Allah'a inanmayabilirsin ya da
Yehova'ya veya İsa'nın anlattığı Tanrı'ya.
Ama istesen de istemesen de evrenin bir yaratıcıya sahip olduğu fikrini kafandan atman çok zor. Sonuçta
kaos teorisi denen bir şey var.
Kısaca bahsetmek gerekirse; evrende gördüğümüz birçok şey birbirinden o kadar düzensizdir ki bağlantılarını çözmek ve etkileşimlerini incelemek derine daldıkça imkansızlaşır.
Oluşumunu ve sonuçlarını gözleyebildiğimiz durumlar matematik dilinde
linear denklemler olarak anlatılır. Ve belli bir
çözüm uzayı vardır. bu denklemleri hayatta gerçekleşen olaylarla bağdaştırabiliriz. Yani eğer elmayı havaya atarsan yere düşer ya da rüzgarın etkisiyle yapraklar sallanır gibi. Bunların hepsi şimdiye kadar Aristo'nun, Ptolemy'nin, Newton'ın, Kopernik'in ortaya attığı farklı hareket yasalarıyla çözümlenmiş şeyler.
Bu tür gerçekleşen olaylar belirli denklemlerle açıklanabilir ve kanıtlanabilir. Fakat meydana gelen bazı olaylar vardır ki sistemin karmaşıklaşması sonucunda çözümü zorlaşır.
Bunlara
nonlinear denklemler denir matematikte. Yani bu sistemin
diferansiyel denklemlerinde bilinmeyen sayısının artması ya da bilinmeyenin derecesinin büyümesiyle ortaya gelir. Ve artık çözüm uzayı değil
evre uzayı dediğimiz bir kümeyle anlamaya çalışırız.
Evre uzayı bünyesinde farklı evrelerin birbiriyle oluşturduğu
dinamik bağıntılar barındırır ve bunların toplamında
dinamik sistem oluşur. Yani bu bağıntıları çözemediğiniz sürece kümedeki evreleri ve çözümlenmesini de anlayamazsınız.
Evren de aslında buna oldukça benzer. Gerçekte bildiğimiz ve kanıtladığımız olaylar daha az karmaşık olan ve aklımıza yatan durumlardan oluşuyor. Unutulmamalı ki insanın aklına yatan olgular o çağdaki yaşayanların bilincinin ve sistematik altyapısının meyveleridir.
hatta
(bkz: Thomas Kuhn'un paradigması)
Yani karmaşıklaşan sistemi anlamamamız için yeni bulgulara ve bunun sonucunda bilinmeyenleri ortadan kaldırıp sistemi kolaylaştırmaya ihtiyacımız var.
Tam bu noktada inanç devreye giriyor. İnanç bilinmeyeni kavramayı ve onu özümsemeyi sağlıyor.
Bu bilinmeyenlerin var olması sistemin yokluğunu ispat edemez. Ateistler de tam bu noktada inkar etmeyi tercih ediyor. Kabullenemedikleri şey insan zihninin sınırlarının varlığı. Şunu düşünmelerini isterim; henüz mariana çukurunun dibine 2012'de inilebildi, 12 ton ağırlığındaki bir denizaltıyla hem de. Uzaya çıkışımızdan bahsetmiyorum bile. 1969'dan sonrasında insan gözünün görebildiği tek şey ay oldu. Hatta o bile rivayetlerin ötesine zor geçebiliyor.
Bu yüzden kibirle davranıp, her türlü bilginin ışığında nesnel yorumlarda bulunuyormuş gibi davrananları hiç anlayamıyorum. Ki böyle davrananlar hep ateist kesim oldu.
Ki bu ateistler de inanmayışlarını gerekçelendirirken hep İslam öğretilerinden pasajlar paylaştılar. Sanırım en ironik yanı da bu.
İslam'ı İslam öğretilerini çürüterek yok sayabileceğini sanan minik organizmalardan oluşuyor olmaları.