bugün
yenile

    meritokrasi

    5
    +
    -entiri.verilen_downvote
    i̇nsanın temel hak ve özgürlükleri yasalarla teminat altına devletçe alınır ve idaresi tarafından da uygulanır. devletlerin farklı idare şekli vardır; cumhuriyet, monarşi, oligarşi… bir de bunların çatısı altında ve iç içe işleyen sistemler vardır. i̇şte bunlardan biri de meritokrasidir. abd kongresi tarafından onaylanarak, temsilciler meclisi galerisine konan, dünyaca ünlü kanun yapıcı portrelerden sadece 23 kişiden biri kanuni sultan süleyman’dır. sivil ve askeri alanda yaptığı kanuni düzenlemelerden dolayı kanuni unvanı alan i. süleyman’ın portresi temsilciler meclisi’nin toplantı salonunun duvarında büyük kanun yapıcıların arasında yer alıyor. yine abd kongre kütüphanesi’nde insanların saygı ile önünde eğildiği kanuni’nin bir başka büstünün üzerinde: “devlet adalet üzerine inşa edilir” veciz sözü yazılıdır. ve kaliforniya üniversitesi’nde kanuni’nin adına kurulan kürsüden ‘meritokrasi’ dersi okutulmaktadır. dolayısıyla abd’yi buna sevk eden neden, kanuni gibi örnek aldığı şahsiyetler sayesinde olgunluğa ulaştırdığı bir eğitim sistemi kurmuş olmasıdır. abd üniversitelerinde bir profesör sınavda sorularını sorar, sonrada sınıftan çıkıp gider. hiçbir öğrenci kopya çekmeye tenezzül etmez. çünkü onursuzluk olarak sayarlar. gelişmekte olan ülkelerde ise, ilköğretimde sıra üzerine, orta öğretimde bacaklara ve avuç içlerine yazarak başlayan kopyacılık, üniversitede bırakın hoca sınıftan çıkmayı, daha arkasını döner dönmez masa altından kitap sayfaları karıştırılır! bir de kopya çekmeyeni “keriz” sayarlar… tabi günümüzde daha bir gelişerek değişti bu kopya çekme teknikler… bu örnekten yola çıkarak, abd ile gelişmekte olan ülke öğrencileri arasındaki alınan eğitimdeki farkı ya da yetişme tarzını farkettiniz değil mi? i̇şte, abd’nin uyguladığı bu tür (ciddi) sistemler sayesinde dünyaya hükmeder konuma gelmiştir. tıpkı kanuni sultan süleyman’ın cihan hükümdarı olduğu muhteşem yıllar gibi… soru; peki bu nasıl bir eğitim sistemi? cevap; tabikî ‘meritokrasi’!.. şimdi inceleyelim meritokrasi nedir? meritokrasi; liyakatli bir yönetim sistemidir. ‘liyakat,’ layık olma kavramına dayanmaktadır. i̇ktidar gücünün, yeteneklere ve kişilerin bireysel üstünlüğüne dayandığı yönetim biçimi olarak tanımlanır. bu yönetim şeklinde idare gücü, üstün özellikleri olduğu düşünülen kişiler arasında paylaştırılmaktadır. bu üstün özelliklerin tanımı içerisinde bilgi, beceri, pozitif tutum, olumluya odaklanma, felsefi bakış, bilgelik, analitik düşünce gibi kavramlar yer almaktadır. siyasî kayırmacılık sisteminin uygulamada olumsuz sonuçlar vermesi neticesinde ortaya çıkan bir sistem olarak bilinen liyakat sistemi (merit system), 1883 tarihli “pendleton act” tarafından abd’de adlandırılarak aygulanmaya başladığı bilinmektedir. ayrıca sosyolog melvin tumin’in ifade ettiği üzere meritokrasi, toplum içerisinde bireylerin yetenekleri ölçüsünde rol almaları durumudur. i̇ngiltere merkezli meritocracy party, beş maddeden oluşan bir manifesto yayımlamış ve şöyle maddelendirmiştir: * kayırmacılık yoktur: kim olduğunuz önemli değildir. * yandaşlık yoktur: sizin içim başkalarının ne yapabildiği değil, sizin ne yapabildiğiniz önemlidir. * ayrımcılık yoktur: din, dil, ırk, yaş gibi cinsiyet geçmiş önemsizdir. yetenek her şeydir. * eşit imkânlar: herkesle aynı noktadan başlar ve yeteneklerinizin sizi götürdüğü yere gidersiniz. * tatminkar erdemler: en başarılı insanlar, en yüksek tatmine erişirler. tarihsel süreç içinde insanoğlunun karşılaştığı diğer birçok yönetimin şeklinden farklı bir yapıya sahip olan meritokrasi, yönetimin yetenek ve bilgiye dayalı olarak el değiştirdiği bir sistemdir. yönetim iradesi soyluluk, zenginlik ya da rütbelere bağlı olarak değil, tamamen kişilerin yönetim becerisi ve yönetime dair sahip oldukları bilgiye bağlıdır. üstün özelliklere sahip olduğu düşünülen kişiler arasından yapılan eleme sonucunda devletin yönetim iradesinin belirlendiği meritokrasi, bu özelliği ile kendi içinde son derece adil ve fırsat tanıyan bir yapıya sahiptir. adam kayırma olarak tanımlanan tüm hareketlerin tamamen yasaklandığı meritokrasi yönetiminde, kamu yönetimi bu konu hakkında daha bilgili olan insanlara bırakılır. peki, meritokrasiyi türkler uygulamış mıdır, nasıl? bizler necip bir milletiz. gerek i̇slam’la şereflenmeden önce ve gerekse sonrasında çetin savaşlar yapıp güçlü devletler kurmuşuz ve önceliğimiz hep “insanı yaşat ki devlet yaşasın” düsturuyla hareket etmişiz. ne zamanki bu düsturdan uzaklaştık!.. ...? evet, ‘liyakatli yönetim sistemi’ olan meritokrasi’yi en iyi uygulayan yine bizim ecdadımız olmuştur. kamunun daha bilgili kişiler tarafından yönetilmesine imkân tanıyan meritokrasinin, devletteki sistemsel işleyişine en pratik örneğini türkler yapmıştır. osmanlı devleti’ndeki, “devşirme” ve “lonca” sistemleri, meritokrasinin ilk ve en iyi uygulamasıdır. ii.murat zamanında kurulan, fatih sultan mehmet tarafından geliştirilip i.süleyman (kanuni) zamanında da genişletilen ‘enderun mektebi’ kurulmuştur. devşirme adıyla bilinen bu sistem; osmanlı fethedilen bölgelerdeki hıristiyan ailelerin çocuklarının 1/5’ini yani zeki ve gösterişli olanlarını alarak onları yeteneklerine göre yetiştirmeye dayanırdı; eğer güçlü ve dövüşmeye yatkın iseler yeniçeri ocağı’na, devlet işlerine yatkın iseler saray’a alınırlardı. bu kapsamda sarayda bulunan enderun mektebi devşirme bürokratlar yetiştirmekteydi. siyasi, askeri, sanat ve teknik konularına göre enderun talebesi ortak bir kültürü özümseyerek, saray ve padişah hizmetlerinin yürütülmesini sağlarlar, böylece osmanlı devleti’nin sarayda, yönetimde, ordu ve bürokraside ihtiyaç duyulan kadrolarının bir kısmı bu şekilde yetiştirilmiş olurdu. lonca denilen sistemle ise; 1300’lerde kurulan bu sistemde, esnaf ve zanaatkarların dürüst, ahlaklı, kaliteli ustaların yetişmesi sağlanırdı. mesela, ayakkabıcı olmak istediğinizde, ayakkabıcılar loncasının seçkinlerine bu talebinizi anlatıyordunuz. sonrasında sizi bir ayakkabı ustasının yanına çırak veriyorlardı. eğitiminizi tamamlayıp bu seçkinlerin önünde sınava giriyordunuz ve eğer liyakatinizi ispat edebilirseniz ‘peştemal’ kuşanıyordunuz. i̇şte osmanlı sultanlarını cihan padişahı yapan özellik bu idi. mimar sinanları, kaptanı deryaları, sadrazamlar böyle bir sistem içerisinde yetişmişlerdir. günümüze gelirsek, kamu kuruluşlarında görev alan tüm bireylerin mevki kazanmak için bilgi ve yetenek sahibi olmasını bir zorunluluk olarak gösteren meritokrasi, bu yapısı ile bugünün demokrasisinden dahi yüksek eşitlik sağlayan bir sistemdir. lakin günümüzde çoğu insanın meritokrasi hakkında en ufak bir fikir sahibi dahi olmamasının en büyük nedeni, bu sistemin torpili değil bireye bir takım özellikler kazanmayı dayatmasıdır. zira meritokrasi ile yönetilen bir toplumda herhangi bir yeteneği veya bilgisi olmayan bireyin toplum içinde rol alması da mümkün değildir. meritokrasi yönetim biçiminde kamuya ait organlarda görev alan kişilerin tamamı, belirli bir eleme sonucunda bulunduğu makama gelir. kişinin kendini geliştirerek ve daha da çok bilgi edinerek mevkisini yükseltmesi ile devletin en üst makamlarında “en bilgili ve yetenekli” kişilerin görev yapması sağlanır. en yetenekli ve bilgili kişilerin devleti yönetmesi ise şüphesiz halkın daha başarılı politikalar ile yönetilmesi ve refah seviyesinin artması manasına gelmektedir. ancak günümüzün hazıra alışan insanı için meritokrasi sistemi korkulacak bir yönetim biçimine gelmiştir. zira kamu kuruluşlarında işe başladıktan sonra uzun yıllar boyunca kendini geliştirmeyen ve hala 20 yıl öncesinin bilgisi ile bazı işleri “halletmeye çalışan” bireyin meritokrasi sisteminde yeri de yoktur. çünkü meritokrasi, devlet yönetiminin üst kademelere talip olanlarda; ‘zeka, kuvvet, güç, hitap yeteneği, teknik, çalışkanlık’ gibi vasıfları aramaktadır. yazının başına geri dönersek; abd’de uygulanan meritokrası eğitim sistemi sayesinde, ‘kopya çekmeyi onursuzluk’ sayan gençlik, mezun olup özel ya da kamuda göreve başladığında, dürüstlüğün ön planda tutulduğu, asla görev yetki ve sorumluluklardan taviz verilmediği bir sistemi çalıştırmaktadır... her ne kadar çürük elmalar çıksa da genel işleyiş bu şekildedir… diğer karşı örnekte, gelişmekte olan ülkelerde ise, ilköğretimde sıralara, avuç içine yazılarak başlayan kopyacılık yükseköğrenimde neredeyse ‘norm’ haline dönüşerek sıradanlaşıp mezun olduktan ve göreve başladıktan sonra da ahbap çavuş ilişkisiyle işler yürür gider… gider de nereye kadar? onu da söyleyelim, “çürümüşlüğe kadar!”. i̇stisnalar illaki kaideyi bozmaz… netice itibari ile yazımızı bir fıkra ile bağlayalım; talebenin biri, “hocam artık mezun oldum, benden ‘kadı’ olur mu?” diye sorar hocasına! fakat hocası bilir ki bu talebe çok yetenekli biri değil ama çok da hevesli! düşünür, taşınır orta yolu bulur ve derki: “evladım, evet belki sen o makama ulaşamasan da makamı sana indirgemek mümkündür!” şikâyetçi olduğunuz şeylerden kurtulmanın yolu okumak, düzelmenin tek yolu da liyakatli yöneticiler yetiştirmekten geçer. son sözümüz; dün bizim atalarımızın onlara diz çöktürdüğü bilgi ve teknikle, bugün onların çocukları bize diz çöktürüyor!.. dipnot: alıntıdır.
    0transhumanist türk sayfasının adminlerinden biri mi yazmış bunu? - devriksekiz 05.05.2018 16:22:23 |#3536437
    0öyle bir internet sitesi olduğunu düşünmüyorum aldığım sitenin. fikir olarak tamamen katıldığım bir yazı değil, ama anlam bozulması veya daralması gerçekleşmesin diye kesip biçme yapmadım yazıda. sitenin adresi de gercekturk.com yeni karşılaştığım bir site. - taskala 05.05.2018 16:32:38 |#3536771
    0yok kötülemek için dememiştim. :) severim kendilerini onların üslubunu andırdı biraz ama değilmiş tamam. - devriksekiz 05.05.2018 16:36:44 |#3537032
    butun yorumlari goster (4)
    ... diğer entiriler ...