bugün
yenile

    din allah'ın oluncaya kadar savaşın

    17
    +
    -entiri.verilen_downvote
    kur'an-ı kerimde geçen emirlerden bir tanesidir. adı islam(barış) olan bir dinin öğreti kitabında böyle bir cümlenin geçiyor olması insanı ilk başta dumura uğratıyor sanırım. bu resmen inananların tüm inanmayanlara karşı terör estirmesini sağlayacak olan bir emir gibi duruyor değil mi? bakalım gerçekten öyle mi? bu entryde okuma yazma bilen her insanın rahatlıkla anlayabileceği şekilde ayetleri inceleyeceğim. bütün ön yargılarınızı bir kenara bırakarak ve sonuna kadar okursanız sevinirim. beni bilen biliyor. bir şeyi anlatmadan önce ön bilgilendirme yapıp konunun arka planını anlatmayı daha çok tercih ediyorum o nedenle biraz sabrederek okursanız sevinirim. önce ilgili 2 ayeti olduğu gibi vererek başlamak istiyorum. hatırımda kaldığı kadarıyla 2 ayrı ayet var. başka yerde yok sanırım ya da varsa da kaydetmemiş de olabilirim. bakara suresi 193. ayet ve enfal suresi 39. ayet. fitne kalmayıncaya ve din yalnız allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın. eğer çarpışmaktan vazgeçerlerse artık zulme sapanlardan başkasına düşmanlık edilmez. (bakara/193) fitne kalmayıncaya ve din tümüyle allah'ın oluncaya kadar onlarla savaş. vazgeçerlerse kuşkusuz ki allah, ne yaptıklarını iyice görecektir. (enfal/39) şimdi her şeyden önce kuran insanlara ne vadediyor bunu anlamak gerek. kuran tüm insanların her şart altında yaşarken alacağı pozisyonları öğretecek olan ve ahlaki etik sınırları çizecek olan bir yaşam ve yol rehberi olmayı vadediyor. kırmızı çizgilerini ve serbestliklerini belirten ve her koşul ve ortamda inananlarının takınacağı tavrı belirliyor. din=ahlak anlayışına sebep olan da zaten kutsal metinlerin bu misyonudur. kıyamet suresindeki şu ifade bunu çok güzel özetler hatta; "i̇nsan, başıboş bırakılacağını mı sanıyor?" (kıyame/36) bu nedenle kuranın insanlara öğütleyeceği ve yol göstereceği şeyler asla tek yönlü olamaz. çünkü hayat bu şekilde tek yönlü değildir. hayatın dalgalanmalarına dair insana her koşulda bir yol gösterme mecburiyeti vardır kuranın. ve işte bu yüzden kuran düşünülenden çok daha kompleks bir kitaptır. çünkü insan hayatı oldukça komplekstir. hristiyanlarda kanıksanmış bir öğreti vardır mesela. sana tokat atana diğer yanağını çevirmek şeklinde özetlenebilir. bu son derece tutarsız, dayanaksız ve çelişkili bir öğretidir. kuranın öğretilerine de terstir hatta. hayatın içinde iyilikler ve güzellikler olduğu gibi kötülükler ve çirkinlikler de vardır. zenginlik ve rahatlık olduğu gibi fakirlik ve zorbalıklar da vardır. örneneğin kuran baskı ve zorbalıkla müminlerin inancından vazgeçirmeye çalışılan ortamda ne yapılacağını söylemiştir. eğer baskı anında inkara zorlanırsanız kalbinizde iman olduğu sürece dilinizle inkar etmeniz sizi kafir etmez der. bunun uygulamasını arakan müslümanlarında görebiliriz mesela. zorbalık ve zulüm altında müminler imanını gizleyebilirler kuran buna izin verir. i̇şte aynı şekilde savaş durumu da buz gibi soğuk olsa da her insanın başına gelebilecek hayatın bir gerçeği durumundadır. bu yüzden kuran cidden son derece rasyonel bir kitaptır. gerçek hayatta iyilik ve güzellik olduğu gibi zulüm, zorbalık ve baskı durumları da son derece olağan şeylerdir. bir müslüman, yani samimiyetle allah'a teslim olmuş bir müslüman inandığı kitabın öğretilerinin dışına çıkmayı asla istemez. kitabı neye izin veriyorsa onu yapar neyi yasaklıyorsa ondan uzak durur bu nedenle inandığı kitap da hayat kadar gerçek ve çeşitlilik göstermelidir. yani demem o ki kuranda maide suresinde açık ve epey sert bir ayet vardır; "bir insanı öldürmek bütün insanları öldürmek gibidir." ayrıca ek bilgi maide suresi medeni bir suredir ve neredeyse en son inen surelerdendir. (mekki sureler hoşgörülü, medeni sureler saldırgan diyenlere selam. ;)) şimdi böyle bir öldürmeye karşı sert bir sınır çizen kitap ortadayken savaş durumunda takınılacak durum çok önemlidir. eğer kuran bunun altını çizmeseydi "samimi" müslümanlar telef olmak zorunda kalacaktı. bir din sana öldürmeyeceksin diyorsa şayet seni öldürmeye gelenlere karşı savunma şansın kalmaz ve ölmeye mahkum bırakılırdın. en azından dini yönden samimiyet bunu gerektirirdi. i̇şte bu nedenle hayatın gerçeği olan bu detaylar kuranda olmak zorundadır. hiçbir zaman kuran toz pembe çiçek böcek dağıtılan bir kitap olmamıştır zaten. kuranda ölüm de vardır, ölmek de vardır, öldürülmek de vardır, öldürmek de vardır, ceza da vardır. bunların hiçbirini inkar etmiyorum ama hepsinin allah tarafından belirlenmiş "etik sınırları" vardır. şimdi ilgili ayetleri tek tek ele alacağım. ilk olarak bakara suresi. bakara suresi hakkında tarihsel veriler tam olarak itibar etmesem de aşağı yukarı şöyle şekilleniyor; bu sure mekke döneminin sonlarına doğru ya da medine döneminin başlarında inen bir suredir. bu bilgiyi neden verdim açıklayayım. bakara suresine kadar inen surelerde savaş gibi bir durumdan asla söz edilmez. ancak bir zulmün ve zorbalığın olduğu son derece aşikardır. durum şöyledir ki müslümanlar son derece güçsüz ve çaresizdirler. her hangi bir nefsi müdafa durumunda mevcut müslümanların kendilerini korumaları neredeyse mümkün değildir ve en nihayetinde müslümanlar telef olacaktır. hatta yukarda kısaca değindiğim şu ayet mekke döneminde inmiş bir ayettir. kalbi imanla dolu olarak mutmain iken, dini inkâr etmeye mecbur bırakılıp da yalnız dilleriyle inkâr sözünü söyleyenler hariç, kim imanından sonra allah’ı inkâr ederek gönlünü inkâra açar, göğsüne küfrü yerleştirirse, onlara allah tarafından bir gazap, hem de müthiş bir azap vardır (nahl/106) mekke döneminde güçsüz olan müslümanlar inkara zorlandığında mecburen dilleriyle inkar edenler sorumluluktan muaf tutulmuşlardır. yani güçsüzken zorbalığa tahammül etmek zaruri bir durumdur. bu bir çeşit insanın kendisini koruması ve makul davranmasının sonucudur. elinde tabanca varken evine giren hırsıza karşı evini korumak nefsi müdafa olduğu gibi evini 100 kişi gasp ettiğinde 100 kişinin ortasına atlayıp bile bile ölmeye yani telef olmaya atlamak makul değildir. peki bakara suresinin önemi nedir? müslümanlar zulümden kaçmış ya da kaçmak üzeredirler. artık güçlenmek için vakitleri vardır. kendi yurtlarından kaçmaya hicrete zorlanan müslüamlar haklarını geri alacaklardır. bu da bir çeşit nefsi müdafadır. tıpkı kurtuluş savaşı öncesi bölgesel çetelerin ingiliz ordularına saldırıp telef olması yerine atatürk'ün önderliğinde ülke genelinde toplanıp düzenli orduya geçip güçlenmesi gibi düşünebilirsiniz. kurtuluş savaşı için önce hayatta kalıp birlik olmaları gerekiyordu. bakara suresi tüm savaşlardan önce inen bir suredir. çok uzattık ilgili ayetin bulunduğu yere gelelim şimdi. ama işte burada insanlar ayet cımbızlıyor ben buna deliriyorum ya. i̇lgili ayetin bulunduğu yer 5 ayetlik bir pasajdır ve müslümanlar için tüm savaşlardan önce belirlenmiş bir savaş hukukudur. lütfen dikkatle okuyunuz. *** 190 - size savaş açanlarla allah yolunda çarpışın. fakat haksız saldırıda bulunmayın. çünkü allah, haksız saldırıda bulunanları sevmez. 191 - onları nerede yakalarsanız öldürün ve sizi çıkardıkları yerden onları çıkarın. o fitne, öldürmeden daha şiddetlidir. yalnız mescid-i haram yanında onlar sizinle savaşmadıkça siz de onlarla savaşmayın. fakat sizi öldürmeye kalkışırlarsa, hemen onları öldürün. kâfirlerin cezası böyledir.(bak bu ayet de önce ve sonraki ayetlerden koparılıp istismar edilen bir diğer ayettir.) 192 - artık şirkten vazgeçerlerse, şüphesiz ki allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. 193 - hem bir fitne kalmayıp, din yalnız allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın . vazgeçerlerse, düşmanlık ancak zalimlere karşıdır. (başlığa ismini veren ayet bu) 194 - hürmetli ay hürmetli aya ve bütün hürmetler birbirine karşılıktır. o halde kim size saldırdıysa, siz de ona yaptığı saldırının aynıyle saldırın da ileri gitmeye allah'tan korkun ve bilin ki allah, takva sahipleriyle beraberdir. *** şimdi bakara 190-194 arası ayetleri birlikte bir savaş hukuku manifestosudur. bunları birbirinden ayırmak biraz art niyete giriyor maalesef ve ben buna cidden üzülüyorum. ayetler son derece açık olsa da tek tek açıklamak istiyorum. *** 190) bu ayette devamında verilecek hükümün açıkça müslümanlara saldıran şahıslar için verilmiş bir emir olduğu bellidir. ve üstüne basa basa "size savaş açanlarla savaşın" denir. yani nefsi müdafa olduğu inanılmaz derecede açıktır. i̇slamın(barışın) savaş anlayışı nefsi müdafadan ibaret olduğu son derece açıktır aslında. 191) nefsi müdafa nedir? sana saldırana karşı saldırıda bulunmaktır ama ilk fırsatta müslümanlar buna yeterli değildi ve kaçmışlardır. şimdi fırsatını buldular ve nefis müdafa gereği haklarını almaları gerekiyor. onları nerede bulusanız öldürün deniyor? kim bu onlar? müslümanlara saldıranlar. bir önceki ayette işaret edilmişti zaten. ama buna rağmen onlar saldırmazlarsa saldırmayın, saldırırlarsa saldırın deniliyor. 192) bak bu ayeti ele alıp sanki savaşı ancak müslüman olurlarsa bitirin denildiği anlaşılıyor halbuki öyle olmadığı devam eden ayetlerde belirtiliyor. burada şirkten vazgeçenlere karşı saldırmadığınız gibi allah vazgeçenleriı bağışlaycıdır deniliyor ve devam eden ayetlerde "kin beslemeyin" deniliyor. aynı ahlaki öğreti yani düşmanların müslüman olması halinde kardeş ilan ediliyor olması durumu tövbe suresinin ayetlerinde de geçer ve inanılmaz erdemli bir öğretidir. 193) bu ayette başlığın konusu zaten. din allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın! bu ayeti tek başına aldığınız zaman sanki din allah'ın oluncaya kadar savaştan kasıt yeryüzünde kafir kalmayıncaya kadar savaşın deniliyormuş gibi anlaşılıyor ama alakası yok. öncesi ve sonrası ayetlerinden anlaşılacağı gibi dini yalnız allah'a özgüleyecek inanç özgürlüğü oluncaya kadar, baskı, şiddet ve zorbalık kalmayıncaya kadar savaşın deniliyor. yani yine nefsi müdafa. devamında daha iyi anlaşılıyor zaten. din adına bir düşmanlık ve zorbalık kalmamışsa zaten din müminler için allah'ın olmuştur bile. 194) bu ayette bir nevi karşılıklı ateşkesi vurguluyor. haram aylarda ateşkes ilan ediliyorsa siz buna uyun deniliyor ama karşı taraf ateşkesi bozuyorsa ateşkes aylarına olan saygınızdan nefsi müdafayı elden bırakmayın deniliyor. ama her şeye rağmen altını çiziliyor; "sakın ola sınırı aşıp ileri gitmeyin! *** şimdi bu 5 ayeti neden bu kadar uzun uzun anlattım biliyor musun? bu 5 ayet savaş üzerine ortaya konulan ilk ayetlerdir. savaş hukuku açısından parametre ayetlerdir. bütün savaşlardan önce inmiş ve indikten sonra sonsuza kadar müslümanları bağlayıcı ayetlerdir. savaşlardan önce allah sınırları ve ölçüyü belirlemiştir. özetle şunu der; sizinle savaşanlarla aynı ölçüde savaşın. size savaş açanlara karşı hakkınızı arayın ve kendinizi koruyun. yapılan zulme karşılık verin. ancak onlar vazgeçerler ve düşmanlık yapmazlarsa siz de vazgeçin. hatta müslüman olurlarsa da alllah bağışlayıcıdır, düşmanlık etmeyin! bakın bütün samimiyetimle söylüyorum şu 5 ayet dünya üzerinde belirlenmiş en ahlaki, en etik savaş hukukudur. savaş ve nefsi müdafa durumunda bile bunun kadar iyimser ve hoşgörülü olabilen bir savaş metni dünya üzerinde yok. eşi benzeri görülmemiş bir savaş durumu hoş görüsüdür. hatta muhammed suresi 4. ayette bakarsak orada da savaş esirlerinin mutlak suretle bedelsiz ya da fidye karşılığı salıverilmesi emredilmiştir. bu din savaş esirlerinin bile öldürülmesini ya da köleleştirilmesine izin vermez. i̇nanmıyorsan git muhammed suresi 4. ayeti önünü arkasını inceleyerek oku. burada geçen "din allah'ın oluncaya kadar savaşın" ifadesi bağlamından acımasızca kopartılmış ve anlamı saptırılmıştır. 5 ayeti ardı sıra okuyunca açıklama yapmaya bile gerek kalmayacak kadar açıktır aslında durum ama işte içim rahat etmiyor. şimdi gelelim "din allah'ın oluncaya kadar savaşın" ifadesinin geçtiği bir diğer ayete. enfal 39. ayet çok acımasız görünüyor değil mi? fitne kalmayıncaya ve din allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın. gerçi aynı ayette bile sonunda vazgeçerlerse ifadesi vardır. kimilerinin ilgisini çekmiyor ama olsun. bu ayeti bu şekilde kırpanları cidden vicdanlarıyla baş başa bırakıyorum. çünkü burada da ciddi şekilde bir hoşgörü vardır aslında. neyse "enfal" ganimetler demektir. sureden anladığımız kadarıyla muhtemelen bu sure de bedir savaşından yani müslümanların üstün geldiği bir savaştan sonra inmiş ki surede yer yer savaş ganimetleri hakkında sınırlar belirleniyor. bakalım mı müslümanların yendiği savaştan sonra inen surede geçen bu 2 ayete? *** küfre sapanlara söyle: "eğer son verirlerse eskide kalmış olan, kendileri için affedilir. eğer yeniden başlarlarsa, daha öncekilere uygulanan yol ve yöntem, eskisi gibi devam etmiş olacaktır." (enfal/38) fitne kalmayıncaya ve din tümüyle allah'ın oluncaya kadar onlarla savaş. vazgeçerlerse kuşkusuz ki allah, ne yaptıklarını iyice görecektir. (enfal/39) *** ya cidden hoşgörünün adı tam olarak bu. size ortamı biraz canlandırayım. müslümanlar mekke'de yaklaşık 15 yıl kalabildiler. 15 yıl boyunca neler olduğunu siz canlandırın gözünüzde. i̇ster kurandan bilgilerle canlandırın ister siyer ile fark etmez. baskı, şiddet, zulüm, zorbalık, inanç özgürlüğünün kısıtlanması, güçsüz olan müminlere işkenceler, ticari boykotlar, fişlemeler, öldürmeye teşebbüsler, suikastler ve daha nicesi... öyle ki 15 yılın sonunda herkes evini, işini, malını, mülkünü, hatta kimileri kocalarını, karılarını, çocuklarını geride bırakıp yesribe kaçıyorlar. böyle kabus gibi günlerin ardından müslümanlar feraha kavuşmuş ve elleri güçlenmiş. en nihayetinde kutuplaşmalar devam etmiş ve savaş gerçekleşmiş. savaşı müslümanlar kazanmış ve ganimetlerle ilgili inen ayette peygamberin düşmana söylemesi istenen cümleye bak. siz bize o kadar zulüm yaptınız ama sonunda biz güçlendik ve üstünlüğü ele geçirdik ama buna rağmen ne deniliyor; "eğer vazgeçerseniz eskide kalmış olanlar affedilir!" ama vazgeçmeyip düşmanlık ederseniz önceki eski uygulamalar devam edecek. üstün durumda olduğu halde müslüman ordusu affetme ve ateşkes için ilk kapıyı aralayan taraf oluyor. bugün ufacık bir anlaşmazlıkta bile insanlar yıllarca küs kalabiliyor bir araya gelmeye tenezzül etmezken o kadar zulmün üzerine hala müslümanlar geçmişi unutmayı teklif edebiliyorlar. bu inanılmaz zor bir şey gerçekten. hem de güçlü taraf olmuşken bir de? ben burada hoşgörü ve nefsi müdafadan başka bir şey göremiyorum sayın insanlar. i̇nanın göremiyorum. bu kadar olumlu adımın ardından hala düşmanlık devam ederse de yani size hala saldırıp tuzak kuramak isterlerse -ki evet kuracaklar- onları yakaladığınız yerde öldürün deniliyor. yani burada savaşma ve öldürme ruhsatı verilen insanların ateşkesi, barışı ve affedilmeyi teklif ettikleri halde kabul etmeyen ve saldırganlığa devam eden insanlar oldukları son derece açık. durum bundan ibaret. din allah'ın oluncaya kadar onlarla savaşın ibaresi aynı ayetin arka ve önüne bakarak inanç özgürlüğü kapsamında olduğu son derece açık. savaş ve öldürme ruhsatı bu şekilde nefsi müdafa dairesinde verildiği son derece açık. yeterki birazcık kapsayıcı görmeye çalışın. bütün savaşlardan önce bakara 190-194 arası ayetleri önce vermemin sebebi de oydu. o ayetler bütün savaşlardan önce inerek müslümanları bağlayıcı bir savaş hukuku çizen parametre ayetler. müslümanların hayatında bu şekilde bir zorbalık girerse hele ki haksız yere cana kıymanın çok büyük bir günah olduğu belirtildiği halde böyle bir savaş ve zorbalık durumu oluşursa ne yapılacağına dair çekilen çizgilerdir. müslümanların yol haritasıdır. bu konuda en yakın örnek olarak kurtuluş savaşında ülkenin işgal edilmesini örnek veriyorum ben. kurtuluş savaşında atatürk'ün başlattığı işgal kuvvetlerine karşı beklendikten sonra kalkışılan taarruz işte bu ayetlerde anlatılanın neredeyse birebir uygulamasıdır. kurtuluş savaşı terörize edilmiş bir mücadele midir? i̇şte orada da insanlar adeta din allah'ın oluncaya özgürlükler elde edilinceye, baskıya karşı müdafa gösterilinceye yani yunan denize dökülünceye kadar savaşmılardı durumun özeti budur. bazen bu tip ayetleri numaralara ayırarak neden parçalamışlar diye kızar gibi oluyorum. elimde olsa bu 2 ayeti 5 ayeti tek ayet olarak yazardım diyorum ama sonra hak veriyorum. bu şekilde bile bile cımbız yapmak maalesef sapmaya gönül rızasıyla teslim olmaktır. bile bile görmezden gelmenin bahanesidir ki allah katında bu insanların bir mazareti olmasın diye. adeta samimi arayışta olan ile sapmak isteyen arasında turnusol kağıdı gibi eleyici özellik gösteriliyor. bunun bir benzeri tevbe suresinin ilk 10 ayetinde de görülüyor. orada da muazzam bir uyarı metni ortaya konulduğu halde insanlar tevbe 5'i çekip çıkarıyorlar üzülüyorum. halbuki 3-4-5-6-7 şeklinde birlikte okuyunca bu kadar hoşgörü de fazla değil mi ya diye ikileme düşürüyor beni. çünkü ateşkes anlaşmasına uymayıp saldırganlık yapan müşriklere "son bir uyarı" metni sunuyorlar ama buna rağmen müslüman olurlarsa kardeş ilan ediliyorlar, yok müslüman olmasalar bile savaştan vazgeçerlerse de teslim olan "müşrikleri" "kendilerinin güvenli gördüğü yere kadar götürülmesi" müslümanlara emrediliyor. düşünün. bir anlaşma var. ona uymayan düşman var ve uyarı veriyorsun. uyarıdan sonra teslim olan düşmenı da yakalayınca öldürmüyorsun, esir almıyorsun, onun güvenli gördüğü yere kadar ona refakat edip salıveriyorsun. bunun dünya üzerinde başka eşi benzeri inanın ki yok. bunları görünce ışid gibi oluşumlar, ya da islam terör dinidir söylemleri inanılmaz derecede anlamsızlaşıyor ve insan ırkına dair paradigman kayıyor her şeyi yeniden sorguluyorsun. durum çok başka yere gidiyor. kafan açılıyor. bu kitabın uygulamasını kitaptan öğrenmek mevcut uygulamaların perde arkasını görmeni sağlıyor. hoşgörü hakkında iki ayet bırakıp gidiyorum. birisi medine döneminde birisi mekke döneminde indiği söylenen ayetler. rabbinin yoluna hikmetle, güzel öğütle davet et ve onlarla, en güzel olan neyse o yolla mücadele et. şüphe yok ki rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir. ve o, gerçeğe kılavuzlananları da en iyi bilendir. (nahl/125) [bak bu mekki sureden] -muttakîler hem bolluk hem de darlık anlarında infak ederler; "öfkelerini yutarlar ve insanları affederler." allah iyilik edenleri sever. (al-i imran/134) [bak bu da medeni sureden]
    1üşenmemiş yazmış. konu hakkında yeterince bilgi sahibi olduğumu düşündüğüm için sadece ufak bi göz gezdirdim ama yarın sabah okuycam. emeğine sağlık - merdo 02.06.2017 01:58:22 |#3559646
    1biseyler yazmaya girdim de bunu görünce vazgectim - guzellericindensecilenben 02.06.2017 02:06:33 |#3559682
    0özet geçiyorum; "islam, insanların sandığı kadar cani bir din değildir." . - fazlasiyla sosyal 02.06.2017 02:15:44 |#3559820
    butun yorumlari goster (9)
    ... diğer entiriler ...