bugün
yenile
    1. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Ümit Özdağ'ın 2020 yılında yayınlandığı ve Suriyeli sığınmacı ve düzensiz göçmenleri anlattığı kitabı. Tam adıyla, Stratejik Göç Mühendisliği-İç Savaşa Sürüklenmek İstenen Türkiye Tanıtım kısmındaki yazı: --- spoiler --- Türk milleti Anadolu’da varlığını sürdürdüğü geçtiğimiz 1000 yılda 3 büyük tehdit ile karşılaşmıştır. Bunlardan birincisi kitabımızda da kısa tarihini anlattığımız, Türk milletini Anadolu'dan İran platosuna sürmeyi hedefleyen Haçlı Seferleri’dir. İkinci büyük tehdit 1402’de iki Türk ordusunun ve iki Türk hakanının dünya egemenliği için karşı karşıya geldikleri Ankara Savaşı’dır. Üçüncü büyük tehdit ise 1918 Mondros Mütarekesi-Sevr Antlaşması ile ortaya çıkan durumdur. Varlığına yönelik bu 3 büyük tehdidi büyük bedeller ödeyerek atlatan Türk milleti, günümüzde her zamankinden daha tehlikeli ve organize bir tehditle karşı karşıyadır. Bu yeni ve sinsi tehdidin adı “Stratejik Göç Mühendisliği”dir. Stratejik göç mühendisliği konusunda çalışmalar yapan Kelly M. Greenhill stratejik göç mühendisliğini şöyle tanımlamaktadır: “Stratejik göç mühendisliği tabiri, devletler ya da devlet dışı aktörler tarafından, belli bir bölgede yaşayan nüfusun güçlendirilmesi, zayıflatılması ya da muhtevasının değiştirilmesini sağlayan yollarla, askerî ve siyasi amaçlar dâhilinde kasti şekilde yaratılmış iç ve dış göçleri ifade ediyor... Mühendislik eseri göçleri yaratan araçlar, tehditten askerî güç kullanımına, kazanç vaadinden finansal teşviklere, hatta normalde kapalı olan sınırların açılıp basitçe geçişin kolaylaştırılmasına uzanan geniş bir skalayı kapsıyor.” Suriye'de başlayan iç savaş sonrasında Türkiye'ye göç eden Suriyeli sığınmacı sayısı (kayıtlı/kayıtsız) bugün 5,3 milyondur. Bu sayıya Asya ve Orta Doğu’dan gelen 1,4 milyon diğer yabancıları da eklediğimizde 6,7 milyon olmaktadır. Bu sayı Türkiye nüfusunun yaklaşık %8’ini teşkil etmektedir. İşte bu çalışma; stratejik bir göç mühendisliği ürünü olan Türkiye’deki “Suriyeli sığınmacılar sorunu”nun, Anadolu’da kesintisiz 1000 yıldır yaşayan Türk milletinin varlığını hangi boyutta tehdit ettiğini ve bu sorunun nasıl aşılacağını izah etmek için Prof. Dr. Ümit Özdağ tarafından hazırlandı. --- spoiler --- Evet arkadaşlar sığınmacı sorunu konusunda artık tamamen kafayı kırıyorum ve bu kitabı okumaya başlıyorum. Kayda değer gördüğüm ya da ilgimi çeken kısımları da bu başlık altında paylaşmayı düşünüyorum. Kitap bittikten sonra gerekli mental sağlık ve gücü kendimde bulursam, bu kitabın tam aksine görüşleri savunduğunu düşündüğüm profesör doktor M. Murat Erdoğan'ın Suriyeliler Barometresi aldı kitabı da okuyacağım. Bu kitaba ücretsiz bir şekilde ulaşmak isterseniz arama motoruna "stratejik göç mühendisliği Ümit Özdağ pdf" yazmanız yeterli, bizzat Özdağ'ın kendi sitesinde pdf hali mevcut. (adam okuyun diye bedava dağıtıyor resmen)
    2. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Okumaya başladım. (#4429622) İki pasaj bırakmak istiyorum kitaptan. Kitabın yeni baskısının sunuş kısmından: --- spoiler --- Türk Milleti son 1000 senede dördüncü kez Anadolu’da varlığını tehdit eden bir gelişme ile karşı karşıya. Emperyalizm, Ortadoğu’da büyük Kürdistan kurmak amacı ile onlarca yıldır sürdürdüğü bir jeopolitik ve demografik yeniden yapılandırma projesi ile Irak, Suriye, İran ve Türki-ye’yi bölme çalışmalarını sürdürmektedir. Irak’ın ku-zeyine bir federe Kürdistan yerleştirilmiştir. Şimdi sıra Suriye’nin kuzeyinde PKK/YPG’nin denetiminde bir Kürdistan’ın oluşturulmasıdır. Bunu İran’da PJAK’a verilecek destek ve İran’ın parçalanması süreci izleyecektir. Dördüncü sırada ise Türkiye yer almaktadır. Türkiye’de Türk-Kürt, laik-anti laik, alevi-sunni tahrikleri tutmamıştır. Ancak Suriyeli sığınmacılar üzerinden çıkarılacak bir iç karışıklık üzerinden Türkiye bir iç savaşa sürüklenmek istenmektedir. Türk Milleti emperyalizmin kurduğu tuzağı görmektedir ve bozacaktır. --- spoiler --- İstiklal Harbi ve Mustafa Kemal Atatürk'e dair bir anekdot: --- spoiler --- Hatırlamakta yarar var, Mustafa Kemal Paşa 1917’de Türk-Alman-Avusturya İttifakının savaşı kaybettiğini görmüştür. Paşa bu tespitini uzun bir mektup ile ve yetkilerini aşarak 20 Eylül 1917’de Talat Paşa, Enver Paşa ve İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkezi Umumi üyelerine bildirmiştir. Mustafa Kemal Paşa’nın bu mektubu yazdığı günlerden itibaren Birinci Dünya Savaşı sonrasında başlaması mukadder görünen Türk İstiklal Savaşı’nı planladığı anlaşılıyor. İstiklal Harbi resmen 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkması ile başlamıştır. Ancak, Mustafa Kemal Paşa İstiklal Harbinin ilk emrini 13 Kasım 1918’de Adana’dan İstanbul'a geldiği zaman Haydarpaşa Garı’nda vermiştir. Esasen Mustafa Kemal Paşa Mondros Mütarekesi’ni de kabul etmemiş ve 30 Ekim - 8 Kasım arasında Sadrazam İzzet Paşa ile Mustafa Kemal Paşa arasında sert yazışmalar olmuştur. Mustafa Kemal, İngilizlere İskenderun’a çıkamayacaklarını, çıkarlarsa ateş emri vereceğini açıklamıştır. Bunun üzerine İstanbul Hükümeti Mustafa Kemal Paşa’yı görevden almış ve İstanbul’a çağırmıştır. Mustafa Kemal Paşa, İstanbul’a 13 Kasım 1918’de Müttefik işgal donanmasının İstanbul Boğazı’na demirlediği gün gelmiştir. Bundan sonrasını Kerem Çalışkan’dan okuyalım: “Mustafa Kemal Paşa 13 Kasım’da Haydarpaşa Garı’nda trenden iner. Tren ve peron, cepheden gelen subay ve askerlerle doludur. Mustafa Kemal’i tanıyan ve trenden inişini izleyen bir çavuş, gür bir sesle perondaki askerlere komut verir: -Dikkat, gelen Mustafa Kemal Paşa’dır, selam durrr! Haydarpaşa Garı’ndaki tüm subay ve askerler bir anda yerinde çakılır, hazır ola geçip askerce selam verirler. Mustafa Kemal Paşa yavaş adımlar ile çavuşun karşısına yürür, durur ve sorar: -Nerede beraberdik? -Çanakkale! Mustafa Kemal çavuşa şöyle der: -Emir geçir, herkes köyüne, memleketine silahı ile gitsin, bir şekilde silahını götürsün... “Emir geçirmek” askeri bir terimdir. Emrin yüksek sesle değil, yavaşça kulaktan kulağa sessizce lanması demektir. Çavuş emri geçirir, peron bir anda boşalır. Yüzlerce asker silahı ile birlikte ortadan kaybolur, memleketine doğru yola koyulur. Mondros Teslimiyet Anlaşması’nın öngördüğü Türk ordusunun tüm silahlarını teslim etmesi şartının aksine Mustafa Kemal, daha İstanbul’a indiği ilk anda, ilk emrini vermiştir: “Silahları vermeyin...” Bu şekilde başlayan Türk İstiklal Savaşı, “Ordular, ilk hedefiniz Akdenizdir. İleri!” emri ile sona ermiştir. Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın önderliğinde İstiklal Harbi’ni veren Türk milleti, Anadolu üzerindeki egemenliğine son vermek isteyen emperyalizmi yenmiş ve Türk topraklarından atmıştır. --- spoiler ---