sadakat

(bkz: hz. ebubekir)

''iyi bir karakteri oluşturan parçalar sadakat ve merhamettir.'' (bkz: carl hilty)

tanım: içten bağlılık, güçlü dostluk. ramiz dayının(tuncel kurtiz) sadakat ile ilgili sözlerine bir bakalım ezel dizisinde söylemişti bunları. "sadakat, ne menem şeydir bu sadakat... sessiz kalmak mıdır? ... kıyametin kopacağını bile bile... ölüm gibidir sadakat pazarlığı olmaz, bir kere çizgiyi geçtin mi, yoktur dönüşü... ne umutlar fısıldarsa fısıldasın sana hayat, çeker gider sadık kalmaz sana.... ama kötülük öylemi? hep yanı başındadır insanın.. sözler verilir sözler unutulur... gün gelir ihanet eden sadakat ister... sadaka gibi verilmez sadakat... isteyen hepsini ister... sevdiğine sadık kalan adam, kendinden vazgeçebilen adamdır... sadakat sevdiğinin kalbini çıkarıp, elinde tutmaktır... ama sadakat yeğenim gerektiğinde o yüregi, alıp yere fırlatmaktır... sadakat ya birine koşmaktır ya da birinden kaçmaktır... sadakat, erdem değildir esasında sevgiden kör olmaktır... hep kaçtığın şeye, eninde sonunda yakalanmaktır, sadakat... yemin etmeden bir daha düşün... çünkü, sadakatla başlayan herşey ihanetle biter..."

medeni kanun'a göre eşlerin evli oldukları süre boyunca birbirlerine göstermekle yükümlü ve borçlu oldukları davranış.

alçak ve yüksek olmak üzere ikiye ayrılır. (bkz: tamam lan vurmayın öldü)

herzaman karsı tarafa verdıgım guvendir... ama bir turlu karsıdan goremedıgım hareket.. hatta bir seferınde bı arkadas demiştiki sen boyle it gibi olmaya devam edersen cok aldatılırsın..

sadakat, henüz tanımadığın eşini düşünerek hareket etmektir.

bana hic denk gelmeyen seydir

bi çeşit at çeşididir. (bkz: sadak at) (eskiden başka anlamlara da geliyordu tabi ama eskiden)

günümüzde çoğu insanın kaybettiği ve geri elde etmeye çalışmadığı bir irade biçimidir.

sonsuz güvenle birlikteliğe devam etmektir.

sakat at diye okudum jddjjd ama sadakatta önemli tabi

bir gece nöbetteyiz. amcanın biri koah hastası. sabaha kadar cbap denen hava cihazında kaldı. uykusuz kaldı, canı yandı vs. sabah molaya dışarı çıktık. yanımıza birisi yaklaştı, "çakmağınız var mı evladım?" bizim amca. adamın sigaraya olan sadakati gözlerimizi yaşarttı.

6-7 yaşlarındaydım lokantamiz var o zamanlar babam lokantadan önüne bir iki yemek verdikçe arabayı takip edip evi bulmuştu garip, ha ismi arka sokaklardan esinlenme değil gerçekten garip garip bakıyordu minik kopekcik neyse kime zararı olduysa gidip zehirlemisler köpeği ölürken bile bizim arabanin altına yatip vermişti canini gözleri aglamakliydi, garip garip bakıyordu yine çocukluğumun en büyük travmasidir. sadakat diyince aklıma köpek gelmesi çok ayrı insanlığın geldiği başka bir nokta tabi

her yiğidin harcı olmayan bi duygu

adam olanın harcıdır sadakat.

sadakat adından da anlaşılacağı üzere 30 40 yıllık evliliklerin getirdiği güzel bir soyut eylemdir

yazdığım kitaplardan birinde ana karakterimiz sadakati şöyle tanımlıyor; “sadakat koca bir palavraydı. ve herkesin bir fiyatı vardı. hatta insan denilen en sefil yaratık satılıktı. sadece, tezgaha koyulmuyordu.”

Yaşadığımız dönemde çağrıştırdığı tek şey "Yüksek Sadakat"