela o zamanlar Mutsuz olduğunda insanlar, Yok olurmuş bazı dakikalar. Gülümsedim o sıra, Bazen sevinirim, Sevinmek nedense hep yedi yaşında Ve ah... dedim sonra, Ah! Bazen ah diyorum durmadan, Şimdi ben ahlatın başında, Otuz iki yaşımda. Ahlar ağacı gibi. Rengarenk çaputlar bağladım yıllarca dallarıma, Mavi, mor, kırmızı ve yeşil, İstedim, hep istedim, Sen iste derdim, iste yeter ki Vereyim. Her istediğimi verdim.Arttım, fazlalaştım, Eksikli yaşamaktan. Ahlar ağacıyım, gibisi fazla. Başka bir şey istemem Artık beyazlaşan üç-beş tel saçıma, Hesabımı vermekten başka. Vasiyetimdir: Dalgınlığınıza gelmek istiyorum Ve kaybolmak o dalgınlıkta. At arabasıyla kağıt toplardı Her sabah çingene kadınlar. Üst üste yığılırdı buruşuk kirli kağıtlar Şaşırırdım Kadınların mı yoksa kağıtların mı memeleri kocaman? Bir zamanlar öfkem beni zora koşardı. Kızıl yelelerim yapışırdı terli alnıma Ne eğere gelirsin ne de semere derledi bana, Yeniden doğmuş olurdum oysa, Öldüğümü sandıklarında, Yalnızca kağıtlarda iyi koşan bir at olarak. Vasiyetimdir: En güçlülerinden seçilsin Beni taşıyacak olanlar. Ahtım olsun, Yükleri ağırlaşsın diye iyice, Tabutumun içinde tepineceğim.
    24. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Alt katında uyumayı bir ranzanın Üst katında çocukluğum... Kâğıttan gemiler yaptım kalbimden Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı. Aşk diyorsunuz, limanı olanın aşkı olmaz ki bayım! Allah'la samimi oldum geçen üç yıl boyunca Havı dökülmüş yerlerine yüzümün Büyük bir aşk yamadım Hayır Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı Tesbih tanelerim bitse gözyaşlarım... Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı. Aşk diyorsunuz ya Ben istemenin Allahını bilirim bayım! Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Balkona yorgun çamaşırlar asmay Ki uçlarından çile damlardı. Güneşte nane kurutmayı Ben acılarımın başını evcimen telaşlarla okşadım bayım. Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum. İnsan kaybolmayı ister mi? Ben işte istedim bayım. Uzaklara gittim Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım! Süt içtim acım hafiflesin diye Çikolata yedim bir köşeye çekilip Zehrimi alsın diye Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz İlahiler öğrendim. Siz zehir nedir bilmezsiniz Zehir aşkı bilir oysa bayım! Ben işte miraç gecelerinde Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım, Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım, Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin Bir şiir aradım. Geçen üç yıl boyunca Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım. Ülkem olmayan ülkemi Kayboluşumu aradım. Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm. Bir ters bir yüz kazaklar ördüm Haroşa bir hayat bırakmak için. Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm. Kimi gün öylesine yalnızdım Derdimi annemin fotoğrafına anlattım. Annem Ki beyaz bir kadındır. Ölüsünü şiirle yıkadım. Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım. Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Acının ortasında acısız olmayı, Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım. Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım. Aşk diyorsunuz ya, İşte orda durun bayım Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım Kendimin ucunda Öyle ıslak, Öyle kötü kokan, Yırtık ve perişan. Siz aşkı ne bilirsiniz bayım Aşkı aşk bilir yalnız!
    25. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Kaç meydanını okudumda bu hayatın, Yalnızca iki harfini öğrendim: A H! Didem Madak
    26. 6
      +
      -entiri.verilen_downvote
      didem madak gelsin de bizi görsün sadece yazgımı değil yaldızlı çokomel kağıdını bile düzeltemiyorum yırtıldı bu... gorsel
    27. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kendime dönüt Didem Madak'a söyleyin önce yaldızlı çokomel kağıdını tırnaklarımla yırtmadan düzeltmeyi öğrendim şimdi sıra yazgımda.. gorsel
    28. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ‘Ve şimdi şöyle dua ediyorum Tanrı’ya: Olanlar oldu Tanrım Bütün bu olanların ağırlından beni kolla..’
    29. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Muhteşemler ötesi şiir yazarı.. Ağrı Şiirinden birkaç dizeyi bırakayım şuraya Bağırdım sokaklarına, Kartondan postlar sermiş ayyaşlara Bana kerametinizi gösterin Keramatenizi gösterin bana! Bir dikişte içtim bir şişe geceni Yıldız komasına girmek istiyordum, İstiyordum dolunay çarpsındı beni Kurt adamlarım serbest kalsındı icabında Kimim fazladan puştluğu varsa bir sigara sarsındı bana Kin kusulsundu, öç alınsın İcabında modern kadındım, ne zaman şişmanlasa ruhum Hemen yarın yeni bir intihara başladım. Ben fazla yemesem diyorum baylar yani Bu kadar hınç bana fazla. İcabında bir Allah bir Allah daha çok tanrılı bir din ederdi Bırak müridin olayım İstanbul..
    30. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Tehlikeli sayılmam artık Kalbimi kalın bir kitabın arasında kuruttum
    31. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "Ben çekildiğim her fotoğrafta defolu bir kelebek gibi çıkarım."
    32. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "vasiyetimdir; en güçlülerinden seçilsin, beni taşıyacak olanlar. ahtım olsun, yükleri ağırlaşsın diye iyice, tabutumun içinde tepineceğim."
    33. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      en sevdigim siiri ahlar agacidir. yildiz teknik universitesinde siir dinletisinde birinden dinleyince daha da cok sevmistim. neyseki bu guzel dinletiye burdann ulasabilirsinizz
    34. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Çok çok severim. Yaşama bu kadar erken veda etmesi beni hep yaralar. “Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca Balkona yorgun çamaşırlar asmayı Ki uçlarından çile damlardı. Güneşte nane kurutmayı Ben acılarımın başını evcimen telaşlarla okşadım bayım. Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum. İnsan kaybolmayı ister mi? Ben işte istedim bayım. Uzaklara gittim Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım!”
    35. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (bkz: Pollyanna’ya mektuplar) Sevgili Pollyanna, Radyo tiyatrosu dinlenirdi bir zaman içimde, İçimde dünyanın en eski kedisi Eski bir sobanın yanında uyuyordu. Çocuklar bir köşede Yenidünya çekirdekleriyle beştaş oynardı Frenk elması da derler Sarılı kahverengili bir meyve. Annem işte öyle bir kadındı Çocuklar gökyüzüne bakar sorardı: Ay dede orada ne yapıyor anne? Annem öldüğünde ay dede içimde Yüzlük bir ampul gibi parçalandı. Annem işte öyle bir kadındı Aşure getiren çocuklara, Teşekkür eder gibi yaşardı Öldüğünde gül resimli bir takvim yaprağıydı. ... “ En sevdiğim şiirlerinden biridir. Bu dünyadan bir Didem madak geçti.
    36. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Sürekli "bayım" demesi beni rahatsız eden şair. Yine de okurum hatta severim bile denebilir, onun şiirlerinde kendinden bir parça bulmayacak insan yoktur sanırım. "Kimi gün öylesine yalnızdım Derdimi annemin fotoğrafına anlattım. Annem Ki beyaz bir kadındır Ölüsünü şiirle yıkadım. Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım."
    37. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Güneşi özledim, sonra seni Keşke gölgesine razı bir fesleğen olsaydım
    /