bugün
yenile

    bugün onun doğum günü

    3
    +
    -entiri.verilen_downvote
    bugün senin doğum günün. son üç senedir olduğu gibi bu sene de buraya yazıyorum. çünkü zaman içinde anlatmayı bıraktım. bu başlığa her dönüşümde biraz daha içime kapanmış oluyorum. bu başlığa her gelişimde geçen zaman senin izlerini biraz daha silmiş oluyor. önce sen gittin sonra asla unutmam dediğim anılar en son da sesin. sanırım seneye de yüzün silinecek hafızamdan. belki bir sonraki sene de sevgin silinir, özlemin silinir belki? olur mu ki böyle bir şey? tamamen biter misin bende? artık eski bir anı olarak kırk yılda bir hatırlayacağım kadara eskir mi zaman? hiç sanmıyorum biliyor musun? hiç. i̇ki gün önce evimin yanındaki parkta çocuğun biri kendini astı, parkın bekçisi görmüş indirmişler çocuğu. şanslıymış ki yüz metre ötede bir sağlık ocağı var. yetişip kurtardılar çocuğu. keşke dedim, ben de onun yakınları kadar şanslı olsaydım. keşke seni tekrar kazanabilecek kadar şanslı olsaydım. seni tekrar hayata bağlayabilecek kadar şanslı olsaydım. çocuk uyanınca mutlu olmamıştı tabii ki, ama o kadar şanslı ki... sevdikleri hele, o kadar şanslılar ki ağlamak istiyorum. o çocuğun yerinde olman için her şeyimi verirdim. varımı yoğumu, benliğimi. her şeyimi. ama öyle bir şekilde ölmeyi seçtin ki zaten yaşama şansın %3'tü. yine de biliyor musun; insanın canından bir parça söz konusu olunca bütün istatistikler, bütün olasılıklar, matematik, fizik, coğrafya, tıp her şey ama her şey anlamını yitiriyormuş. i̇htimal ne kadar düşük olsa da insan o ihtimale tutunuyormuş. hatta ilginçtir ki onu kaybettiğin zaman bile bu ihtimale inanıyormuşsun. zaman geçtikçe anlıyorum, meğer senin hayatta olduğunu zamanlar nefes almak ne kadar kolaymış. mutlu olmak, gülmek, sevinmek ne kadar kolaymış. hayatımda olman ne kadar güzelmiş. seni çok özlüyorum. neyi unutursam unutayım sana olan özlemim azalmıyor. keşke hayatta olsaydın. seni ısıttığını bilerek karşılamak doğan güneşi, seni göreceğimi bilerek bir yerlere gitmek, paylaştığın şeyleri görmek için instagrama girmek, arama motorunda adını görmek... hepsi o kadar değerliymiş ki, hepsi için ayrı ayrı o kadar şükretmem gerekirdi ki. ama insan birini sevince hep orada duracak sanıyor. seni birden bire kollarımdan çekip alacak bir ölümü beklemiyordum. kimse beklemez tabi. ama oldu işte, insan kitaplarda olur sanıyor ama ölüm o kadar yakınmış ki. bu kadar yakın olduğunu bilmiyordum. bazen düşününce bir insanın hayatı nasıl böyle yarım kalabilir, delirecek gibi oluyorum. yaşasaydın 21 yaşına girecektin bugün, nefes alsaydın mumları üflüyor olacaktın belki şuan, istediğin bölümü kazanmış ya da en azından bunun için çabalıyor olacaktın. muhtemelen seni üç yıldır görmüyor olacaktım ama sen yaşıyor olacaktın. bir yerlerde yaşadığını biliyor olacaktım. belki birini seviyor olacaktın daha önce de olduğu gibi. belki yakın arkadaşımla bir ilişkiye başlamış olacaktın. belki ankara'da olacaktın, o aşık olduğun şehirde güneşler doğurup batıracaktın. yeni şarkılar keşfedecek, o sokaklarda yeniden yürüyecektin. büyüyecektin, sakalların çıkacaktı, ki bunu çok istiyordun :) yani senin işte kalbin atacaktı ya, atmalıydı. kardeşinin bir abiye ihtiyacı vardı. saçlarını öreceği bir abisi kalmadı artık, daha da kötüsü abisini hatırlayabilecek olursa ileride kanlar içinde hatırlayacak. bu açıdan bakarsak sanırım seni hatırlamaması çok iyi olacak. yarım kaldı işte her şey senin yüzünden, bizim yüzümüzden. yarım kaldık. geride bıraktığın herkes yarım kaldı. annen, baban, kardeşin.. ben mi? ha, ben yarım kalmadım. ben kalmadım çünkü. yarım bile kalamadım. aradan dört yıl geçmesine rağmen içimdeki heyecan uyanmadı bir daha. yolda yürürken yere bakıyorum, senin gözlerin dışında hiçbir göze bakamıyorum hâlâ. senin dışında birini hayallerime ortak edemiyorum. ulan ne büyük acizlik; ölü birini tutup hayalimde gezdiriyorum. şehir şehir geziyoruz, her yerde bir anımız var. hiç girmediğin ortamlara götürdüm seni, hiç tanımadığın insanlarla aynı masaya oturttum seni. doğum günü kutladık seni de götürdüm, arkadaşımı teselli ettik sen de ordaydın. yürüdüm, koştum, ağladım, sahilde dolaştım, dalgaları izledim, otobüse bindim, derse girdim, yemek yedim, nefes aldım, nefes verdim ve ben bunları yaparken sen hep benimleydin. her zaman içimdeydin. bazen o kadar muhtaç oldum ki sesini içimde duymaya. sesini ayrı özledim seni ayrı. bin parçaya bölündüm her parçam bir parçanı özledi. her parçam yok olan bir parçanın hasretiyle yandı tutuştu küle döndü. ama sen hiç dönmedin. her neyse gecegöz, bütün bu yazdıklarımın yanında yine de iyi sayılırım. öyle çok da umutsuz değil durumum. hevesim yok, geleceğe dair bir isteğim yok, heyecanım yok ama yine de yanmıyor canım eskisi gibi. belki alıştım belki bitiyor artık belki unutuyorum, ne oluyor bilmiyorum ama çok kötü değilim yani. hâlâ deli gibi özlüyorum ama artık başımı duvarlara vurmak geçmiyor aklımdan, ölmeye de yeltenmiyorum. kabul etmek istemesem de mücadeleci bir yapım var ve bir şekilde kendimi acınla savaşırken, sensizliğin üzerine giderken buluyorum. bu iyi bir şey mi bilmiyorum, bununla ilgilenmiyorum üstelik. tek yaptığım günlerimi geçirmek, elimden geldiğince düz bir çizgide sürdürmek hayatımı. hayalimde kurduğum senli hayatımda yaşamakla ilgileniyorum sadece. bu yüzden eskisi gibi çevresinde olup bitenleri bilen ve bunlara dahil olan kişi değilim. çevremde olan hiçbir şeyle ilgilenmiyorum. tek derdim aklımı başımda tutarak sana ulaşmak. umarım bunu başarırım. neyse uzattım yine. seni çok seviyorum, umarım orada acı çekmiyorsundur. biliyorum şu an yoksun ama iyi ki vardın bu dünyada. ve şu an bile iyi ki varsın benim gönlümde. i̇yi ki dünyaya geldin ve iyi ki tanıdım seni. böyle kutlamak istemezdim doğum gününü, elimde çiçeklerle içimde sevginle ziyaret etmek isterdim seni ama şu an şartlar buna elveriyor. i̇nşallah bir gün seni ziyaret edebilirim canımın içi. i̇nşallah bir gün yanına gelebilirim. doğum günün kutlu olsun doğum günüm.
    ... diğer entiriler ...