bugün
yenile
    1. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "ölümşakıyan" t: runeterra evreninin yaşayan ölüler elçisi. (bkz: league of legends) --- spoiler --- dehşet veren repertuvarı ve kâbuslardan fırlamış görünümüyle ecelin haberciliğini yapan karthus; ölmeyen bir ruh. hayattakiler ebedi hortlaklığın düşüncesiyle bile korkuya kapılırken, karthus onda sadece güzellik, saflık ve ölümle yaşamın mükemmel birlikteliğini görüyor. yaşayan ölülerin elçisi olan karthus, sıradan ölümlülere ecelin neşesini getirmek için gölge adalar'dan geliyor. karthus, noxus'un başkent duvarlarının dışına inşa edilmiş barınaklardan birinde, fakru zaruret içinde dünyaya geldi. annesi doğum esnasında öldüğünden, babası onu ve üç ablasını bir başına büyütmek zorunda kaldı. bir sürü başka aileyle birlikte yıkık dökük, farelerin cirit attığı bir düşkünler evinde kalıyorlardı; öğünleri ise yağmur suyundan ve bulabildikleri kemirgenlerden oluşuyordu. karthus, fare avında tüm çocuklardan daha başarılıydı; tencere onun getirdiği, dişlenmiş leşlerle kaynıyordu. ölüm, noxus'un varoşlarına hiç de yabancı değildi; insanlar genellikle güne çocuğunun soğuk ve cansız bedenini bulan ana babaların yakarışlarıyla uyanırdı. karthus bu ağıtları seviyor, kindred'ın saymanlarının asalarına attıkları çentiklerle cesetleri sayıp düşkünler evinden taşımasını büyülenmiş bir şekilde izliyordu. gece olunca, genç karthus insanların balık istifi yattığı odalara gizlice giriyor, hayatı pamuk ipliğine bağlı olanları bulup, ruhlarının yaşamdan ölüme geçtiği ana tanık olmayı ümit ediyordu. geceleri çıktığı bu arayış, yıllar boyunca sonuç vermedi; birinin öleceği anı tam olarak kestirmek imkânsızdı. bu dileğinin gerçekleşmesi, ancak ölüm kendi ailesinden birine ulaşınca mümkün oldu. böyle tıkış tıkış mekânlarda sık sık salgın baş göstermesi kaçınılmazdı. karthus'un ablaları salgına yakalandığında, gözünü üzerlerinden bir an olsun ayırmadı. babası elem içinde kendini kaybetmişken, karthus kardeşlik vazifesini yapıp hastalığın yiyip bitirdiği ablalarına bakıyordu. her birinin ölümünü izledi. kızların gözündeki ışık sönerken karthus da güçlü bir duyguya kapıldığını, ölümün ötesini görmeyi ve sonsuzluğun sırlarını keşfetmeyi arzuladığını hissetti. saymanlar cesetleri almaya geldiğinde, karthus peşlerinden tapınağa giderek tarikatları ve ölüm üzerine onlara sorular sordu. kişi hayatın sona erdiği ama ölümün henüz başlamadığı noktada var olabilir miydi? böyle sınırda bir an idrak ve tecrübe edilebilirse, hayatın öğretileri ölümün kesinliğiyle birleştirilebilir miydi? saymanlar, karthus'un düzenlerine ne kadar uygun olduğunu bir çırpıda anladılar ve önce mezar kazıcı ve ölü yakıcı olarak saflarına kattıkları genç adam, kısa sürede ceset toplayıcılığa terfi etti. karthus kemikten yapılma arabasıyla her gün noxus sokaklarında dolaşıp ceset topluyordu. ölümün şefkatinden ve diğer tarafta kişiyi bekleyen güzelliklerin umudundan söz eden acıklı ağıtları noxus'un her yerinde bilinir oldu. mateme bürünmüş nice aile, karthus'un şarkılarıyla teselli, yürekten gelen mersiyeleriyle huzur buldu. gel zaman git zaman, karthus tapınağın içinde çalışmaya başladı. ölüm döşeğindeki hastalarla ilgileniyor, vadeleri dolduğunda ölümün onları alışını izliyordu. karthus bu hastaların her biriyle konuşup ruhlarını ölümle buluşturuyor, feri sönen gözlerde kendini daha da aydınlatacak bir şeyler arıyordu. neden sonra, karthus ölümlülerden öğrenebileceği bir şey kalmadığı sonucuna vardı; artık sorularına sadece ölüler cevap verebilirdi. can veren ruhların hiçbiri, ölümün ötesinde ne olduğunu söyleyemiyordu. elindeki tek şey, çocukları korkutmak için anlatılan hikâyelerde ve kulaktan kulağa yayılan söylentilerde geçen, ölümün son olmadığı söylenen bir yerdi: gölge adalar. karthus tapınağın hazinesini boşaltıp bilgewater'a doğru yola çıktı; şehir, ruhları denizin açıklarındaki lanetli bir adaya götürdüğü söylenen garip, kara bir sisten mustaripti. hiçbir denizci karthus'u gölge adalar'a götürmek istemiyordu; nihayet boğazına kadar borca batmış ve kaybedecek hiçbir şeyi olmayan ayyaş bir balıkçı çıkageldi. tekne günler geceler boyunca ilerledi, sonunda bir fırtına tarafından haritada görünmeyen bir adanın kayalıklarına sürüklendi. kara bir sis, çarpık ağaçlarla ve harabelerle dolu uğursuz araziden denize doğru yayıldı. balıkçı, teknesini kayalardan kurtarıp dehşet içinde dümeni bilgewater'a kırdı ama karthus denize atlayıp bata çıka kıyıya yürümeye başladı. çentiklerle dolu asasıyla dengesini sağlarken, kendi ölümü için hazırladığı ağıdı gururla yaktı. soğuk rüzgârın taşıdığı dizeler, adanın kalbine ulaştı. kara sis, karthus'un içinden geçerek kadim bir büyüyle etini ve ruhunu dağladı; ancak karthus'un ölümün ötesine geçme arzusu o kadar güçlüydü ki yok olmak yerine baştan yaratıldı ve adanın sularında, kemikten yapılma bir hortlak olarak yeniden doğdu. aydınlanmayla dolan karthus, hep olmak istediği hale gelmişti; yaşamın ve ölümün eşiğindeki bir varlık. bu ebedi anın güzelliği onu huşu ile doldururken, hissettiği tutku, adanın habis ruhlarını okyanusta kan kokusu alan yırtıcılar gibi çekiyordu. nihayet yerini bulmuş, namevt olmanın lütfunu gerçekten idrak etmiş varlıklarla çevrilmişti. haklı bir coşku içinde, valoran'a dönüp bu lütfu yaşayanlarla paylaşması ve onları ölümlülere dair boş dertlerden kurtarması gerektiğini anladı. karthus döndü; kara sis onu balıkçının teknesine geri taşıdı. adamcağız karthus'un önünde diz çöküp canını bağışlaması için ona yalvardı; karthus ise balıkçıya ölümün lütfunu bahşederek, göçüp giden ruhlar için yaktığı ağıdı söylerken onu yaşamın getirdiği acılardan kurtardı ve ölümsüz bir ruh haline getirdi. balıkçı, karthus'un serbest bırakacağı pek çok ruhun ilkiydi; ölüm şakıyan, kısa sürede bir namevt ordusuna hükmedecekti. karthus, yeni uyanan bilinciyle, gölge adalar'ın ölüm lütfunu heba eden cansız bir araf olduğunu anladı. ölüleri harekete geçirip çıkacağı seferde yokluğun güzelliğini yaşayanlara götürecek, fanilerin çektiği acıya son verip şanlı bir namevt çağına kapı açacaktı. karthus gölge adalar'ın elçisi, ağıtları ölümün şanını anlatan bir haberci oldu. ruhlardan oluşan ordusu kasvetli ağıtlara eşlik ederken, lanetli şarkıları soğuk gecelerde kara sis'in ötesine geçip valoran'ın her yerindeki mezarlıklarda duyuluyor. --- spoiler ---
    2. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bu çarla ilgili tek bir entari girilmesi tuhaf. gerçi sözlükte kaç tane lol oynayan var ki? neyse. bu abiyi niye bilmem çok seviyorum. oyunda tek olayınız ölmek aq daha güzel ne olabilir ki? rakibin üstüne atla ve öl. gerisini pasifin halletsin jasdjasd
    3. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bazı arkadaşlarımın genel oynayış tarzı da rakibin içine atlayıp bir şey yapamadan ölmek olduğu için çok sevdiği bir karakterdir