bugün
yenile

    bir şizofrenin kelamı

    1
    +
    -entiri.verilen_downvote
    bölüm 10 duygularını kontrol etmeye çalışıyordu onur. artık bir şeyleri değiştirmenin vakti geldi diyordu "yeniden" ve "yeniden" bunu söylüyordu. değiştiriyordu bazı şeyleri ama o değiştirdiği şeyler elbet ardından geliyordu. bazen mutluluğu değiştirmeyi de düşündü. mutlu olmak isterken mutluluğu bile değişmeyi düşündü; huzur ile. huzur ve mutluluk kavramını ayırt ediyordu artık. mutluluk anlık diye düşündü. huzur ise kalıcıydı onun için. huzur, bir şey oturunca sağlanıyor. hayatında düzen sağlayınca insanlar huzur buluyor. huzurlu yaşıyorlar. bu anlık olmuyordu. onur da bunu istiyordu. bir şey için mutlu olmayı değil, bir şey için huzur dolmayı istiyordu. sonra makaleler yazmaya başladı farklılık olarak. önce siyasi yazdı. sonra içini dökmek için yazdığı şeyleri makale gibi yazmaya başladı. felsefi, edebi şeylere yöneldi. ilk yazdığı makale adı da: "şizofren vesvesesi" idi. şunlar yazıyordu: -"ben her gece tanrıya dualar ederken küfürler etmedim. yardım etmese bile onla konuştum. çünkü yalnızdım ve dertlerim birikmişti. dinledi beni, benle konuşmasa da dinledi. şizofren gibi gözüküyor olabilirim ama dostlarım olmadığı için en mantıklısı bu değil mi? tanrıyla konuşan şizofren bir insan olmayı yeğlerdim; sahte sevdam ve sahte dostlarım olacağına." kendini döküyordu, kendini anlatıyordu. kendinin ne durumda olduğunu biliyordu ama kendini ezik olarak göstermemek için kimseye de anlatmıyordu. kimseye: -ben yalnızım. ben hastayım. doğru düzgün düşünemiyorum. insanlarla irtibata geçemiyorum. içimde başka bir onur besliyorum. kendi kendime konuşuyorum artık. geceleri ağlamak yerine artık geceleri bir insanla konuşup gülmek istiyorum. diyemedi. demek istiyordu ama bunları söyleseydi acınacağını düşünüyordu. o yüzden sadece yazıyordu. ismini bile kullanamıyordu zaten artık. internet arkadaşı olmuştu. gerçek hayatta aslında dostu vardı. dostu yok değildi ama onlarla da irtibata geçmek istemiyordu. gerçek hayat ona acı veriyordu. çünkü onur gerçeklerden hiçbir zaman fayda göremedi. insanlar gerçek hayatta iki yüzlü. karşısındakinin görünüşüne göreydi her şey. her şey menfaatti gerçek hayatta. ona ön yargıyla yaklaştılar gerçek hayatta. tipine göre yargıladılar bazen. aslında tanıştıktan sonra ne kadar yanıldıklarını görüyordu insanlar ama ya tanışmadıkları? yolda yürümek acı veriyordu. internet onun hayatı olmuştu artık... okula gidiyordu. okulda arkadaşları vardı. fazla arkadaş vardı ama o kimseyle görüşmek istemiyodu. sabit 5-6 kişi dışında kimseyle konuşmak istemiyordu. irtibata geçmiyordu. felsefe ve edebiyat öğretmeninden ilgi göremeyince o da internette düzgün bir büyüğünü bulup öyle sormayı düşündü. birileri profesyonel olarak bakmalıydı artık. profesyonel olarak yorumlamalıydı, eleştirmeliydi. okuyucu görüşünü arkadaşlarından alıyordu ama yazar kafasıyla eleştiri görmek istiyordu o. ama bulamadı. kimse yanıt vermedi. mail attı tabi ama cevap verilmedi. kitap çıkarmayı, basmayı düşündü. kim alacaktı? kimse tanımıyordu onu o kadar. yazdıkları da zaten günümüzdekilerin alışık olduğu şeyler değildi. felsefi şeylerdi. aşk yoktu çünkü içinde. tanrı vardı, insan vardı. ruh vardı. her şey vardı aslında ama insanlar sadece aşk üzerine yoğunlaştığı için bunlar ilgilerini çekmeyecekti. boş verdi. yazmayı bıraktı. şiir de yazmıyordu artık. çünkü yazamıyordu. yazılar yazmaktan, şiiri unutmuştu. yazdığı rubailer, beyitler gitmişti. yazamıyordu. ne oluyordu? içindeki onur fark etti: -hayatını insanlar için mahvettin. benimle konuşmak için şiiri bırakıp yazılar yazdın. ben içindeki onur'um. içindeki ahmet değilim. seni zaten tanıyorum. neden hâla kendini bana anlatmaya çalışıyorsun; tanıyorum seni! -tanımıyorsun beni. tanısaydın bu kadar acınacak hâlde olduğum için bana yardım ederdin. huzur istiyorum, veremiyorsun. senin yüzünden bu hâldeyim. beni düşüncelere sen soktun. sen beynimle, kalbim ile birliktesin çünkü. beynim kanıt istiyor, kalbim duygu istiyor. biri kesinlik istiyor, diğeri hissetmek istiyor. ben ne düşünebiliyorum, kendime kesinlik bulabiliyorum. ne de artık bir şey hissedebiliyorum. birilerini öldürmekten haz alacak hâle geldim. duygularım yok oluyor. artık insanlara değer veremiyorum. onlardan nefret ediyorum. kendimi unuttum. kim olduğumu unuttum. bunları sen yaptın! düşünmek istemiyorum ama senin varlığın bunu sorgulatıyor bana. düşün diyorsun içeriden. paranoya yaratıyorsun bana. katil olacağım ya da şizofren olup kafama sıkacağım. senin yüzünden! devam etti de etti onur. hayatı karışık hâle geliyordu artık... hep böyle şeyleri konuştuk, onur'un içini konuştuk. biraz da dışına bakalım. mesela okulu. matematiği iyiydi. 1 puanla karnesine 5 gelemiyor. sayısaldı onur. kimyası da 4 geliyordu. fiziği kötüydü ama öğretmeni onu seviyordu. ilgileniyordu. onda ışık olduğu düşünüyordu. geometrisi hiç iyi değildi. hiç bir şey anlamıyordu çünkü. çalışmıyordu da geometriye. biyoloji de öyle aslında. o kadar kötü değil ama sevmiyordu bazı konular dışında. 3 geliyordu ama gene. diğer derslerini anlatmayalım ama zayıfı yoktu. 2'si bile yoktu. iyi öğrenciydi. zeynep hâla yaşıyor bu arada ondan bahsetmedik. konuşuyorlar. yakınlar. içerideki onur: "hayır!" diye bağırsa da o "evet!" diye bağırıyordu. yalnızlığını hatırlamamak için "evet!" diye bağırıyordu. okul kapanıyor... yaz geliyordu. ne yapacağını bilmez hâlde düşünüyordu. tek iyi yaptığı işi yapıyordu; düşünüyordu. uyumadan önce bir haziran gecesi, bir şeyler karaladı gene ve uyudu: -yaşamayı istemedim ama yaşıyorum sevgili tanrım. senin sözünü dinledim ama artık sıra bende; ölmek istemiyorum. cehennem vaat edebilirsin ama zaten bir cehennemde yaşıyorum. ...
    ... diğer entiriler ...