bugün
yenile

    dayak yiyen çocuğun içini çeke çeke uyuması

    11
    +
    -entiri.verilen_downvote
    ''insan ara vermeden en fazla yirmi saniye gülebilen ve yine ara vermeden saatlerce ağlayabilen bir hayvandır. Doğduğumuzda ilk yaptığımız işin ağlamak olmasının bir anlamı olmalı. 'Oku' diye başlar Kuran ve 'Önce kelime vardı’' diye başlar Yuhanna'ya göre incil. Eğer bir ahir zaman peygamberi olsaydım ve yeni bir din yaymak için kullansaydım sözcükleri 'ağla' diye başlardım. Ağla. Ağla çünkü ağlamadan anlayamazsın.'' diyor Ali Abi. Anlaşılmak içi ağlamak lazımmış bunu anladım. Anlaşılmak için cümlelerin kısa duraklarla aksaması, dudak kıvrımlarının devrilmesi, titreyen ellerin avuç içleriyle ıslak göz çukurlarının kenara çekiştirilmesi, nefes rutinin her 2 kelimede bir değişmesi, karşımızda ahşap sandalyede oturan hanımefendinin gözlerinin gözlüklerinin arkasına sığınırcasına bizden korkuyor olması lazımmış. anlaşılmak için ağlamak lazımmış, buna ağladım. hem biz erkek çocuklara ağlamayı yanlış öğrettiler abi. mahalle maçında pas atmadılar diye ağlamadık biz, istemsizce kaleye geçince yüzümüzü sıyıran meşin top için ağlamadık, akülü araba almadı babamız diye ağlamadık, komşu çocuğunu dövdük diye dayak yerken ağlamadık örneğin, bir işi beceremedik diye azar çekilirken silmedik gözlerimizi. biz erkek çocuklarına aslında ağlamamayı değil 'yutmayı' öğretti büyüklerimiz, yutabilmeyi, yutkunmayı öğrendik biz. kız çocukları her zaman daha naif büyüdüler, anneleri banyodan sonra saçlarını tararken canları yandı, yahut babaları tarafından sevilmedikleri için ağladılar, delikanlı gibi yüzleşebilmeyi öğrendi onlar; bizlerse susup başımızı öne eğmeyi öğrendik. ağlamamak için sıkmazdık kendimizi kim bilir, belki de yağmur yağdığında çıkıp dışarı bilmediğimiz sokaklara içimizi döke döke dolaşmazdık. dayak yedikten sonra kalkar gider sokakta bağırırdık, ne bileyim dikleşirdik belki büyüklerimize. ama o yorganın altına girip içimizi çeke çeke uyumayı beklemezdik. ağlamayı da öğrenirdik, yutkunmayı da. biz erkek çocukları çok şansız büyüdük işte. bizlere hep bir şeyleri bastırmayı öğrettiler, hükmetmeyi öğrettiler; lakin kimse çıkıp dolduğumuz yerden boşaltmadı bizi. sabah namazına kalkıp beni balkonda otururken gördüğünde: ''her yağmur yağdığında Nazenin'in gözyaşları aklıma geliyor anne'' demezdim belki. Namık abimiz; ''Aza koydum almadı, çoğa koydum dolmuyor'' demişti zamanında. haklısın Namık abi, bir şeyleri hep ölçüsüzce bastırıyoruz içimizde. Bazen diyorum ki, insan gırtlağına kadar doluyor ama keşke bunun vanası sadece gözlerimiz olmasa abi. Hatice dünyadan göçeli 1918 gün oldu bugün. Tabii, nasıl da sayman, nasıl da sayman? Sayılmayacak gibi bir Hatice değil ki.
    ... diğer entiriler ...