bugün
yenile

    bir şizofrenin kelamı

    5
    +
    -entiri.verilen_downvote
    ne zamandır yazmıyordum, ilgi gelmeyince bırakmıştım ama dedim boşver. okumasanız bile yazacağım ulan! bölüm 5 başarıyordu sanki onur, artık o da istediği gibi normal bir insan olabilecekti. bunun için savaş veriyordu ve artık oluyor gibiydi, değil mi? zeynep ona insanlığını hatırlatıyordu sanki. onur hep acı çekmek istiyordu, bilerek acı yaratıyordu bazen kendine. çünkü acı çekerek insanlığını hatırlamak istiyordu. bazen de aşk acısı çekmek istiyordu çünkü düşünüyordu ki aşk acı vermez, ayrılık olsa bile yaşanılan onca şeylerin hatrına mutluluk verirdi. güzel duygular yaşattığı için ona minnet duyardı. o diğer insanlar gibi değildi sanki. zeynep fark ediyordu onur'un bu davranışlarından. düşüncelerini ve hissetiklerini anlıyordu sanki. zeynep merak edip sordu onur'a: -çok değişiksin, yanlış anlama sadece tanıdığım diğer erkeklerden farklısın. "diğer tanışdıklarım erkekse sen nesin?" diye soruyorum hep kendime. zeynep bunu söyledikten sonra sessiz bir şekilde güldü kafasını öne doğru atarak. onur'dan da aynı şeyi bekledi. şakayla harmanlayarak sormak istediğini sormuştu aslında. onur da anladı ve bozulmasın diye o da güldü ve hiç beklemeden cevabını verdi: -sen gene erkeklerden farkım olduğunu düşünüyorsun, ben kendimi insan bile farz etmiyorum artık. onur sol yanağını havaya kaldırdı, gamzeleriyle hafif bir gülümseyiş verdi zeynep'e. zeynep de gülümsedi ve bir şey demedi. onur ve zeynep hep beraber geçiniyordu. sevgili gibi bile değillerdi aslında bakmayın. isimleri yoktu onların. birbirlerine "sevgilim" demiyorlardı ama "kankeytom" gibi şeyler de demiyorlardı. sanki ruhları birmiş gibi geliyordu. onur bazen onla bozuşuyordu ama sonra üzülüyordu, onla olmak istiyordu. bazen de onla olmak istemiyordu ama onla olmayınca da onu istiyordu. zeynep de öyleydi ama onur hiçbir zaman öyle düşünmüyordu. bazen zeynep'in ondan sıkıldığını düşünüyordu. "acaba benden soğuyor mu?" diye düşünmekten kendini alamıyordu. paranoyaktı ne de olsa. ne düşüneceğini kendi seçmiyor, beyni seçiyordu. kalbiyle olan cengi hâla devam ediyordu. zeynep de öyleydi, mi? öyledir heralde. yoksa bu kadar süre onla başa çıkmazdı. onur çünkü düşüncelerini aktaramıyordu. o kesinlik arıyordu. dediğim gibi "bir şey olumlu bile olsa kesin değilse olumsuzdur." aynen de öyle. zaman çabuk geçiyordu. bazen küsüyorlar, sonra barışıyorlar. bazen onur "artık olmaz" diyordu. onur aslında ona aşıktı ama kendine yediremiyordu. onun için o aşık olmaması gereken bir insandı. bazen nefret ediyordu ondan, bazen yaptığı saçma hareketler oluyor; soğuyordu. ama küsse bile ayrı kalmak istemiyordu. onunla sevgili olmak istiyordu ama. onunla bir ömür geçirmek istiyordu. zeynep ise aslında öyle bir düşüncede değildi. zeynep'e göre onur ömür boyu birlikte olacağı bir yoldaş ama sevgili değil. ilginç şeyler vardı kimse anlamıyordu. onur sonra dayanamadı, aylar boyunca kendi içini kemirse bile söyleyemediği şeyi söyledi: -ne sevgiliyiz, ne kankayız; çok değişik bir şeyiz. -aynen öyle, bence daha güzel böyle; değil mi? -evet ama ben artık kaldıramıyorum. seni korumak istiyorum, sana şiirler yazmak istiyorum. -yaz gene şiirler, gene koru beni; olmaz mı? zeynep sürekli ardından sorular soruyordu. verdiği cevaplar onur'u tatmin etmiyordu. onur uzun uzun cümleler kurduktan sonra son satırlara şunları yazdı: -ben seninle sevgili olmak istemiyorum, bir ruh olmak istiyorum. yaşayacağım 10,20,30 ya da ne kadar yaşayacaksam o kadar yıl seninle aynı ortamlarda bulunmak, aynı yerlerde olmak aynı şehirlerde olmak aynı evde olmak istiyorum. uyandığımda, sağa/sola döndüğümde yüzünü görmek istiyorum. filmlerde olur ya hani kadın uyanır, yatağında kocası yoktur. salona doğru gider, bir bakar erkeği sofra hazırlıyor ve kadının yüzünde bir gülümseme. heh işte ben onu istiyorum. zeynep mutlu oluyordu ama bilmiyordu. mutluluk onur'da ama kendisi her zaman mutsuzluğu seçiyordu. onur da ona şaşırıyordu. kızlar mutsuzluğu seçiyorlar. kendini mutlu edecek erkek varken kendini mutsuz edecek erkeklerle beraber oluyorlardı. benim mutlu edeceğim âşikardı. bir insan zaten kendi sevenini değil kendi sevdiğini seçiyor. ama kendi sevdiği şanstı. %50 iyi, %50 kötü olacaktı. kötü gelirse şâyet çok üzülecekti ve onu kabullenmek zorunda kalacaktı. ben ise %100'üm. ama o %50'yi istiyordu. konuştuktan sonra onur zorlamak istemedi. egosu vardı onur'un. gururluydu. çok zorlayıp kendinin sanki küçüleceğini düşünüyordu. basit bir şey olacaktı, yalvarmak onun için değildi. ama onu da kazanmak istiyordu. kendiyle savaş verdi, veriyor... şimdi onur ne yapmalı? zeynep'i bırakıp hayatına devam mı etmeli? yoksa zeynep'le adı olmayan bir şey olup devam mı etmeliydi? ...
    ... diğer entiriler ...