en ağırı da ne biliyor musunuz?
ne kendinizi ifade edebilecek bir tâkat bulabiliyorsunuz,
ne de birilerinin gelip sizi anlamasını bekleyecek bir umudunuz kalıyor.
öylece durup dünyanın düzenine küfürler ediyorsunuz, bazen onu bile yapamıyorsunuz.
ilkin nefes alınca içiniz titriyor, sonraları o da olmuyor. işin heyecanı kalmıyor yani.
balkonda oturup allah'ı dinliyorsunuz sonra karaçalı sonra adrian sonra yine allah.
siz o'nu dinliyorsunuz ama o sizi duymuyor, ya da duymuş gibi yapıyor.
ve her şeyin sonunda da dudaklarınızdan bu kelimeler dökülüyor:
"yorgunluğumun yaşamak gibi bir anlamı var."