t:
bu acı geçiyor mu sorusuna sebep olan, gözleri eşek kadar kocaman ve güzel
leyla ile mecnun karakteri.
(bkz: ne güzel gözleri vardı ama di mi kocaman gözleri vardı)
malum ayrılık sonrası biz hep
ismail abi için üzüldük. ama şimdi düşünüyorum da, belki de şekerpare gitmekte haklıydı?
belki o bir günde anladı ismail abi gibi ütopik bir gönül güzelliğine layık olamayacağını. yol yakınken gitmesi gerektiğine inanmış olamaz mı? bazen gitmek gereklidir, güzel kalmak ve güzel bırakmak için. ne de olsa her 1 + 1, 2 olmayabilir..
not: belki de delinin tekiydi? ne de olsa babası da öyleydi. hem şekerpare diye isim mi olurmuş :d
(bkz: selin şekerci)
(bkz: çok tatlısın güzelsin şekerci mi baban senin)
*
nizam-ı edit: bu entry sonrası "gönül güzelliğine layık olamayacağını anlayıp gidiliyor mu sahiden?" diye soran oldu. ben bu entryde sadece şekerpare için ihtimal dahilinde düşündüm. ama soruya şahsi cevabıma gelince; olabilir.
ali lidar, sevdiği bazı yazarların hayatlarından bahsettiği
tesirsiz parçalar'ın 156. kısmında şöyle der;
"kierkegaard çok sevdiği nişanlısı regine olsen'i terk etti, çok sevdiği için. ömrü boyunca hep acı çekti bu yüzden ama soranlara da yaptığının doğru olduğunu söyleyip durdu. o kadar çok seviyordu ki regine'i ve o kadar nefret ediyordu ki kendisinden, evlenip onun kendisine 'maruz kalmasına' izin veremezdi!.."
sanırım bu, şu an bizim aradığımız tanımın ta kendisi.
demem o ki; şekerpare'nin geçmişini bilemediğimiz için, kendisinden nefret edip etmediğini ya da kendisini ismail abiye layık görüp görmediğini tam olarak bilemeyiz. ancak elimizdeki örnekler ya da tahminler üzerinden konuşuruz. şuanda da olduğu gibi :d