bugün
yenile

    kayıt zamanı şimdi...

    7
    +
    -entiri.verilen_downvote
    bölüm-1 ‘’dört numaralı salondaki film için bir bilet istiyorum lütfen. koltuğu seçebilir miyim?’’ derken hala gişenin arkasındaki duvarda asılı duran afişleri inceliyordu. bir animasyon, bir korku filmi, onların yanında bedenlerine göre abartılı başları ve beyaz dişlerini olabildiğince gösterip sırıtan, sanki diş macunu reklamı yapıyormuş gibi, poz vermiş komedi filmi afişinin yanında (neden komedi filmlerinin afişlerinde ille de gülen insanların fotoğrafları olurdu ki?), afişinden içeriği çok belli olmayan bu filmi seçmeye karar vermişti. ‘’hemen kontrol edeyim efendim... koltuğu seçebilirsiniz ama sadece iki boş yerimiz kalmış ekrandan görebilirsiniz.’’ dedi gişenin arkasında oturan ve adamın yüzüne bakmadan konuşan, yirmili yaşlarının başındaki çelimsiz görünümlü gözlüklü kız. ‘’i̇kisini de alıyorum ne kadar?’’ ‘’bir tane istemiştiniz sanırım yanlış mı anladım efendim?’’ diye sordu kız o gün yaşadığı ilk şaşkınlıkla, gözlüğünün üzerinden bakarak. ‘’hayır ikisini de istiyorum...’’ o an sadece biraz yalnız kalmak istiyordu, boş bir salonda nasıl olduğu çok önemli olmayan bir filmi izleyip zihnini boşaltmak. ama karşısındaki ekranda ikisi hariç bütün koltukların kırmızı renkle işaretlendiğini görünce bir an pişman olduysa da vazgeçmedi. ......... ‘’alo! neden açmıyorsun telefonunu, kaçıncı defa arıyorum!’’ dedi kadın. elinden geldiğince sesinin tonunu yükseltmemeye çalışarak. -toplantıdaydım canım, şimdi çıkabildim, sen neredesin? -yarım saattir sinema gişesinin önünde seni bekliyorum. ne zaman gelirsin? ben biletleri alayım mı? ‘’canım ya, çok özür dilerim, patron toplantıdan sonra birlikte takılmamızı istedi, başka zaman izlesek filmi?’’ adam söylediği her kelimeyi özenle seçmeye çalışıyor bu yüzden olduğundan daha yavaş konuşuyor aynı anda telefonun diğer ucundan gelen sevgilisinin ses tonundan ne kadar üzgün ya da kırgın olduğunu anlamaya çalışıyordu. tek hissettiği kızgınlıktı ve bu duyguyu diğerlerine tercih ederdi. mümkün olduğunca gülümsemesini tutarak, ,kırılmasındansa bana kızması daha iyi, bir kutu çikolata alırım biraz bağırır çağırır bana sonra sakinleşir, diye aklından geçirdi. ‘’bu filmi seninle izlemeyi ve ne zamandır plan yaptığımızı biliyorsun değil mi? şimdi erteleyelim diyorsun öyle mi?’’ kadın, adamın cevap vermesini beklerken iyice sabırsızlanmaya başlamış, aynı anda afişlerin asılı olduğu duvara yaklaşıp filmin başlama saatini görmeye çalışıyordu. -hayatım bugün filmin çıktığı ilk gün değil mi? yarın gideriz ne olacak ki alt tarafı bir film... anlamıyorum seni, neden bu kadar büyütüyorsun? -büyütüyor muyum? kaç gündür görüşemiyoruz doğru düzgün, şimdi de kalkmış sonra izleyelim diyorsun ve ben büyütmüş oluyorum. tamam, ben tek başıma izlerim! sen git patronunla ne yapıyorsan yap! ‘’hayatım özür dilerim gerçekten bu üzerinde çalıştığımız proje çok önemli. tüm planlamaları ben yaptım, patron da detayları konuşmak için beni çağırdı çok özür dilerim. şimdi kapatmam gerekiyor, sonra konuşalım olur mu? hayatım? orada mısın?’’ kadın son sözlerini duymamıştı. gerçekten çok sinirliydi şu an. yeniden aramak geldiyse de aklına bunun onu daha fazla sinirlendireceğini düşünüp, telefonu masasının üzerine bıraktı. deri kaplı geniş koltuğunun üzerine biraz daha yayılarak arkasına yaslanıp gözlerini kapattı. ............. ‘’merhaba, dört numaralı salondaki film için bir bilet istiyorum.’’ ‘’bir saniye efendim kontrol edeyim... özür dilerim, o filmdeki tüm biletler satılmış, dilerseniz başka bir film için öneri de bulunabilirim.’’ hergün onlarca farklı insanla çok kısa da olsa diyaloga girdiği için artık çok fazla umursamıyordu kimseyi ama içlerinde en çok bu kadın gibi sinirli tiplerden nefret ediyordu gişede oturan kız. hele bir de istedikleri o olmayacaksa daha da çekilmez oluyorlardı. söylediği sözleri kadının anlayıp cevap vermesini beklerken mümkün olduğunca göz teması kurmamaya çalıştı. ‘’nasıl yani, hepsi mi satılmış? offfff!!!! kaç gündür o filmi izlemeyi bekliyordum.’’ çıldırmak üzere olduğunu hissetti kadın. kanı sanki kaynamaya ve şakaklarına doğru toplanıyordu. daha ne kadar kötü olabilirdi ki diye mırıldanırken; ‘’son iki bileti az önce bir beyefendi satın aldı. aslında tek bilet istemişti ama son iki koltuk kaldığını öğrenince ikisini de satın aldı. i̇sterseniz kendisiyle konuşun, başka birisi gelmeyecekse yanına belki bileti size satabilir. ne dersiniz?’’ dedi kız, aynı anda bu söylediklerinden pişmanlık hissetti. kadını mümkün olduğunca başından savmalıydı oysa, başını biraz daha önüne eğip masasında bir şeylerle uğraşıyormuş gibi yaptı. -yok, gerek yok, yarın ki seanslara bakarım artık. ‘’peki, efendim nasıl isterseniz. yardımcı olabileceğim başka bir konu var mıydı?’’ ne olur başka yardım istemesin, ne olur der gibi kadının gözlerinin içine baktı. ‘’hayır, teşekkür ederim... pardon, son biletleri alan beyefendi hala burada mı?’’ diye sordu kadın, kararsızca. -evet efendim şurada, film afişlerinin karşısında duran uzun boylu, mavi kot pantolonlu beyefendi. -sağ olun, kolay gelsin... ....... adam günlerdir evden çıkmıyordu. yaklaşık bir yıldır üzerinde çalıştığı ama bir kaç sayfadan fazla yazamadığı romanına odaklanmak istediği bahanesiyle tüm arkadaşlarının çağrılarını karşılıksız bırakıyordu. ta ki bir kaç saat önce bir arkadaşı, canının çok sıkkın olduğunu ve konuşmak istediğini söyleyinceye dek. tamam, demişti. yakınlardaki bir alışveriş merkezinde buluşmayı kabul edip zoraki bir şekilde çıkmıştı dışarı. sözleştikleri saatten önce gelmişti. şehrin o kalabalık ve boğucu havasından uzak kaldığı günlerden sonra dışarı çıkmasıyla fark etmişti ki, onsuz da hayat akıp gidiyordu. binlerce insan kendi hayatlarına devam ediyor, otobüsler gelip gidiyor, trafikte insanlar kavga ediyor, sivil aktivistler anlamadığı konularda eylemler yapıyor, genç aşıklar buluşup sarılıyor, orta yaş üzeri çapkınlar barlardaki tabureler üzerine tüneyip karşı cinslerine kur yapıyor, yani her şey eskiden olduğu gibi devam ediyordu. kendini evine kapatmış olması sadece onu bağlayan bir eylemdi.bu düşünceden rahatsız olsa da çok üzerinde durmadı. dışarıdaydı şimdi, bir formalite icabı arkadaşıyla görüşüp, ona hak verecek, belki teselli edecek ardından bir kaç kadeh içip hafif çakırkeyif olduktan sonra arkadaşının biraz daha açılmasına ve sökülmesine tanık olacak sonra onu evine bırakıp kendi evine geri dönecekti. saatini kontrol etmek için telefonu eline alıp baktığında bir mesaj geldiğini gördü. arkadaşından gelmişti mesaj. tuhaf bir bahaneyle gelemeyeceğini daha sonra görüşmek istediğini özür dileyerek belirtmişti. bu mesajı okuyunca bir rahatlama hissetti. arkadaşıyla görüşüp onun sıkıntısına maruz kalmaktan çok, kendini ona açıklama mecburiyetinden kurtulmuş olmanın verdiği bir rahatlamaydı bu. telefonu cebine koyup, alışveriş merkezinin çıkış kapısına doğru yürümeye başlamışken film afişlerine takıldı gözü. nasıl olsa buraya kadar geldim, değişiklik olur diyerek film izlemeye karar verdi. ............... üzerinde siyah dar bir ceket, altında mavi kot pantolonu, bazıları beyazlamaya başlamış kısa kıvırcık saçlı adama arkasından yaklaşırken, bir yandan 'ne saçmalıyorum ben' diye soruyordu kadın kendine. yarın da, başka bir gün de izleyebilirim bu filmi, şimdi neden bu kadar hırs yaptım ki? tam vazgeçip geri dönecekken sevgilisinin telefonda söylediklerini hatırlayıp daha çok sinirlendi. adımlarını hızlandırıp adamın yanına geldiğinde omzuna dokundu. dokunmasıyla birlikte adam olduğu yerde sıçradı adeta. öyle utandı ki yaptığı bu hareketten: ‘’affedersiniz, çok özür dilerim. sizi korkutmak istememiştim.’’ adam bir kaç saniye kendini toparlamak ister gibi susup kadını inceledi. bir şey demesine fırsat vermeden kadın konuşmaya devam etti. ‘’biliyorum belki bu söylediğim çok saçma gelecek ama ben de bu filmi izlemek istiyordum ama bütün biletler tükenmiş. son iki bileti de siz almışsınız. eğer sizinle birlikte izleyecek başka kimse yoksa o bileti almak istiyorum, tabi ücretini ödeyerek...’’ kadın o an nasıl bunları söyleyebildiğine kendisi bile inanamamıştı ama söylemişti işte. karşısındaki adamın meraklı bakışlarından rahatsız olmaya başlayınca içini yoğun bir pişmanlık duygusu kapladı. sanki saklanmak ister gibi bedenini saran uzun paltonun önünü kapatıp biraz daha içine gömüldü. ‘’haklısınız, çok saçma oldu bu isteğim. kusuruma bakmayın lütfen. rahatsız ettim sizi. i̇yi izlemeler.’’ adam bir kaç saniye içinde kadının yaşadığı git gelleri yüzündeki ifadelerden okumuştu. daha bir şey demesine fırsat vermeden kadın arkasını dönüp uzaklaşmaya başlamıştı bile. o el omzuna değdiği anda irkilip kendini geri çekmesiyle birlikte kadınla göz göze gelince donup kalmıştı. ve sonrasında ki bir kaç saniye nefes bile alamamıştı. kadın uzaklaşırken yavaş yavaş nefes almaya başladı. ‘’durun biraz!’’ kadın duymamış gibi yürümeye devam ediyordu. adam hafifçe öksürüp boğazını temizledi. günlerdir telefon dışında kimseyle uzun süre konuşmadığı için ses tonunu ayarlamakta güçlük çekti, biraz daha yüksek tonda yeniden seslendi. ‘’hanımefendi!’’ o an etraftaki herkes aniden susup kendisine dönmüş gibi hissetti. o kadar yüksek sesle mi bağırmıştı? diğer insanlarla göz göze gelmemeye çalışırken kadının kendisine döndüğünü fark etti. ‘’bana mı seslendiniz?’’ ‘’evet, arkadaşım gelmeyecek, diğer bileti size verebilirim.’’ ‘’gerçekten mi?’’ ‘’filmin başlamasına dört dakika kaldı eğer izlemek istiyorsanız buyurun ve acele edin lütfen.’’.kadının ‘gerçekten mi?’ diye sorarken sesini saran mutluluk yüzüne yansıyan sıcaklık hoşuna gitti. küçük adımlarla yanına doğru yaklaşmasını izledi. yanına geldiğinde kadın aceleyle elini çantasına sokup para çıkardı ve adama uzattı. ‘’hayır, buna gerek yok. zaten siz olmasanız da o bilet boşa gidecekti. alamam. lütfen rica ediyorum.’’ ‘’teşekkür ederim, çok naziksiniz.’’ kadın bileti parmakları arasında tutarken kendini öyle iyi hissetmeye başlamıştı ki, birkaç dakika önce sevgilisine karşı duyduğu o öfke ve kırgınlıktan eser kalmamıştı. i̇ki yabancı birlikte ışıkları çoktan sönmüş salonun kapısından içeri girdiklerinde elinde feneriyle görevli biletlerini kontrol edip koltuklarına kadar eşlik etti. salonun en arka tarafında kösedeki koltuklarına oturdular. büyük beyaz perde de sonraki gösterimlerde yer alacak filmlerin fragmanları dönüyordu sırayla. adam yanında oturan kadını rahatsız etmeyecek şekilde olabildiğince rahat uzandı koltuğuna üzerindeki dar ceketi çıkararak. kadın ise çantasını kucağına alıp kollarını kendine sarmış, dimdik oturuyordu. film başlayana kadar arkasına yaslanmadı bile. yaklaşık elli dakika sonra filme ara verilince salonun ışıkları yandı. i̇lk defa o an iki yabancı gibi değil de, iki arkadaş gibi göz göze geldiler bir kaç saniye için. önce hangisi başını başka tarafa çevirdi, bunu ikisi de hiç bir zaman hatırlayamayacaktı yıllar sonra. adam ayağa kalkıp, geçmek için izin istedi kadından. ‘’verilen ara çok uzun sürmez nereye gidiyorsunuz?’’ ‘’sigara içmem gerekiyor...’’ sanki söylediğini ispat etmek ister gibi elini cebine atıp sigara paketini ve çakmağını çıkardı adam. ‘’peki...’’ dedi kadın. hafifçe bacaklarını toplayıp adamın geçmesine izin verdi. tuhaf biri diye aklından geçirdi. salona girerken sessize aldığı telefonunu kontrol etti herhangi bir arama ya da mesaj gelmiş mi diye. hiçbir şey yoktu. sevgilisine mesaj atıp filmi izlediğini söylemek istedi bir an, sonra gereksiz olduğuna karar verip telefonunu çantasına geri bıraktı. gişede ki bilet satan görevli bütün biletlerin satıldığını söylemişti ama etrafına bakınca bir çok koltuğun boş olduğunu fark etti. kendisinin izlemeyi bu kadar çok istediği bir filme başkalarının bilet aldığı halde gelmemiş olmasını yadırgadı. bir kaç dakika sonra salonun ışıkları yeniden söndü ve beyaz perde de bir reklam filmi oynamaya başladı. yanında ki adam hala gelmemişti. bu kadar kısa süre içinde sigara içemezdi zaten, biraz daha sabretseydi. film başladı. dikkatini toplamaya çalışsa da aklı hala o tuhaf adamdaydı, neden hala gelmemişti? kendini bu düşünceden sıyırmaya çalıştı. sonuçta tanımadığı bir yabancı belki sıkıldı filmden ve devamını izlemek istememiş olabilirdi. bir kaç dakika daha geçti. film ilk yarısından daha heyecanlı ve akıcı şekilde ilerliyordu. arkasına yaslanıp bacaklarını ileri uzatmıştı ki karanlığın içinde bir siliüetin yanında olduğunu hissetti. önce ürperdi, beyaz perdeden yansıyan ışık artınca adamın geldiğini anlayıp geçmesi için izin verdi. ‘’geç kaldınız!’’ diye fısıldadı kadın gözlerini beyaz perdeden ayırmadan. ‘’girişi karıştırdım...’’ dedi adam ve yine kadını rahatsız etmemeye çalışarak koltuğuna oturdu. ‘’anlamadığınız bir yer olursa filmden sonra size anlatırım... dedi kadın. sustular... film bitti. salondakiler ayağa kalkıp çıkışa doğru yönelmeye başladı. kadın da adam da sanki diğerinin önce kalkmasını bekler gibi hala hareketsiz oturuyorlardı koltuklarında. filmin jenerik müziği salonu doldururken kimse dinlemiyordu onlardan başka. filmi izlemişler, bitmişti. salonun çıkış kapısının önündeki kalabalık azalırken kadın: ‘’teşekkür ederim.’’ dedi. ‘’ne için?’’ ‘’bu filmi izlemeyi uzun zamandır bekliyordum sayenizde izledim.’’ ‘’teşekküre gerek yok, şimdi izlemeseydiniz başka zaman izlerdiniz. o yüzden önemli değil.’’ ‘’evet her zaman izlerdim ama ben şimdi izlemek istiyordum ve sayenizde izledim. o yüzden tartışmayalım lütfen bunu.’’ derken gülümsedi kadın. ‘’nasıl isterseniz, şimdi müsadenizle size iyi akşamlar dilerim.’’ dedikten sonra çıkışa doğru yürümeye başladı hızlı adımlarla. ‘’i̇yi aksamlar...’’ dedi kadın, adamın onu duyup duymadığından emin olamayarak. ............ adam sinema salonunun içindeki klimayla soğutulmuş havasından rahatsız olmuş, bir an önce kendini dışarı atmak ister gibi hızlı adımlarla çıkış kapısından geçti. salondan çıkmasıyla birlikte alışveriş merkezinin kalabalık uğultusu bir dalga gibi yüzüne çarptı. nefes alamadığını hissetti. başı döndü, günlerce evinin konforuna alışmış biri için bir anda bu kadar insan içine girmek fazla gelmişti bünyesine. makyaj malzemeleri satan dükkanların önünden geçerken bir kitapçı gördü ve içeri girdi. alışveriş merkezlerinde kalabalık olmayan dükkanların kitap satan yerler olması içinde yaşadığı toplumdan neden uzak kalmak istediğini öyle net açıklıyordu ki… uzun zamandır okumayı planladığı ve her zamanki gibi planladıklarını ertelediği, bu yüzden belki de yazmakta zorlandığını kendine itiraf edemiyor olsa da şimdi o kitapların dizildiği rafların önündeydi. kendi cümlelerini düşündü, kelimelerini... bir kapağın ardında ciltlenmiş hallerini düşündü, başkaları tarafından okunduğunu. bu raflarda kendi sözlerinin de olduğunu ve başkalarının dokunduğunu… istediği bu muydu? yazarken içinden gelen on binlerce kelimeye can verirken gerçekten okunmak mı istiyordu yoksa sadece o kelimelerin ağırlığından kurtulmak mı? dokunduğu kitapların yazarlarını düşündü, onlar okundukça hafiflemişler miydi? sanki dokununca canını yakan bir şeye dokunmuş gibi aniden çekip elini başını öne eğip dışarıya yöneldi. kitapçıdan dışarı çıkacakken önüne birinin çıktığını hissedince yana çekilip durdu. karşısındaki hareketsiz yolunu kapatıyordu bir süre daha bekledi. o da bekliyordu. diğer kapıya yönelince az önce karşısında duran kişinin de o tarafa yöneldiğini fark edince başını kaldırıp yüzüne baktı. birlikte filmi izlediği kadındı bu ve gözlerinin içine bakıyordu sorgular gibi. ‘’affedersiniz çıkmam gerekiyor!’’ ‘’çıkabilirsiniz tabi ki, buyrun...’’ kadın bir adım kenara çekildi. adam kararsız, bir kadının yüzüne bakıyor, gözlerini gözlerinde hissedince başını önüne eğiyor sonra yeniden bakıyordu. o an çıkıp gidebilirdi, neden çıkamadığını yıllar sonra yazabilecekti, henüz bilmiyordu...
    1devamı?¿? - la grande aquile 18.02.2018 02:13:14 |#3487855
    1belki bir gün... - raansunguralp 18.02.2018 02:20:39 |#3488043
    1merakts kaldım kısa zamanda okumayı ümit ediyorum :d - la grande aquile 18.02.2018 02:26:43 |#3488324
    butun yorumlari goster (4)
    ... diğer entiriler ...