bugün
yenile
    1. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      --- spoiler --- filmin esas kahramanı andre, kendi alanında pek de yetenekli olduğu söylenemeyecek bir üç kağıtçı ve dolandırıcıdır. şehirde yaşayan insanların neredeyse yarısına onbinlerce euro borcu vardır. bu durumda da alacaklı belalıları peşini bırakmazlar. her an can güvenliği bir tehdit altındadır. aklına kurtuluş yolu olarak konsolosluğa başvurmak gelir ancak her ne kadar o kendini teknik açıdan bir amerikalı olarak algılasa da sistem farklı işler. kabul edilmez yardım isteği. hal böyleyken o hapse girmeyi de göz alır ancak tam da o anda hayatına angela adında uzun bacaklı mucize bir kadın girer. O andan itibaren de sıradaki mucize andre’yi beklemektedir. --- spoiler --- luc besson'un 2005 yılında yönettiği şahane fransız filmi. jamel debbouze, rie rasmussen, gilbert melki nin müthiş oyunculukları olmasa hiçbir zaman bu kadar şahane olamazdı. filmin posteride çok iyidir. filmden sahne spolier içerir trailer Eat-Crossroads (bkz: içimdeki kadın)
    2. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      nedense siyah beyaz formatta çekilmiş olmasının bir boka yaramadığını düşündüğüm film. fransızların konuşmalarını hep itici bulmuşumdur ama bu filmde o kısma takılmadım. bilseydin çekirdeğimi alır, gerile gerile izlerdim. bir şey kazandım mı ? hayır ama kaybetmedim de giden 90 dakkam haricinde. arafta kaldım ya lan. özetse vakit geçirmek için güzel film.
    3. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      çokça düşündürürken çokça tebessüm ettiren film. --- spoiler --- elbette yapabilirsin , vücuduna bak. sevgisizlikten ve güvensizlikten acı içinde. senin ilgine ihtiyacı olduğunu görmüyor musun ? hayır, bu yaralı vücuda çok görme bunu. çünkü sana çok uzun zaman katlandı ve hiç şikayet etmedi. ona önemli olduğunu söyle. --- spoiler ---
    4. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ayna sahnesi sinema tarihinin en güzel sahnelerinden biri olan film. en azından benim için. şu ana kadar iki defa izledim, ikincisi geçtiğimiz günlerden birindeydi. (bana bu filmi hatırlatan arkadaşıma minnettarım... sayesinde doğru zamanda doğru dozu almış gibi hissediyorum. ilaç gibi tesir etti, bir bakıma kendime geldim.) elbette bu filmi terapi mahiyetinde izlememek gerek. lakin sunduğu şey bayağı bayağı verimli bir terapi lan. film bitince kendinizi kısmen arınmış, bazı şeyleri sorgulamış, en olumlu gidişatta rahatlamış hissediyorsunuz. karakterle empati yaptığınızda buradaki feyz/ibret durumu da bir o kadar artıyor. zira anlaşılmak istediği kadar hissedilmeyi de talep eden bir yapım bu. tüm o hayalci yaklaşımına rağmen değindiği o gerçeklik filmi bizim için sarsıcı bir noktaya getiriyor. böyle eserleri seviyorum. ana akım sinemada böyle şeyleri doğal olarak pek göremiyoruz ama neyse ki bağımsız sinema bu konuda hiç boş durmuyor. umarım bizden de bu tarz yeni yapımlar çıkar. yeni senarist ve yönetmenlere ihtiyacımız var. kim belki de şu an aramızda geleceğin sinemacıları vardır... not: ay ben lav seni seviyorum rie rasmussen.