bugün
yenile
    1. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      muhteşem bir şiirdir. bana yazma şevki verir okuduğumda. burada "kayda değer ölümler yaşanmamış bir coğrafyaya yabancı kalırdık züleyha..." "saçlarımızı ısıtırdık hayaliyle ellerimizin ne sen bana, ne ben sana dokunamazdık züleyha" "nabzında okunur acının hayat denilen -nabzında sen atmazsın Züleyha..?" "devleşir susmalar devrilirken bir hayat en çok yağmurlar ıslanır..!" verdiğim dizeler benim için en önemli noktalarıdır bu şiirin. bir nevi anahtar kelimeleri yani. şairi mustafa demir dir.
    2. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yusuf peygambere aşkından ağlayarak kör olan mısır firavununun eşinin ismi
    3. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (i) -kayda değer ölümler yaşanmamış bir coğrafyaya yabancı kalırdık züleyha. ve sen ne zaman ağlasan bir uçurum gelir dururdu bakışlarıma. yüreğimiz titrerdi züleyha uğurladığımız her bulutun ardından. sonra pencereler örtülürdü, ıssızlığımıza çekilirdik.. * islık çalardı rüzgar, suratlarımıza savururken hazanını sonbaharların saçlarımızı ısıtırdık hayaliyle ellerimizin ne sen bana ne ben sana dokunamazdık züleyha beraberken en çabuk da yokluğuna alışmıştık sıcaklıkların günleri alır terkisine çekilirdi güneş hep umursamadan bizi aynı şehrin ayrı koğuşlarına terk ederdi ikimizi alışırdık buna da biz geceleri severdik züleyha en çok da geceleri geceleri ölürdük doğardık her sabaha dumandan sararmış ellerle yazardım şiirlerimi sana tanımadığım ellerinle okurdun sen gözlerine bakamazdım akamazdım doyasıya durur yan yana dalardık şehrin içine tarardı gözlerimiz çıkar çıkmaz tüm yolları bu iklimimiz derdik bu bizim toprağımız hiç yabancılık çekmezdik ürkütürdü çığlıklar güvercinlerimizi korkmadan giderdik en yüksek dağlara bile dağlara saygı duyardık şimdi dağlar da ben gibi yorgun küskün çaresiz gün devrilir dün gibi (ya sen züleyha..?) (ii) fırtınaya tutulduk gül gibi kurutulduk kahpe kucaklarında hayatın, unutulduk, unutulduk..! eşkalimizi belirlemeye ömrü yetmez turnaların en çok onlar dokunmuşsa da yüzümüzün kuzeyli esmerliğine. çözemez heyecanlı bir çocuk bile neden öldüğümüzü.. şimdi yollar bana sensizlik kadar alışkın züleyha, bu şehir güzleri hatırlar oldu bizi her sonbahar yıkanır yağmurlarla alırım üzerime resmini kimliksiz ve asabi, vururum sokaklara bu bedeni kimliğim sendin züleyha gayrısına gayrısına ne lüzum.? (züleyha bir adanıştı kemerli avlulara yakışan bir şadırvan inlemesi ellerinde dualar fırtınalı gecelerde bir içe kapanıştı) (iii) -sen acılarıma gerili bir ince tetiktin ve ben o tetiği hiçbir zaman düşüremeyecektim.. bu yüreğe sende sığarsın dedim sen bir yüreğe sıkışamam dedin züleyha safra beynimdeydi, yüreğimdekileri atamadım seni alıp o kuytulardan içime katamadım yokluğuna çatamadım züleyha.. şimdi ise şehir ayaklarımın ucunda ne çok sakin herkes karınca gibidir daha bu kentte nabzında okunur acının hayat denilen -nabzında sen atmazsın züleyha..? devleşir susmalar devrilirken bir hayat en çok yağmurlar ıslanır..! buzdan heykelim erirken, ellerim nasıl uslanır..? * akrep ölümü benimki dosta ihtiyaç duymadan düşmanıma saygısız uçurduğum o kuş benim kopardığım bütün güller geçtiğim sokaklar evler uyumadığım geceler, üstü kapalı sövmeler dövülen yıpranan bu ruh kırılan bu kemik benim sancaksız rotasız giden tüm gemiler bende batar krizantem gülüşlere sakladığım suratımda her savaşın kaybedeni o uslanmaz asker yatar (ya sen züleyha.. şimdi nabzın nerde atar..?) * nice ölümlerle sınadığım bu hayatı sensizlikle deniyorum şimdi.