bugün
yenile
    1. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      dişinin kendisinden üstün, daha çok parası olan, daha günçlü, daha yüksek smv'si olan erkekleri eş olarak seçme eğilimi.
    2. -2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bunun adı mı varmış böyle motor diyolardı önceden
      1bilimsel terimi bu ayol löhrövptöflf - kafasi simdi geldi 30.08.2017 17:59:32 |#3416466
      0buna niye eksi yedik lan pis cahil mi dediniz bana nalet olası federaller - funnyrabbit 30.08.2017 23:17:37 |#3433450
      0motorlar eksiliyoooooooo pyögpeögpröxöf - kafasi simdi geldi 30.08.2017 23:55:01 |#3434335
      butun yorumlari goster (4)
    3. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kadınların; uzun boylu, zengin, kaslı, özgüvenli yani kısacası kendisinden ve diğer erkeklerden üstün erkekleri eş olarak seçme eğilimi.
    4. 13
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Pareto ilkesinin sonucudur. Tek suçlu kadınlar değil, doğadır. Nedir pareto ilkesi? Kabataslak tanımı için daha sonra şuraya göz atabilirsiniz. Birazdan yazacaklarım vikipedi sayfasında olanlar değil. Esasında tıpkı oyun teorisi gibi ekonomik modellemeler için kullanılan gelir dağılımının ve diğer ekonomik parametrelerin matematiksel denklemini oluşturur. Ama yine tıpkı oyun teorisinde olduğu gibi hayatın hemen her alanına kusursuz bir biçimde uygulanabilir. Ekonomik sahadaki sonuçlarını atlayıp eş seçimine geçiyoruz hemen. Pareto ilkesine göre ele aldığımız zaman kadınların en iyi ihtimalle %80'i, erkeklerin en tepedeki %20'lik kısmını elde etmek isterler. Eş seçimlerinde her zaman ama her zaman önemli olan taraf seçilen değil seçen taraftır. Cinsel seçilim açısından memeli hayvanların hemen hemen tamamında eş seçimini yapan taraf kadındır. Zaman zaman tam aksi gibi görünse de bu böyledir. Neden? Çünkü ebeveyn yatırımı teorisi. Yani cinsel birlikteliklerde taraflardan hangisi enerji, zaman, emek, risk, çaba gibi durumlar açısından daha çok yatırım yapıyorsa o tarafın cinsel seçilimde daha seçici olması anlamına geliyor. Bu da neden doğada erkeklerin birbiriyle rekabete girdiğini açıklamaya yarıyor. Erkekler ebeveyn olarak daha az risk altındalar. Bu sebepten rekabete girmek zorundalar. Pareto ilkesi gereği bu jungle'dan sadece %20'si karlı çıkacak. Alfa erkek beta erkek kavramının çıkış noktası budur. Cinsel seçilimde çok bariz bir eşitsizlik var yani. Kadınların %80'i için erkeklerin sadece %20'lik kısmı anlamlı hale geliyor. Erkeklerin cinsel açlığının kadınlara oranla daha fazla olmasını da bu şekilde açıklayabiliriz. Çünkü çoğunun seçenekleri çok az. Dikkat edelim. Gen aktarımı açısından kadınlar riske girmeyi göze alamıyorlar. Biyolojik sınırları onları buna zorluyor. Bu yüzden erkek popülasyonunun küçük bir kısmı haricinde erkekler aslında talep görmüyor. Cinsel anlamda birilerinin dikkatini çekmek istiyorlarsa rekabete girip %20'lik kesime girmek zorundalar. Kadınlar ancak bu şekilde fark edebilir onları. Cinsiyetler arasında önüne gelen her hedefe asılan, şansını deneyen, reddedilmeyi kabullenen ve diğerine oranla çok daha az seçici olan tarafın çoğunlukla erkeklerden çıkıyor olmasının sebebi pareto ilkesinin gereğidir. %20 gibi dar bir alana sıkıştırıldığı için erkek bu sistemde fırsatçı olmak zorundadır. Çünkü kadınların kendi aralarındaki rekabeti aslında sadece %20 içindir. Bu rekabetten kaçanlar, yenilenler isterlerse kalan %80'le birlikte olabilir. Ama yalnız bunu isterlerse yaparlar. Onları hazırda bekleyen koca bir %80 beta çoğunluk var çünkü. Erkeklerin böyle bir opsiyonu pek yok. Bir kadın ve bir erkeğin bir odada baş başa kaldığını hayal edin. Herhangi bir etken madde sebebiyle kadın tarafının cinsel isteğinin artırıldığını ve bu sebeple erkeğe karşı cinsel olarak saldırganlaştığını hayal edin. Bu şartlar altında yani kadının cinsel birliktelik için erkeği zorladığı durumlarda erkeğin bu durumu reddetmesi neredeyse imkansıza yakındır. Eşini aldatmak, sadık kalmak gibi durumlardan bahsetmiyorum. Orası ahlaki prensiplerin alanı. Konumuz şu an o değil. Dürtülerden bahsediyoruz. Erkek kadını bu şartlarda reddetmiş olsa bile iç güdüsel olarak bu fırsatı değerlendirme eğilimindedir. Asla tercih etmeyeceği bir kadın tarafından bu zorlamaya maruz kalsa bile iç güdüleri fırsatı tepmesinin mantıksız olduğunu söyleyecektir. En kötü şartlarda bile erkek bu deneyimi kabullenmeyi seçecektir. Erkek doğası gereği fırsatçıdır. Ancak tarafları değiştirdiğiniz zaman erkeğin cinsel anlamda saldırganlaştığında istediğini alma olasılığı en iyi ihtimalle %20'lik dilime dahil olup olmamasıyla alakalıdır. Güdüsel olarak cinsel birlikteliği her şekliyle kabullenmeye eğilimli olan taraf kadın değil erkektir. Kötü bir eş seçmiş erkeğin durumunu "mecburiyet" kavramıyla açıklamak gayet olası bir durumken kötü bir eş seçmiş kadının durumu "daha iyisi yok" şeklinde açıklanabilir maalesef. Şu an gözlemlenen cinsel seçilimlere göre dişiler erkekleri rekabete zorluyorlar. Kadınların kendi arasındaki rekabet ile erkeklerin kendi arasındaki rekabet aynı değildir. Kadınlar daha baştan seçimlerini yapmışlardır ve aralarındaki rekabetin sebebi %20'lik erkeği kapma adınadır. Üzgünüm beyler o squatlar, makyajlar, diyetler falan sizin için yapılmıyor. %20'lik dilim için yapılıyor tüm bunlar. Erkeklerin rekabetinin daha acımasız olmasının sebebi de hem kadınlar gibi alternatif eş olarak hazırda bekleyen %80'lik koca bir beta birey olmamasından kaynaklı hem de dişilerin eş seçimindeki beklentileriyle alakalı. Dişiler %20'lik kesimi elde etmek isterken o %20'den beklediği çok temel şeyler. Bir erkek rekabeti kaybederse ömrünün sonuna kadar gen aktarımını başaramamış şekilde elenebilir. Erkek ile şovalyeliğin özdeşleştirilmesi boşuna değil. Erkek ya kazanır ya da kaybeder. Arası yoktur. 20-80 kuralından ötürü kadınların ise kazanamamış olmaları kaybetmeleri anlamına her zaman gelmez. Tarih boyunca çok eşliliğin kadınlara reva görülmesinin tek suçlusu ataerkil sistem değil. Kadın popülasyonu; ipsiz sapsız, kadının geleceğini teminat altına alamayacak erkekler yerine daha güçlü olan bir erkeğin himayesinde 2. 3. eş olmayı kabullenebilir. %20'lik kesime dahil olmak için bunu içselleştirebilen bir kadın beyni evrimsel psikoloji açısından mümkündür. Ne alakası var diye saldırganlaşmanız anlamsız. Buna dair yüzbinlerce örnek göstermek mümkündür. Kadınların ahlaki olarak kendini geliştirip bu güdülerini kontrol altına almayı başarmış olması bu evrimsel arka planı taca çıkarmıyor. Oyun teorisi kapsamında bu teoriyi şekillendiren bir kavram vardır. Nash dengesi. a beautifull mind filmindeki bir sahnede buna değiniliyor. Şuradan izleyebilirsiniz. Nash dengesinden bahsedilirken nedense hiçbir yerde bu dengenin cinsel seçilimdeki pareto ilkesinin bug'ı olduğuna değinilmiyor. Nash dengesi arz talep dengesini bilinçli olarak şekillendirerek rekabetin yıkıcı unsurlarını minimize etmeye yarayan bir dengedir. Bu dengeyi eğer cinsel seçilimlere uygularsanız ister istemez pareto ilkesinin 80-20 kuralını da hafifletmiş olursunuz. Eğer kadınlar bu kadar seçici olup en iyi %20 konusunda bu kadar ısrarcı olmasalardı erkekler arasındaki rekabet de bu kadar kanlı olmak zorunda kalmazdı. 80-20 ilkesi kadınların geri planda olmasını zorluyor evet. Ama aynı zamanda erkeklerin kendi arasındaki rekabeti de çok fazla kızıştırmaya yarıyor. Erkeklerin bu kadar rekabete sokulduğu bir dünyada evrimsel seçilim gereği erkek popülasyonunun gelişimi elbette kaçınılmaz olacaktır. Dünyada neredeyse her alanda erkeklerin daha baskın olmasının sebebi erkeklerin buna ihtiyacının olmasından kaynaklanıyor. Bir erkek için kadınların en başarılı %20'si hayati bir önem ifade etmezken kadınlar için ediyor. Dün bir kadın komedyenin gösterisini izledim. Mizahi kaygılarla kendisiyle alakalı bir hikaye atlatıyordu. Bence konumuzla çok önemli bir hikaye bu. Kız diyor ki; Kimse bir kadın olarak seks teklifimin reddedilebileceğini söylemedi. Çünkü en başından beridir bana bu telkin edildi. O kadar çok telkin edildi ki bu konuda birini ikna etmem gerektiğini düşünmedim bile. Erkekler ise en başından beridir bu konuda uyarılıyor. Hissettiklerin yeterli değil bu konuda kadınlar tarafından rıza alman gerekiyor. Sırf bu yüzden erkekler reddedilmeyi daha kolay kabulleniyorlar. Ben ise reddedildiğimde bunu kabullenmekte çok zorlanmıştım. Konu mizah ama kadın haklı. Erkekler reddedilme gerçeğini kanıksamak zorundalar. Çünkü çoğunlukla reddedilecekler. Nüfusun %50'ye %50 olmasına rağmen erkeklerin ezici bir çoğunlukla reddediliyor oluşu bu konuda seçici yani gözü yüksekte olan tarafın kadın olduğunun en net kanıtı. Erkekler değer görmek istiyorsa kendi cinsiyetleri arasındaki üst sıralarda olmak zorundalar. İşte bu rekabettir. Erkekler neden başarılı diye sorulduğu zaman tek cevabı "ataerkil sistem" olarak görmek çok fazla kolaya kaçmaktır. Erkekler daha başarılı çünkü buna mecburlar. Kadınlar gerçekten erkeklerle eşit şartlar altında olmak istiyorlarsa bu savaşacakları şeyler arasında rekabet de var. Yukarıdaki film kesitini hatırlayın. Nash'in verdiği örneğe göre 5 erkek de ortamdaki en güzel kadını elde etmek istediği zaman reddedildiğinde kalan 4 erkeğin başka alternatifi kalmıyor. Kadın en değerli erkeği yani %20'yi seçtiği zaman aslında diğer kadınlar da o erkeği elde etmek istiyorlar. Bu denklem hiçbir ahlaki değer geliştirilmemiş bir ortamda yapılmış olsaydı en değerli erkek diğer 4 erkeği elemiş olacaktı(alfa) ve diğer 5 kadının en azından 3'ü en değerli erkeğin etrafında olmayı kabul edecekti. Rekabeti oluşturan kadın bakışının bu anlayışıdır. Erkeğin başarılı olmaya ihtiyacı varken kadını ise güvenli bir geleceğe ihtiyacı var. Tabii tüm bunlar modern insana bakarak anlamanın zor olduğu konular. Çoğunlukla ilkel güdülerimizin kökenini inilen araştırmaların sonuçlarından oluşuyor. Burada anlatılan tüm her şey evrimsel psikolojinin konusudur. Cinsel seçilimde erkeklerin çoğu dezavantajlı durumdadır. Erkeklerin çok eşli olması sonucunda aklımıza pek getirmediğimiz çok önemli bir konu var. Tüm erkeklerin tamamının çok eşli olabilmesi mümkün değildir. Gerçekten ahlaki değerlerin tamamının görmezden gelindiği bir popülasyonda erkekler çok eşli olabiliyorsa kadınların çoğunluğu çok eşli erkeği kabullenmiş ve erkekerin çoğunluğu da eş bulamamış olacaktır. Çok eşliliğin bizi götüreceği durum budur. Kadın popülasyonunu hamuduyla götüren erkek oranı küçük bir orandadır. Acun Ilıcalı, Dan bilzerian, Ali Ağaoğlu, Brad pitt, sınıfın popüler çocuğu Efe, ya da efendi erkeğin alternatifi piç... Geri kalan %80 için cinsel seçilim çarkına girmek demek şu üstte yazılan isimlerden bir tanesini aşağı indirmekle mümkün. Erkek rekabetinin kanlı olması, sınırlarının olmaması, vahşi bir hal alması biraz da bu yüzden. Zamanının çoğunu kendisini geliştirmek, para kazanmak, köşeyi dönmek, vücudunu güçlendirmek için harcamak cinsel seçilim çarkında rekabete girmeye çalışmakla alakalı. Freud'un her boku cinsellikle açıklamasının da bununla bir ilişkisi var. Bir hayalim var; erkek cinsi için "değer gören" tüm meşgalelerin erkeklerin hayatlarının hangi dönemlerinde artış gösterdiğini araştırmak istiyorum. Mesela tek eşli erkekler, çok eşli erkekler, bekar erkekler, yaşlı erkekler, genç erkekler... Bunların kendi aralarında rekabet konusundaki ısrarlarını ve hırslarını gözlemlemek isterdim. Özellikle tek eşli ve sadık bir erkeğin partnerini bulduktan sonraki hayata bakış açısını, hırslarını ve risk alma oranlarını incelemek isterdim. Eminim çok acayip sonuçlar elde ederdik. Son yıllarda evrimsel psikoloji çok tartışılan ve zaman zaman istismar edilen bir alan. Yurt dışında başlayan ve ülkemize de gelen bir "redpil" akımı var. Redpil belki başlarda iyi niyetlerle ortaya çıkmış bir topluluk olabilir. Ama şu anki haliyle neredeyse kadın düşmanı bir erkek örgütlenmesi olarak görülebilir. Redpilden etkilenen popüler isimlerden bir tanesi de Serkan İnci'dir. Ben şimdiye kadar redpil argümanlarının hiçbiriyle ilgilenmedim. Açıkçası bu topluluk intikam, hırs, ihtiras gibi kavramlarla açıklanabilecek neredeyse hastalıklı erkeklerin örgütlendiği bir topluluk. Redpil propagandasından etkilenmek istemiyorum. Kimsenin de evrimsel psikoloji adına bu propagandadan etkilenip ortalıkta kadın düşmanı bir şekilde gezinmesini istemiyorum. Evrimsel psikoloji daha iyilerini hak ediyor çünkü. Cinsiyet içi rekabet ve cinsel seçilim gibi konular cinsiyetler arası ilişkileri çok fazla etkiliyor evet. Redpil argümanları da evrimsel psikolojiyle çoğu zaman uyumluluk gösteriyor evet ama bu adamların vardığı sonuç hiçbir işimize yaramaz. Sözlükte başlığı açılmamış O sebepten cinsel seçilimin evrimsel arka planı hakkında bir kitap önererek bitirmek istiyorum. (bkz: Sevişen beyin)
    5. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ümitcan uygun ile takılan kızlar bu tabire efsane bir örnektir! çünkü hipergami o kadar güçlü ve ilkeldir ki, binlerce yıldır kadının dna’sına işleyen, kendisinden daha güçlü bir erkeğin hakimiyeti altına girme ya da onun kontrolünde olma güdüsü, tüm toplumsal normlara ve ahlaki yasalara baskın gelir. mesela, kadınların arabası olan erkeklerle daha çabuk birlikte olması da yine hipergamiye işaret eder. keza, uzun boylu veya aşırı zengin erkeklerle birlikte olması da. hipergaminin gücünü fazla hafife alıyorsunuz. şu iki görseli peşpeşe açın; gorsel gorsel
    6. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Kadınların erkekleri bir başarı ögesi ve sosyal statü olarak görmesi durumudur.