bugün
yenile

    kur'an-ı kerim ve evrim

    35
    +
    -entiri.verilen_downvote
    üst edit: Bu yazı daha çok makale niteliğinde ve kişisel arşivim için hazırlanmış bir yazı oldu aşırı astronomik uzunluğunun olmasının sebebi bu yüzdendir. Meraklıları okur ama umarım. Bir yazar yapmıştı çok özendim ben de yazarken dinlediğim fon müziğini ekleyeyim. fon Uzun bir yazı olacak fakat başlamadan önce insanlığın sonuna kadar evrimleşse de değişmeyecek bir gerçeği hatırlatmak istiyorum: İnsanların çoğu yavşaktır. Çünkü insanlar genel olarak ön yargılıdır ama çoğu insan ön yargılı bir birey olduğunu asla kabullenemez ve bu da onu yavşak diye nitelendirmek için yeterlidir. Mesela günümüzde Galileo’dan hayranlıkla bahseden, onun yobaz katoliklerle olan mücadelesini takdir eden milyonlarca insan vardır ama çok eminim ki bu insanların neredeyse tamamı o çağda yaşasaydı Galileo’nun yargılanmasına ses çıkarmayacak hatta haklı bulacak insanlardı. Dünya’nın her hangi bir üniversitesinde sikimsonik bir bölüm görevlisi Albert Einstein’ın anlaşılamadığını o dönemin insanlarının Newton fiziğini mutlaklaştırdığını ti’ye alarak anlatabilir, Einstein’ı kavrayamamış fizikçilerle alay edebilir. Halbuki bugün yeni bir Einstein ortaya çıksa ve bugünün bilgilerini yerle bir edecek iddialar ortaya atsa ve bunları temellendirse eminim ki ona ilk karşı çıkacak olan ve anlayamayacak olan ön yargıya sahip kişi ilk olarak yine o olur. Çünkü insanların çoğu ön yargılıdır. Çünkü insanlar yavşaktır. Evrim ile alakalı son derece tutarlı olan bazı verileri dahi bir tarikat müridine anlatman mümkün değildir. Hatta şöyle söyleyeyim bu şahıs biyoloji öğretmeni olabilir hatta doktor bile olabilir ama inancına karşı kökten dinci ön yargıları onun bazı şeylere karşı kendini kapatmasına sebep olur duyuramazsın bir şeyleri. Evrimle alakalı bir takım gerçekleri bir müslüman olarak bazı ortam ve platformlarda dillendirmek bile öyle kolay bir şey değildir ki kimileri bunu bildiğinden medyada kurandan edindiği bazı bilgilerin üzerinde durmaya çekinir haldeler. Sebebi çok açıktır çünkü insanların büyük bir kısmı cidden yavşaktır. Neyse şimdilerde şöyle bir furya var; “reforminist” müslümanlar ayet bükerek kuranı evrime uydurmaya çalışıyorlar. 1400 yıldır olmayan şeyi kurandan çıkartıyorlar rerörere!. Ahahha oğlum bak ben evrimci falan değilim aslında. Çok da sikime afedersiniz. Bir ara da evrime karşı yukarda belirttiğim yavşaklar gibi bir tavrım vardı. Geçen yıl konuyla alakalı bir durumu tıp okuduğum için dayımın bana sorması ile evrime karşı farklı bakma gereği duymuştum. Çünkü fark ettim ki kuranda gördüğüm ve acaba mı lan dediğim ayetlere ben kendimi bile isteye kapatmışım. Kuran’ı didik didik etmeye çalıştığım halde bu konuda bilerek algılarımı kapatmışım. Evet gariptir ama bunu bana dayım fark ettirmişti. O nedenle hem müslüman hem de non-teist olan bazı kesimler, bu yazacaklarıma reforminist ayet bükücü gibi yaftalar yapıştıracaklar lütfen okumasın bu entryi. Ben zaten okunsun derdiyle 2 tane entry yazdım onlar da adolf hitler başlığında ve çok eşlilik başlığında yazdığım entrylerdi. Onun dışında daha çok keyfe keder entry giriyorum. Neyse konuya gelirsek öncelikle belirtmeliyim ki kuran’a olan inancım evrim teorisine olan inancımdan 1000 kat falan daha fazladır. “Evrim teorisi” de öyle özellikle dayatıldığı gibi inkar edilemez boyutta nesnelliği falan halen yoktur. Yazıyı okurken şöyle bir ön kabul bulundurmak zorundayız; ne evrim teorisini ne de kuran’ı aklamak, haklı çıkarmak ya da ayyuka çıkarmak gibi fazladan bir çabamız olmamalıdır. Ortada bir teori var ve bir yaratılış kitabı var. Biz burada bu iki olgunun birbiri ile çelişip çelişmediğine bakmalıyız. Daha doğrusu kuran’ın evrim teorisine karşı tutumu nedir onu üstün körü göstermek isterim. Şimdi bazı mecralarda bile isteye yapılan bir çarpıtma var. “Evrim” kavramı ile Lamarck’ın değil de Darwin’in başlattığı türlerin kökeni mantığını, en son güncel “evrim teorisi”ni bile isteye eş değer gösterme çabası var. Bugün tüm dünyada türlerin kökenini açıklamak için olabilecek en iyi açıklama olan evrim teorisi kullanılır ancak bu çok kapsamlı bir teoridir. Tıp dünyasında kullanılan ve evrimle açıklanmış yöntemler daha çok mikro evrim ile alakalı durumlardır. Aslına bakarsanız mikro evrimi ya da her neyse işte kullanılan evrim yöntemlerini inkar etmek zaten mümkün değildir. Mikro evrim dünyanın döndüğü kadar gerçektir. Kaldı ki bu mikro evrime dair çeşitli gözlem ve bulguları ortaya atan İslam düşünürleri de vardır. Charles Darwin gibilerini ayıran ve tartışma yaratan türleşmenin evrime dayandırılmasıdır. Türlerin türeyişinin açıklanması olan evrim teorisi tam olarak “bilimsel yöntemler” ile oluşturulan sistematik bir şemadır ve her geçen gün kendisini yanlışlayarak ilerleyen bir teoridir. Türlerin tek bir noktadan türediğine dair son derece tutarlı ve “bilimsel metot”larla ilerleyen ve sürekli güncellenen bir teori olarak milyonlarca yıllık süreç için yazılmış bu teorik senaryoyu mutlaklaştırmak imkansızdır. Elde edilecek her yeni bulgu biraz daha farklılaştırıp teoriyi günceller. Asıl karşı çıkılan evrim ya da evrimleşen canlılar değil “türler arası evrimsel geçiştir.” (‘-Maymunda mı geldik biz amına koyim ya?’ söylemi tam olarak bu yani. ehehe) Yarın her hangi bir farklı gelişme tüm sistematiği yıkabilecek etkide olabilir bu ihtimal hep var olmuştur. Bunun sebebine de birazdan değineceğim zaten. Özellikle evrim ağacı gibi sitelerden güncel makaleleri takip edersek doğal seçilim kavramından mutasyonlara kadar teori için çok kritik argümanlar sürekli olarak yanlışlanıp yerine daha iyileri konularak devam eder. Bunu eksiklik olarak söylemiyorum. Bilimin metodu tam olarak budur. Kendini yanlışlayarak ilerler. Dünya’nın sonuna kadar da türleşmeye dair ortaya atılan bu teori sürekli güncellenecek, yenilenecek, üzerinde oynamalar yapılacaktır. Dün Lamarck’ın teorisini ölümüne savunan bilim insanları bugün onun yanıldığını ve Darwin’in ya da Yeni Darwinciliğin haklı olduğunu ölümüne savunur durumdadırlar. Sonuç olarak güncel “evrim teorisi” yaratılışa dair yapılan açıklamalardan şimdilik en tutarlı olanıdır. Özellikle yaratılış diye belirtiyorum çünkü evrim teorisinin ateizm ile uzaktan yakından alakası yoktur. Bunu ateizme yoran ve delil sayan insanlar da maalesef tam olarak mantıktan yoksun, felsefe fukarası insanlardır. Daha önce bir başlıkta da yazmıştım. Ateizm, felsefi bir görüştür bunu bilime yoranlar tanrının sahasında top koşturduklarının farkında bile değiller. Örneğin tarihte senin hayranlık duyduğun nice filozoflar evrim teorisini reddederek ya da bilmeyerek ateizmi seçmiştir. Örneğin leşlerin üzerine kümeleşen sinekleri gözlemleyip oradaki kokuşmuş et parçasından sineklerin kendiliğinden türediğini iddia eden filozoflar olmuştur. Tanrının olmadığını, canlıların tıpkı bu sinekler gibi kendiliğinden türediğini iddia eden filozoflar olmuştur. Görüldüğü gibi felsefesini kavrayan, sineklerin leş etrafında toplaşmasından bile ateizme neden bulabilir sorun yok. Felsefi olarak ateizmi kanıksayıp daha sonra evrim üzerinden bir saptamada bulunursan eyvallah ama yok efendim evrim var o yüzden yaratılış yok, tanrı da yok dersen seni ciddiye alamam. Ayrıca günümüzün en büyük ateizm propagandacısı Richard Dawkins bile canlılığın nasıl başladığına dair bir fikir beyan edemiyor. Kendini kopyalayabilen ilk ilkel canlılığın sebebine doğal olarak bilmiyorum diyor. Bunun evrimle açıklanamayacağını gayet de biliyor ve sorunun cevabına gayet doğal olarak bilmiyorum diyebiliyor. Hatta daha da ileri gidip evrendeki canlılığı bizden daha gelişmiş uzaylılar başlatmış olabilir onların imzasını mikrobiyolojide görebiliriz bile dediği olmuştur. Tuhaf ama gerçek. Evrimin yaratılışla nasıl da bağdaştığını anlatmak için yine ateist olan Dawkins’ten bir alıntıyla noktalayayım: “Yeryüzündeki en büyük gösteri” ( –Felsefe yapmadan bunu nasıl tanrısızlığa yoralım? Ayrıca okuyun la bu kitabı güzeldir.) Tekrar altını çizmeliyim ki evrim teorisi benim umurumda değil. Bu konuda teolojik olarak agnostiğim. Olabilir de olmayabilir de. Çünkü evrim kavramının ötesinde türleşmenin evrim ile sistematik olarak vuku bulduğunu iddia etmek milyarlarca yıllık bir sistematik şemayı içerisinde barındırıyor. Buna şöyle bir örnek vermek son derece yerinde olacaktır; Örneğin 100 yaşında ölmüş bir adamın evini ziyaret ettiğimizi düşünelim. Evinin farklı köşelerinde her 10 yıllık sürece tekabül ettiğini varsaydığımız 10 adet fotoğraf bulsak ve bu 10 fotoğrafı yan yana koyarak 10. Yaş 20. Yaş 60. Yaş şeklinde adlandırmalar yapabiliriz. Fotoğraflarda gelişmeye ve yaşlanmaya bağlı birbirini takip eden ve birbirine benzeyen fotoğraflardan bu 10 fotoğrafın aynı kişinin gelişiminin delili olarak varsayabiliriz. Bu son derece tutarlı olabilir. Ancak sıralamada 5. Fotoğraftan sonraki fotoğraflar aslında adamın kardeşine ait olabilir. Taşların yerin oturuyor olması bunun kesinlikle bu adama ait olduğunu göstermez çünkü fotoğraflar arasında zincir oluşturan bir bağ olsa bile kesin olarak aynı adam olduğunu iddia edemeyiz. Bulunacak her hangi farklı bir fotoğraf başka ihtimalleri doğurabilir çünkü fotoğraflar arasında boşluk tutarlı olsa da çok fazladır. Kaldı ki türleşmeye dair evrim teorisinde bu örnekten çok daha büyük boşluklar vardır. Evet kabul ediyorum, olabilecek en tutarlı açıklama budur. Bilimsel yöntemlerle eldeki veriler ışığında ortaya dökülen bu türleşme senaryosu son derece tutarlı ve mantıklıdır. Ancak her şeye rağmen türlerin kökenini açıklayan bu teoriyi inancınız ne olursa olsun mutlaklaştırmayınız. Şundan çok eminim bu teorinin ne tanrı inancına, ne ateizme, ne de teizme bir tesiri yoktur. Bilim ile inancınızı karıştırdığınız zaman ortaya saçma sapan bir şey çıkıyor inanın. Bilim inancınız için kullanılabilir ama bilim ile bir inancı temellendirmeniz kadük bir hevesten ötesi değildir. Yine de meselenin kuran açısından nasıl örtüştüğüne, taşların nasıl da oturduğuna değinmek istiyorum. Şimdi kurana yavaş yavaş geçiş yaparken hem evrim karşıtı Müslümanların hem de non-teistlerin klişe çıkışına bir örnek vereyim. Genel tepki şu yöndedir; 1400 yıldır bunu kimse fark etmedi de siz mi bulup çıkardınız? Şimdiye kadar böyle bir şey yoktu da şimdi bilim bunu söyleyince mi böyle düşünmeye başladınız? Buna ben kendimden değil kurandan cevap vereceğim. Şimdi metin analizi diye çok önemli bir kıstas vardır. Bir metni analiz ederken okuduğunuz metnin size sunduğu metodolojiyi takip etmek zorundasınızdır. Basit bir örnek verecek olursak. Çince bir kitap okumaya kalkarsanız kitabın sizden istediği ilk metot Çince bilmenizdir. Çince bir kitaptaki seslendirmelere bakarak Türkçe olarak anlamsız olduğunu iddia edemezsiniz onun ilk metodu Çincedir. Tabii bununla sınırlı da değildir, kelimelerin dönemsel kavramlarını da ciddiye almanız gerekebilir. Konu gereği kullanılan kavramların yerini de iyi tayin etmelisiniz vs. Kuran; hud suresi 1. Ayetinde kitabın tamamının açıklanmış ve muhkem olduğunu söyler ancak al-i İmran 7. Ayette de bir kısmının müteşabih ayetler olduğunu da söyler. Bunun sebebi kuran’ın kendisinin anlaşılması için bir takım şartlar öne sürmüş olmasından kaynaklıdır. Mesela anlayabilmek için “temiz akıl sahibi olma” şartı, bir örnektir. Tabii özellikle bu şart biraz inanca giriyor nesnel bir koşul değil. Nesnel koşullara geliyorum şimdi. Şimdi şu ayete bakmanızı istiyorum önce; Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, dişi örümceğin durumu gibidir. O, bir yuva edinir. Halbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz dişi örümceğin yuvasıdır. Keşke bilselerdi! Şüphesiz Allah, onların kendisinden başka ne tür bir şeye yalvardıklarını bilir. O, çok güçlüdür ve hikmet sahibidir. İşte bu örnekleri biz, bütün insanlara veriyoruz. Oysa onları ancak “bilenler” anlar. (Ankebut/41-43) Şimdi bu ayetleri “mucize var bakın” diye göstermiyorum. Ayetin öncesinde dişi örümceğin evinin çok zayıf olduğundan bahsediyor. Tabii o dönem örümceklerin türleri ayrı ayrı isimlendirilmediği için bütün familya örümcek diye nitelendiriliyor. Bak bunu kavramak özel bir örümcek türünün ismini istese de veremeyeceğini verse de ilk muhatabın anlayamayacağını kavrayabilmek kuran anlama metotlarından bir tanesidir. İkinci olarak; ben karadul örümceğine neden karadul dediklerini biliyorum. Erkeğini yiyen bir örümcek türü. Allah zayıf barınma yeri olarak böyle bir örnek veriyor. Ancak ben bu ayeti anneanneme okutsam muhtemelen karadul göndermesini anlamış olmayacak. Ayrıca ayetin son cümlesi de buna dikkat çekiyor: “Bu örnekleri veriyoruz ama bunu ancak bilen insanlar anlar.” Yani karadulu Hz. Muhammed(a.s.) da bilmiyorsa o da ayetin özünü anlar ama göndermeyi anlayamaz buna başka bir bilgi gerekir ki o bilgi şu an bizde var. Yani bir diğer metin analiz metodu Kuran’ın içeriğinin dönemsel bilgiyle sınırlı kalmadığıdır. Eklenecek yeni bilgilerle içeriğinin, müteşabih ayetlerinin açıklanacağıdır. (Hud 1 ve al-i İmran 7 ayetlerini bir arada ardı sıra düşününce kuran neden hem müteşabih hem de muhkem olabiliyor anlayabiliriz.) Ama delilim sadece bu değil şimdi bir de şu ayete bakalım; Sana kitabı indiren O'dur. Onun bazı âyetleri muhkem olduğundan kitabın esasını teşkil ederler; diğerleri de müteşâbihtir. Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu açıklamak için ondaki müteşâbih âyetlerin peşine düşerler. Halbuki onun açıklamasını ancak Allah ve “ona inandık, hepsi Rabbimiz tarafındandır” diyen ilimde yüksek payeye erişenler bilir. Ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.(Al-i İmran/7) Ayetin tam olarak kelime kelime çevirisi bu olmayabilir ancak bu ayet benim için çok önemlidir ve didik didik kelime kelime inceledim ayeti. Kesinlikle müteşabih ayetlerin gerçek manasını Allah’tan başka; “ilimde derinleşenler”, derin derin düşünenler anlar şeklinde bir izah vardır, emin olabilirsiniz. Kaldı ki kuran’ı genel olarak incelediğimizde de bu minvalde ayetler çok fazladır. Derin derin düşünmeyi, aklı kullanmayı ve rabbimiz burada ne demek istedi demeyi öğütler. Klişedir ama bir sivrisinek örneği vardır ki hala tam olarak ne kastettiği anlaşılmış değildir. Bir çok iddia ortaya atılmıştır. Demem o ki kuran’ın; dilin yetersizliği ve indiği toplumun gelişmişliğinin eksikliği sebebiyle benzetmeli müteşabih ayetlerle bir şeyler anlattığı görüldüğü gibi zaten en başında bu anlatım tekniğini koyduğunu bizzat kendisi söylemiştir. Metot göndermesi yapmamın sebebi bu idi. Kuran evrensellik metodunu bizzat kendisi bu anlattığım şekilde koymuştur. Hak olsun ve ya uydurma olsun kuran’ı anlama ve analiz etme yönteminin bu olması metinin bizden istediği bir şeydir. Tıpkı Arapça bilmek kadar gerekli şartlardandır bana kalırsa. Misal çok daha önemli bir ayet daha var ki enbiya suresi 30. Ayette “görmezler mi” gökler ve yer bitişik haldeydi de onu biz ayırdık diye bir ayet var. Hal böyleyken yerin ve göğün ayrıldığını kim görmüştür? Bu ayette görmezler mi derken vahyin ilk muhataplarının ayrılmayla alakalı gördüğü bir şey mi vardı? Tabii ki ayrılmayla alakalı bir gözlem yapmaları mümkün değildi. Kuran’ın kastettiği nedir? Big bang ile şahit olunan deneyler olabilir mi? Kim bilir... Bu bile kuran metninde bazı detayların insanlık medeniyetinin gelişmesiyle açılacağına keskin bir delildir. Bu ve bunun gibi nedenlerle evrime dair ayetler varsa bile bunu evrime yormak kuran’a bakarak mümkün olan bir şey asla ve asla değildir. Bunu bilimsel çalışma metotları uygulanmadan anlamak kuranın metoduna da aykırıdır. Kuran bilimsel bir makale değildir. Kuran buna sadece yönlendirir ki o ayetlere de değineceğiz lütfen sabırla okuyunuz. Evrim teorisinden önce kuran’ın insanların tümünün yaratılışı ve Adem’in yaratılışını anlatırken kesin olarak ikiye ayırdığını bilmek zorundayız. Maalesef meallerde bile ayet Adem’den hiç bahsetmez iken parantez ile Adem yazılabiliyor. Örneğin nisa suresi 1. Ayette kesinlikle Adem ve Havva isimleri zikredilmez orada başka bir erkeklik ve dişilikten bahsedilir ve tüm insanlar kapsanır esasında. Tek bir nefs/candan yaratıldığına vurgu vardır. O ayeti Adem’e ve kaburgasından Havva’ya yoranlar oluyor ki bu aşırı zorlama olacaktır. Şimdi şöyle bir paradigma yanılgısı var. Bir tohumdan filizlenen bir ağacın olduğunu sonra o ağacın büyüyüp çiçek açtığını devamında da meyve olarak elma verdiğini düşünün. Burada çoğu Müslümanlar elmanın tohumdan oluştuğunu öne sürerler. Doğru mudur? Evet doğrudur ham madde tohumdur diyebiliriz. Evrimci mantıkla bakarsak eğer tohum gelişerek ağacı oradan da dalları daha sonra çiçeği ve son olarak da elmayı oluşturmuştur. Eksik bir benzetme oldu belki ama evrimi modelleme açısından mantıklıdır. Ama Müslümanların yanıldığı nokta şudur ki kuran sadece tohumdan yaratıldığımızı söylemez. Benzetme yaparsak tohumdan yarattık der, fidandan yarattık der. Çiçekten yarattık der vs. Şimdi evrim teorisi açısından düşünürsek canlılık nerede başlamıştır? Canlılık suda başlamıştır. Ama canlılar komple sudan oluşmaz ve hammadde olarak toprak ve toprak ürünleri kullanılır. Kaldı ki bunun doğruluğunu ve kuran’ın haklılığını Celal Şengör de zikreder zaten. Hani biraz zorlarsak kendini kopyalayabilen ilk canlılar su ve toprağın karışımı olan bir çamur balçıkta başlamıştır. Kuran canlı olan her şeyin sudan yaratıldığını söyler. (Enbiya 30) Kuran hem Adem’in hem de tüm insanların topraktan ya da balçıktan yaratıldığını da sıklıkla söyler. Bunu hem başlangıç için hem de insanların tamamı için ayrı ayrı zikreder. Yani canlılığın suda ve toprakta başlamasını söylediğini düşünebildiğimiz gibi tüm insanların toprak kaynaklı bir değişimle değiştiğine de uygundur. Portakalda vitamin deyiminin gerçeklik alt yapısı vardır ve zaten 5-10 yıl içerisinde insanın tüm hücreleri yenileri ile değişir ve bunun kaynağı hayat kaynağı olan topraktır. Başlangıç noktasında evrim ile kuran esasında bir biri ile çelişmez hatta örtüşür. Ama bu noktada hem ateist camiada hem Müslüman camiada ciddi bir yanılgı var. Ben ateistlerin kafalarından bir tanrı tanımı uydurmasına çok ayar oluyorum. Örneğin Richard Dawkins evrimin uzun süreçlerde oluşmasına atıf yaparak eğer tanrı olsaydı işini bu kadar uzatmazdı demiştir. Hayırdır vahiy mi geldi sana birader? Neye dayanarak tanrıyı böyle bir şeyle sınırlandırıyorsun? Bunun karşı cephede de karşılığı vardır ki Müslümanlar kuran’a rağmen Allah neden bilmem kaç milyon yıl uğraşsın beklesin derler. Buna delil olarak da “kün fe yekun” ayetini gösterirler. Ayetin etimolojik kelime kökenine falan girmeyeceğim o şekilde izahlar var gerçi ama buna inanın zerre gerek yok. Bir kere şurada anlaşmamız gerekiyor eğer Allah üzerinden konuşuluyorsa Allah bekleyen bir yaratıcı değildir. Bunu öyle bir tarafımdan uydurmuyorum kurandan ve bilimsel verilerden bu saptamayı yapıyorum. Eğer Allah gerçekse ve varlığı o yaratmışsa onun zamanla bir ilişkisi olamaz. Çünkü bugün biliyoruz ki zaman mutlak değildir. Görecelidir ve "maddeyle doğrudan bağlantılıdır." Allah tanımından madde yani yaratılandan ayrı olduğunu bildiğimize göre zamana bağlı olamaz. Bunu insan olarak kafamda oturtamıyorum ama bu böyledir. Kaldı ki her şeye gücü yeten tanımından dolayı zamanla da sınırlandırılamaz. Ayrıca kurandan da anlıyoruz ki Allah 7. Yy insanına konuşurken mahşerde insanların tepkilerinden konuşmalarına, sorulan sorulardan verilen cevaplara hepsini biliyor ve kuranda bildiriyor. Eğer Allah gerçekse burada bir hile olamaz demek ki Allah için olmuş, olan ve olacak "bir"dir. Yani yine ol der ve onun için hemen oluverir. Bize tezahürünün farklı olması onun için hiçbir şey ifade etmez. Bir diğer delil de zaten Allah’ın yaratma sanatı dediğimiz sünnetullah’ta sürece yaymak vardır. Bunu bile bile Müslümanların böyle tepki koyması çok enteresan. En basitinden evrenin yaratılması tüm kutsal metinlerde sürece yayılmıştır. İster 6 gün deyin ister 6 devir deyin evrenin yaratımı sürece dayalıdır ve tevratta bir çarpıtma ile 6 gün sonunda yoruldu ifadesi geçer. Allah kuranda bunun zorluk olmadığını ama evren boyutunda sünnetullah olduğunu belirtir. Yani Allah beklemez ama yaratma sanatı bu evrende sürece dayalı olabilir bunun kuranda delilleri vardır. Bu nedenle tanrı neden bu kadar uzattı gibi söylemler taca çıkıyor. Ama esas önemli olan insanın yaratılmasının tam da “evrim teorisin”de anlatıldığı gibi çok uzun bir süreç içerisinde gerçekleştirildiğinin bildirilmesidir. İnsanın üzerinden, henüz kendisinin anılan bir şey olmadığı uzun bir süre geçmedi mi? (İnsan/1) Şimdi bu ayette insan anılan bir şey olmadan üzerinden çok uzun zaman geçtiğine dair bir gönderme var. Zaten yaratımın sürece dayalı olabildiğini uzun uzun anlattım. Fakat burada önemli bir detay daha var. Evrim ve yaratılış kavgasında ilk insan kavramından doğan bir çekişme var bu ayet buna çok güzel bir gönderme yapıyor esasında. Dinler bir ilk insandan bahsediyor halbuki evrim teorisinde bir ilk insandan bahsedilemez denilir. Ancak burada insan olarak anılmak ve bunun için geçen uzun süreçten bahsediliyor. Adem konusunda değineceğim buna zaten ama kuran’ın ortaya koyduğu insan tanımı fizyolojik bir tekamülle alakalı değildir. Adem’in ilk insan olarak anılması Allah’ın ona ruh üflemesiyle alakalıdır. Evrim bir ilk insan tanımlaması yapamıyor, homo sapiens de bir ilk insan değildir. Adem’in çıktığı topraklardaki tüm türdeşleri insan değil sadece canlıdır. Ama Allah Adem’e ruh üfleyerek ona ilk insan tanımlaması yapmıştır. Yani Kuran’ın ilk insan dediği evrimden tamamen bağımsız bir olaydır. Ruh konusu da kuran’da, çok az bilgi verilen bir şey olarak geçer ama kabaca ilahi bilgiden haberdar edilmek olarak algılanabilir. Çünkü Kuran vahye ya da cebraile ruh ismini verdiği olmuştur. Şimdi yaşamın kaynağı evrime göre de kuran’a göre de su ve topraktır. Bunu bilmek için alim olmaya da gerek yok. Doğru bir gözlem ile bunu anlamak gayet mümkündür. Mucize çıkartmıyorum yani. Ama buraya kadar gayet örtüşüyorlar. Bir de şöyle bir ayet vardır kuranda yine evrimle ve insan suresi 1. Ayetle örtüşen tamamlayıcı bir ayet: Oysa sizi merhalelerden geçirerek O yaratmıştır.(Nuh /14) Bu ayette insan suresi 1. Ayette geçen uzun süreçte ne gibi süreçlerden geçtiğimize bir gönderme vardır. Yine zorlama olmadan evrimle örtüşen bir durum. Ayrıca belgesellerde bir bitkinin tohumdan çiçek açmasına geçen sürecini hızlandırırlar ya hani. Şimdi tüm evrim teorisinin ilk anından son anına kadar olan kısmını gözünüzün önüne getirin ve süreci dakikalara sığdırarak canlandırın gözünüzde. Ne görüyorsunuz? Tek bir noktada başlayan canlılık hareketleri, suda ve toprakta başlayan bir hareketlenme karaya çıkış evrilerek gelişme karaya çıkış, büyüme ve şimdiki halimiz. Bu noktada şu ayet son derece enteresan bir benzetme değil midir? Allah sizi bir bitki olarak yerden bitirdi.(Nuh/17) Bunlar son derece düşündürücü benzetmeler arkadaşlar, lütfen! Gelelim Adem meselesine. Şimdi kuranda açıkça zikredilmese de Adem ve Havva’nın tek olması hatta çocuklarının ensest olarak üremesi olmuş olabilir buna bir karşı çıkma niyetim yok. Bu gerçekten böyle olmuş olabilir. Hiç önemli değil. Bu konuda isteyen açıp bakabilir ki Allah diğer peygamberlerle beraber Adem’i de sayarak onları “seçtiğinden” bahseder. (Al-i İmran 33) Buna; demek ki Adem de diğer peygamberler gibi toplumunun içerisinden seçilmiş öyleyse yalnız değilmiş bir toplumun peygamberiymiş gibi bir yorum yapılabilir. Ama buna gerek duymuyorum ben. Çünkü belirttiğim gibi Adem’in insan olarak anılmasına sebep ruh üflenmiş ve ol denilmiş olmasıdır. Pekala evrimleşmiş canlı türleri arasından seçilip insan mertebesine yükseltilmiş olabilir. Bununla beraber insan soyu gerçekten sadece ondan gelmiş olabilir. Irkların oluşmasının farklı çevresel ve evrimsel sebepleri vardır bunun için ortak bir ata engel değildir. Bu nokta da halen kuran’a uygundur. Ancak evrim ile alakalı şu vereceğim ayetleri adım adım, düşüne düşüne okumanızı istiyorum. Hani Rabbin, Meleklere: "Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" dedi. (Bakara/30) Şimdi bu ayet için yeryüzünde halife "yaratacağım" diye çevirenler ve halife "atayacağım" diye çevirenler mevcut. Benim bir görüşüm olduğu gibi etimolojik spekülasyonlara hiç girmek istemiyorum. Daha önemli detaylar var. Selefi ne demek biliyor muyuz? Halef selef ilişkisinin Türkçe karşılığını biliyor muyuz? Selef önce gelenler, halef de sonra gelenler anlamındadır. Halife Hz. Ömer’in selefi Hz. Ebu bekir’dir mesela. Şimdi bu ayette Adem için halife sıfatı söyleniyor. Peki Adem soyu kimlerin ya da nelerin halefiydi? Buna net bir cevap verilemeyince Sünni şahıslar Dünyada insanlardan önce selef olarak cinler yaşıyordu demişler. Nouman Ali Khan’dan Cübbeliye kadar bu görüş yaygın. Dünyada halef olan insan soyunun selefi cinler denilir. Bu tamamen zandan ve tahminden başka bir şey değil. Bugün bu halef selef ilişkisine dair daha mantıklı bir açıklamamız varken bu görüşü dayatmak tercih meselesidir kimse kusura bakmasın. Ama insanların bir selefinin olduğu kuranla sabittir. Kendisine ilahi bilgi verilen, ruh üflenen, insan mertebesine çıkartılan insan soyunun selefi cinler olabildiği gibi pekala insan olamamış olan türler, varlıklar olabilir. Kaldı ki Kuranda evrenin yaratılış safhaları anlatılırken insanlardan önce hayvanların yaratıldığı dünya’nın insanlar için hazırlandığı bilgileri de mevcuttur. Bakın ufacık eyyamcılık yapmadan söylüyorum buraya kadar anlatılanlar evrim için muazzam bir şekilde örtüşen detaylardır. Hiçbir zorlama yapmadan sadece mevcut metni günümüz bilgileri ile yorumlayarak tutarlı bir açıklama getirdiğime inanıyorum. Ayette bir ikinci detay da Meleklerin sanki görürmüşcesine şaşırıp halife olarak kan döken, bozgunculuk yaratan birini mi var edeceksin dediklerini görüyoruz. Şimdi bütün algılarınızı tekrardan açın. Evrim teorisinde bizim soyumuz olan homo sapiens bugüne kadar gelirken neler olmuş incelediniz mi? Bende profesör değilim ve şu an isimlerini hatırlayamacağım farklı insan türleri de olduğu söyleniyor. Konuşabilen, ateş kullanan, elini kullanan, alet yapabilen gibi abidik gubidik farklı türler vardır. Neandertaller buna bir örnektir. Evrimcilere peki bunlara ne oldu dediğimiz zaman verilen cevap şudur: Doğal seçilim. Homo sapiens’in gelebilmesi için diğer yakın türleri elediği söylenir. Savaşlar olduğu düşünülür. Düşünün iki farklı insanımsı tür arasında savaşlar oluyor ve biri eleniyor ve kazanan yola devam ediyor. Bu sahneyi tanımlarken kan döken, bozgunculuk çıkartan tür demiş olmak son derece doğal bir tepki değil midir? Gerçekten tarih sahnesinde bu doğal seçilimin sonucu ve yaşamsal kavgalar sebebiyle türler kendi aralarında eleme için kan dökmüş bozgunculuk çıkartmıştır. Yine son derece evrimle örtüşen bir anlatım. Şimdi gelelim yine derin derin düşünenler için son derece can alıcı başka detaylara. İnsan düşünen bir hayvandır lafını mutlaka duymuşsunuzdur. Son derece mantıklı bir tespittir. Bizi hayvanlardan ayıran en önemli unsur düşünebiliyor olmamızdır. Peki bir soru; insan neyle düşünür? Buna hiç zorlanmadan kelimeler ile düşünür diyebiliriz. Tek başına kelimeler yeterli değildir tabii ki kavramlar ve çevreden öğrenilenler de buna etkilidir ama düşünsel becerilerimizin gelişiminde en önemli faktör kelimelerdir ve konuşabiliyor olmamızdır. Bu nedenle kitap okumak düşünce dünyamızı genişletir. Kelimeler kavramları, kavramlar yeni ufukları doğurur. Bir bilgi daha vermek gerekir. Ben evrimsel süreçte insanda oluşan konuşma geninin nasıl oluştuğuna dair bir takım araştırmalar yaptım. Bir takım açıklamalar var ama bu yine de insan ve bütün hayvanları çok keskin ayıran özelliğin kökenine dair tatmin edici açıklamalar bulamadım. Açıkçası evrimle olabilecek bir durum olduğunu düşünmüyorum pek. Emsali hiç yok çünkü. Şimdi burada şu ayetleri dikkatle okuyunuz. Allah, Âdem’e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, “Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin” dedi. Melekler, “Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin” dediler. Allah, şöyle dedi: “Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.” Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allah, “Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?” dedi.(Bakara/31-33) Evrimsel süreçte çok önemli bir sıçrama olarak konuşma kabiliyetini ve medeniyet aktarımını hatta yerleşik hayatı gösterebiliriz. Düşünün konuşma kabiliyeti olan bir türün diğer türler üzerinde nasıl bir hakimiyeti ve eleyici unsuru olduğunu görmeniz lazım. Evrimsel süreçte bizi son derece özel kılan yegane unsur konuşabiliyor olmamızdır. Bu insanlık medeniyetinin kapılarını ardına kadar açan ilk devrimdir. Ayrıca ayette isim verebilmek ve dolayısıyla düşünebilmek üzerinden insanın özgür iradesine de vurgu vardır. Ayrıca şimdiye kadar verilen örneklerden Adem’in cennette değil dünyada yaratıldığını da az çok anladık ki aşağıda bkz vereceğim entryde onu da uzun uzun anlattım. Adem dünyada bir bahçeye konulmuştur. Yani homo sapiens değildir tarihi muhtemelen 200 bin yıl öncesi değildir. Adem bir bahçeye konulduysa eğer demek ki yerleşik hayat ve tarım vardır. Zaten medeniyetin başlangıcının da tarım ve yerleşik hayat olduğu bilinen bir durum. Hatta ve hatta Morgan Freeman’ın inancın hikayesi belgeselini izlerseniz arkeologlar tarafından ilk inanan insanların tarım yapan insanlar olacağı ihtimali üzerine bir saptama yapıldığını kendiniz de göreceksiniz. Adem’in hikayesi; ruh üflendikten sonra, yerleşik hayata geçtikten sonra başlamıştır. Tıpkı insanlık medeniyetinin bu şekilde başladığı gibi. Son bir örnek daha verip bitiriyorum. Şimdi buraya kadar evrim ile kuran’ın esasında nasıl örtüştüğünü hatta tek atadan türeyen belki ensest üreyen bir insan soyu bile olsa bunun evrim ve kuran parametrelerince çelişmeyebileceğini gördük. Ama bir şey daha var. Başta yazmıştım hani kuran bilimsel bir makale değildir. Kuran sadece yönlendirir demiştim. Kuran’ın doğaya ve hatta bilimin çalışma metodu olan gözlem ve deneye yönlendirdiğine dair telkinleri çokça var zaten. Kesin bilgi ile inananlar için yeryüzünde ayetler vardır diyerek doğayı incelemeyi iman için şart koştuğu ayetler var. Yerlere göklere bakın bunları şüphesiz boşuna yaratmadım dediği kesimler var. Sineğe, arıya, dağlara, deveye, göklere, aya güneşe; dilin el verdiği ölçüde ve dönem insanın havsalasının yettiği ölçüde doğaya yönlendirdiğini biliyoruz. Peki Kuran ile Evrimi bağdaştırmamakta ısrar eden sayın dinleyenler bu ayet neyin nesidir? De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, böylelikle yaratmaya nasıl başladığına bir bakın, sonra Allah ahiret yaratmasını (veya son yaratmayı) da inşa edip yaratacaktır. Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir. (Ankebut/20) Kuran açıkça yaratılışın nasıl başladığını öğrenmeye yönlendiriyor. İstediğiniz çeviriye bakın, açıkça yaratmaya bakmamız için yeryüzüne yönlendiriyor. Mesela bu ayet gereğince big bang ile evrenin nasıl başladığına dair bir fikrimiz az çok oluştu ve bunu insanlar olarak yaptık. Enbiya/30 ayeti gereğince Müslümanlar bu ayeti ve sonucu olarak big bangi hemencecik kabul eder. Halbuki bu ayetin konusu kendinden anlaşılacağı gibi insanların tekrardan dirilişine bir örnekleme amacı taşır yani insanları tekrar nasıl yaratacağımı merak ediyorsanız gidin ve yaratılışı inceleyin denir. Burada araştırılıp incelenecek olan yaratılış, evren değil bizzat insanın yaratılışının nasıl olacağıdır. Demek ki bir metot uygulanarak insanın nasıl yaratıldığını insanlar kendi imkanlarıyla öğrenebilir. Allah bunun mümkün olduğunu söyleyip doğaya yönlendiriyor. Peki burada kastedilen şey nedir? Yeryüzünde insanlar dolaşarak insanın yaratılışını nasıl anlayacaktır? Hem de öyle bireysel oluşum doğum gibi bir örnek değil. Tüm insanların tekrar dirilişine bir atıf yapılarak bir telkin varsa tüm insanlığın kaynağını bulabileceğimiz tembihleniyor bu ayette. Son derece açık bir durum bu. Nasıl yaratıldığını kendi imkanların çerçevesinde öğrenebilirsin doğaya çık ve çabala deniliyor ayette. Bakın arkadaşlar kuran’dan evrime yorulan daha onlarca ayet bulunabilir. Ayet bükme işi denilir buna zaten. Örneğin insan suresi 28. Ayeti organların körelmesine bir atıf olduğunu iddia edenler var. Bak bu durum tam olarak ayet bükme kategorisinde bir şeydir ve aşırı zorlama bir yorum olur. Bu tür ayetleri delil diye buraya yazmıyorum ben. Ben son derece anlamı net olan ayetlerin günümüz verileri ile karşılığını ele alarak tutarlı bir saptama yapmaya çalışıyorum. Bunun adı ayet bükme değildir. Bunun adı parçaları birleştirme işidir. Hal böyleyken evrim ve kuran içerikli söylemlere neden ön yargılı yaklaşıyorsunuz? Neden reforminist ya da ayet bükücü yaftası yapıştıralım? Gayet duru ve açıklayıcı bir biçimde kuran ve evrim temasını anlatmaya çalıştım. Son derece tutarlı olduğunu düşünüyorum. Her şeye rağmen evrimi mutlak bir gerçek olarak kabul etmiyorum. Güncel en mantıklı açıklama olarak kabul ettiğim gibi kuranla nasıl da örtüştüğünü anlatmak istiyorum. Evrim değil başka bir şey varsa bile onun adı her neyse ankebut /20 gereğice insanlar bunu kendi yöntem ve çabalarıyla zaten bulacaktır. Yaratılışın nasıl başladığını öğrenmemiz için Allah’ın bize vermiş olduğu ödev tam olarak budur. Şu an için evrim teorisi bu ayetin maksadına en çok yaklaşan iddiadır. Söyleyeceklerim bu kadar. Yeryüzünde kesin bir bilgiyle inanacak olanlar için ayetler vardır.(Zariyat/20) …Ve Kur'an'ı ağır ağır, düşüne düşüne oku! (Müzzemmil/4) Not: Evrim ya da kuran'a dair yanlış bilgi ya da bağlamından koparma olduğunu düşünüyorsanız lütfen mesaj atın düzeltelim. edit: Adem'in cennette değilde dünyada yaratıldığına dair entry (#1077362) Selam ve sevgiler...
    1cidden okumak istiyorum ama acayip uzun olmuş, attım fava. gündüz vakti okurum. - bayannihayet 06.01.2017 01:45:30 |#2925313
    3kim okuycak bunu manyakmisin adam hıristiyan olur bunu okuycagina aq - sylvesterabi 06.01.2017 01:45:55 |#2925371
    3farkındayım sözlük için bir yazı değil cidden kendi arşivim için yazmıştım o nedenle biraz detaylı bir yazı oldu kusura bakmayın artık. :) - devriksekiz 06.01.2017 01:47:34 |#3243544
    butun yorumlari goster (21)
    ... diğer entiriler ...