bugün
yenile
    1. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bartu küçükçağlayan'a antalya altın portakal film festivalinde en iyi erkek oyuncu ödülünü getiren nefis film. çoğunluğun bireyin ruhu ve bedeni üzerindeki yaptırımını müthiş işler.
    2. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      seren yüce'nin yönettiği 2010 yapımı, nihal koldaş, bartu küçükçağlayan, settar tanrıöğen, esme madra ve erken can gibi oyuncuların rol aldığı güzel bir film. toplumdaki ayrımcılıklar konu edinilmiştir. tipik katı, dediğim dedik bir aile babası dikkat çekmektedir. bu durumun 20 yaşındaki mert'e iyi kötü etkilerini görmekteyiz. aileye fazla bağlılıktan ve korkudan kaynakli özgüven sorunu açık bir şekilde kendini belli ediyor. filmde "adam" olmanın askere gitmekten, güzel bir saç tıraşından geçmesi de göze çarpıyor. toplum baskısı en üst düzeyde. doğulu insanlara yapılan haksız önyargıları da açık ve net şekilde görebiliyoruz.
    3. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
    4. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      herhangi bir şeyin doğruluğu hususunda tek kıstas olarak kullanılamaz, lakin maddi veyahut manevi olarak acı çekmek istemeyen sıradan insanlar için yeterlidir.
    5. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kur'an'da bol bol yerilir. dün sevdiğim bir yazarla yeşilde sohbet ederken şöyle bir mesaj atmış bulundum kendisine; --- spoiler --- Bir belgeselde izlemiştim. Gergedanların karar mekanizması şu şekildeymiş; önce gidiyor bir ağaca kafa atıyor, sonra düşünüyor ulan ben bunu şimdi yaptım da acaba yersiz mi oldu diye. Tersten işliyor yani süreç. Diğer hayvanlarda böyle bir durum yok. Kediler biraz kafadan kontak ama onlar bile bir şey yapmadan önce sonuçlarını irili ufaklı analiz edebiliyorlar. Videolarını muhakkak görmüşsündür, markete girip dilencilik yapıp insanlara mama aldırıyorlar hajshjagsah Sözün özü; cahil insanları gergedanlara benzetiyorum. Karşılarına bir seçenek çıkıyor. "Yapayım gitsin, yapabilecekken neden yapmayacakmışım?" diyorlar. Hayal güçleri, kurgu kabiliyetleri, empati yetileri çok çok zayıf. Öngörü sıfır. İlla yaşayarak öğrenecekler. İlla bir şeyin yanlış/tatsız ya da doğru/mantıklı olduğunu deneyimleyip anlayacaklar. Beyinleri ve vicdanları sıfır km, ilk günkü gibi duruyor hâlâ. Ambalajını açmamışlar onların. Camiide yanındaki amca ne yapıyorsa aynısını yaparak namaz kılan çocuklar vardır ya, hayatı baştan sona öyle yaşıyorlar. Bir şeye açıklık getirmeleri, savunmaları ya da karşı çıkmaları için; alfa birinin onları komuta etmelerine ihtiyaç duyuyorlar. "karizmatik etki bağımlısı olmak" diyorum ben buna. Kimisi laps diye sürü adamı diyor işte. Laf lafı açıyor gibi oluyor ama; kur'an'ın bireyselciliğini bu yüzden seviyorum. Kendi başınıza var olun diyor açık açık. Birden fazla kez kur'an'da birçok topluluk/kavim yeriliyor. Ama ne yazık ki her yeni kuşakta "biz atalarımızın yolundan dönmeyiz!" diyenler tazeleniyor. Ulan senin yobaz atan bugün seni görse kâfir diyerek taşlar be. Neyse daha fazla uzatmayayım. Çenem düştü yine hajshjagsah Oktay Sinanoğlu hocamızın "bir millet her nesilde yeniden doğar." çıkışını yad ederek konuyu kapatıyorum. Umarım sıkmamışımdır. --- spoiler --- not: tespit var tespit gibi harbiden amınıza koyar