Depresyon,
Obsesif Kompulsif Bozukluk,
Bipolar Bozukluk,
Duygudurum Bozukluğu,
Anoreksiya Nevroza,
Blumia Nevroza,
Anksiyete gibi psikiyatrik rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan bir ilaç türüdür. Ortaktır. Çünkü bu hastalıklarda gözlenen ortak sorun,(Kabaca) hastanın beynindeki serotonin miktarının azalmasıdır. Bu arttırıldıktan sonra, hastalık belirtileri ortadan kalkar.
Farklı isimlerle bir çok varyasyonunun olmasının sebebi, ilaçların her insanda aynı etkiyi göstermemesidir. Örnek vermek gerekirse; bir ilaç kişinin duygudurumunu yükseltirken, diğerinde istenmeyen aşırı cinsel isteğe ya da kurdeşen'e sebep olabilir.
Basitçe; sinaptik boşlukta salgılanmış olan serotoninin, reseptörleri tıkayarak geri emilimini engeller. Yani
SSRI bazlıdır. Bu da bu boşluktaki serotoninin hedef hücredeki reseptörleri daha fazla uyarmayı sağlar.
Bazı yeni çıkan ilaçların serotoninle birlikte dopamin seviyesini de yükseltecek şekilde tasarlandığı; bu şekilde tedavi başarı oranının daha yüksek olduğunu söyleyen bazı çalışmalar bulunmakta.
Aslında bir çok ilaç gibi, hala bu ilaçların insan bedeni içinde nasıl bir yol izleyip, nasıl etkiler bıraktığını tam olarak bilmiyoruz. Sadece kabul gören ve umulan şeyler vardır. Mesela kan sulandırıcılar da böyledir. Çalışmalar, teorik olarak bu maddenin bu sonucu vereceği ışığında başlar ve başarılı olur.
Temel olarak iki türü var.
ilki, geleneksel ilaçlar. Bunlar ilk dozdan itibaren terapotik dozu sağlayan, kuvvetli ilaçlar. Lakin kişide istisnasız bağımlılık sağlıyorlar. Ayrıca yan etkileri modern olanlardan daha fazla. Toksik eşik de gayet düşük. Yani, doğru doz önemli. Yoksa zarar verir.
ikincisi, modern antidepresanlar. Bunlar, tam etkinin sağlanması için minimum 1 ay kullanım gerektirmekteler. Bu şekilde bağımlılığa ciddi bir ket vurulmuş olsa da, tedavi sonrası antidepresan yoksunluğu görülmesine engel olamamakta.
Hal böyleyken, hemen hemen hiçbir psikiyatrik tedavi bir kaç ay sürmez. Ortalama bir tarih vermek gerekirse, bir yıla yakın sürer. Ki, yıllar boyunca kullananlar da var. Ortada bozulan bir beyin kimyası var. Öyle kolay kolay düzelmiyor yani.
Eğer ciddi ciddi böyle bir tanı aldıysanız, doktorunuza danışmadan kafanıza göre ilaç bırakmayın. Bazen ikinci ve üçüncü ayda, artık iyi olduğunu ve bu ilaca ihtiyacının kalmadığını düşünen hastalar ilaç bırakır. Sonra da geri dönerler. Hayat kalitelerini düşürdükleriyle kalırlar yani.
Eğer bir tanınız varsa tamamen arınana kadar tedavi görmelisiniz. Griliklere ve lekelere yer yok. Çünkü azıcık bir hale bile varsa, o büyür. Başladığınız yere geri dönersiniz.
Son olarak;
Eğer bu tür bir ilaç kullanıyorsanız, asla umutsuzluğa düşmeyin. Sizi kötü etkileyebilir, yan etkileri çok olabilir, sarsabilir. Aptal eder, uyutur, kilo aldırır... Doğru ilacı bulana kadar sabredin. Asla ve asla kendi kafanıza göre tedavinize son vermeyin! Bunlar beyin kimyasını değiştiren türden ilaçlar olduğundan, ciddi sorunlarla karşılaşabilirsiniz. Ve, tabii ki, doktorunuza güvenin. Güvenmiyorsanız da değiştirin.
İlaç tedavisiyle birlikte; fiziksel egzersiz, düzenli bir hayat ve
triptofan içeren besin tüketimi size ciddi yarar sağlayacaktır.
Sakın kaçmayın. Tedavinizi mutlaka bitirin. Bunu sadece alanı olan biri olarak yazmıyorum, ben de çok ama çok zor günler geçirdim. Yalnız değilsiniz.