"ne alakası var?" dedi müzeyyen, "kızıldereliler ile hikayendeki çıt'ın? her neyse o çıt?" ses tonlamalarına takılırdım. sesler her şeyi söylerdi. takıntımı atladım. "çıt, çıt işte," dedim, "yani elbise çıt çıt'ı değil. her şey iyi giderken konunun bir yerde boka sarması, kopması yani."
(bkz: fakat müzeyyen bu derin bir tutku)