doğaya, hayvanlara ve
insana saygı daha üst seviyede olurdu. çünkü hep dediğim gibi, arap helvadan yaptığı puta tapıp acıktığında yerken, türk
tanrı‘yı gökte bulmuştu. doğada, hayvanda, insanda. ki bana göre tanrı tüm bunların toplamı, tüm bunlardır.
bu arada, türkler
islamiyet‘e gönüllü bir şekilde geçmedi zaten.
(bkz: talkan katliamı)
ve son olarak, dinler en temelde sosyal hayatı düzenlemek, kişisel zihin ve vicdan disiplini için vardır. yani, kız çocuğunu diri diri toprağa gömen bir kültürün gelip zorla veya gönüllü bir şekilde kadınlardan ötürü “ben han’ım, bu da benim
hanım“ diyen bir kültüre öğretebileceği hiçbir şey yoktur. olsa da öğretemez. zaten öğretemedi de. çünkü din veya kültür, genlerle alakalıdır. o genlerse öyle gökten zembille bireye ya da topluma salisesinde adapte olmuyor. sırf bu yüzden kalıbımı basarım, hatta tarih mezunu olduğum için bilip tahmin ediyorum;
osmanlı imparatorluğu bile şu anki iktidar kadar din temelli ve dini kullanmıyordu.
özetle: islamiyet’in türklere tek bir faydası olmamıştır. çünkü türkler o vakitlerde arap coğrafyasından daha gelişmiş bir toplum yapısına sahipti. her anlamda. şimdi bok gibi olsak da çoğu konuda hala arap kültüründen önde. o da başka mesele.
ha, müslüman olduktan sonra türkler islamiyet’in özüne göre davranıp o uğurda yaşasa ve devletler kurup devletler yıksaydı, fikirlerim aynı olur muydu? hayır. çünkü
rönesans‘ın avrupa’da bir güneş gibi doğmasının en büyük nedenlerinden biri de islamiyet’tir.
entry epey uzadı. velhasılıkelam, her türlü etkileşimde (kültür bazında) daha gelişmiş olan diğerine bir şey katar. diğer türlü, en fazla bu kadar olur.
(bkz: türkiye)