bugün
yenile

    bir şizofrenin kelamı

    0
    +
    -entiri.verilen_downvote
    bölüm 11 yaz geldi, onur beklediği gibi yaz geçirmiyordu. daha ilk günden aksilikler yaşıyordu. zeyneple küsmüştü. konuşmuyordu. konuşacak sadece internetten tanıdığı arkadaşları vardı. zaten kısa bir süre de interneti, dünyası olmuştu onur'un. asosyal bir çocuk değildi. aslında o da istemiyordu ama dışarı çıktığında insanlara bakış açısı olumlu değildi. insanları görmesi bile gününün kötü geçmesine yetiyordu. oyun oynuyordu, yazılar yazıyordu. eski sevdiği bir kızı tekrar sevmeye başlamıştı. şeyda vardı hani. o şeyda'yı tekrar kazanmaya çalıştı. bu sefer ciddiydi. bu sefer onunla birlikte olup, hayatının mutlu olmasını istiyordu onur. yalnız kalması gerektiğini düşünüp şeyda ile arasındaki bağı koparmıştı onur. şimdi tekrar birleştirmeye çalıştı. önce anonim olarak hesap açıp peşine takılmıştı. teknoloji ileriydi tabi. her türlü anonim olup biriyle konuşabilirdin. onla tanışası zor da olmadı gerçi. hani bir "ask.fm" akımı vardı ya. heh işte o dönemlerdeydi onur. lise'nin ortalarında şeyda'nın ask.fm'sine anonim olarak sorular soruyordu. onu tanıdığı için bildiği şeyleri ona söylüyor, şeyda ise meraklanıyordu. bir kız kafası budur. meraklandır, sanki sihirbazmış gibi bazı şeyleri bil; hayırlı olsun! ask.fm ile konuşup kendini azıcıkta olsa yakınlaştırmıştı. gerçi diyebilirsiniz tanımadığı bir erkekten hoşlanan kızdan ne hayır beklersin, diye ama yıllar geçtikçe böyle oluyor. teknoloji insanlığı sömürüp, kalbinizi değil; beyninizi çalıştırmaya başlıyor. artık her şey mantıktı. duygular gidiyordu. "bu benim kafadan, benimdir!" artık bu var. artık konuşarak, anlaşarak hoşlanma yok. artık ilk görüşte aşk var. ilk gördüğünde analiz yapar insanlar. "bu tipsiz, yanıma yakışmaz." diyerek düşünürler. ya da "arkadaşlarımdan utanırım ben bu tiple" diye düşünürler. artık böyle. hiçkimse demesin "iç güzellik önemlidir" diye. kimse yalan söylemesin. sen "iç güzellik" dersin ama beynin algılar karşındakinin çirkin olduğunu ve onla olmayacağını söyler sen ne kadar iç güzellik dersen. kalben inanırsın "iç güzellik" olayına ama beynin hükmeder kalbe "yakışmaz" der. artık bu var. onur, şeyda'yı kendine çekmiş gibiydi. yapmak istemediği, ifşa olmayı düşündü. ifşa olsa mıydı? şiir yazdı aptal gibi. şeyda biliyordu şiir tekniklerini az buçuk. anlamıştı tek şiirde. -sen onursun değil mi? diye cevap geldi hemen altına. 2 dakika sırıttı ve bekledi. mutlulukla karışık endişe ve heyecan vardı onur'da. ne yapması gerektiğini düşündü önce. sonra cevap verdi: -evet, onur'um... demekle yetindi sadece. diyemedi çünkü bir şey. önce utandı sonra egosu "kendini küçük gösterme! ayakta kal!" diyordu. kalbi ise "oğlum bu aşk, mal mısın? onu kazan!" diyordu. gene çağımızın iletişim ağı olan "feyzbuk" üzerinden konuşmaya başladılar. ekleştiler baştan tabi önce. utanıyordu onur. kendi bitirmiş şimdi kendi başlatmak istiyordu. utandı önce sonra düzeldi. konuşuyorlardı. dizilerden konuşmaya başladı. zaten onur onu tanıyordu, biliyordu. sonra filmlerin bahsi geçti. şeyda, onur'a; -harry potter izledin mi hiç sen? -biraz şey olacak ama kültürsüzlükten değil, fantastik şeyleri sevmiyorum. izlemedim:( onur bir utandı önce sonra fantastik, bilim kurguya olan nefretini yenip izlemeye başlayacaktı. izledi de. 1 günde tüm serilerini bitirdi... sonra konuşmaya çalıştı tekrar. 1 ay boyunca böyle oldu. konuşmaya çalıştı onur. şeyda'da konuşuyordu ama duygularını bilmiyordu onur. şeyda istiyor muydu tekrar? ya da onur'un yalnız kalma hevesine karşı savaşı ne olacaktı? sonra şeyda ile konuşurken laf arasında bir cümle geçti ki... yıkılış: -bugün 2 ay oldu, acaba ne hediye alsam ona. sen erkeksin, bilirsin söylesene? ... .. . bir duraksadı, cevap vermedi. dalga mı geçiyordu? yoksa aptal mıydı? insanları üzmeyi mi seviyordu? sadist miydi? utanmaz, aptal biriydi galiba. karşıdaki insanı düşünmeyen biri olarak hayal etti. soğuyamadı ama gene de ondan. soğumak, unutmak istedi ama olmadı. ilginç bir şekilde bağlanmıştı. ne yapacağını bilemedi. güler gibi yaptı, cevap vermeye çalıştı. zaten ondan 1-2 gün sonra iletişimi de kestiler. o ayrı gitti, bizim onur gidemedi. en azından 1-2 ay unutamayıp, gidemedi hiçbir yere. sonra gitti. zeynep çareydi galiba. bu acıyı onunla söndürebilirdi. onu da kullanıyordu dimi onur? onur fark etti bunu: -içinde yaşıyorum ama senin yaptıklarını görebiliyorum onur. senin yaşadığın duyguları sadece ben anlıyorum onur. ben senim. insanları kullanıyorsun. aslında kullanmıyordun ama istediğin şeyi olmaya başladın. insan olmaya başladın. menfaate bağladın her şeyini. dostluğunu, hayatını menfaatler üzerine kurdun. sen acı çekiyorsun diye yalancıktan başka biriyle mutlu olacağını mı sanıyorsun? acını başkasıyla söndürmek mi? sen aptal mısın? zeynep zaten seni sevmiyor. sen öyle sanıyorsun. cevap veremedi onur. sustu ve uyudu... onur bir şey yapamayacak... ...
    ... diğer entiriler ...