bugün
yenile

    tek dilek hakkı olsa istenecek şey

    15
    +
    -entiri.verilen_downvote
    allah şahidimdir; eğer tek bir dilek hakkım olsaydı: yeryüzünde bulunan herkesin her şeyden önce kendisine dürüst olabilmesini isterdim. yemin olsun bunu isterdim. parasının da makamının da şanının da huzurunun da allah bin belasını versin. kendine dürüst olmak öyle büyük bir nimet ki, buna erişemeyen insanları ya da bunun bilincinde olmayan insanları bir ünite içine toplayıp tek roketle galakside ki en uzak noktaya göndermek farz olmalı. baştan söyleyim konunun özetini; lütfen ağzınızdan çıkanı vicdanınız duysun, olarak karşıma çıkan bir tweet ile belirledim. bakın bu öyle geçiştirilmelik, duyar kasmalık yahut alelade laf olsun diye söylenmelik bir olay değil. çekirdek bir mevzu, kesinlikle yaşamınız boyunca karşılaşıp yaşayacağınız tüm olguların kökünde yatan bir değer, yani nasıl anlatılır bilemiyorun lakin 'işin özü' derler ya: hah öyle işte. önünüze gelen herkese yalan söyleyebilirsiniz, kusursuz planların altın golünü yalanlarınızla süsleyebilirsiniz, bundan zevk alıp defalarca aynı eğlenceyi tadabilirsiniz ama işin sonuna geldiğinizde, mete avunduk'un deyimiyle; "en büyük zaferi kazandığında bir antonius olduğunu düşün, paris'e geldiğini ve o takın altında olduğunu ve bütün insanların senin altında olduğunu düşün ve gücün en üstünde olduğunu.. yalnız kaldığın o anda, 'ne oldu be, şimdi ne olacak?' diyorsan kaybedensin sen. kaybetmişsin. yani o anda en büyük zaferin içinde kaybetmişsin." soruyorum; o an gelince kendinize nasıl hesap vereceksiniz. bakın bu yazının başına oturduğumdan beri sanırım 5 kez hırkamın koluyla alnımdan terlerimi siliyorum. anlayın ne denli güçlük çektiğimi. yüzlerce insan sizi takip ediyor olabilir, 80 90 kişiye de 80 milyona da hitap ediyor olabilirsiniz. sizi okuyan twitter takipçilerinize, yahut sözlük okurlarınıza istediğinizi söyleyip istediğinize inandırma yetkiniz de mevcut; tamam kabul çoğu inanıyor yazıp söylediklerinize. sizler o klavyenin başına geçtiğinizde yazacağınız kelimelerle bir 80 kişiyi inandırdınız diyelim. hiç alakanızın olmadığı bir konuda ya da gerçekten kendinize bile itiraf edemediğiniz konularda üç beş kelime oyunu ile o ekibe kendi haklılığınızı kabul ettirdiniz diyelim; ya sonra? ulan allah aşkına sorun bunu kendinize: o seksen kişinin ne kadar sikindesiniz? o seksen kişiye kendinizi kanıtladınız diyelim; gece yatağa girince hiç mi sızlamayacak ulan o cümleleri yazdıran yüreğiniz, aklınız? ulan o seksen kişinin de o seksen kişi gibi inandırdığınız ekibin de sizi sikleyeceği maximum ama maximum zaman 5 dakika. 301. saniye geldiğinde ya yandan çıkan bir reklama, ya yan sekmede ki şarkıya, ya gelen mesajına ya da en kötü tırnağında ki bir ize karışıp gideceksiniz ama allah aşkına sorun bunu kendinize; hepsinin amına koyim da siz kendinize nasıl inandırıyorsunuz tüm bunları? sevgiyle alakası olmayan davranışlarınızı "tükenmişliğe" bindiriyorsunuz; sabırla alakası olmayan davranışlarınızı gidip "bu kadar" diye uyduruveriyorsunuz. ne güzel demiş lan adam zamanında; ve kusura bakmayın kibrinizde boğulacaksınız diye. o seksen kişi siktirolup gidecek, o sizi okuyan herkes bir başka yazıyla unutacak sizi, kandırdığınız onca insan yok olacak yani ama o yalana sadece ve sadece siz inanmayacaksınız. söyleyim ben, öyle ömür geçmez. zorlarsanız 40ları görürsünüz. sonra dönüp baktığınızda bom bok bir hayat geçirdiğinize yanarsınız da çok geç olur. sevgiymiş, yorulmakmış peh. ulan insanı hayattan soğutuyorsunuz be. zamanında size bakıp hayata tutunan adamların üstüne, kurduğunuz her cümleyle toprak atıyorsunuz haberiniz yok. bence artık olgunlaşın, kibrinizi bırakıp zor da olsa gerçekleri kabullenin. at gözlüklerinizi atıp hakikaten olanı görün. istediklerinizi görmekten vazgeçip ortada olanları kabullenin. çok da geç olmadan çıkarın o adamları mezardan. valla ayıp oluyor artık.
    ... diğer entiriler ...