işini gücünü oturtmuş yakışıklı ve zeki erkek başlığını gördüm de, aklıma geldi;
farkında mı, değil mi bilmiyorum. lakin bana göre kendisi oldukça değerli bir görüşü hayatına adapte etmiş ve bunun esintilerini belirsiz aralıklarla insanlara aktarmıştır.
toplumun, çağın ya da var olan düzenin bazı talep ve emirlerine -zaman zaman az, zaman zaman çok olmak üzere- kulak asmamış ve tamamen kendine yönelmiştir. tıpkı hayyam gibi..
zira onun şarapla yaptığını, sergen topla yapmıştır bir nevi. fakat aralarındaki en keskin fark; acem bilge her şeyi düşünerek yaparken, sergen çok yüksek ihtimalle gelişi güzel ve sırf öyle istedi diye yaptı.
hayyam iyice düşünmüş ve her şeyin karanlık olduğuna kanaat getirmiş. bütün dinler, bütün felsefeler üzerine kafa yormuş. nihayetinde de süleyman'ın lafına gelmiş bir adamın sıkıntısıdır onunki: "gördüm ki her şey boşmuş, ruhun çektiği acılardan ibaretmiş…"
ya da "her şeydim, hiçbir şeye değmezmiş." diyen septimus severus'un lafına..
adamın kendini içkiye vermekte ısrar etmesinin nedeni bu. iç, iç! pratik felsefesi böyle özetlenebilir. neşesine neşe katmak için içen ehli keyif bir ayyaştan bahsetmiyoruz. ya da unutmak ve belki biraz daha kendi olmak amacıyla içen, kırgın bir ayyaş da değildir.
o, şaraba neşeyi, eylemi ve aşkı katandır. o, haz arayışının dibe vuracağı kadar silikleşmiş, dingin bir epikürcülüğe varır. gülleri seyretsin, şarap içsin, ona yeter. hafif bir meltem, havadan sudan bir sohbet, üç beş çiçek, bir testi şarap.. hepsi bu.
aşk; insanı kışkırtır ve yorar. eylem; dağıtır ve başarısızlığa götürür. kimse bilmeyi bilmez ve düşünmek her şeyi donuklaştırır. zira; her şey hiçtir.. ya da eski yunan'daki bir bakış açısıyla; her şey akılsızlıktan gelir...
işte bu yüzden; faydasız dünyayı açıklama iddiasından veya aptalca onu iyileştirmeyi, yönetmeyi amaçlamaktan vazgeçsek daha iyi olur. sergen'le hayyam'ın ortak noktası da bana göre budur işte. bana sergen'in, "bir girdapta dönüyoruz, yaşamadan günümüzü..." diyen cem karaca şarkısını sevdiğini düşündüren de budur.
sergen.. allah vergisi mükemmel bir futbol yeteneğine sahip olarak doğmuş. bununla beraber bir o kadar zeki, açık sözlü ve orijinal bir karakter. aslında bu sıralamaya baktığınızda ne kadar şanslı olduğunu fark edersiniz. lakin şanssız olduğu noktalar da çoktur.
misal; kariyerinden örnek vereyim. fenerbahçe'ye imza attığı transfer sezonunda, bir diğer teklif olan galatasaray'ın teklifini kabul etseydi, galatasay'ın avrupa şampiyonu olduğu kadroda yer alacak ve muhtemelen emre belözoğlu gibi ilk fırsatta yurt dışına kapak atacaktı.
benzer bir örnek; 2002 dünya kupasından önce çapraz bağları koptuğu için dünya kupasına gidememiş ve yine olağanüstü bir fırsatı elinden kaçırmıştır. ki şayet sergen o turnuvaya katılsaydı, bence türkiye en azından finale çıkardı..
tüm bunlara rağmen kendisi gelmiş geçmiş en yetenekli 3 türk futbolcudan biri midir? evet. düşünün, adam hiçbir zaman 5. viteste gitmeden yarışı bu şekilde bitirdi. cr7'nin yarısı kadar kariyeri için azimli çalışsaydı, şu an dünyanın dört bir yanında formaları yayılmıştı.
ancak..
başta da dediğim gibi onu farklı yapan budur zaten. hayatının genelinde kendisi için çalışmış, oynamış ve yaşamıştır. mal mülk ya da ünvan için, yapması gereken kadar hırs yapmamış. yerinde başka bir insan olsaydı, hırstan deliye dönerdi..
o yüzden artık klişeleşmiş "çalışsaydı dünyanın en iyi takımında oynardı." yorumu yapmıyorum. adam kendisi için en iyisini yaptı lan. ne düzenli bir aile hayatı kurup bir otorite figürü oldu, ne de köpek gibi çalıştı. ipimle kuşağım kafasında keyfine göre mankenlerle gezdi, tozdu, yedi, içti..
hayır, çalışsa en fazla ne olacaktı sanki?
zannedersin günümüz şartlarında aile kurup iyi bir iş sahibi olanlar hayatını yaşıyor..
ulan senede 14 gün izin için herkes götünü yırtarcasına çalışıyor. o 14 gün tatili yapamayanların sayısı zaten yapanlardan sayıca üstün. şurada şanslıysak da 60 - 70 yıl ömrümüz var. ee zaten sistem bizi 60 küsür yıl çalıştırıp, daha sonra cinsel hayatımızın olma ihtimalinin bile kalmadığı biyolojik saatimizde emekli ediyor..
kodumun dünyasına da vergi ödemek için gelmişiz. bu şartlarda hanginiz, hangi yakınınız mutlu? bir de sergen'e soralım bakalım ne kadar mutluymuş.. adam ortalama bir vatandaş kadar ay sonu, fatura, işsizlik sıkıntısı vs. çekmeden, tanrı vergisi yeteneğini kendine göre en verimli şekilde kullandı, hayatın tadına bizden daha çok vardı.
velhasıl; yeri gelince kendi taraftarına bile ana avrat sövecek kadar profesyonel değilsin. saha dışındaki hayatınla da -gerek kumarbazlığın, gerek gece hayatın olsun- gençlere örnek olmamayı seçmeni de kınıyorum. zaman zaman ekranda da, sahada da etik dışı şeyler de yapmışsın. ama her şeye rağmen çok büyük adamsın be. doğal mizahına da bayılıyorum.
özetle; iyisiyle kötüsüyle, günahıyla sevabıyla, her zaman anı yaşayarak
kendine kadar insan oldu.
*
muhabir: sergen, uruguay'la hazırlık maçımız hakkında ne düşünüyorsun?
sergen: uruguay kim ya? avrupa'da ne başarısı var?
*
(profesyonel futbolcuların disiplinsiz hareketleri üzerine)
"mesela beni zamanında bayern münchen istemişti. adamlar bir araştırdı, almadılar.."
*
"yıldırım demirören, tff'den sonra uefa'ya başkan olabilir. orası düzgün gidiyor çünkü..."
*
"webo ile drogba'yı kıyaslayanların akıl sağlığından şüphe duyarım. webo, drogba'yı yolda görse imzalı fotoğrafını ister.."
*
"hasan yıldızsa ben kuyruklu yıldızım."
*
(hakan ünsal yanında otururken)
"sol bek futbolda hiç önemli mevki değil."
*
muhabir: bülent korkmaz da 33 yaşında. ama hala ekstra çalışıyor. bu durum seni rahatsız etmiyor mu?
sergen: bülent yeteneksiz. antrenman yapmazsa oynayamaz. ben yetenekliyim, o yüzden antrenman yapmama gerek yok.
*
yönetici: sergen sen salı, çarşamba, perşembe günleri bir yerlerdeymişsin diye bir haber aldık, doğru mu bu?
sergen: doğru ama eksik.
yönetici: nasıl yani?
sergen: cuma da oradaydım..
*
muhabir: sergen 10 - 12 yaş arasındaki çocuklar iddia oynuyor, ne diyeceksin?
sergen: almanya'dan uzak dursunlar. çok sürpriz oluyor..
*
muhabir: sergen hiç bir golünü kız arkadaşına hediye ettiğin oldu mu?
sergen: aynı golü iki kıza hediye ettiğim bile oldu..
*
muhabir: sergen, tigana senin için "ondaki futbol zekası bende de, platini'de de yok." demiş.
sergen: hocam doğru söylemiş.
*
ali sami alkış: bu sergen'i günde 3 posta dövmek lazım. yeteneklerinin farkında değil çocuk.
sergen: kim o adam? çıksın kapının önüne kim kimi dövüyor görsün.
*
muhabir: sergen, tigana senin için "4 kilo versin real madrid'e transfer edeyim." demiş, ne diyorsun?
sergen: 4 kilo versem jokey olurum diyorum.
*
"ben koşsam barcelona'da oynardım.."
*
(bkz: the end)
not: yazıyı okumanız bittiyse;
link
.
edit:
link