bugün
yenile

    asosyal itiraf

    4
    +
    -entiri.verilen_downvote
    "bir gün sokakta oynadıktan sonra eve çıktınız ve bir daha hiç sokağa oyun oynamaya inmediniz." diye bir şey okudum az evvel, dokundu.. . bizim sokağın şifresiydi; topu olan çocuk sokağa iner, topu kaldırıma çarpa çarpa kendisiyle paslaşır ya da arsamızdaki sprey boyayla çizili kaleye şut çalışır. -şayet sokağa inen çocuğun topu yoksa, kendisine en yakın topu olan çocuğu zillerine basıp sokağa çağırır, çocuk gelmiyorsa da topunu alırdı.- top sesini duyan tüm çocuklar da yavaş yavaş sokağa dökülür ve ilk fırsatta maç, aylık, orta - kafa - şut, şampiyon gibi envai çeşit oyuna topluca girişilirdi. ortada bir top yoksa da pamuk eller cebe gider ve ortaklaşa bir top alınırdı. oyuncu statüsü ise en çok top sektirenden en az sektirene göre azalırdı. düşünüyorum da; şu saydığım değerler bir çocuk için oldukça sıradan şeyler. ama şimdilerde tüm bu unsurlara hasret kaldığımı çok daha iyi anlıyorum.. yukarıda saydığım çocukların hiçbiri şimdilerde çocuk aklıyla yaptıklarını yapamaz halde. ben dahil.. hiçbirimiz eskiden olduğu kadar içten, coşkulu, maskesiz, beraber ve hayalperest değiliz. paylaşmak denilen şeyin çocuk icadı olduğunu düşünmemi sağlayan da bu. hiçbirimizin hiçbir şeyinde sahip olma adına gözü yoktu. birinin olan herkesindi. kimse kimseden bir şey sakınmazdı. komünizm falan hikayeydi lan bizim yaptıklarımızın yanında. ayşegül ablamız vardı bizim. ağustos sıcaklarında, birinci kattaki çiçekli balkonundan, buzluğundan tepsiyle getirdiği irili ufaklı buzları üzerimize atardı.. boyu daha uzun olanlar en çok buzu kapardı tabi. ama onu da dağıtırlardı. herkes ferahlamak için çıldırırdı, ama o durumda bile kimse kimseden daha fazlasını elde etmek gibi bir hinlik düşünmezdi. . her şey mükemmel gidiyordu paylaşmak ve yaşamak adına. çocukluk güzel şeydi. öyle meybuz rehavetindeydik ki, göremedik bittiğini çocukluğun.. şimdi ilk cümleyi şuna devşirelim; "bir gün çocukluktan çıktınız ve bir daha hiç eskisi kadar çocuk olamadınız." ben o günü mıh gibi hatırlıyorum. çocukluk beni kovmadan kendimin istifa ettiği günü. aydın bir gündü. ama fazla aydınlığın karanlıkla eş değer olduğunu çok sonradan anladım.. . bahçemizdeki incir ağacına beraber tırmanırdık kuzenimle. çok eskiden. yani çocukken.. sonra bir gün, yavaş yavaş ergenliğe girip çocukluk kopmalarımızın sarsıcı sallantılarından birinde, camdan baktığımda gördüm kuzenimi; bensiz incir toplamaya inmişti. halbuki ona ağaca tırmanmayı bile ben öğretmiştim. halbuki her zaman birbirimize haber verirdik incir toplamaya giderken. ardından ben de indim incir toplamaya. neden beni de çağırmadığını sordum, cevap vermedi. tek alakası gözüne kestirdiği ballı incirlerdi. ağacın en ortasına kurulduğu için benim ağaca çıkmam da imkansızdı. beyin bedava.. yandaki kömürlükten yaklaşık 1,5 metre olan sopayı çıkarıp gözüme kestirdiğim incir dallarına vurmaya başladım. teker teker düştüler, -newton görse arşimet gibi sevinçten çıldırırdı..- teker teker poşetimle yakaladım hepsini. kısa sürede kuzenimden daha fazla incir topladım. çünkü onun menzili sadece ağacın ortasından uzanabileceği kadardı, fakat esas ganimet dallardaydı ve sopa avantajı bendeydi. bunu fark edince indi ağaçtan kuzenim. "hadi incirlerimizi birleştirip sonra da her zamanki gibi paylaşalım." dedi. ilk orada reddettim onu. ilk orada taviz verdim çocukluğumdan. o gün hasan tahsin gibi ilk taarruz kurşunumu attım içimden; hayır dedim! hiç istemedim böyle olsun. ama hayır dedim! zamanla düzeliriz gibi gelse demezdim. öyle bir hissettim ki o an; okun yaydan çıktığını, artık istesek dahi habil olamayacağımızı, içimize süveydanın düştüğünü, başlangıcın sonunu.. hayır dedim! o günden sonra; eskisi gibi "evet" diyebilmek, bir daha nasip olmadı.. . not: "önceden tanıştırılmış iki çocuğu bir odada yalnız bıraktığınızda, yüksek ihtimalle o çocuklar oyun oynamaya başlarlar. etraflarında buldukları her şeyi oyuna dahil edebilirler. minderden at, yastıktan kalkan, gazeteden kılıç yapabilirler. biz uzaktan baktığımızda o sadece bir gazetedir. ama o çocuk için o gazete, o an dünyadaki en keskin kılıçtır. ve o çocuklar bunları yaparken çok içten şekilde oynayıp eğlenirler. en ufak bir yapmacıklık yoktur bu eylemlerinde. hayal güçlerini, gerçek dünyayı şekillendirmek için kullanırlar. ne yazık ki bu yetileri, yıllandıkça körelir..." - (#2129875)
    2entrylerini kitap okur gibi okuyorum.. - syvldc 10.07.2019 18:40:42 |#3757902
    ... diğer entiriler ...