bugün
yenile

    asosyal itiraf

    4
    +
    -entiri.verilen_downvote
    gün, saat, dakikalar önemsizdi. yıldızlar gökyüzünde meçhul yolculuğunu sürdürürken, karşımda güneşe selam veren bir ışık uyandırdı beni. ben karanlıktan çok korkarım ama içimde öylesine bir karanlık vardı ki korkularımı sarıp beni tutuyordu. sen ışık olup çıktığında karşıma hiç takip etmediğim o takvim ve saatler belirdi önüme. bir menekşe kokusunda seni aramak gibiydi senden öncesi öylesi umutsuz çaresiz ama güzel. sen bir anda aydınlattın beni karanlığın içinden tutup çektiğinde anladım ki aslında beni korkutan karanlık değil hiçbir zaman gün doğmayacağını düşünmekmiş. mükemmel hiç bir şey anlatılamaz ben seni içimde beş harf ile taşıyordum. belkide seni sıkıştırmış içimde öyle saklıyordum. sen bana seni sorduğunda gözlerin demeye asla çekinmedim. göremediğin birşeyi sana söyledim "sen kendine hiç burdan baktın mı?" aslında biliyordum bakamayacağını ama sadece sana kelimelerle anlatılamayacak bir şeyden bahsetmek istedim. düşündüm senin inanmadığın ama etkisinde olduğum büyü beni alıp götürüyordu. zat-ı şahane dedim sana ve bir şansım olduğunu bunca zamandır, karanlıkta olmanın tek suçlusu günün geceye dönmesi değil benim sabaha çıkmamam olduğunu sana anlatmak için bir şans istedim. o gün takvim 23 şubat ı gösteriyordu. sabaha kadar uyuyamayıp sonra güneşin kırmızı ışıklarına malup olmuştum. hızlıca kalktım yatağımdan o gün benim güneşim tepenin ardından ilk defa yüzüme gülümseyecekti. nasıl bir duygu bilmiyorum biz küçükken teletabi diye bir çizgi film vardı ordaki güneşi beklemekti. o gün benim beklediğim belirlediğimiz saati bir kaç dakika gecikmesine sebep olan o an beni heyecandan öldürebilirdi. korkuyordum güneş gözümü yakabilir ve battığında güneş hiç doğmaya bilirdi. heyecanımı yenip günümü aydınlatmaya başladığın ilk saniyeler aslında daha önce hiç rahat nefes almadığımı gösteriyordu bana. hafızamdaki silik yüz hatların belirmeli artık seni hatırlamalıydım. her baktığımda kafanı çevirmen sanki benim heyecanımı alıyordu belkide aydınlığa alışma sürecim gerçekten bu olmalıydı. takip etmeye başlağım takvim yarıya kadar kıvrılmış dakikalar hızlıca atıyor. ve artık gün batımı yaklaşıyordu. o gün gözlerimi almadığım güneşim bana göz kırpıyor ve bir daha doğacağım diye haykırıyordu.günler yine geçmeze döndü sonra hergünüm aydınlanıyor beni ışığı şımartıyordu. ve insanoğlu hep kaybetti elde ettikleri onu hep biraz daha fazlası diye kışkırttı. fazlasını istemek hatalara sebep verdi. ama yine güneş gülümsedi. çünkü güneşi de biliyordu ona belki yıldızlar fısıldamıştı belkide ona bakan gözlerim yalvarmıştı ne olur bir daha doğ aydınlat beni diye. doyumsuz varlıklar bu insanoğlu hatalarını görmeyip hep istediler birşeyler aslında istekler bazen karşıdaki kişiyi mükemmel görüşlerindendi. hatalar öyle görünmeye başladı ki gözlerimde geceleri uyursam güneş bir daha aydınlatmayacak beni diye kuruntulara sebep oldu. güneş çarpmıştı beni hatalar, hatalar ve yine hatalar sanki ders almak yerine bir eziyet oluvermiştim. ve bu güneşimi yordu ilk defa kapkara bulutlar çöktü üzerime sonra anladım ki o bulutların ardındaki o ışık olmasa ben birdaha uyanamayacağım kötü bir rüyada tekrar tekrar tekrar düşecek ama asla çakılmayacağım. silmeye çalıştım geçmişi sildim elimden geleni ama olmayacaktı. çünkü artık güneşe bakacak bir gözlüğün vardı. ön yargılar umutsuzluklar ve uykusuzluk diye bir gözlüktü bu. siktir etmişti güneş zaten bir kaç gün yüzünü dönmedi bana doğmadı asla. ama artık güneşi sevebilecek bir hatırası vardı beynimde yüz hattı gülüşü bakışı nefes alışı çay içişi herşeyi kaydetmişti gözlerim ve öyle güzel bir kokusu. bu aslında bir kaçış değildi. bu güneşin hayaliyle ay ışığında aydınlanmaktı. ben haketmiyordum güneşi ona haksızlık edemezdim çekilmem en doğrusu idi çünkü bu gözlüğü kırabilecek tek ben varken kırmak yerine takmayı tercih ettim cezamı çekmem gerek. ya uyanamaz gördüklerimle giderim toprak altına yada bu akşam yordu beni deyip karanlığa. sen bir güneşsin benim gibi onlarcasını aydınlatan ben bir güne bakan bir süre seni selamlayıp dalından kopan. sen var ol çünkü sana ihtiyacı var toprağın çiçeğin hatta karanlığın bile ben giderek sana değil kendime veriyorum cezayı. belkide toprak olacağımı biliyorum en azından diyorum böyle hatıralarla gideyim sonsuza sensizlik değil gidişim seni her gün sevebilmek niyetim. allah a emanet ol. hiç anlaşılmayacak bir ben birde benliğim.
    ... diğer entiriler ...