bugün
yenile
    1. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      çok güzel bir shakira şarkısı, ingilizce çingene demek. bu. --- spoiler --- wont confess all my sins you can bet i'll try it but you cant always win  --- spoiler ---
    2. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      netflix’in yeni psikolojik gerilim dizisi. 2017. jean holoway adlı bir psikoloğun, hastaları ile geliştirdiği tehlikeli ve gizli ilişkileri işleyecek olan dizinin ilk iki bölümü, howhere boy ve fifty shades of grey’in yönetmeni sam taylor-johnson‘a emanet edildi. http://www.filmloverss.com/netflix-in-yeni-psikolojik-gerilim-dizisi-gypsy-den-ilk-gorseller-yayinlandi/
    3. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ikinci sezonu olmazsa çok havada kalır bence. onun dışında müthiş sürükleyiciydi diyemem ama güzeldi. sonra ne olacak diye merak ettiriyor. oyuncular da çok iyi. umarım devamı gelir.
    4. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
    5. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      şu sıra bitirdiğim dizi. sezon finalini açmadan evvel dizinin iptal edildiğini öğrendim, haliyle final oldu. yani dizi yarım kaldı. eğer tamamlanmış bir hikaye peşindeyseniz izlememeniz daha mantıklı çünkü geleceğe dair her şey yarım kalıyor. ama dert değil, ben dizide başlarken beklediğimden çok daha fazlasını bulduğum için hiç pişman değilim hatta ileride tekrar izleyebilirim. yazının bundan sonrasında spoilerlar olabilir. dikkatli olunuz. dizi aslına bakarsanız bir terapistin iş ve ev hayatını anlatarak başlıyor. terapilerde kendinizi de sorgulayıp 3. kişi gözüyle diziye katılabiliyorsunuz ki bu çok güzel. bu terapist hanımın karşılaştığı başka bir hanımdan etkilenmesiyle de olaylar ve gerçekler ortaya çıkıyor. başrolümüz jane veya diane hoşlandığı bu kızı(sidney) elde etmek adına birçok şeye kalkışıyor. bu sırada bu kızın eski sevgilisini de tedavi etmeye devam ediyor. aslına bakarsanız jane tam bir manipülatör ve zorba(bu dizide geçen tabir, bunun yerine farklı bir şey düşündüm ama bulamadım). hastalarının hepsi onun geçmişine ve bugününe dair sorunlarını simgeleyen öğeler. allison ve rebecca karakterleri onun genç kızlık dönemini yansıtıyor bize. allison'ın yalnız kalışı, uyuşturuculara sarılması ve rebecca'nın annesinden aşırı kopmaya meyilli düşünceleri bunu bize rahatça gösteriyor. claire de burada aşırı baskıcı ve yargılayıcı/müdahale edici annesini simgeliyor. sam karakteriyse onun kaybetmeye tahammülü olmayan yönünün yansıması. sidney'i kaybetmiş olan sam'in en baştan beri kurtulamayışının, kurtulmaya yeltendiğindeyse jane tarafından tekrar dibe çekilmesinin sebebi bu bence. çünkü jane bu insanları bilinçaltının yansımaları olarak görüp asla kendisinden ayırmak istemiyor. daima kendine bağımlı kalmalarını istiyor ve ilerleyen bölümlerde buna dair kontrolden çıkan hareketlerde bulunup rebecca'nın mektubunu değiştiriyor ya da alissa'yı eski evinde saklıyor vs... ayrıca bu insanları manipüle ederek onlara hakim oluyor ve bu hakimiyetten zevk alıyor. insanların karanlık alanlarına girmekte oldukça başarılı. bu başarıyı dizide pek bahsedilemeyen melissa karakterinden anlayabiliriz. jane claire ile olan son terapisinde küçükken evini yakmak istediğini söylüyor ve bum! melissa eskiden jane'in hastasıyken birden evini kundaklıyor. akıl hastanesinden çıktığındaysa ilk jane'in yanına geliyor. tam bir başarı. şu repliği okuyun. dizinin son repliği ayrıca (#2128326) sahip olmak noktasındaysa tanıştığı kız sidney ve kocası michael işin içine giriyor. michael yerine sidney'i istemesine rağmen bir kazanım olarak gördüğü kocasına birçok yalan söyleyerek, yine kendine yarattığı ikinci kişilik olan ''diane hart'' olarak sidney'i elde etmek için birçok numara yapıyor. buradaysa konu ikisini istemesi ya da ikisi değil. tamamen sahip olmak. ilgi duyduğu veya istediği bir şeyi kaybetmeye tahammülü yok çünkü kişiler bir süre sonra sadece nesne oluyor. dizinin slogana yani who are you when no one is watching cümlesine baktığımızdaysa açık ki jane çevresindekileri kontrol ederek hatta onlara sahip olarak kendini kontrol etmeye çalışan, kendini her bölüm daha fazla bulan birisi. ve ben olduğu kişi için zorba tabirini kesinlikle uygun görmüyorum. çünkü bir yerde bakacak olursak, ben de kafamın içinde evet bu veya buna benzer birisiyim. hayatımda hep haksızlık gördüğümü söyledim ama kendime dair olanlar için neredeyse hiçbir şey yapmadım. isteklerim çok çok az oldu, ulaştığımda bana bağımlı kalmalarını istedim. ulaşamadıklarımdaysa değiştiremeyeceklerim yani nesnel olanları görmezden geldim (diziyle de bağdaştırabiliriz. jane'in stanford'a gidemeyişini sindirememesi ama buna dair bir şey yapmaması ve benim de istemediğim bir alanda okuyor olup sadece pes etmiş olmam mesela). fakat kişilere bağlı olanlar... belli bir süre konuşup da elde ettiğim kadınları reddedip beni reddetmiş iki kadının da arkasından aylarca içinden çıkamadığım bunalım süreçleri geçirmem aslında her şeyi anlatıyor. dizideki anne figürüne benzer bir annemin olması da hoş bir ayrıntıydı. kendime dair birçok şeyi açıkladı dizi bana. sırf posterinde naomi watts var diye izlemeye başladığım bir dizinin bu denli sağlam gelebileceğini düşünmemiştim. böylesine anlamlı olabilen iyi bir psikolojinin iptal edilmesineyse şaşırmadım. emeği geçen herkese teşekkürler. ve söylemeden edemeyeceğim. bütün dizi güzelliğine, etkileyiciliğine vurgu yapılan sidney(sophie cookson) güzel müzel değildi. asıl güzellik sarı saçlı, mavi gözlü, beyaz tenli, ellili yaşlarına gelmiş o kadındı.