muhteşem bir şiirdir. bana yazma şevki verir okuduğumda. burada
"kayda değer ölümler yaşanmamış bir coğrafyaya yabancı kalırdık züleyha..."
"saçlarımızı ısıtırdık hayaliyle ellerimizin
ne sen bana, ne ben sana dokunamazdık züleyha"
"nabzında okunur acının hayat denilen
-nabzında sen atmazsın Züleyha..?"
"devleşir susmalar devrilirken bir hayat
en
çok
yağmurlar
ıslanır..!"
verdiğim dizeler benim için en önemli noktalarıdır bu şiirin. bir nevi anahtar kelimeleri yani. şairi mustafa demir dir.
2
+
-entiri.verilen_downvote
yusuf peygambere aşkından ağlayarak kör olan mısır firavununun eşinin ismi
2
+
-entiri.verilen_downvote
(i)
-kayda değer ölümler yaşanmamış bir coğrafyaya yabancı kalırdık züleyha. ve sen ne zaman ağlasan bir uçurum gelir dururdu bakışlarıma. yüreğimiz titrerdi züleyha uğurladığımız her bulutun ardından. sonra pencereler örtülürdü, ıssızlığımıza çekilirdik..
*
islık çalardı rüzgar, suratlarımıza
savururken hazanını sonbaharların
saçlarımızı ısıtırdık hayaliyle ellerimizin
ne sen bana
ne ben sana dokunamazdık züleyha
beraberken en çabuk da
yokluğuna alışmıştık sıcaklıkların
günleri alır terkisine çekilirdi güneş hep
umursamadan bizi
aynı şehrin ayrı koğuşlarına terk ederdi ikimizi
alışırdık buna da
biz geceleri severdik züleyha
en çok da geceleri
geceleri ölürdük doğardık her sabaha
dumandan sararmış ellerle yazardım şiirlerimi sana
tanımadığım ellerinle okurdun sen
gözlerine bakamazdım
akamazdım doyasıya
durur yan yana dalardık şehrin içine
tarardı gözlerimiz çıkar çıkmaz tüm yolları
bu iklimimiz derdik bu bizim toprağımız
hiç yabancılık çekmezdik
ürkütürdü çığlıklar güvercinlerimizi
korkmadan giderdik en yüksek dağlara bile
dağlara saygı duyardık
şimdi dağlar da ben gibi
yorgun küskün çaresiz
gün devrilir dün gibi
(ya sen züleyha..?)
(ii)
fırtınaya tutulduk
gül gibi kurutulduk
kahpe kucaklarında hayatın,
unutulduk,
unutulduk..!
eşkalimizi belirlemeye ömrü yetmez turnaların
en çok onlar dokunmuşsa da yüzümüzün
kuzeyli esmerliğine.
çözemez heyecanlı bir çocuk bile
neden öldüğümüzü..
şimdi yollar bana
sensizlik kadar alışkın züleyha,
bu şehir güzleri hatırlar oldu bizi
her sonbahar yıkanır yağmurlarla
alırım üzerime resmini
kimliksiz ve asabi, vururum sokaklara bu bedeni
kimliğim sendin züleyha
gayrısına
gayrısına ne lüzum.?
(züleyha bir adanıştı kemerli avlulara yakışan
bir şadırvan inlemesi ellerinde dualar
fırtınalı gecelerde
bir içe kapanıştı)
(iii)
-sen acılarıma gerili bir ince tetiktin
ve ben o tetiği hiçbir zaman düşüremeyecektim..
bu yüreğe sende sığarsın dedim
sen bir yüreğe sıkışamam dedin züleyha
safra beynimdeydi, yüreğimdekileri atamadım
seni alıp o kuytulardan
içime katamadım
yokluğuna çatamadım züleyha..
şimdi ise
şehir ayaklarımın ucunda ne çok sakin
herkes karınca gibidir daha bu kentte
nabzında okunur acının hayat denilen
-nabzında sen atmazsın züleyha..?
devleşir susmalar devrilirken bir hayat
en
çok
yağmurlar
ıslanır..!
buzdan heykelim erirken, ellerim nasıl uslanır..?
*
akrep ölümü benimki
dosta ihtiyaç duymadan düşmanıma saygısız
uçurduğum o kuş benim
kopardığım bütün güller
geçtiğim sokaklar evler
uyumadığım geceler, üstü kapalı sövmeler
dövülen yıpranan bu ruh
kırılan bu kemik benim
sancaksız rotasız giden tüm gemiler bende batar
krizantem gülüşlere sakladığım suratımda
her savaşın kaybedeni o uslanmaz asker yatar
(ya sen züleyha..
şimdi nabzın nerde atar..?)
*
nice ölümlerle sınadığım bu hayatı sensizlikle deniyorum şimdi.