ayrılmak en büyük belirli, belirsizlik kavramdır.
her insan ayrılabilir. uğruna yıldızlar boyadığınız bir insandan,
adına aşk sözleri söylediğiniz bir insandan,
insanların bakışına aldırmadan ona götürdüğünüz çiçekleri göğüs hizanızdan düşürmediğiniz insandan da ayrılabilirsiniz.
ayrılmak kolay iş. ya sonra?
bir kadın için ayrılığın ilk haftaları doğum sancısı gibidir.
geçmek bilmez, bitmek bilmez bir acı. her şeye kapatır kendini kadın. önce hediyelerinizi atar, sonra fotoğraflarınızı siler. ne anınız varsa yok eder.
sonra ne'mi olur, gömülürsünüz.
bir daha mezarınıza çiçek bırakılmamak üzere gömülürsünüz.
erkekler için durum farklıdır.
ilk haftalar şen şakrak, her şey yolunda modundadır erkekler.
hafiflemiş, kuş tüyü gibi hisseder.
yavaş yavaş geçen zaman o'nu hatırlatır. özler ve pişmandır.
ama dedim ya, zaten gömüldünüz. bir ölü ile eskisi gibi aşk olmaz.
severek ayrılmak
bu daha farklı bir kavram, artık bir şeylerin olmayacağına inanmış bireylerin yoludur severek ayrılmak.
bazen bu ayrılık aile,
bazen bu ayrılık çevre,
bazen bu ayrılık isteklerin çelişmesi.
ilişki de sorun yok ama ayrılık mecburi çıkış.
en zoru, en hüzünlüsü, en dayanılmazı budur oysa.
omuzunuza binen yükün ağırlığı, belinizi büker.
her şeyiyle sizin olan bir kadından ayrılmak
dünyanın gelmiş geçmiş en büyük şerefsizliğidir bu.
sizi yuvası olarak gören, sizi tek yolu, sizi sevdası, sizi babasından öte gören bir kadına yapılabilecek en büyük şerefsizliktir bu.
önce aşk sözleri,
sonra sevgi cümleleri,
ardından seni bırakmam gibi cümleler sarfedilir.
ilişki yaşanır, eskisi gibi olmaz artık. çünkü erkek istediğine kavuşmuştur.
ayrılık zili çalmaya yakındır.
(bkz: tarzan başka dal tutmadan tuttuğu dalı bırakmaz)
bir kadının canını saçlarını kestirmesine sebep olacak kadar yakmayın..
sevgilerimle.
edit: imla.