bugün
yenile

    dünyanın tekrar tekrar oluşabilme ihtimali

    26
    +
    -entiri.verilen_downvote
    ilk entryi okuyunca olmaz mı tabi ki de var dedim ve gayet hoş gözüken bir inanç teorisini kabaca anlatayım. önce teorinin oluşmasına zemin hazırlayan alt yapıyı sonra da teori kısmını anlatacağım. ben çok zevk almıştım. şimdi bu düşüncenin temel zemini panteist inanç akımından doğar. özellikle albert einstein'dan sonra hızla gelişen bilim -özellikle astronomi- ile bilimsel felsefe ile tanrı felsefesi bu teoriyi doğurmuşa benziyor. panteist inançta evrenin tanrı olduğuna inanılır. bilimin elde ettiği bulgular ile çeşitli sonuçlar elde edilmiştir. entropi yasası ve evrenin genişlemesi bilim insanlarını evrenin bir sonunun olduğuna kesin olarak ikna etmiştir. evren tam bir hiçlikten hızla bir yayılma eğilimi göstermiştir. bir enerji ile evren genişlerken aynı zamanda evrenin çekim kuvvetine de tam olarak muhalefet ediyor. olası evren sonu senaryoları "büyük donma" ve "büyük çöküş" olarak gözüküyor. yapılan hesaplamalara göre büyük donma hasıl olacakmış gibi görünse de büyük çöküş ihtimali de en az diğeri kadar var. bunu havaya atılmış bir metal paranın hareketine de benzetebilirsiniz. iki ihtimal de çok ince bir çizgi üstünde gidip geliyor adeta. şimdi heisenberg belirsizlik yasalarına göre atom altı parçacıkların hareketi belirsizliğini koruyor. ancak belirsiz olması hareketin belirsiz olması anlamına gelmiyordu. o konuya detaylı girmek istemiyorum ama bir maddenin hareketinin belirli olması evrenin iki ucuna konmuş atom altı parçacıklarının aradaki mesafeyi gözetmeksizin belirli bir etkilenme refleksi göstermesini söylüyordu. einstein bir türlü buna ikna olamadı etkilenemezlerdi, çünkü ışık hızından daha hızlı hareket eden cisim olamaz. ancak einstein'dan sonra yapılan aspect deneyi maddanin atom altı yapısının aslında belirlenmiş ama belirsiz olduğunu ispat etti. (bkz: aspect deneyi) anlayacağınız maddenin hareketi bize göre belirsiz olsa da aslında belirlenmişti. ki zaten gözlemlenebilir doğada evrenin determinist olduğunu biliyorduk bir de bu deney ile insan dahil tüm varlığın bir neden sonuç zinciri ile aslında davranışları belirlenmiş olduğu kanaatine varıldı. bu sonuç ile aslında her şey bir planın parçasıydı. big bang'den bu yana tüm doğa olayları, evrim, seçilim, savaşlar, politika, insan ilişkileri ve bilim. hepsi en başında belliydi. sonra gelişen bilim tanrı felsefesinin yegane argümanı hassas ayar sabitlerini keşfetti. (bkz: hassas ayar argümanı) big bang'in oluşmasını sağlayan temel sabitler incelendi, kelebek etkisi incelendi 4 temel büyük kuvvet incelendi ve bilim big bang'te bulunan inanılmaz küçük olasılıklara sabit ince hesaplamaları keşfetti. öyle ki her hangi bir temel kuvvet sabitinin değeri 10 üzeri 120'de 1 dahi değiştirilse atomlar, yıldızlar,gezegenler, sistemler vs.. hiç biri oluşmaya imkan bulamıyordu. şimdi buraya kadar anlaşılan şu ki evrenin oluşmasında önemli bir tasarımcı var. ve bu tasarımcı her kimse bir amaç uğruna hamleler yapıyor. rastgele, ölçüsüz davranmıyor. her şeyi bir amaca hizmet edercesine sebepler ve sonuçlara bağlamış ve her şey aslında belirlenmiş... kader... bu anlayışa göre her şeyin amacı olduğu için her şeyin insan üzerine ya da zeka üzerine de bir amacı var. (bkz: antropik ilke) antropik ilke'ye göre nihayi amaç insan için ya da zeka için. şimdi teori kısmına geçiyoruz. evren madem hassas ayarlar ile hazırlanmış, madem her şey belirlenmiş bir şekilde ilerliyor ve antropik ilkeye hizmet ediyor. antropik ilke nasıl devamlılık kazanacak? herkes ölecekse, antropik ilkenin "sürdürülebilir zeka" amacı nasıl sağlanacak ve ne işe yarayacak. sonuçta evren yok olacak. (burada teistler olarak başka boyuta atlıyoruz sanki asjdha) evrenin bütün amacı canlılık ile evrimi başlatmak ve evrim sonucu olarak süper zekayı oluşturmak. ancak sıkıntı şu. bebeklik aşamasında olan bu gelişimde elde edilen zeka hala organik yapıda yani ölümlü. buradan sonrası teorik fizikçilerin işi işte. (vereceğim sayılar net değil. teorik bilimsel makalelerde daha net rakamlar elde edebilirsiniz.) şimdi bu gelişimde nihai amaç. zekayı olabildiğince tüm evrene yaymak. örneğin yaklaşık 500 bin yıl sonra insan zekası uzayın çok daha derinliklerine gidebilecek. yaklaşık 1 milyon yıl sonra artık uzay gezegenlerinde koloniler şehirler kurabilen bir insan ırkından söz edilebilecek. çok daha uzak galaksilere gidilebilecek araçlar yapılabilecek ancak insan ırkı yani "zekanın kaynağı" halen ölümlü ve bu yolculuklara ömrü yetecek durumda değil. ayrıca zaten dünya da bu sürede kendini tüketecek, insanlara yetmez olacak ve en sonunda yok olacak. ama yetmez! antropik ilke devam etmeli, zeka korunmalı. bu nedenle insanın organik yapı birimi dna'ları ya da çoğalmaya yarayan eşey hücreleri çeşitli koruyucu bankalarda depolanabilecek. örneğin bundan uzuun yıllar sonra insan zekası olabilecek en aşkın seviyeye geldiği anda kendi zekasını organik, ölümlü olmayan yapay micro çiplere aktarabilecek. ancak bu düşündüğümüz aptal yapay zekalar gibi değil birebir insan zekasının çok daha komplike hali olarak metal çiplere aktarılacak. yapay zekalar insanın yerini alacak ve öyle masraflı ve yer kaplayan bir şekli olmayacak. sonuç olarak dünya yok olduğunda halen ayakta olan gezegenlere insan ırkı zaten çoktan taşınmış olacak ama bu sefer yönetici değil döl kaynağı olarak devam edecek. artık hükümranlık yapay zekaların yani bizden alınan ölümsüz insan zekasının elinde. ve bundan milyarlarla ölçülecek yıldan sonra yapay insan zekası çok sayıda küçük ama hızlı uzay araçları üretecek. başlarında yapay insan zekaları ile her biri farklı bir gezegene ve farklı galaksilere yolculuk yapacak. hepsinin içinde organik insan zekasını üretebilecek eşey dölleri kolonisi olan bu araçlar en yakınlarındaki gezegene gidip tekrardan yapay zekalar üretip gezegenin hakimiyetini sağlayacak. bu arada her bir yapay zeka birbiri ile daimi iletişim içerisinde ve bilgi havuzları ortak.(burası önemli sonu sürpriz) en yakın gezegene giden her kloni birliği ürettikleri yapay zekalar ile gezenin tamamına nüfuz edip uzzuuuun süreçler sonunda başta yapılan aynı işlemi tekrar edecek ve yeni "gezici kloni birlikleri" oluşturup onlarda en yakınlarındaki gök cismine gönderilecek. elde olan depo haldeki her organik yapı üretilip yapay zeka kaynağı oluşturup ölmeye devam ediyorlar ama üretikleri aşkın zekalar ölümsüzlüğünü koruyor. ama hala bir sıkıntı var zeka ölümsüz olsa da evrenin bir ömrü var. hala antropik ilke sağlanabilmiş değil. milyar yıllar sonunda artık önce kendi galaksimize daha sonra tüm galaksilere evrenin ürettiği bu zeka taşınmayı başarmış oluyor. insanda bulunan bu antropik zeka çok uzun süreçler sonunda tüm evrene nüfuz edebilmiş oluyor ve hepsinin elindeki veri akışı ortak havuzda toplanıyor. bugünün internet ağı ve bulut sisteminin kozmik evrenin her noktasına çok daha detay olarak yayıldığını düşünün. evren miadını doldurmadan hemen önce zeka tüm evrenin hakimi olmayı başarıyor. ama evren yok olmak üzere antropik ilke başarabilmiş değil hala. ama bir fark var. artık zeka tüm evrenin sırlarını ve detaylarını en ince ayrıntısına kadar bilir vaziyette. evren kendi oluşturduğu zekaya tüm hassas ayarlarını ve sabitlerini öğretmiş vaziyette. artık bu noktadan sonra bu zeka evreni bozup yeni baştan big bang'i oluşturabilecek hassas ayar bilgisine ve tasarım becerisine vakıf oluyor. "aslında en baştan nihai amaç da buydu." evren kendi tanrısını yaratmak için bunca süreçten geçiyor. evren tamamen bir sona ulaştığı zaman antropik ilke kendini devam ettirebilmek için kazandığı bu evren formülünü hiçlik noktasında tekrardan kullanıyor. o meşhur hassas ayarı ve tasarım gereçlerini zaten kendi zekasında bilebiliyor ve ilk nedeni oluşturuyor. evrenin sonundan hemen önce elde edilen evren bilgisi ile tekrar aynı sistem kurulup big bang tekrar başlatılıyor. böylelikle hem antropik ilke sağlanabiliyor. hem de "evren kendi tanrısını yaratıyor." panteist bir felsefe ile başlayan bu yolculuk, bilimin verileri de kullanılarak tanrının kendi kendisini sürekli yaratan sonsuz devinimli bir döngüyü sağlayacak bu teoriyi oluşturuyor. ayrıca bu teoriye inanan fizikçilerin bir kısmı benzer idealleri anlatan panteist öğretilerin beşiği olan doğu mistizmine de ciddi ciddi meylediyorlar. tibet'te geziler düzenleyen, hatta ritüellerini bile uygulayan budist avrupalı fizikçiler de olabiliyor günümüzde. bunun başlıca sebebi bu anlattığım teoridir aslen. hatta bu tipte olan fizikçilere bir türlü anlam veremeyen stephan hawking bir röportajında mistik öğretileri benimseyen teorik fizikçilere bir serzenişte bile bulunuyor. röportajı buraya tümden eklemek istemiyorum. sadece ilgili cümleyi ekleyip bitiriyorum. "mistisizmin sorumluluktan kaçış olduğunu düşünüyorum. teorik fiziği ve matematiği çok zor bulursanız mistisizme yönelirsiniz. fizikte mistisizmin bulunduğunu düşünen insanlar bence, matematiği gerçekten anlayamayan insanlardır. esasen tutarlılık başlıca kılavuz ilkedir." stephan hawking bu da böyle bir inanç/fizik teorisi. son.
    2uzun zamandır okuduğum en güzel yazıydı gerçekten sağol. bu teoriye göre de benim dediklerimin biraz daha ütopik kısmından ele alınan tipte doğruluk payı daha yüksek ifadeler var. zevkle okudum teşekkür ediyorum. :) - a 02.12.2016 15:25:05 |#3733687
    2yeni gördüm. beğendiysen ne mutlu. ben teşekkür ederim. :) - devriksekiz 03.12.2016 00:44:19 |#3733688
    1isaac asimov'un the last question adlı kısa hikayesini oku lütfen. burada anlattığının aynısına değiniyor. - benseniuzerim 06.02.2017 19:29:22 |#3103588
    butun yorumlari goster (7)
    ... diğer entiriler ...