bugün
yenile

    adolf hitler

    95
    +
    -entiri.verilen_downvote
    "üst not: bence mutlaka okunması gereken ciddiyette bir entry yazmışım. okuyunuz kaybınızın olacağını düşünmüyorum." kendisi hristiyan ve klise kökenliydi. ancak dikkate değer olan kısmı şu ki kendisi hayatına yön verecek olan ahlaki temellendirmesini kesinlikle kendi dini inancından almadı. bu nedenle her zaman hristiyanlık inancından şüphe etmişimdir. çünkü hitler yaptıklarını kötülük olarak ya da ahlaksızlık olarak kabul etmedi. ona göre vicdansızca görünen bu eylemler esasında bir idea uğruna yapılmış olan ahlaki ve olması gereken bir hareketti. genel olarak yaptığı yahudi kıyımı ile bilinir ancak hitlerin tek faaliyeti bu değildi. onun bir ideali vardı. üstün ırk ideali onda saplantılı derecede güçlü bir idealdi. ona göre hayatın amacı bu arı ırkı yüceltmek ve yaymak üzerineydi. dünya'yı ele geçirecek olan bu üstün ırk safkan olmalı ve safkan kalmalıydı. kafasında aslında göreve gelmeden önce tasarladığı bu ideal için en uygun fırsat 2. dünya savaşının başlangıcıydı. hitler 1939 yılında bir emir verdi. verdiği emir doğrultusunda atılacak fiili adımlar gizlilikle ilerleyecekti ancak her ne kadar gizlilik ilkesi amaçlansa da bu icraatlar halk arasında yaygınlaşır ve bilinir oldu. daha sonra alman katolik piskoposlarından ve tanınmış kanaat önderlerinden bu eylemle karşı kınama propagandası başlatıldı. sonradan artan gerginlikle beraber hitler bu uygulamalara son verdi. ancak daha sonra gizliden devam ettirildiği yönünde güçlü iddialar da var. peki nedir bu emir? evrimle ilgilenenler doğal seçilim kavramını bilirler. zayıf olanlar seçilim yoluyla elenir ve daha güçlü olanlar yollarına devam edebilirler. bunun 20. yüzyılda görülen bir sonraki adımı şudur; sosyal darwinizm. hitler; dünya'yı ele geçirecek ve yönetecek olan üstün ve saf ırk idealinin bu seçilimle sağlanacağına inanmıştı. ona göre üstün ırka zarar verecek olan diğer ırklar, mesela romanlar(30 bin kişi) ya da yahudiler ve diğerleri zararlı ırklardı. ama hitler bununla da sınırlı kalmadı. ona göre bu saflığa zarar verecek çok daha önemli bir engel vardı o da engelli bireyler. hitlere göre bunlar gereksiz yük teşkil eden insanlardı. işe yaramaz insan sınıfında idiler. her hangi bir fiziksel engeli olanlar; kör, topal, sağır, dilsiz, ya da uzuv eksikliği olanlar... her hangi bir zihinsel engeli olanlar; spastik çocuklar, down sendromlular, otistik bireyler.... doğuştan oluşan ya da sonradan oluşan fark gözetmeksizin bu kategoride olan insanların acilen yok edilmesi gerekiyordu. hitler emri verdi ve doktorlar ve bir takım bilim adamları eşliğinde bu tip insanlara önce hastanelerde kasıtlı olarak ilgi gösterilmemeye başlandı. onların açlıktan ve hastalıktan kendiliğinden ölmesi sağlandı. daha sonra çeşitli ötenazi programları hazırlandı ve bu bireyler teker teker öldürülmeye başlandı. çocuklar için acısız ve sonsuz uyku ölümü için ilaçlar üretilip uygulandı. ayrıca yine kalan insan ırkının ilerleyebilmesi için bu ölmesi planlanan insanlar öldürülmeden önce çok acımasız, vahşi ve etik dışı tıbbi deneyler için denek olarak da kullanıldı. zaten işe yaramaz oldukları için ölmeden farklı alanlarda ırk için işe yarar uğraşlarda kullanıldı. bu engelli bireylerin kitleler halinde yok edilmesi için devasa gaz odaları kuruldu, cesetler krematoryum fırınlarında yakılmak suretiyle yok edildi. bu kıyım ile 70.000 ile 200.000 arasında olduğu tahmin edilen engelli insan bir eliminasyon işlemi ile saf ırka zarar verilmeden yok edildi. nazi ırkçılığı bildiğiniz standart bir ırkçılıktan çok daha öte bir kavramdır. hitler bu ideal ile kusursuz, sorunsuz, işleyen ve çalışan, zeki bir toplum yaratmayı hayal etti. dünyanın geleceğini kurtaracak ve yüceltecek bir süper prototip. hitler düşündüğümüz kadar vicdansız, duygusuz bir insan değildi, şöyle ki hayatı boyunca o toplama kamplarını ziyaret etmemiş ya da çok az ziyarette bulunmuş.(bu biraz rivayet tabii) bundan haz duyan bir ruh hastası olduğunu düşüneceğimiz net bir bulgu yok. (adam ressam la) "adolf hitler, kendi çıkarımları sonucu tıpkı dinlere benzer bir yöntem ile 'fayda ve ütopya' odaklı bir ahlaki temellendirme tasarlamıştır." öyle nefsani komik dürtüler değildir bunlar. gideyim de 3-5 kadınla seks yapıp kıçımıza sopa sokalım gibi şahsi ve keyfi dürtüler değil bunlar. hitler kendi ahlakını pragmatist bir yönelim ile kendisi oluşturmuştur. yaptıklarını bir zaaf, sadistçe kötülükler olarak sunmamış aksine, "mantıklı olan insanın yapması gereken ahlaki ve etik davranış budur" şeklinde bir sunum yapmıştır. işin ironik tarafı bu ahlaki etik temellendirmesi ile milyonların gücünü arkasına alabilmiş, bugün hala gizliden propagandası yapılan düşünceleri ciddiye alınan bir lider olmuştur. yemin ediyorum friedrich nietzsche yaşasaydı göz yaşları içerisinde ayakta alkışlardı hitler'i. bu konuda kesin bir kayıt var mı bilmiyorum ama hitler, nietzsche'nin felsefesinden ciddi şekilde etkilenmiştir. zaten antisemitist propagandada nietzsche'nin görüşleri çokça yer bulmuştur. nietzsche de aynen bu şekilde bir ideal etik anlayışı ile ahlakını temellendirmiştir. sosyal darwinizm ilerlemeli insanlık üst insana ulaşmanın en kısa yolunu bulmalı, bu yola destek olmalıdır. "zaten 4.5 milyar yıldır bu evrimsel doğal seçilim işlemiştir ve işleyecektir ahlaklı olan bu doğal seçilim yolunda üst insana ulaşmaya destek olmaktır." şimdi buraya kadar anladıklarımızdan hitler ideolojisinin kendi ilkeleri ile oluşturduğu bir ahlak kavramı var. bu ahlaki ilkeye katılmamak, iğrenç bulmak pek tabii ki mümkün. ancak bu ahlak temellendirmesine nasıl bir antitez üretilebilir? empati duygusundan bahsetmiyorum. onların yerinde biz de olabilirdik söylemi empati ile oluşan duygusal bir ahlak anlayışıdır. bence oldukça da değerlidir ama o başka bir konu. ahlaklı olan; iyi olan, faydalı olan olarak düşünürsek. bu ahlak anlayışına nasıl bir antitez üretilebiir? din doktrini kullanılmadan sağlam bir zemine oturtulmuş bir ahlaki temellendirmeyi bu ve bunun gibi görüşlere karşı nasıl oluşturmamız gerekir? tabii ki buna; farklı ilke, fayda ve etik değerler üretilerek yeni bir antitez hükmünde bir ahlak kavramı geliştirilebilir. geliştirildi de zaten. ama ne kadar evrensel, "kalıcı", ikna edici ve susturucu olabilir? aslında doğru yerden bakılırsa her nefsin, her ideolojinin, her felsefenin, her yasanın birer ilah olduğu sonucuna ulaşıyoruz. bu durumda bu ilahlardan hangisi haklı? hangisi gerçek? hangisi etik? hangisi doğru? hangi toplumsal yasa sürdürülebilir ve etik? her bir ilahın bir arada yaşaması ne kadar mümkün? ***ahlakın din olmadan sağlam bir zeminde temellendirilmesinin mümkün olmadığının, daima kaygan ve sallantıda olduğunun trajedisi...*** "bugünün evrensel insan hakları beyannamesinin toplulukların onayı ile oluşturulduğunu ve yarın bir başka topluluğun onayı ile tekrardan alaşağı edilip bu sefer bu yeni ürünün ahlaki ve etik olarak sunulacağı bu sebeple bugünün ahlaklı insanının eksik, belki ahlaksız ve en önemlisi azınlık olacağı ihtimalinin gerçekliği üzerine bence net bir örnektir." -neden mi mutlak ahlaka ihtiyacım var? aha da bu yüzden. nefslerin ilahiyatının götürdüğü ahlakın muğlak sonucu... -okuyanlara teşekkürlerimi bildiriyorum...
    4eline ağzına sağlık ++ - isengard tekelcisi 09.12.2016 01:05:30 |#3451525
    1ben teşekkür ediyorum hocam asıl. üşenmeden okuyorum seni her daim. - dadallius 09.12.2016 01:08:12 |#3017211
    2eyvallah var olun! ;) - devriksekiz 09.12.2016 01:14:58 |#3018067
    butun yorumlari goster (10)
    ... diğer entiriler ...