fon:
link
36* bugün yaşadığımız sosyal ve siyasi süreçlerin, sorunların ve sonuçların kökeni 1990'lı yıllara dayanmaktadır. zira bugün yaşananlar soğuk savaş sonrası için tasarlanan yeni dünya düzeninin getirileridir.
samuel huntington 1993 yılında, soğuk savaş sonrası için yaşanacak süreci medeniyetler çatışması olarak tahmin etti. esasında bu bir tahmin değildi. medeniyetler çatışması bir sonuçtu. varılacak noktaydı. huntington sonucu yazmıştı.
37* 15 temmuz gecesi yaşanan darbe basit bir girişim değildi. bir anlayışı ve düzeni kurtarmak için abd destekli bir cemaat aracılığıyla tatbik edildi. darbenin amacı basitçe akp hükümetini devirmek değildi. darbe yıkılmaya yüz tutmuş bir düzeni korumak için ortaya çıktı. bu düzen nedir? bu düzeni kim kurmuştur ve bu düzene karşı çıkanlar kimlerdi? çok iyi anlamak lazım. düzenin adı
ılımlı islam.
38*
ılımlı islam teriminin sahibi baba bush'un ortadoğu uzmanlarından
daniel pipes. daha önceki yazılarda da defalarca belirtildi.
ılımlı islam iran'da yaşanan islam devriminin ardından bir ihtiyaç olarak üretildi. amaç iran tarzı, radikal, batı karşıtı ve anti-siyonist anlayışın ortadoğuda yayılmasını engellemekti. batı, iran tehlikesine karşı açıktan mücadele veremezdi. aksi halde batı'nın mücadelesi "islam karşıtlığı" olurdu. bu durumda bir çok islam memleketi batı karşısında, iran yanında saf tutabilir ve islam memleketleri batı karşıtlığı noktasında birleşebilirdi.
39* batı, iran devrimine karşı mücadelede iki şey yaptı. ilki şii iran'a karşı sünni devletlerle ilişki kurdu. ikinci olarak da sünni devletler için yeni bir "islam modeli" tasarladı. bu model iran devriminin "batı karşıtı, anti-siyonist ve radikal" anlayışın alternatif bir modeldi. terimin sahibi
daniel pipes "radikal islam tehdidine karşı çözüm ılımlı islamdır" diyecekti.
40* batı'nın ılımlı islam modelini yerleştirebileceği bir devlete ihtiyacı vardı. o devlet türkiye'ydi. zira türkiye sünni, batı ile dost, modern ve demokratik bir ülkeydi. eğer türkiye ılımlı islamın öncüsü olabilirse, diğer islam memleketleri türkiye'yi örnek alabilir ve batı, iran devriminin ortadoğuya yayılmasını önleyebilirdi. ayrıca, ılımlı islamın hakim olacağı bu devletler batı'nın pazarı haline gelebilir ve kapitalizm bu sahalara da yayılabilirdi. fakat bir sorun vardı. türkiye cumhuriyeti herhangi bir dini cemaatin ve islami fraksiyonun devlete egemen olmasını engelleyecek biçimde dizayn edilmişti. devletin bu laik yapısı ılımlı islamın tatbik edilebilmesini engelliyordu. yani, sorun
atatürk'tü. ılımlı islam için önce atatürk'ten kurtulmak gerekliydi.
41*
graham fuller 1990 yılında cumhuriyet gazetesi'ne verdiği röportajda atatürk fikirleri için "çağın gerisinde kaldı" diyordu.
samuel huntington "demokrasinin mutlaka laikliğe dayanması gerekmez." diyordu.
john o'sullivan "türkiye'nin laik anlayışı artık değişmek zorunda." diyordu.
paul henze türkiye'nin laik yapısının yok edilip yerine sünni kürtleri de alan "yakındoğu federasyonu" isimli yeni devlet projesi için araştırmalar yapıyordu. batı'nın aktörleri 1990'lı yıllar boyunca türkiye'ye bu fikirleri aşıladı. islami hareketleri "ama ılımlı olanları" destekledi.
42* islami siyaset türkiye'de ilk defa erbakan ile hükümet gücüne ulaştı. 1996 yılında başbakan olan erbakan batı'nın tam da aradığı aktördü. partisi laiklik karşıtıydı ve erbakan sünni nakşibendi ekolünden geliyordu. türkiye'de erbakan'ı istemeyen askeri ve kemalist odaklar vardı. şayet erbakan batı'nın "ılımlı islam" şemsiyesinin altına girerse, türkiye'deki "düşman"larından korunabilirdi. her şeye rağmen erbakan "sıkı bir
anti-siyonist"ti. batı ile bir araya gelebilmesi mümkün değildi. öyle de oldu. erbakan kendi deyimiyle "
cihat şuuru olmayan" ılımlı islam masalına kanmayı reddetti. böylelikle batı için erbakan siyasal bir enkaz halini aldı. erbakan türkiye'nin iç dinamikleri tarafından yutuldu.
43* erbakan hüsranı "
ılımlı islam" için bir fikir vermişti. bir islam memleketinde desteklenen siyasal parti, batı'nın desteğiyle iktidara gelebilirdi fakat iktidara geldikten sonra kendi bildiğini okuyabilirdi. buna bir çözüm bulunmalıydı. aslında çözüm bulunmuştu fakat yeterince gelişmemişti. çözüm the
cemaatti.
44* batı bir yandan siyaset eliyle ülkenin başına "ılımlı islamı uygulayacak" hükümetlerin geçmesini sağlarken öte yandan o ülkenin sosyal ve kültürel olarak
"ılımlı islamı" benimseyebilmesi için bir organizasyon başlatmak zorundaydı. öyle bir organizasyon olmalıydı ki, öncelikle laikliğe karşı olmalıydı. fakat batıyla da iyi geçinmeliydi. hoşgörülü, ılımlı ve diyalogdan yana olmalıydı. sahi, bu orgnizasyonu en iyi kim idare edebilirdi? tabi ki,
cemaat hareketi. cemaat hareketini bir tür tüp bebek olarak düşünebilirsiniz. bebek, laboratuvarda nur cemaati içerisine enjekte edildi. nur cemaati laiklik karşıtıydı. fakat aynı zamanda menderes döneminde komünizmle mücadele edilebilmesi için abd ile iyi ilişkiler kurulabileceğine onay veriyordu. batı için
nur cemaatinden daha ideal hareket yoktu. bu nedenle cemaat hareketi nur cemaati içine yerleştirildi. zamanla büyüdü. gelişti.
45* cemaat topluma ılımlı islamı aşılayacaktı. işin siyasi kısmını ise cemaatle iyi geçinecek, cemaati devlet kademelerine yerleştirebilecek bir islami parti halledecekti. sistem bu şekilde iki koldan hareket edecekti. fakat erbakan cemaat hareketi ile çalışmayı da, batı ile iyi geçinmeyi de reddedince tasfiye edildi. daha 1993 yılında erbakan "eskiden bize ilgi göstermeyen çevreler şimdi bize ne hoş görünmeye çalışıyor. eskiden yolumuza engel koyanlar şimdi engelleri çekmek ister gibi davranıyor. adeta bizim iktidara gelmemizi ister gibi çalışıyorlar. bu adamlar bizim iktidara gelmemizi hoşgörü ile karşılıyorlarsa bunda bir bit yeniği vardır" diyerek durumun farkında olduğunu belli ediyordu. erbakan bu işe karşı çıkmıştı çıkmasına ama erbakan hareketinin içerisinde bu işe karşı çıkmayacak kişiler olabilir miydi?
46* batı türkiye'yi 1990'lı yıllarda ılımlı islama kaydırmak istiyordu lakin bir yandan da bu işin farkına varan isimler tehlikeyi haber veriyordu.
muammer aksoy tehlikeyi haykırdı. öldürüldü.
bahriye üçok tehilkeyi haykırdı. öldürüldü.
uğur mumcu tehlikeyi haykırdı. öldürüldü.
necip hablemitoğlu tehlikeyi haykırdı. öldürüldü.
aziz nesin tehlikeyi haykırdı. ölümlerden döndü. türkiye'ye tehlikeyi haber veren diğer insanlar "islam karşıtı" olarak gösterildi. halk yıllarca kandırıldı.
47* erbakan hareketi içerisinde bu işe karşı çıkmayacak kişiler demiştik. kendilerine
yenilikçiler dediler. onlara göre erbakan zaman uyamıyordu. parti sürekli kapatılıyor ve sorunlar yaşıyordu. bu gidişle iktidar olunamazdı ve değişim şarttı. kimdi bu yenilikçiler?
tayyip erdoğan,
bülent arınç,
abdullah gül'ün başını çektiği gençler. on yıldır ılımlı islamı tatbik edecek siyasal parti arayan batının bölünen refah'la ilgilenmeyeceği düşünülebilir mi? elbette hayır. batı da erbakan tarzına karşı çıkan yenilikçileri dikkatle takip ediyordu. abd eski büyükelçisi
morton abramowitz daha 1994 yılında
ertuğrul özkök'e "erbakan yerine şehirli erdoğan'ı tercih edeceğini" söylemişti. abramowitz emekli olduktan sonra başına geçtiği
carnegie vakfı'nın başkanı olarak 1996'da erdoğan'ı ziyaret etti. aynı abramowitz gülen'i papayla buluşturdu.
48* tıpkı abramowitz gibi,
graham fuller de yenilikçilerle sıkı şekilde ilgilendi. yıllar sonra yazacağı kitabında "abd türkiye'de akp ve gülen'i desteklemeli" diyecekti. sadece fuller ve abramowitz değil, bir çok batılı aktör o dönem yenilikçilerle iyi geçindi. abd'li konsoloslar
elizabeth shelton,
carolyn huggins, müsteşar
silwer lawrens, cia görevlisi
kenny bob, ingiliz başkonsolos
roger short...
49* abd'nin efsane bakanlarından
henry kissinger 1994'te
özbekler tekkesi'nin açılışı için istanbul'a geldi
tayyip erdoğan'la görüştü. erdoğan 1995'te 1 kez, 1996'da 2 kez, 2000 yılında bir kez abd'ye gitti. fakat bir sorun vardı. erbakan ılımlı islamın sosyal hareketi olan cemaati desteklememişti. erbakan'dan sonra yeni aday yenilikçilerdi. yenilikçiler destekleyecek miydi?
50* erdoğan okuduğu şiir nedeniyle hapis yattıktan sonra avustralya'ya gitti. nakşibendi tarikatinin önemli isimlerinden
mahmut esad coşan'ı ziyaret etti. coşan, erbakan hareketinin de desteklediği bir isimdi. coşan'dan önceki lider
mehmet zahit kotku ile erbakan sıkı dosttu. coşan, kotku'nun damadıydı. fakat zaman değişiyordu. değişim ise yenilikler getiriyordu. erdoğan'ın ziyaretinin ardından bir süre sonra coşan trafik kazası geçirip öldü. işte erdoğan'la cemaatin yakınlaşması bu dönemde başladı.
51* yenilikçiler erbakan hareketinden öyle bir koptu ki. ne erdoğan ne de gül erbakan'ın kızının o dönemde yapılan düğününe katılmadı. yenilikçiler refah'tan ayrılıp akp'yi kurduktan sonra erbakan anlayışından uzaklaştı. cemaate yakınlaştı. lakin bir sorun vardı. tehlikeyi haykıranlar yeniden ortaya çıkmıştı. dgm savcısı
nuh mete yüksel gülen'in tutuklanması için dava açtı. gülen'in emniyette kadrolaştığı ve devlet birimlerine sızdığı iddia ediliyordu. fakat seks kasedi çıkınca savcı yüksel davadan alındı.
52* erdoğan cemaatle yakınlaştıkça kapılar ardına kadar açıldı. seçimlerden önce tam on dört ab üyesi ülkeyi ziyaret etti. ardından abd'ye gitti.
kopenhag zirvesine katıldı. bush ile görüştü. erdoğan'a sunulan bu imkanların nedeni ne olabilirdi? gayet açık değil mi? ılımlı islamın siyasal ayağı için akp uygun görülmüştü. bunun başkaca izahı yoktur. bugün bile, seçilmiş bir hükümete karşı girişilen darbeye rağmen ziyaret edilmeyen bir erdoğan var... o dönemlerde erdoğan neden el üstünde tutuluyordu?
53* savcı yüksel gülen'in tutuklanmasını talep ederken washington merkezli
dinler arası diyalog vakfı bir konferans düzenliyor, konferansa
graham fuller,
alan makovsky,
george harris gibi isimler katılıyordu. konferansın konusu "
islami moderniteler:
fethullah gülen ve çağdaş islam"dı. konuşmacılardan biri "
gülen olgusu türkiye'deki islam karakterinin önde gelen heyecan verici bir örneğidir." diyordu. bir yıl sonra 2002'de gülen adına başka bir panel yapıldı. panele
graham fuller katıldı. fuller "kemalizm sona erdi." diyecekti.
54* 2003 yılnda
graham fuller'in de üyesi olduğu
rand corporation isimli düşünce kuruluşu "
sivil demokratik islam:
ortaklar, kaynaklar ve stratejiler" isimli rapor yayınladı. raporda radikal islamcılara karşı ılımlı grupların desteklenmesi gerektiği ifade ediliyordu.
us news and world report'un mart 2005 sayısında "islam dininde reform yaıplması için dünya çapında olağanüstü gayret gösterildiği" yer aldı. israil'in türkiye'de büyükelçilik yapmış önemli ismi
alon liel "
israil'de bana erdoğan'ı soruyorlar, onlara light islam diyorum
" diye yazacaktı kitabında. herşey açık değil mi?
55* peki darbe? sosyal ve kültürel alanda cemaat, siyasi alanda akp, türkiye'nin iran modeline anti-tez olarak üretilen ılımlı islam
ı türkiye'de uyguladılar. bu süreçte cemaat devlet olanaklarından yararlanarak ekonomik alanda büyüdü. aynı zamanda devlet aygıtının içine yerleştirildi. zira akp bir partiydi. partiyi yönetenler yarın değişebilir ve parti siyasal islam çizgisinden çıkabilirdi. başka bir parti gelebilirdi. bu durumda cemaat partiyi dize getirmek, sıkıştırma, gerekirse onu çökertmek için güçlü olmalıydı. bu yüzden cemaat devlet aygıtının içine yerleştirildi. bakınız, bu söylediklerim öyle bir günde olacak işler değil. senelerce süren bir yapılanma söz konusu. ve tabiki devlet içinde bu tehlikeyi gören ve haykıranlar vardı.
56* 1990'lı yıllarda bu tehlikeyi görenler öldürülmüştü. akp iktidar olduktan sonra öldürmekten çok daha kapsamlı yöntemler uygulandı. 2007 yılında başlatılan ergenekon
operasyonlarıyla binlerce tsk mensubu ordudan atıldı. bir çok akademisyen ve gazeteci hapse atıldı. amaç cemaat tehlikesinin ve ılımlı islam
projesinin farkında olan ve buna karşı çıkanların bertaraf edilmesiydi. bu kadrolar tasfiye edilince yerine cemaatin kadroları yerleşecekti. böylece cemaat devlete yerleşecek ve akp'yi bile denetleyecek güce ulaşacaktı.
57* bu söylenenlerin hepsi bir bir gerçekleşti. cemaat bir yandan devlete sızdı öte yandan devletin içinde cemaate karşı olan kemalist kesimler temizlendi. yetmedi, cemaat akp'nin sağladığı güçle ekonomik anlamda büyüdü. sahip olduğu parayı topluma lımlı islamı ve dinler arası diyaloğu yaymak için kullandı. her şey kusursuz işliyordu. fakat sistem bir şekilde kendi düşmanını yine kendisi yarattı. akp ile abd'nin içine düştüğü politik çatışma, akp'yi 2011 yılından itibaren abd karşıtı yapmaya başladı. esasında batı bu tehlikeyi erbakan döneminde de yaşamıştı.
58* bu süreçte yaşanan en net gerçeklik o ki, cemaat akp'nin değil abd'nin yanında yer almıştır. tercihini abd'den yana yapmıştır. bu gerçeklik bizlere cemaatin bir batı projesi olduğunu açıklıyor. batı için esas olan akp değil cemaatti. batı'nın vazgeçilmesi akp değil cemaatti. cemaat de bu gerçekliğe uygun olarak akp'ye karşı abd'nin yanında yer aldı. cemaatin 17 aralık ile birlikte akp'ye alenen savaş açmasının nedeni dershane değildi, ılımlı islamdı. meseleyi dershane veyahut aynı ölçekte görenler gerçeği kaçırırlar. mesele dershaneden fazlasıdır. tıpkı 17 aralık operasyonunda olduğu gibi 15 temmuz darbesi
de aynı sebeple, ılımlı islam projesi nedeniyle gerçekleşmiştir.
59* abd'ye ılımlı islam projesini 1990'lı yıllarda kabul ettiren ve o projenin yürütülmesinden sorumlu cenah, projenin sarpa sarmasıyla birlikte bir zamanlar el üstünde tuttuğu erdoğan'ı hedef almaya başladı. gerek abd'li aktörler gerek medya kuruluşları hükümeti sıkıştırmaya başladı. bir zamanlar erdoğan'ı cesur ve başarılı gören graham fullerler, henri barkeyler erdoğan'ı eleştirmeye başladılar ve akp'nin erdoğansızlaşmasını beklemeye başladılar. mevzu erdoğan'ın kişiliği değil. mevzu memleketi yönetenlerin projeye karşı olmasıydı. bu erdoğan da olabilir bir başkası da. fakat erdoğan cemaat karşıtlığını öyle noktaya taşıdı ki, abd çevreleri tökezleyen projeyi sorgulamaya başladı. bu durum proje sahiplerinin bir an önce erdoğan'dan kurtulmasını gerekli kıldı. işte darbe böyle geldi. gelecekti. geleceği belliydi. asla ama asla sürpriz değildi.
60* şubat 2014'te murat belge
türkiye'de 27 mayıs tipli darbenin olabileceğini söyledi. şubat 2016'da michael wickney
türkiye'de darbe olabileceğini belirtti.mart 2016'da michael rubin
türkiye'de darbe olasılığının yüksek olduğunu belirtti. akp cemaati temizledikçe türkiye'deki darbe söylentileri artıyordu. zira cemaat türkiye'deki en büyük yatırımdı ve yok oluşu izlenemezdi. bu yatırımın en önemli parçası ise ordudaki yapılanma idi. cemaatin türkiye'de en zor sızdığı kurum tsk idi. ve akp şubat ayında tsk içindeki cemaatçileri temizlemek için herekete geçmişti. bir çoğu yaş toplantısında emekliye sevk edilecekti. bu kararlı adımların atılabilmesi için de öncesinde, ahmet davutoğlu
görevden alındı. davutoğlu görevden alınınca abd çevreleri "washington ankara'daki adamını kaybetti<a href="/b/" yorumu
yapacaktı.
61* her şey açık değil mi? davutoğlu, abd ve türkiye arasındaki son köprüydü. o köprü de çökünce, geriye darbe girişiminden başka çare kalmadı. işte 15 temmuz gecesi yaşananların nedeni bu anlatılanlardır. amaç ortadoğuda iran modeli karşısına konulan ">" yorumu
yapacaktı.
61* her şey açık değil mi? davutoğlu, abd ve türkiye arasındaki son köprüydü. o köprü de çökünce, geriye darbe girişiminden başka çare kalmadı. işte 15 temmuz gecesi yaşananların nedeni bu anlatılanlardır. amaç ortadoğuda iran modeli karşısına konulan ılımlı islam
modelinin korunması çabasıdır. bu sayede hem cemaat modeli yaşamını sürdürecek hem de cemaatin devlet içindeki kadroları işlevine devam edebilecekti.
62* darbe, yapılmak istenen şeyin tek örneği değildir. 17 ve 25 aralık operasyonları
da aynı amacı taşıdı. yani iddialar yalan mıydı? o kısım önemsiz. iddialar doğru ise de amaç adaleti sağlamak olmazdı. ya da şöyle söyleyelim. akp'nin cemaat ile ters düşmediği bir dönemde böyle bir şey yaşanmış olsaydı, 17 aralık operasyonu yaşanmayacaktı. 17 aralık'ın birincil sebebi, bozulan abd-akp ilişkileridir. cemaati de harekete geçiren, adalet bilinci değil, çıkarlarıdır.
63* bakınız, akp gerek cemaat konusunda gerek pkk konusunda ölümcül hatalar yapmıştır. batı da bu hatalardan beslenerek akp'yi devirmek için uğraşmaktadır. amaç temel olarak siyasal islamın cemaat modelinin yok olmasını önlemektir. tıpkı 17 aralık gibi pkk terörünün hortlama sebebi de hükümetin iş yapamaz hale gelmesini sağlamaktır. pkk'nın önemli ismi duran kalkan<a href="/b/darbeden bir gün önce "akp ergenekon'a teslim oldu."
demiştir. duran kalkan haklıdır. akp çevreleri ile ergenekon çevreleri cemaate karşı iş birliğine girişmiştir. fakat ">darbeden bir gün önce "akp ergenekon'a teslim oldu."
demiştir. duran kalkan haklıdır. akp çevreleri ile ergenekon çevreleri cemaate karşı iş birliğine girişmiştir. fakat duran kalkan
bu durumdan rahatsızdır. çünkü cemaat gibi, pkk da türkiye'nin teslim olmasından yanadır.
64* 2007 yılında türkiye muhtırayı savuşturduğunda abd ve ab yetkilileri türkiye'yi tebrik yağmuruna tutmuştu. ama 2016 yılında benzeri yaşandığında tebrik değil geçmiş olsun mesajı bile verilmedi. aksine, uluslararası derecelendirme kuruluşları türkiye'nin ekonomik anlamda etkilendiği gerekçesiyle kredi notunu düşürdü. ab türkiye'nin insan hakları anlamında dikkatli olmasını önerdi. times gazetesi türkiye'yi paşalara pkk'lı muamelesi yaptığı için eleştirdi. aynı ab 2007 yılında içeri atılan paşalar ve gazeteciler için neden benzer bir uyarıyı yapmamıştı? aksine o dönemlerde batı çevreleri türkiye'yi askeri vesayeti temizlediği için türkiye'yi kutluyordu. genelkurmay başkanı ilker başbuğ
tutuklandığında times gazetesi türkiye'yi eleştirmemişti. çünkü o dönem içeri atılanlar amerikan karşıtıydı. şimdi ise amerikancılar içeri atılıyor. durum net değil mi?
65* darbe gecesi henri barkey
büyükada splendid otel
deydi. oteldeki kafilede cemaatin önemli isimlerinden şaban kardaş
da vardı. beraberlerindeki kafile darbe girişimi başarısız olunca otelden ayrıldı. akabinde yaptığı açıklamada hem hükümetin hem de ordunun çok şey kaybettiğini açıkladı. bir kaç gün sonra türkiye'nin nato'ya ihtiyacı olduğunu söyledi. bakınız, bu açıklama gerektiğinde nato'dan dışlanma tehdidi barındırıyor. ne için? cemaat için. bir cemaat nedir ki? bir cemaat için türkiye'nin nato üyeliği tehlikeye girer mi? arkasında 40 yıllık ılımlı islam projesi olmasa, bir cemaat için türkiye feda edilir mi?
66* türkiye'yi nato ile tehdit ediyorlar. sadece barkey değil nato genel sekreteri de rusya ve türkiye’nin bir araya gelmesiyle nato ve ab’nin bölgedeki etkisi sıfırlanabilir’ dedi. çünkü meselenin gerektiğinde türkiye'yi feda edebilecek boyutlarda olduğunu onlar da biliyor. ve türkiye de bu doğrultuda beş yıllık politikasını değiştirerek rusya ile ilişkilerini düzeltiyor. esad ile diyalog başlatıyor. bu sayede pkk/pyd ile etkin mücadele imkanı elde ediyor. türkiye'nin cerablus harekatı, darbeye verilmiş cevaptır.
67* peki bu gemi nereye yol alıyor. inceliyoruz, batı çevrelerinin demeçlerini ve ele aldığı konuları resmediyoruz. bugünün temel konusu türkiye'nin yargı, terör ve darbe ile çözülemeyen erdoğan sorununun nasıl çözülebileceğidir. batı erdoğan'ı iş yapamaz hale getirene dek çabasını sürdürecektir. bunun önündeki tek engel ılımlı islam projesini uygulayan cenahın batı'daki etkinliğini yitirmesidir. projeyi yönetenler demokrat parti ile yakın isim ve kurumlardan oluşuyor. abd başkanlık seçimlerini hilary clinton
'un kazanması halinde abd politikalarında ciddi bir değişim yaşanmayacaktır. lakin seçimi cumhuriyetçi donald trump
kazanırsa? o zaman iş değişir.
68* 2000-2008 yılları arasında abd'yi yöneten bush döneminde türk-amerikan ilişkileri ılımlı islam` projesi kapsamında etkin bir şekilde yürüdü ama bu hiç de kolay olmadı. yani cumhuriyetçilerin iş başına gelmesi halinde hükümetin türkiye karşıtı çevrelere destek verip vermeyeceği meçhul. hele ki trump'ın ışid'i kuranın obama olduğu yönündeki demeci ortadoğu politikasının değişebileceği izlenimini veriyor. ve en önemlisi. bir ekim söylentisi... türkiye'nin ekim ayında büyük kaos ve karışıklık yaşayacağı gündemde. neden ekim? ya da, neden kasım değil? kasım'da ne olacak? abd başkanlık seçimleri... açıkça söylemek gerekirse, trump'ın kazanması halinde, ekim son şans olabilir.
son söz...
69* birinci vazifen, türk istiklâlini, türk cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir. mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. istikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin!