bugün
yenile

    kitaplardan alıntılar

    6
    +
    -entiri.verilen_downvote
    ... bir yarış pistindeki kulvara dizilmiş kısa mesafe koşucularını düşünün. tabanca ateşlendiği anda çıkış takozlarından fırladıkları izlenimine kapılırsınız. ama aslında iki eylem eşzamanlı değildir: yarışçıları yavaş çekimde izlerseniz, tabanca atışıyla hareketin başlangıcı arasında az sayılmayacak bir aralık olduğunu fark edersiniz: saniyenin onda ikisi kadar. (hatta bundan önce çıkış yapanlar yarıştan diskalifiye edilirler.) atletler, bu aralığı mümkün olduğunca kısaltmak için antrenman yapsalar da, biyolojileri onlara birtakım temel sınırlar dayatmaktadır: beynin sesi kaydetmesi ve önce motor kortekse, oradan da omurilik aracılığıyla kaslara sinyal göndermesi gerekir. saniyenin binde birinin kazanmak ya da kaybetmek anlamına gelebildiği bir sporda, bu tepki şaşırtıcı ölçüde yavaş gibidir. peki, yarışı başlatmak için sözgelimi tabanca yerine bir flaş ışığından yararlansak, bu gecikmeyi kısaltmak mümkün olabilir mi? ışık sesten hızlı yol aldığına göre, bu değişiklik yarışçıların çıkışını hızlandıramaz mı? bu düşünceyi sınamak için birkaç kısa mesafe koşucusu bir araya geldik. yaptığımız denemede, ışığa daha yavaş tepki vermiştik. dış dünyada ışığın hızını hesaba kattığımızda, bu sonuç ilk bakışta sergilerimize ters düşüyor. ancak olanları anlamak için asıl dikkate almamız gereken şey, içerideki bilgi işleme hızı olmalıdır. görsel veriler, işitsel verilerle kıyaslandığında daha karmaşık işleme sürecine tabidirler. bu nedenle, flaş ışığıyla ilgili bilgileri taşıyan sinyallerin görme sisteminde ilerlemesi, patlama sesini taşıyan sinyallerin işitme sisteminde ilerlemesinden daha uzun zaman alır. biz de ışığa 190 milisaniyede, sese ise yalnızca 160 milisaniyede tepki vermiştik. koşuculara çıkış işareti verirken tabanca kullanılmasının nedeni de budur. ancak bu noktada işler biraz tuhaflaşıyor. az önce, beynin sesleri görüntülerden daha hızlı işlediğini söyledik. ama ellerinizi gözünüzün önünde çırptığınızda neler olduğuna dikkat edin. bunu hemen deneyebilirsiniz. her şey ne kadar da eşzamanlı görünüyor değil mi? peki ses ışıktan daha hızlı işleniyorsa bu nasıl olabilir? işin aslı şu ki, gerçeklik algınız, aslında ustalıkla yapılan düzenleme hilelerinin bir sonucudur: beyin, sinyallerin varış zamanları arasındaki farkı gizler. nasıl mı? size gerçeklik olarak sunduğu şey, özünde gerçekliğin geciktirilmiş bir versiyonudur. beyniniz, olan bitenle ilgili bir hikayeye karar vermeden önce, duyulardan gelen bütün bilgileri bir araya toplar. zamanlamayla ilgili bu zorluklar işitme ve görmeyle sınırlı değildir. duyusal bilgiler, duyunun türüne bağlı olarak farklı sürelerde işlenir. yetmezmiş gibi, tek bir duyu için de zamansal farklılıklar söz konusu olabilir. sözgelimi, ayak baş parmağınızdan gelen sinyallerin beyne ulaşması, burundan gelen sinyallerle kıyaslandığında daha uzun sürer. ama bu farkları algılamazsınız. önce sinyalleri bir araya topladığınızdan, her şey size eşzamanlı görünür. bütün bunlardan çıkan tuhaf sonuç, aslında geçmişte yaşadığınızdır. siz an'ı yaşadığınızı hissedene kadar, o an çoktan uçup gitmiştir. duyulardan gelen bilginin eş zamanlı hale getirilmesi için ödediğiniz bedel, bilinçli farkındalığın fiziksel dünyanın gerisinden gelmesidir. bu, bir olayın gerçekleşmesi ile onu deneyimlemeniz arasındaki aşılmaz boşluğu temsil eder. .... beyin - senin hikayen / david eagleman
    ... diğer entiriler ...