bugün
yenile

    asosyal itiraf

    22
    +
    -entiri.verilen_downvote
    en peşininden not: aklıma birkaç bıçak sapladım, ne çıktıysa topluca buraya aktı. okuyup da vaktinizi buraya harcamayın bana kalırsa. * sessizlik ve sonuç bir dosta sahiptim. şimdilerde herhalde anca arkadaşımdır. lise sonda tanışmış, bir sene boyunca kader birliği yapmıştık. hayatın sillesini yememesi gereken kadar yemiş birinden bahsediyorum. insanlar ona baktığında; küçük yaşta öksüz kaldığını, hayırsız amcaları tarafından varlıklarının talan edildiğini, çocukluğundan beri -hala etkisinde ve krizlerinde olduğu- bazı psikolojik travmalar geçirdiğini anlayamazdı. ben de anlamadım. ama bu çocukta anlayamadığım bir şey olduğunu anladım. akıllı ama zaman zaman saçma, karamsar ama yerli yersiz eğlenceli biriydi. farkında değildi kendini dünyadan soyutladığının. ilgilendiği konularda üstüne yoktu. hitler'in hangi savaşta, hangi stratejiyi nasıl kullandığını bile bilirdi. anlattıklarına katıldığı ve katılmadığı noktaları da konuşmasına muhakkak eklerdi. vakti zamanında ekşi'de yazdığını öğrendiğimde harlandı sohbetimiz. ne aynı yaştaydık, ne de aynı yaşanmışlıkta. ne aynı tanrı görüşüne sahiptik, ne de aynı şartlarda büyümüştük. ama kaderin cilvesi işte, yol aldık bir süre aynı yolda. sonra ne mi oldu? bu çocuğu hayata bağlayan şeylerin sadece önem verdiği şeyler olduğunu fark ettim. çoğu insan için de böyledir. ama emin olun bizimkinin dozu diğerleriyle mukayese edilemeyecek kadar fazlaydı. 2-3 dostu, ailesi, bir de belki ona sürekli acı veren sevdiği kız.. bu kadardı hayatı. diğer insanların odaklandığı şeylere odaklanmaya tenezzül bile etmiyordu. benim gibi.. sanırım birbirimizde dostluk namına yakaladığımız en kapsamlı ortak tavırdı bu. çevremizdeki insanların saçma sapan şeyleri hayatlarının merkezine koymalarını, kendileri gibi yapmayanları da ötekileştirmeye çalışmalarını seyrederdik beraber. bıktığım insan profillerinden birlikte bıkardık anlayacağınız. o zamana kadar da pek çok insan profilinden bıkmıştım; + sigara içer misin? (bir dal uzatarak..) - teşekkür ederim ama kullanmıyorum. + sen ciddi misin? - :d (kaç sigara içen böyle şaka yapar amk?) . + sevgilin var mı? - hayır. + ohaa.. neden peki? - ... (burada hep sessiz kalırdım. "çünkü henüz 'doğru kişi - doğru yer - doğru zaman' üçgenine sahip olamadım. bu olmadan da kimseye meyil etmem. gerçekten seveceğim insana sadık olmam için, ille de onun benim hayatımda olmasına gerek yok. ileride onun güzel yüzüne 'bir tek seni hep bekledim.' demek için bile gerekirse bir ömür beklerim." demezdim. desem de kaç kişi gerçekten anlardı?) . + instagram adresin ne? - instagram kullanmıyorum. + louis şaka mısın sen? "onu yapmıyorum, o yok, bu yok.." şu an orta çağa ışınlansan orada fazla sırıtmazsın farkında mısın? - günümüzün ortalama bir lise öğrencisindeki müfredat birikiminin, o öğrenciyi orta çağda gayet aydın bir insan olarak var edeceğini biliyor muydun? - ... gibi gibi.. daha sonra yollarımız ayrıldı. ben üniversiteye başladım, o mezuna kalmayı seçti. ara ara irtibat kurduk birbirimizle. ama her arasına sonradan mesafe giren ilişki gibi, iletişimimiz günden güne zayıfladı. gel zaman git zaman telefon numaralarımız değişti, sonrası sessizlik.. aylar önce lise sondan başka bir arkadaşımla konuştum. bana bu arkadaşımdan haber alamadığını söyledi. ben de aynı durumda olduğumu söyledim. ama onun durumu benden farklıydı. o, arkadaşıma konum olarak daha yakındı ve ara ara denk gelip sohbet etme imkanları vardı. demesine göre haber alamadığımız bu çocuk, son zamanlarda intihar temalı şeylerden konuşurmuş. aldı bizi bir endişe. söz konusu başkası olsa başka tavır alırdım muhtemelen. ama bu çocuğu biliyorum, ciddi konuşuyorsa o konuya çok fazla odaklanmış demektir. ve korktuğum şekilde odaklanırsa, eyleme geçmesini engelleyecek hiçbir şey yok. (odaklanma olayına başlı başına canımı sıkıyor. bir şeye odağın kayınca, diğer bütün şeyler kaçıyor kayıt menzilinden. birden fazla şeye aynı anda/derecede odaklanmayı çok isterdim..) gel zaman git zaman elimizdeki her fırsatı değerlendirdik bu arkadaştan haber almak için. ulaşamadık. epey bir süre sürdü bu işlem. her geçen gün umudum zayıfladı. bir yerden sonra yerli yersiz vicdan yapmaya başladım. odaklandığım tek şey oydu. ve bu derece bir odaklanmada ben, yanımdaki insana bile 5 dakikadan fazla odaklanamaz oldum. oda/okul arkadaşlarım durup durup "louis!" diye beni dürterek reset attı kaç zamandır. kafama dağıtmak için yapmadığım çok az şey kaldı ama hiçbiri fayda etmedi. derken.. taze bir hayırlı haber geldi. arkadaşıma sonunda ulaştım :d konuşup aksayan zamanı telafi ettik. çok şükür ki şu an için iyiymiş. üzerimden koca bir yük kalktı ki, iddia ediyorum; naim süleymanoğlu bile bu yükü kaldıramazdı. * joel barish'le sohbet etmek isterdim. hissediyorum, onunla farkındaşız; sürekli konuşmak iletişim kurmak demek değildir. buluşsak sessiz kalma hakkımızı ilelebet kullanmazdık ama çoğu insan gibi -bilhassa da amerika'lılar- aslında bir şey anlatmayan kelimeleri yok yere ağzımızda gevelemezdik. hatta yanımızda rina'daki şarapçı memo ve bizim ismail abi de olsa mesela.. "ruh, şarabı gördü üzümden önce.." bu dost meclisi de o hesap olurdu bana kalırsa. önceden görürdük birbirimizin bir sonraki halini. * lev'i görürsem ona insanın bence de sevgi ile yaşadığını söylemeliyim. akşamüstü telefonda babamla konuştum. son derbide kalp krizi geçirerek hayatını kaybeden koray şener'i öğrenmiş. bana futbolla fazla ilgilenmemem gerektiğini, ilgilenenlerin ne yazık ki böyle şeyler yaşabileceğini söyledi.. (hayatını kaybetmek.. ne etkili hüsn-i tabir ama... bazı gerçeklerle direkt yüzleşmek bence daha samimi. çünkü direkt yüzleşme olayı hiçbir otorite tarafından suistimal edilemez. garavel usta bağırıyordu ya "öldü lan işte öldü!" diye, dediğinin nesi eksik "vefat etti." demekten? bence samimiyet, hissiyat ve var olan gerçeğin şiddetini yansıtma konusunda fazlası var. hem hayatı kim bulmuş, kim elde etmiş, kim kazanmış ki sonradan kaybetsin?) "merhamet ve önlem" babamın olmazsa olmazları olmuştur her zaman için. kandil akşamları yatsı namazı çıkışında dağıtılan lokumlardan bir avuç alıp cebindeki mendile saran, sonra onu evine getirip ailesiyle eşit olarak paylaşan bir babadan bahsediyorum. varlığına şükür ediyorum. resulullah'ı tanımayı birçok sebepten ötürü çok isterdim. bunlardan biri de, "en iyi nasıl şükredilir?" sorusunun cevabını öğrenmek.. bazı zamanlar kendimi boynuzu koparılmış bir gergadan gibi hissediyorum, elimde değil. çok sevdiği mahallesinden taşınmakta olan bir kız çocuğunun, arabalarının arka camından belki de son kez mahallesine sulu gözlerle baktığı gibi gördüğüm de çok oluyor hayatı. bakarken özlemek, susarken anlaşmak, yaşarken ölmek.. tanrı alemleri kimin için yarattı? adem'i kimin için affetti? ve neden? her şey sevgiyle var oldu, onunla yaşıyor, onunla son bulacak.. nefret etmeyi sevginin zıttı olarak görmüyorum. o hal sadece sevgiye ait en alçak mertebe.. doğa ana, ilkbaharı sevdiği yeşerir. dünya, güneşi sevdiği için onun etrafında döner. insan -ilk başta bahsettiğim arkadaşım gibi- sevdiği şeyler var diye yaşar. ama hiçbiri fazla sevginin ölümü getirdiğinin farkında değildir. fazla sevgi -"zamanla" çürüyerek- ölümdür.. hayatımda en zorlandığım şey; bir şeylerin ayarını ideal olarak tutturmak. sevmenin, uyumanın, susmanın ve dahasının.. yapamıyorum. her seferinde elime yüzüme bulaşıyor bu orantısızlık. yine de şahit olduğum insanlara bakınca iyi durumda olduğumu sanıyorum. kendinin farkında olmak lazım sürekli "ben.." demeden. kendine ait olmayan şeyleri taşımaya çalışanlar en çok "ben.." der. "ben şöyle zenginim, vay efendim şu kadar param var." diye ortalıkta dolanan birisi aslında paraya sahip değildir, para ona sahiptir. mütevazı olacaksın. insanların -sen söylemeden- senin farkına varması çok daha değerlidir. ama bokunu da çıkarmayacaksın mütevazılığın. çünkü her insan aynı naif dilden anlamaz. kimisine "cahil" bile demeyeceksin, direkt cehaletini söküp yüzüne çalacaksın ki 1000 söz etsen de anlamayacağı şeyi 1 hamlede anlamasını sağlayacaksın. "canlı mıydım? o uğursuz kıyıda öldüğüm gün de bilemedim. hep o sallantı, o devinim, o avcıl bayrak, bir aş tenceresi, biraz küfür, karı kız öyküleri, sonra dipteki ölülerin fısıl fısıl konuşmalarını dinledim." (bkz: the end)
    1boyle tanıdık gelen, bu karışıklıkta, bu birikmişlikte bir zihin görmeyeli çok olmuştu. güç içinde desem de içinde olsa keşke. - geceucanpirasa 05.11.2018 21:50:05 |#3740813
    ... diğer entiriler ...