bugün
yenile

    aşk

    2
    +
    -entiri.verilen_downvote
    hangi başlık daha doğru olur ki diye düşünürken sol kanatta ilk gözüme çarpan olması sebebiyle, bunu seçiyorum. zaten bi yerde de konunun en özü gibi. sahi aşk. ne garip duygusun.. kendimi bildiysem ait olmayı zerre sevmem ama kısa süreli bi şeylere bağlı kalmayı eğlenceli bulurum. hayatın bir sürü köşesine sırf bu sebeple parmak izi bırakmışlığım var. şıpsevdilik de bol belalı, hatta çok gözyaşlı ama bol gülmeli hâl alıyor sonraları. neyse.. fotoğraflar. tam olarak onlardan bahsetmekti amacım. hatta ilk çekmeye nasıl başladığımdan, senelerdir tek kare silmeye kıyamadığımdan, çöken bir bilgisayar ve yanan bi anakart sonrası günlerce ağladığımdan falan.. olmadı. ben birkaç sene öncesine uzanmayı başardığım fotoğrafların içinde kayboldum. ve biriktirmenin o zamanki yaşlarıma göre farklı anlamlar ifade ettiğini gördüm kendimde. sandığım gibi yarın baktığımda güzel hatırlarım nitelikli olmadı bazı şeyler. bazı hatalarımı hep tekrarladığımı gördüm bazı karelerdeki yığınla insanı farklı vakitlerde benzer sebeplerle kaybettiğimi fark edince. kimi eğlenceli vakitlerime sırtımı bilinçli dönmüş olmak da boğazıma bi yerlere oturdu, kabul. kaybolduğum bazı sokakları ve korkmadan çıplak ayak yürüdüğüm taş caddeleri özlediğimi hissettim. durun neydi konu, evet aşk. bu duyguyla nasıl tanıştığımı, bana neler yaptığını, hayatıma garip bi milat kapısı açtığını.. hepsini, her şeyi. hiç unutmadığına emin olduğun şeyleri hayalete dönüştürüp odanın ortasına oturtmak, insanı bilmediği bi girdabın ortasına sürüklüyor. önceden olsa içinizin ürpermeyip saç uçlarınıza kadar gerilmeyeceğiniz konulardı bunlar. hatta sırf heyecan için dalıverirdiniz o karmaşanın ortasına. tutar dansa kaldırıp hayaletinizi en sonki baş dönmesiyle pencereye koşar nefes almanın güzelliğini hissederdiniz karnınızın oralarda, midenize doğru kanat çırpan kelebek kanatlarında. değil mi? ben de öyle yapardım çünkü. ama bu gece, zerre sevmediğim yağmur yüzümü ıslatsın meselesini ne zaman istediğimi okudum bazı fotoğraflarda. buna ne zaman ihtiyaç duyduğumu. çok değil, birkaç saat önce anlamsızca yağmurda dakikalarca neden yürüdüğüme garip bi cevap oldu bu. ergen sayılabileceğim bi yaşta, bi şekilde kokuna kavuşan bulut öpsün bari yüzümü cümlesini kurduracak garip his, o zaman özlemek de böyle saçma sapanmış işte çok takılmayın. mesele ne? mesele şu; bunu söylemesi o vakitlerde zormuş fakat vaktiyle beni darmadağın eden bi duygunun, dahası içimde sevgi tanımına devrim yapmasını sağlamış bu hissin, odanın ortasına geçip dikilmesi, korkutmuşken önceleri, şimdi yatağa uzanıp cenin pozisyonunda tebessümle izleyebileceğim bi hâl almış. bazı karelerde öyle güzel gülünmüş ki, aynı gülüşe artık sahip olmamanın burukluğunu garip bi aldırmayış kaplamış. nilipek- son mektup eşliğinde garip bi şey oldu böyle. neyse ki garip olan kötü olan değildir her vakit edit: aşırı saçmalamışım ama ucundan bile ruhunuza sızmayı başaran duyguyu düşününce, vallahi az bile
    1bir şekilde kokuna kavuşan bulut öpsün yüzümü... nede güzel tanım olmuş yağmurda yürümeye. ama sanki sadece bu olmamalı. - oleger 17.03.2019 15:38:20 |#3751445
    1sadece bu değil tabii, okuduklarımda en dikkatimi çeken cümleydi sanıyorum, zerre yağmur sevmem çünkü - belkismibusra 17.03.2019 18:00:14 |#3751457
    0ama yazıda da övdüğün üzere yağmurda yürümek ıslanmak çok güzeldir. - oleger 17.03.2019 22:56:31 |#3751458
    butun yorumlari goster (6)
    ... diğer entiriler ...