bugün
yenile

    bir şizofrenin kelamı

    1
    +
    -entiri.verilen_downvote
    yaklaşık 2 haftaya yakındır yazmadım, özür dilerim... devam edeyim bari bölüm 12 hayatında çok seveceği birini, çok sevdiği birini buluyorken bir yıkılış onur'u darma duman etmişti. ne yapacağı hakkında bir fikri de yoktu. bazı şeylerin peşinden koşmalı insan. mesela hedeflerinin. mesela başarılarının. mesela geleceğinin. ama bazı şeylerin peşinden koşmak tehlikeli. öncelikle insan kendine zarar verir. sonra gene kendine zarar ver, hep kendine zarar verir. bir kızı sevdiğin zaman istemiyorsa peşinden koşmak sadece seni üzüyor. egonu bir yere atıyorsun. güçlü duruşunu, hayata karşı dik duruşunu bozuyorsun. moralin çöküyor. kendini küçük hissediyorsun. onur da onu hissetti işte. ne yapacağını düşünmekten başka bir şey yapamadı. kendiyle konuşmak da zarar veriyordu. çünkü içindeki sürekli ona: -yazık... acıyorum sana, şu an ki halinin farkında mısın? karıncadan farkın yok. bir de gidip hâla onun peşinden koşmak istiyorsun. daha ne kadar küçüleceksin? şeyda ne yapıyordu? mutlu muydu? sevgilisiyleydi, mutluydu. onur ne yapıyordu, mutlu muydu? onur hiçbir şey yapmıyordu. mutlu da, mutsuz da değildi. ilginç şeyler yaşıyordu. normal arkadaş konuşmaları yapıyordu şeyda ile. hiçbir şey olmuyordu. sonra eskilerden konu açıldı nasıl olduysa. şeyda onur'a öyle bir cümle kurdu ki, hayatında bu kadar yıkılmamıştır belki de onur. hayatında kendini ezik hissedecek, kendini mutsuz hissedecek o cümleyi söyledi: -sen ayrılmasan şu an hâla mutluyduk. bitti zaten her şey. ne kaldı yani. ne olacaktı başka. cümleler edilmez, laflar söylenemez. yaşanmaz bile yani. onur şu an zebanilerleydi, yerin dibine girmişti. utandı, üzüldü, aptallığına yandı. hayatında yaptığı hataların cezasını çekiyordu. tek düşündüğü şey zaten artık gelecekti. gelecek ama o gelecekte de bir şey yoktu. tek derdi neydi biliyor musunuz? tek derdi şu an cenazesinde annesinin durumunu düşünüyordu. dostu yoktu düzgün. kimse gelmeyince annesinin durumunu düşünecekti. ondan önce kimle evlenecekti? evlenecek miydi? annesinin ona bakışını düşündü. hayatında ezik olarak devam edecek gibi hissediyor. haklı mı? haksız değil ama haklı da değil. kendi de farkında belki ama insanların kendilerini küçük olarak görme sorunları var. gerçi her insanın yok. bazı insanlar kendilerini kainatın tanrısı sanıyor o da var. ama genelde insanlar üzüldüğü tek konu bu küçük görme sorunsalından. hayata nasıl bakacağını unuttu onur. oyun oynuyor, ders çalışmaya çalışıyor. sabah kalk, okula git, eve gel, dershaneye git, ders çalış, oyun oyna, uyu. sonra bir daha; sabah kalk, okula git....... ... .. . her şey monoton olunca insanlar hayatının çoğunu kaybediyor zaten. her şey monoton olunca sıkılıyorsunuz önce. sonra kendinizi sorguluyorsunuz. "ulan ben neyim?" diyorsunuz. kendinizi robot farz ediyorsunuz. bir insan kendini sorguluyorsa illa kendini üzecek bir konu bulabilir. "hayatım monoton, yalnız öleceğim." ya da "saçım çok kötü, hiç sevgilim olmayacak." keşke tek derdimiz bunlar olsa. derdimiz madde olsa maneviyat olacağına. maneviyat derdi onur'u yiyip bitiriyordu zaten. şeyda olmadı. zeynep ile sonra tekrar düzeldiler. onla da ne oldukları belli değil. zeynep ona aşk olarak sevgi beslemiyor, onur ise ona aşk olarak sevgi besliyor. ama gene de dost gibi bir şey kaldılar ama dost da değil. anasından babasından, sevgilisinden daha yakınlardı birbirlerine ama her şey dediğim gibi çok ilginçti. sonra ilginç şeyler oldu. onur'un yakın erkek arkadaşı vardı, adı cemre. kız ismi gibi ama erkek tabi dediğim gibi. onur, cemre'ye anlatıyordu hayatında ne hissettiğini ya da ne yaşadığını. çünkü cemre de onun gibiydi. aslında uçurum vardı aralarında. ikisinin tek ortak yanı çok dostunun olmaması. cemre'ye güvenmediği hâlde öyle hissettiklerini anlatıyordu. cemre'ye, zeynep hakkında şeyler söylemişti. mesela: -zeynepten nefret ediyorum. yaptığı şeyler, düşündükleri, uyguladıkları. mutlu olmak yerine mutsuzluğu seçiyor bu yüzden nefret ediyorum. bunu söylemişti ama cemre'nin gidip zeynep'e söyleyeceğini düşünmemişti. bilin bakalım ne oldu? cemre gidip zeynep'e: -onur senden nefret ediyor, bana bunları bunları söyledi. zeynepten bir mesaj "senden nefret ediyorum iğrenç yaratık" hmm... onur hiçbir şey yapamadı. zaten anladı niye olduğunu ama belli etmek istemedi. 1-2 kere niye diye sorunca zeynep zaten söylemedi. onur hayatının belki de en uzun yazısını yazdı ve başka bir şey diyemedi. sonuç? cemre ve zeynep birlikte mutlular. aahahahah ahahahah ahahahaha ahahahaha bunları ben yazmadım bu arada. onur'un söylemek istediği şeyler. "kahkahalar atıyorum." onur, zeynepten nefret ediyordu ama tek nefret etme yönü sadece yaptıklarından ötürüydü. bu devamlı bir nefret değildi. ama yanlış şeyler, yanlış cümleler her şeyi başarırdı. ona üzülmedi. tek üzüldüğü en yakın arkadaşının bunu yapıp zeynep'i kapması. ilginç şeyler.
    ... diğer entiriler ...