passengers

morten tyldum tarafından yönetilen ve senaryosu jon spaihts tarafından yazılan 2016 amerikan yapımı bilim kurgu filmi. filmin başrollerinde chris pratt ve jennifer lawrence oynamaktadır. fragman (bkz: uzay yolcuları)

fazla bi beklentiyle gidilmemesi gereken bir film --- ağır spoiler --- kısaca uzay yolculuğu sırasında bir aşk hikayesinden fazlası kesinlikle değil. bizim dünyadan başka bir dünyaya 120 yıl sürecek bir yolculuk başlar, 5000 yolcu ve 250 civarı mürettebatla ve herkes uyku modundadır diğer gezegene sağ salim varabilmek için. yolculuğun 30.yılında yolda bi kaza olur ve yolculardan biri uyanır ne tesadüf ki mekanik mühendisidir bu adam, öyle olunca izleyici tarafından bu adam uyandı, filmin tanıtımında zaten "uyanmalarının bir amacı var" deniyodu, o zaman bu adam tamir edecek kesin o yüzden uyandırıldı diye düşünce oluşuyo fakat tam olarak öyle değil çünkü bu abimiz gemi de aylak aylak gezmekten başka bişey yapmıyo aslında yapamıyo çünkü makine dairesine kontrol odasına falan ulaşamıyor, e madem öyle bende takılayım geminin keyfini çıkartayım falan diyo, uyuyan bir güzele vuruluyo, ardından onu uyandırıp ve kaza eseri olduğunu söylüyo sonra mutlu mesut günler geçiriliyo, klasik olarak kız bu durumu sonradan öğrenince bozuşmalar, ardından gemi de üst üste mekanik hatalar oluşuyo derken geminin süpervizörü uyanıyo, uyanmasının tek amacı her kapıyı açan bilekliği asıl abimize vermek ve ölmek, herneyse sonrasında işte abimiz ablamızın yardımıyla gemiyi tamir ediyo bu sırada barışıyolar işte bi şekilde falan sonra mutlu mesut yaşayıp gemide ölüyolar. onlar ermiş muradına biz çıkalım keremetine kısaca uzay yolculuğu sırasında bir aşk hikayesinden fazlası kesinlikle değil. --- ağır spoiler ---

sinemada izlenecek film değil, paranıza yazık etmeyin. bilim kurgu diye beklerken; bilşmden uzak kurgusu zayıf filmle karşılaştık. --- spoiler --- filmin sonunda bunlar birbirini dondurmadıya kesin çocukları olmuştur. olması lazımdı. ormanın içinden çıkıp gelecekler diye bekledim :d --- spoiler ---

" morten tyldum tarafından yönetilen ve senaryosu jon spaihts tarafından yazılan 2016 yılı abd yapımı bilim kurgu-gerilim filmi. başrollerinde chris pratt ve jennifer lawrence yer almaktadır. film, columbia pictures tarafından dağıtılarak 21 aralık 2016 tarihinde gösterime girdi, eleştirmenlerden karışık yorumlar aldı ve dünya çapında 180 milyon dolardan fazla hasılat elde etti. " (bkz: ölmeden önce izlenmesi gereken filmler)

efektler, tasarımı, uzay, uzay gemisi tasviri falan gerçekten çok iyiydi ama geri kalanlara bakarsak bom boş bir filmdi. bir çok mantık hatası vardı bence, verilmek istenen duygular tam verilemedi ki kanımca bu kötü oyuncukluk ve olmayan eksik olan ses efektleri yüzünden, filmin görseli ne kadar iyi olsa da konusu güzel yansıtılmayınca duygu verilmeyince hiçbir halta benzemeyeceğinin göstergesiydi. ve jennifer şişirilmiş bir balondur. gerçekten hiç iyi bir oyuncu olduğunu düşünmüyorum. keşke güzel olan herkes oyuncu olmaya kalkmasa.

interstellar diye gittik incir reçeli çıktı. gideceğiniz filmi önceden araştırın.

ütopya yaratma konusunda gayet başarılı olmuş bir filmdir. hatta ilk devre gayet güzeldi diyebilirim. efektler vs. gayet güzeldi. lakin ne olduysa jennifer abla uyandıktan sonra oldu. güzelim ütopik, felsefik film oldu sana klişe amerikan aşk filmi. daha fazla uzatmayacağım. ilk yarıdaki performans ve yaratılan ütopya için 7/10. edit : mantık hatalarına hiç değinmek istemedim.

filmden beklentilerim biraz farklıydı sanırım. daha aksiyonlu bir senaryo beklentisiyle gittim. bu yüzden tatmin olmadım filmden. amma efektler olsun tasarlanan uzay gemisi olsun iyiydi.

valla bilim kurgu olan giderseniz eliniz boş dönersiniz onu söyleyeyim. film eh işte idare eder. sinemada izlenir mi? ilk olarak efektler bayağı iyi. 4 tane adam gibi karakter olmasına rağmen oyunculuklar da iyi diyebilirim. sinematografisi güzel. ama klasik hollywood filmi. eğer sinema kartınız, indiriminiz vs. varsa sinemada gidilir yoksa evde yayıla yayıla izleyin. --- spoiler --- film aslında çok güzel başlıyor. bana marslı'yı hatırlattı girişi. chris pratt'in çaresizliği, ufak ufak etrafı keşfedip adapte olması vs. bayağı andırdı bana. sonra beni çok şaşırtan başrolün ibnelik yapıp kızı uyandırması olayı oldu. lan dedim yoksa bir hollywood filminde başrolümüz bir "insan" mı, bencillik ve hata yapabiliyor mu? acaba başrolümüz ilk defa iyilik timsali beyaz atlı prens çıkmayacak mı? derken filmin sonuna doğru 8 kere kendini fena edip 12 kere hayata döndükten sonra bu filmlerin belirli kalıplardan çıkamayacağını anladım. dediğim gibi giriş çok iyiydi. gelişme olarak da sıkmadı hiç, güzel ilerledi. ama sonda çekmece kapağıyla geminin ağzına sıçan sıcak hava dalgasına göğüs gerip uzayda 3 dk nefessiz kaldıktan sonra tam artık ölmüştür denilen anda hamam böceği gibi dayanıp yine canlanan chris pratt olayın içine sıçtı. lan bari sakat falan kalsaydı. ufacık bir kötü son lan? maalesef jennifer lawrence'ın da oğlanı affetmesiyle eksiksiz bir hollywood ütopyası olarak filmi bitirdi. --- spoiler ---

arkadaşlar zaten olayı özetlemiş zaman kaybı sayılmaz hele benim gibi hayal kurmayı seven birisi iseniz gece yatmadan izleyin sonrada kendinizi aynı durumda hayal edin

bilim kurgu çok sevdiğim için ben çok beğendim bu filmi özellikle o havuz sahnesi efsane

paranıza yazık etmeyin değmez bu filme. internete düşünce izlersiniz. john wick 2 çıkacak 1-2 haftaya ona gidersiniz. bu süre içinde ilk filmini izleyin izlemediyseniz.

bence gayet sağlam film. izlerken keyif aldım. --- spoiler --- ama sonu inanılmaz basit bitmiş. kendilerini tekrar dondurmanın yolunu bulup 88 yıl sonra uyanacaklar diye bekledim. hatta tek kişinin uyuyabileceği otodoc'un içine ikisi yatacak falan diye bekledim ama tıss. --- spoiler ---

mükemmel film. mükemmel bir aşk ve yalnızlık hikayesi. insan sormadan edemiyor, o gemide ben olsam ne yapardım? benim cevabım netti; yeniden uyumazdım. ve sadece yaşardım.

film vizyona girmeden 5 gün önce filan izlemistim internetten. sinema cekimiydi fakat baya iyi bir cekimdi. film de fena degil iste bir yıldızlararası degil

şu sahnesi vy canis majoris un yanından geçerken ki romantik ve filmin en şahane sahnesidir.

"nerede olmak istediğine çok fazla kafa yorarsan bulunduğun yerin tadını çıkarmayı unutursun."