bugün
yenile
    1. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      islam'da peygamberler, allah'ın dünyadaki elçisi kabul edilir. kur'an'da bahsi geçen islam'a göre peygamber kabul edilen kişilikler 124.000'dir. kur'an'da 25 peygamberin ismi geçer. kuranda geçen peygamberlerin yaklaşık kronolojik sıra ile ; (bkz: hz. adem) (bkz: hz. idris) (bkz: hz. nuh) (bkz: hz. şit hud) (bkz: hz. salih) (bkz: hz. ibrahim) (bkz: hz. lut) (bkz: hz. ismail) (bkz: hz. ishak ) (bkz: hz. yakub ) (bkz: hz. yusuf ) (bkz: hz. eyüp ) (bkz: hz. şuayb ) (bkz: hz. musa ) tevrat (bkz: hz. harun) (bkz: hz. zul-kifl) (bkz: hz. davud) zebur (bkz: hz. süleyman) (bkz: hz. ilyas) (bkz: hz. elyesa) (bkz: hz. yunus) (bkz: hz. zekeriya) (bkz: hz. yahya) hz. isa ve hz. muhammed'dir. islam peygamberlerinin büyük bir kısmı yahudilik ve hristiyanlık'ta peygamber kabul edilmez, sadece din büyüğü olarak anılırlar. hz. isa, yahudilik tarafından, hz. muhammed her iki din tarafından da peygamber kabul edilmez. hz.muhammed, islam'a göre hatemül enbiya (son peygamber) kabul edilir. islam'da peygamberlere geldiğine inanılan 4 büyük kitap vardır: (bkz: zebur ) (bkz: tevrat) (bkz: incil ) (bkz: kur'an-ı kerim) hristiyanlığın kutsal kitabı kitabı mukaddes, tevrat ile incil'lerin dördünü kapsar. yahudilik ve hristiyanlığa göre zebur (mezmurlar), hz.davud veya hz. süleyman tarafından yazılmış şiirlerdir. kur'an'da birçok peygamberin dünyaya gönderilmiş olduğu belirtilir: "muhammed, ancak bir peygamberdir. ondan önce de peygamberler gelip geçmiştir." (al-i imran suresi, 1) "buna rağmen daha önceki toplumlara da nice peygamberler göndermiştik." (zuhruf suresi, 6)
    2. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yol gösterici rehber. insanlığın iyiliği adına ömrünü veren 40 yaş üstü donanımlı insan
      0nasıl bir iyilik acaba. - nediyon 28.06.2016 00:44:06 |#2694347
      0nasıl bir genel tanımlama. ne iyiliği varki insanlığa böyle bir tanım oluyor ilaçmı bulmuş, köleliğimi kaldırmış, dünyaya barış dini(!) mi getirmiş ne yapmış. - nediyon 28.06.2016 01:59:25 |#2694470
      0bende insanların genellikle bildiğinin yanlış olabileceğini söylüyorum. - nediyon 28.06.2016 14:04:10 |#2695022
    3. -1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      peygamberler, yaşadıkları çağın en büyük devrimcileri ve anarşistleridir. otorite ve sermaye sahiplerine karşı direnen. peygamberler, içine itildikleri dünyayı ve ortasına salındıkları coğrafyayı daha iyi bir şekle sokup yeni bir toplum oluşturmaya çalışmışlardır. peygamberler, en temelde eşitlik ve adalet üzerine kurulu erdemli davalarını her bir kalbe ve vicdana sokmak için tüm dünyevi zevkleri ve insani hırsları ellerinin tersiyle itmişlerdir. hatta inandıkları değerler uğruna her türlü iftiraya maruz kalan, hakarete uğrayan, ölen ve sürgüne gönderilenler de onlardır. peygamberlerin çektiği sıkıntıların herhangi birini modern insan çekse, değil davasını, sadece hayatta kalmak için bile olsa babasına etek giydirip anası diye satar. *** bu arada bana göre birçok filozof ve bilim insanı, peygamberdir. hatta yakın ve modern çağdaki birçok aktivist de. çünkü en temelde insani olan ilahi, ilahi olansa insanidir. tarihin her döneminde.
    4. 6
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Selam. Sabahın köründe biraz sohbet havasında bir şeyler yazdım. Evet uzundur. 2 bölümden oluşan bir entrydir. Hepsi bir yana inanan inanmayan herkese tek bir tavsiyem var; peygamberleri anlamaya çalışın. Okumayacaksanız bile sonlarda bir video linki var onu izleyin. :) Bir süredir ciddi ciddi bir şeyle uğraşamıyorum ben. Bu durum yavaş yavaş canımı sıkmaya başladı. Memlekette ne kadar abdik gubidik iş ve meşgale varsa benim başımda resmen. Ama artık sanırım biraz da olsa rahata kavuşacak gibiyim. Neyse az önce biraz canım sıkıldı da peygamberler üzerine kısa bir yazı yazmak istedi canım. Çünkü ilk defa evde kimse yok. Ortam sessiz ve herhangi bir işim yok. Gerçi anladığım kadarıyla sözlükte bir sürü de olay oldu. Sözlüğü ciddi anlamda boşalttılar galiba. Uzaktan da olsa takip ediyorum ve sözlükte online kişi sayısında da azalma var sanırım. Sol kanat da akmıyor. Bu entryi kaç kişi görecek, kimler okuyacak, kimler ciddiye alacak, kimin işine yarayacak inanın hiçbir fikrim yok. Ama hazır fırsat varken kısa kısa bir şeyler aktarmak istiyorum kalan sağlara. Ama yine de pek bir beklentiye girilmesin "iftira" kavramı dışında tam olarak ne yazacağımı bilmiyorum. Du bakalım nere gidecek. Bugün memlekette bir çay bahçesinde bir kaç dostla biraz nefes alalım diye bir saat kadar oturup çay içelim, sohbet edelim demiştik. Derken 2 tane 30'lu yaşlarında 2 adam ellerinde cilt cilt kitaplar ile geldiler. Aha dedim tebliğci mürit bunlar herhalde dedim sandalyemi düzelttim ve ciddi bir tartışmaya girişeceğimi düşünmüştüm. Ben sanıyorum ki tebliğ falan yapacaklar. Meğer bu adamlar ta Adapazarı'ndan geliyorlarmış. Ömer Öngüt adında bir tarikat hocası varmış 2010'da mı ne ölmüş de Fetö ortaya çıkmadan 30 senedir fetö'yü ifşa ediyormuş da, Allah dostuymuş da, peygamberimizin müjdelediği evliyahullahtanmış da, allah dostuymuş da falan filan. Meğer herifler bizim hocamız şimdiki cemaatler gibi sonradan değil en başından fetö'yü tekfir ediyordu diyerek ortamdan istifade bir şekilde cemaatleri adına bir şeyler yapmaya çalışıyorlarmış. Kitapları satın almayacağımı söylesem de kitapları inceledim biraz. 300 küsür sayfadan fazla olan bir kitap vardı "kıyamet alametleriyle" alakalı. Muhtemelen hadis referanslı bilgileri günümüze entegre edip işte şunlar şunlar küçük kıyamet, şunlar büyük kıyamet alameti falan deniliyordu. Tasavvuf üzerine kitapları, mucizeler üzerine kitapları, kıyamet alametleri üzerine kitapları vardı böyle yaldızlı ciltli kitap setleri. Dergilerinin tek konusu fetö örgütü iken "zamanının alimi müceddit bediüzzaman said nursi" diye bir ifadeyi de gördüm bu arada. :)) Fetö'yü 30 sene eleştirip said nursi'ye müceddit demek de bir garip vaka he. Bizlerin ölmüşlere karşı çok garip bir zaafı var, yaşasa belki de kafir diyeceği, en azından çekemeyeceği insanları ölünce yani bize rakip olamayacak hale gelince pek pek bir sever, sayarız. Neyse konu sapmasın. Bu 2 adam, kitapları ve onlardan sonraki arkadaşlarımla olan sohbetimiz bu yazının tetikleyici konusu oldu yazayım dedim. Konu: Peygamber olmak. Peygamber olmak zor bir iş lan. Sıklıkla bu konuda düşünüyorum ben. Sık sık kendimi onların yerine koyuyorum. "Napardım acaba?" diye kendimi yiyip bitiriyorum. Mesela ibrahim Peygambere karşı ayrı bir sempatim var. Elbette ki elçiler arasında bir ayırımda bulunmuyorum ama kuran'da anlatılan ibrahim kıssalarının tamamına karşı büyük bir sempatim var. Çoğu zaman onunla özdeşleştiriyorum kendimi. Allah'ın; resulleri "seçtik" dediği kadar var. Ben onlar kadar büyük bir irade koymayı hiçbir zaman başaramazdım sanırım. Keza Muhammed peygamber de öyle. Bir an için onun bulunduğu psikolojiyi düşünseniz lan. ister iman etmiş olun, ister inanmayan bir insan olun peygamberlik her şekliyle akıl almaz bir olgu. ister Hz. Muhammed'in yalancı bir peygamber olduğunu düşünün, ister de Allah'tan vahiy aldığını düşünün. Her şekliyle akıl almaz bir zorluk, akıl almaz bir durum. Müthiş bir irade! Müthiş bir mücadele! Zaten bu peygamberlik kurumu ve peygamberlerin hayatlarının inanılmaz çetin olması, son derece zorlu mücadelelere "sıfırdan" ve "ilkeli" bir şekilde girişmesinden ötürü non-teist kesimler bir psikoz tanısı olan temporal lob epilepsisine kendi aralarında "peygamber hastalığı" demişlerdir. Zira her hangi bir peygamber -örneğin Hz. Muhammed- eğer gerçekten bir peygamber değilse, eğer Allah'tan vahiy almıyorsa 23 yıl boyunca giriştiği bu mücadelenin makul bir açıklaması olamaz. Muhammed'in bu eylemlerine anlamlı bir sebep bulunamaz ki bulunamıyor da zaten. ya da ikna edici sebepler bulunamıyor diyeyim kendi adıma. Müşrikler de benzer tepkileri başlarda veriyorlardı ayrıca. Mecnun diyebiliyorlardı mesela, cinlenmiş diyorlardı mesela, şeytan musallat olmuş diyorlardı mesela, cinlenmiş ya da deli diyorlardı mesela... 21. yüzyılda da müşrik zihinler elbette olacaktı. Hiç değişmediler. 21. yüzyılda da psikotik çeşitli tanılar koyuyorlar işte. Hem de 1400 yıl önce yaşamış bir adam hakkında. Neye benzediğini dahi bilmedikleri bir adam hakkında. Nasıl bir ruh hali olduğunu sağlıklı bir şekilde asla gözlemleyemeyecekleri bir adam hakkında. Asla geçerli bir muayene yapamayacakları bir adam hakkında. 1400 yıldır ortaya koyduğu felsefe üzerinden ama öyle ama böyle millyarlarca insanı ardında sürükleyebilmiş bir insan hakkında psikotik bir tanı koyma bağnazlığını yapabiliyor insanlar. Mesajdan kaçabilmek adına. Soruları cevaplamak için değil, soruları susturmak için cevaplar üretebilmek adına... Oğlum mantık bilimi diye bir şey var haberiniz var mı lan acaba merak ediyorum? (bak bu son cümleye ad hominem yapılacaktı bu parantezde belirtmeseydim asldkjaskld) Ama her şeye rağmen en azından ahzap suresindeki 3-5 ayet üzerinden peygamberin motivasyonunu açıklamaya çalışan beginner adamlar gibi değiller. Lan bak oğlum peygambere o zamanın müşriklerinin neler demiş olduğunu yazdım yukarıda. Sen sanıyor musun acaba o adamların "eheheheh güç için, iktidar için, kadın için, para için, kendi taşşağının keyfi için" yalan söyleyip peygamberlik ilan ettiğini iddia edebildiklerini? Arkadaşım mal mısın acaba lan? Oğlum beni delirtmeyin lan. Bak cidden soruyorum bir mallık var mı senin üzerinde? Bir takım ayetleri referans alarak Muhammed'in 3-5 kadın için, kendi keyfi için, güç için, mekke iktidarı için falan böyle bir işe giriştiğine cidden inanıyor musun sen? Bak buna inanmak -bir dinsiz açısından- karıncaların konuştuğuna inanmaktan vallahi de billahi de daha absürt bir inanış. Lan oğlum hepi topu 23 senenin 15 civarı senesi zaten mekke gibi bir ortamda geçti oğlum. Hadi diyelim ki birilerinin düşündüğü gibi muhammed keyfine düşkün bir adamdı ve kendine ayet uydurdu zeyd'in karısını falan aldı nikahına, ne bileyim kendine özel helaller de yazdı falan. Gönlün olsun. Bu muydu yani? Bütün mesele bu mu yani? ula harbi fişeksin ha. Seni çılgın serseri. Çoğunluğun onayını delil gösterme gibi bir alışkanlığım yok ama sadece bakış açısı olsun diye diyorum, 1400 yılda milyarlarca insanın inandığı, uğruna ömürlerini feda ettiği, hatta bugün suriye'de, Irak'ta savaşan; brüksel'de paris'te kendini patlatan heriflerin bile bir şekilde medet umduğu dinin/inancın/felsefenin/ideanın oluşum şeklini böyle mi açıklıyorsun gerçekten? Sen ya "düşünme ilkesi" nedir haberin yok, ya da yalancısın sen! Üzgünüm ama benim için sadece bu 2 seçenek var. Bu nedenle bu tip saçma sapan şeyleri öne süren arkadaşları hiçbir şekilde ciddiye alamıyorum, vaktimi harcayamıyorum bile. Ulan iftira üzerinden bir şeyler yazacaktım konu nerelere geldi hehehe. Neyse buraya kadar ki bölüm 1. bölüm olsun ki sonda tekrar değinebilirim. 2. bölüm olarak peygamberlik ve iftira üzerine bir şeyler konuşalım. Bana göre peygamber olmanın önemli faktörlerinden bir tanesi de bu iftira olayı. Eğer Allah'ın elçiliği görevi verilmiş bir insansanız size bunun üzerinden bir takım iftiralar atılması işten bile değil, hatta kafirliğin şeytani farzı gibi bir şey heralde bu. Bu konuda söyleyeceğim çok şey var aslında. Bir dine inanıyorum. Bir dini hayatıma kılavuz yapıyorum. insanların dinleri olabilir, inançları olabilir, kişisel prensipleri olabilir, ahlaki sınırlar belirleyebilir. Bu tutumları hakk ya da batıl olabilir ama bu inanışlar, prensipler, ahlaki öğretiler hayatlarına yön veren ve en önemlisi sınırlarını çizen öğretilerdir. Bu ahlaki sınırlar kimilerine mantıklı, kimilerine saçma gelebilir ama kişilerin kendi rızalarıyla kendilerine sundukları çeşitli dogmalardır. Bu dogmalar dinlerle sınırlı olmayacak şekilde her insan için geçerlidir. Her insanın dogmatik sınırları, ahlaki kuralları vardır. Bunda absürt bir şey, eleştirilecek, alaya alınacak bir şey yok. Ama bu ahlaki sınır ve öğretileri neye göre yaptığınız ciddi önem arz ediyor. işte bu konuda çok dertliyim ben. Çünkü bir dine inanıyorum. Hayatımın merkezine alamasam da fikirsel olarak böyle olması gerektiğini biliyor ve bu amaçla çabalıyorum. Bir şekilde yönelimimi inandığım din ciddi şekilde etkiliyor. Hayatıma kılavuz olarak; gelenekleri, kültürümü, alışkanlıklarımı, anayasaları, toplumsal kuralları ve normları, kendi nefsi arzu ve dürtülerimi almayı reddediyor ve inandığım dinin bana kılavuz olacağına inanıyorum. Bu kararın aslında ne kadar önemli bir karar olduğunu fark edebilmek cidden oldukça zor bir şey. Özellikle normlar, gelenekler, kültürler ve nefsi arzuları karşına alabilmek bu 4 başlığa sırf inandığın bir din uğruna gerekirse baş kaldırabilmek cidden önemli bir adım. Ve ben bunu yapmaya çalışıyorum. Peki can alıcı soru şu; "Neye dayanarak?" Bazen ironik geliyor ama "muhammed'e dayanarak" yapıyorum bunu. Ne kadar argüman geliştirirsem geliştireyim, ne kadar felsefi deliler ortaya koyarsam koyayım, ne kadar ikna edici fikirsel önermeler geliştirirsem geliştireyim, teoloji ve kuran adına ne yaparsam yapayım en nihayetinde bütün bu 1400 yıllık tantana sadece bir kişiye dayanıyor. Mekke topraklarında yaşamış, öksüz ve yetim, çobanlık ve tüccarlık yapan bir arap oğlu olan Muhammed'e dayanıyor. inandığım ve üzerine sırf bu sözlükte dahi 300 sayfaya yakın yazı yazdığım dinin görünürde en temel fiili kaynağı, Muhammed diye bir adamın iki dudağının arası oluyor işte. Bu çok enteresan. Hatta kısmen tutarsızlıklar bile barındıran bir realite. Vahiy diye ele aldığımız bu kuran bir insanoğlunun 2 dudağı arasında. Muhammed diye bir adama güvenmek ve inanmaktan başka hiçbir delil yok esasen. Tabii ki çeşitli felsefi ve mantıki tetkikler yapılarak bu iman oluşuyor. Yani körü körüne bir inançtan bahsetmiyorum ama yine de böyle bir gerçekliğe de gözlerimi kapatmıyorum. Ayrıca tanrının insanlarla iletişimi konusunda ortaya koyduğu bu çalışma prensibi hakkında da konuşulabilir ama bu başka bir yazının konusu olurdu. Ancak sonuç olarak Muhammed adında bir insandan başka da bir delilim yok temelde. işte peygamberlik ve peygambere yapılan iftiralar bu nedenle çok daha mühim meseleler olarak duruyor gözümün önünde. işte bu yüzden fazlaca problem yapıyorum ben bu konuyu. işte bu nedenle fazlaca dertliyim bu konuda. Hani peygamberi müdafa ettiğini savunan ehli hadis inanırlarının bir iddiası vardır bizler için. "Bunlar peygambersiz din inşa ediyorlar. Bunlar peygamberi aradan çıkarıyorlar. Bunlar peygamberi yok sayıyor, küçük görüyorlar." Bunları söylerken de peygamberi en çok seven onlar oluyor, peygamberi sevmeyenler de bizler oluyoruz. Aslında onların umurlarında bile değil Muhammed peygamber de onun itibarı da. Onların tek bir derdi var o da ibrahim'in dahi kırmakta güçlük çekeceği kendi oluşturdukları "gelenek putları!" O gelenek putu var ya o gelenek putu. Peygamber düşmanlarını bile peygamber sevdalısı gibi bile gösterebiliyor. Halbuki hepsinden çok seviyorum ben muhammed peygamberi. Hepsinden çok değer veriyorum ona. Hepsinden çok güveniyorum ben ona. Hepsinden çok itibarını geri kazandırmak istiyorum ona. Üzerine asırlar boyu çalınmış lekelerden hepsinden çok ben rahatsız oluyorum aslında. Görmek istemiyorlar. Oğlum gerizekalı mısınız? Benim o sizin korumaya çalıştığınızı iddia ettiğiniz Muhammed Peygamberden başka insan olarak güvencem yok. Allah'a ulaşmaya çalışırken referans aldığım ilk insan olarak ondan başka dostum yok. Ona karşı üstün titizlik göstermek ve itibarına sahip çıkmak için hepinizden çok sebebim var benim. Ondan başka delilim yok. Bütün delillerin referans noktası ona dayanıyor. Matematikçilerin kullandıkları teoremlerinde ortaya koyduğu aksiyomlar ne ise islam terminolojisinde de benim için Hz. Muhammed o'dur! Benim inanç sistematiğimde paradigma zincirimin ilk halkası o'dur! Benim ona düşman olabilmem mümkün mü? Ama onun elbette düşmanları vardı. Her zaman oldu ve her zaman olacaktı. Bütün peygamberlerin düşmanları vardı. Her zaman oldu ve her zaman olacaktı. Gerçek düşmanın kim olduğunu hiçbir zaman göremediniz. Peygambere kimin tuzak kurduğunu, kimin düşmanlık beslediğini göremediniz. Asıl iftiracıları göremediniz. Neye hizmet ettiklerini göremediniz. Bütün peygamberlerin ilahi kaderi olan iftiraya uğramasını fark edemediniz. Görmezden geldiniz. Gelenekleriniz aklınızın, vicdanınızın önün geçti. Putlarınızı kıramadınız. Mesela Musa Peygamberden bir örnek verelim şimdi. Taha suresinde kavmiyle olan bir buzağı kıssası vardır. Kıssanın tamamını gidip okuyabilirsiniz. Ben oradan sadece bir cümle çekip göstermek istiyorum. Musa Allah'ın izniyle kavmini bir süreliğine terk eder, onları yalnız bırakır. israiloğulları da Musa aralarından gittikten sonra da Samiri'nin önderliğinde tekrar gelenkelerine ve alışkanlıklarına geri dönerler. Paganist müşrikliklerine karşı koyamazlar. Şeytan onları aldatır, Allah onları sınar ve onlar da nefislerine yenik düşerler. Samiri Musa gidince kavmin de desteği ile altından bir buzağı heykeli yapar. Ve o buzağı heykeline ilahlık atfeder ve rabbin tecelli ettiğini iddia ederek ilahlaştırır ve putçuluk yapar. Ve Samiri ve adamlarının buzağı heykelini yaptıktan sonra söyledikleri ilk şey şöyle olur: Nihayet Sâmirî onlara böğüren bir buzağı heykeli ortaya çıkardı. Bunun üzerine Sâmirî ve adamları: "işte sizin de, Musa'nın da ilâhı budur, ama o unuttu" dediler. (Taha/88) işte peygamberlik böyle bir şey. işte peygamber düşmanlığı böyle bir şey. Azıcık başı boş bırakılan peygamber düşmanları hiçbir zaman durmazlar. Anında o Allah'ın elçisine iftiraya başlar ve kendi putlarına/geleneklerine referans için Allah'ın elçisini kullanırlar ki "ikna edici olsun." Kendi putları için Allah'ın elçisini de kullanırlar. Resulü müşriklikle itham eder üstüne üstlük bunu unuttuğunu ileri sürerler. Gerçek peygamber düşmanları bunlardır. Kendi inançlarını temize çıkarmak için referans olarak "allah'ın elçisini" kullanmaktan çekinmezler. Bir de isa Peygambere bakalım isterseniz. Biliyorsunuz ki güncel hristiyanlık inanışında Hz. isa Tanrı'nın oğludur. Ya da baba olan rabbin insani tecellisidir. Sonuç olarak isa'nın bir tanrılaşma durumu vardır. Ki hemen hemen her müslümanın hristiyanlık hakkında ilk olarak eleştirdiği şey de zaten bu teslis inancıdır. Bakın burası çok önemli; bütün müslümanlar en çok bu noktadan bu dini eleştirir. Kuran'da da bu olay şöyle geçer: 116 - Ve Allah demişti ki: "Ey Meryemoğlu isa, sen mi insanlara: 'Beni ve annemi, Allah'tan başka iki tanrı edinin' dedin?". "Hâşâ, dedi, sen yücesin, benim için gerçek olmayan birşeyi söylemem bana yakışmaz. Eğer demiş olsam, sen bunu bilirsin, sen benim nefsimde olanı bilirsin, ben ise senin nefsinde olanı bilmem, çünkü gaybları bilen yalnız sensin, sen!". 117 - "Ben onlara sadece, senin bana emrettiklerini söyledim. Benim ve sizin Rabbınız olan Allah'a kulluk edin, dedim. Aralarında olduğum müddetçe onlara şahit idim, fakat sen beni vefat ettirince onları gözetleyen yalnız sen oldun. Sen her şeyi görensin Bu iki ayetten anlıyoruz ki isa da acı bir iftiraya uğramıştır. Böyle bir tebliğde asla bulunmadığını ancak ondan sonra inananlarının bu şekilde bir iftirada bulunduğundan bahsetmiştir. Ama burada farklı bir durum var. Musa olayında olduğu gibi peygamber yaşarken atılan bir iftira söz konusu değildir. Resule yapılan iftirayı peygamber daha sonradan düzeltememiştir ve bu çarpıklık günümüze kadar gelmiştir. Her müslüman için sabittir ki Hz. isa'ya öldükten sonra iftira atılmış ve onun tanrının oğlu olduğu falan iddia edilmiştir. Bunu her müslüman kabul eder. Bugün neredeyse bütün hristiyanların inandığı bir mesele bütün müslümanlara göre elçi öldükten sonra ortaya atılmış bir iftiranın ürünüdür. işte Peygamber olmanın ilahi kaderi olan iftira meselesi kuranda da açıkça ve sıklıkla görülür. Kimsenin bir itirazı yoktur. Ancak iş son peygambere gelince bütün algılar kapanıyor bazılarında. Her peygamberin ilahi bir kaderiymiş gibi olan bu iftira meselesi son peygamberin başına asla gelemezmiş gibi zannediliyor. Hz. isa'ya yapılan iftiralar sonucu koca bir itikadi meselenin oluşması sanki hiç olmamış gibi hz. Muhammed'e yapılan iftiralar ile yeni bir itikadi mesele oluşamayacakmış gibi anlaşılıyor. Peygambere yapılan iftiralara canı sıkılan, bunları aklamak isteyen insanlar da peygambersiz ya da peygamber düşmanı olarak görülüyor. Asıl peygamber düşmanı kimdir göstereyim size. Miraç hadisesi diye bir şey anlatılır. Bir çokları az çok bilir ne olduğunu falan. Şimdi her şeyden önce şunu belirtmek istiyorum. Peygamber bizim anladığımız şekliyle bir takım mucizevi olaylara tanık olmuştur. Bunun kurandan bir çok delili vardır. Necm suresi ve başka surelerde peygamberin özel olarak çeşitli mucizevi şeyler gösterilmiştir. Ancak bunlar kuran diliyle mucizeler değildir. Yani "ayet" değillerdir. Bizim peygamber mucizesi olarak bildiğimiz şeyler kuranda "ayet" olarak geçer ve risalete delil niteliği taşıyan mucizelerdir ve benim inanışıma göre de ankebut 50-51 ayetleri ve bir kaç başka ayetlerden hareketele hz. Muhammed'e bu şekilde mucizeler verilmemiştir. Onun mucizesi kurandır. Neyse bu başka bir tartışma konusu. Ama miraç hadisesi de bu bağlamda birilerinin şahit olmadığı bir olay olduğu için "ayet" olarak bir mucize niteliği taşımaz. Bu nedenle peşinen karşı çıkmıyorum şimdilik miraç olayına. Ama nolur gidin miraç hadisesi hakkında buhari'de müslim'de falan geçen rivayetleri bir inceleyin lan. Peygamber cebrail ile "göğe yükselir." Allah'ın katına gider. Allah ona 50 vakit namazı emreder. Yolda Hz. Musa ile karşılaşır. Musa onu zırt pırt geri yollar en son gökten namaz emri ile geri gelen peygamber 5 vakit ile anlaşmıştır. Hz. Musa son derece baskın bir karakterdir, Hz. Muhammed zaten haşa şamar oğlanına dönmüştür. Allah haşa söz geçiremeyen, kararsız bir ilahtır vs. Neresinden tutarsan tut elinde kalır. Tanrı ile pazarlık yapabilen tek kavim olarak kendileriyle övünen yahudilerin inandığı elçi hikayenin tek baskın ve güçlü karakteridir ve pazarlığı öneren de yine odur. Bu hikayede. Yani olayın israiliyat olduğu buram buram bellidir esasen. Haa bu arada bu olay da isra suresinin 1. ayetinde geçen mucizevi isra hadisesinin hemen ardından geçtiği söylenir. Kuranda bu isra hadisesi anlatılırken miraç anlatılmaz. Literatürde isra hadisesi isra suresi 1. ayette geçerken isradan hemen sonra olduğuna inanılan miraç olayının kurani referansı ne hikmetse isra suresinde yoktur başka bir sureden ayetler öne sürülür. isra suresinde olan olayın devamının necm suresinde anlatıldığına inanılır. Şimdi şu soru var. Bu miraç olayı uydurulduysa bile neden isra hadisesi ile ilişkilendirilmiş ve kafaya soru işareti konulmuştur ki? isra başka zaman, miraç başka zaman diye de söylenebilirdi. Neden böyle bir uydurma işine girişilip son derece zorlama olarak miraç isra ile ilişkilendirilmiştir? isra 93 "Yahut altından bir evin olmalı, yahut "göğe yükselmelisin." Ancak senin göğe çıktığına, okuyacağımız bir kitabı bize indireceğin zamana kadar, asla inanmayız!" De ki: "Rabbimin şanı yücedir. Ben, insan bir resulden başka neyim ki?" isra 94 Kendilerine hak kılavuzcusu geldiğinde, insanların iman etmelerine, şöyle demelerinden başka bir şey engel olmadı: "Allah, bir insan mı resul gönderdi?" Geleneğe göre Muhammed peygamber isra suresinde anlatılan isra hadisesinin hemen ardından önce kalbi yıkanıp noksanlıktan alıkonulmuş ve ardından göğe yükselmiş ve Allah ile görüşmüştür. Daha sonra da oradan(gökten) namaz emri ile geri dönmüştür. Ne hikmetse de aynı surede müşrikler de aynen miraç hadisesinde olduğu gibi peygamberin göğe yükselmesini istiyor oradan okunacak bir kitap getirmedikçe inanmayacaklarını söylemişler. Miraç kelime olarak merdiven demek ve göğe yükselmeyi anlatır. isra suresinin 93. ayeti de Müşriklerin bu isteğini anlatır. Gerçek peygamber düşmanı isra suresini okuyup peygamber bu surede anlatılan isra hadisesinin ardından göğe yükseldi diye anlatıp aynı surede anlatılan müşriklerle ağız birliği yapandır. Şeytanın espri anlayışına bakar mısın? Resmen trol vakası aslında da neyse aslkdjaslkd. Kendinizi muhakkak peygamberlerin yerine koyun. Ne yapardınız? ister inanan olun, ister inkar eden olun. Kendinizi Muhammed'in yerine koyun ne yapardınız? Nasıl davranır? nasıl tepki gösterirdiniz? Entrynin 1. bölümüne tekrar dönmek istemiyorum ama bu kendini peygamberin yerine koymak ve empati yapmak çok önemli bir farkındalık. Onun yerinde olsaydınız siz ne yapardınız? Ya da onun yerinde olsaydınız onun yaptığını yapar mıydınız? Bu konuda tarafsız bir göz olarak güzel bir ted konuşması var. Şiddetle tavsiye ediyorum. Özellikle 7. dakikadan sonra ilk vahiy hakkında söyledikleri muazzam tespitler. Muhammed ve ilk vahiy üzerine dikkat çektiği nokta olarak orada nelerin "olmadığına" yaptığı vurgu muazzam. Mutlaka izleyin. Muhammed'i anlamak! Böyle işte... Şu iftira meselesine gelirsek son bir şey söylemek istiyorum. Teologlara göre bugün bildiğimiz hristiyanlık Aziz Pavlus adında bir adamın inşa ettiği bir inanç sistemidir. Ve ciddi belgeli iddialara göre de Aziz Pavlus kötü niyetli bir adamdır. Çünkü başından beridir isa'ya düşman olan bir yahudidir kendisi. Ancak daha sonra isa'yı mana aleminde görür ve koyu bir hristiyan olur. Bu din onun eseridir. Yani Ciddi şekilde isa'nın düşmanlarının eseridir. Hatta kanonik incillerin yazılma metodu ile bizim hadislerin yazılma metodu arasında hiçbir fark yoktur. Şimdi son cümlelerimde okuyan varsa eğer algılarını açsın tekrardan. Müslümanlar son dönemlerinde mekke'yi fethettiklerinde artık çok güçlülerdi ve Allah'ın vaadi gerçekleşmiş kaçak göçek medine'ye hicret eden müslümanlar kendi evlerine savaşmadan geri dönmüşlerdir. Mekke fethedildiğinde hiçbir şekilde karşılık verilmemiştir. Rivayetlere göre de islamın en azılı düşmanları mekke'nin fethedildiği gün müslüman olmuşlar ve öyle de ölmüşlerdir. Hatta bunlardan bir tanesi de ebu süfyan ve karısı (bkz: hind bint utbe)'dir. Bu ikisinin çocuğu da Muaviye'dir. Ama bunlar ciddi şekilde zanlı ifadelerdir. Kesin bir şey söylemek istemem asla. Ama şu ayet çok ama çok ama çok önemli bir detaydır. Aziz Pavlus ve daha nice peygamber kıssaları ışığında bütün sistematiği gözden geçirmemizi gerektirecek bir detaydır. Çevrenizdeki Bedevî Araplardan münafıklar var. Medine halkından da münafıklığa iyice alışmış olanlar var. "Sen bilmezsin onları" ama biz biliriz onları. iki kez azap edeceğiz onlara, sonra da çok büyük bir azaba itilecekler.(Tevbe/101) Biliyorum çok uzun oldu bu entry. Ama işte dün yazayım derken bir türlü fırsat bulamamıştım. 2 paragraf yazıp bırakmıştım şimdi biraz gaza gelerek sohbet kıvamında ne geldiyse ağzıma yazdım. Okumayanın canı sağ olsun, okuyandan allah razı olsun ne diyeyim. Selam!
      1sırf senin yazılarını okumak için sözlükte kalınır, güzel insan. - solukbenizli 04.07.2017 04:31:15 |#3716986