bugün
yenile

    asosyal itiraf

    14
    +
    -entiri.verilen_downvote
    insan bin defa kaybedince bir daha kazanamıyor gibi. aynı sayfayı defalarca silip yeniden yazınca temiz kelimeler de kirleniyor, hiçbir şey beyaz olamıyor. bazen açacak pek yeni bir sayfanızda olmuyor, arkada kalanlara bakıyorsunuz orada da her şey sararmış, solmuş. kalıyorsunuz lekeli sayfanızda. kimi yeri lekeli, kimi yeri yırtık. öyle ki bazen yazmaya çalışırken kaleminiz takılıyor, arka sayfayı da kirletiyorsunuz. yeni sayfalar, ah yeni sayfalar daha açmadan kirleniyor. bugünümüzün mürekkebi yarına sıçrıyor, günler birbirini kirletiyor. ''zaman her şeyin ilacıysa, fazlası intihara girmez mi?'' bekliyoruz, bekliyoruz ve ölüyoruz. geçen zamanla birlikte atıyorlar toprağı üstümüze. damarlarımızda yalnızca kan taneleri dolaşmıyor, zamanda onunla birlikte akıp gidiyor. zaman demişken sözlükten gittim kaç zamandır, kaç zaman oldu pek fikrimde yok. zor vakitler geçirdim. insan bazen karanlık sokaklarda kayboluyor. e ışıkta olmayınca zor oluyor evin yolunu bulmak. kaldırımlar aynı, sokaklar aynı. insanlar yok, köpekler uluyor. hayatı bulmak kolay olmadı. birkaç yıldız sağ olsun yol gösteriyor. bunları buraya yazmak istemezdim, bazen yazacak pek bir yerde olmuyor. ''mutsuzluktan söz etmek istiyorum; dikey ve yatay mutsuzluktan.'' bazen bir tebessüm gelip dokunuyor dudaklarıma, bazen bir gözyaşının tuzlu tadına bakıyorum. ama yüzden akan kalpten akmıyor işte her zaman. çok yalan söyledi bu dudaklar. kim bilir kaç mutsuzluğa gece oldu, kaç yalvarışa pranga oldu, kaç insana öfke doldu.. ''hep geçer diyorlar ya olric. sence geçer mi? geçer elbet efendim; bazısı teğet geçer, bazısı deler geçer, bazısı deşer geçer, bazısı parçalar geçer. ama mutlaka geçer.'' bir şeyler geçer diye bekliyoruz hep. doğrudur geçiyor ama bizden geçiyor, ömrümüzden geçiyor. biz iyi olacak dedikçe birileri karşımıza dikilip için için gülüyor, bazen birilerine de gerek kalmıyor, hayallerinizi yazdığınız duvarlar üstünüze üstünüze gelip başınıza yıkılıyor. ''kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım.'' hayat sahnesi denilen bir yer var. birileri oraya çıkıyor, oynuyor, iyi ya da kötü hayata bir iz bırakıyor. ya ben? bazen seyirci bile olmaya korkuyorum, olur da yanlış yaparım diye alkışlamıyorum bile. hayatı en arka sıralardan izliyorum, koca bir karanlığa gömülmüş koltuklarda yaşıyorum. ''kimsenin yaşantısını beğenmedim. kendime uygun bir yaşantı da bulamadım.'' hayatı hep arka sıralardan izledim ama kimsenin oyununu da beğenmedim. o büyük hayat perdesinde oynanan hiçbir oyuna ellerim eşlik edemedi, hiçbiri içimi güldüremedi. e ne oldu peki? kendi oyunumu da yazamadım. hayatın boş sayfalarını yaşadıkça yaşadım, bir gün ''son'' yazamayacağım diye korkuyorum. ''daha kaç kez ıskalayacağız hayatı olric? oklarımız bitene kadar efendim.'' daha kaç okum kaldı bilmiyorum, yayım var mı onu da bilmiyorum. hayatın hızına yetişemiyorum, hayatı ıska yaşıyorum. hedeflerim, hayallerim çoktan beni bıraktı gitti. daha kaç sabah uyanırım ah bir bilsem. ''rüyalarımızı gerçekleştirmeye çalışmamalıyız, gerçekleri rüya yapmalıyız.'' vazgeçtim rüyalardan. hayatımda gökkuşağına yer yok onu anladım. bende yağmuru sevdim, varsın olmasın gökkuşağım siyah ve beyaz da yakışıyor birbirine dedim. maviyi, moru unutalı çok oldu. insan karanlığa bir kere dokununca renklerini geri alamıyor.
    ... diğer entiriler ...