bugün
yenile
    /
    1. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      “i̇yi ki geçiyorsun zaman. ya acının en derinime işlediği bir anda donsaydın!" demiş mevlana ama bazı zamanlar oluyor en derine giren acı kalbi söküp götürüyor işte o an zaman duruyor. yıllar geçse de arkanı dönüp bir bakıyorsun bir arpa boyu gitmemişsin.
    2. 9
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "unutma, aradığın şey de seni arıyor" diyen büyük insan. bir diğer sözü de bu bağlamda efsane yine; "kişinin değeri, aradığı şeydir."
    3. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      mesneviden ders almak.
    4. -2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ne olursan ol gelme ben mevlana değilim beni germe
    5. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      mevlana celalettini rumi hazretleri şöyle söylüyor:  "dünya kabuğunun içindeki yumurtaya benzer aklınıza havale ediyorum yumurtaya benzer demiyor, kabuğunun içindeki yumurtaya benzer diyor. kırdığınız zaman yerküresini atmosferini görüyosunuz ama kabuk wan ewin eğrileri yani manyetik alan eğrileri akıllara durgunluk bir şey.. dişinin dibindeki mikrop seni tarif edemeyeceğine göre mevlana nerden bakmış dünyaya sen kendine sor.  bu makroydu mikroya iniyor bugün elektron mikroskopla  hala atom görünemiyor 10 üzeri eksi 15 de, 10 üzeri eksi 15 de de kuar görünemiyor onu tarif ederken şöyle söylüyor:  "her zerre içinde bir güneş taşır zerre ağzını açarda güneş çıkarsa o pusudan ortalık tuz buz olur ışıltısından"  ve sonra şöyle söylüyor: "zerreyi ortadan kesseniz ortada bir güneş etrafında güneşler görürsünüz."  alıntı.
    6. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yanlış ve doğruların ötesinde bir yer var sizinle orada buluşacağız. celaleddin rum bu ne harikulade bir sözdür ya
    7. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      etme şiirine bayılırım. "ey, cennetin cehennemin elinde oldugu kişi, bize cenneti öyle cehennem ediyorsun, etme."
    8. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "cahil kimsenin yanında kitap gibi sessiz ol."
    9. -1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      allah der ki; "kimi benden çok seversen onu senden alırım" ve ekler; "onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım" ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur. sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur. aklın şaşar, dostun düşmana dönüşür. düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya. olmaz dediğin ne varsa hepsi olur. düşmem dersin; düşersin, şaşmam dersin; şaşarsın. en garibi de budur ya, öldüm der durur; yine de yaşarsın.
    10. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      unutma: sır gibi seversen eğer muradın gerçekleşir. çünkü tohum, toprağa gizlenirse yeşerir. -mevlana
    11. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bana çok hoş gelen biri değil lakin saygi duyuyorum
    12. 11
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ''duydum ki gıybetimi yapmışsın, yüzüme söylemekten kaçmışsın. benim gibi bir acizden korkmuş allah'tan korkmamışsın.'' ''edepli edebinden susar, edepsiz de ben susturdum zanneder.'' ''edebin en önemli ölçüsü, başkalarının senden rahatsız olmamasıdır.'' wait
      3hahahaha ya sen kralsın be ağabey :d - dodjudge 09.11.2017 11:59:46 |#3503543
    13. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      tasavvuf denilince akla ilk gelen isimlerdendir. ayrıca, "aptala verilecek en güzel cevap, susmaktır." sözünü de mottom olarak seçmiştim.
    14. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "eğer sen, can konağını arıyorsan, bil ki, sen cansın. eğer bir lokma ekmek peşinde koşuyorsan, sen bir ekmeksin. bu gizli, bu nükteli sözün manasına akıl erdirirsen, anlarsın ki, aradığın ancak sensin sen."
    15. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      ''kalbinizle yaptığınız her şey size geri dönecektir.'' the curse
    16. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kusur bulmak için bakma birine, bulmak için bakarsan bulursun, kusuru örtmeyi marifet edin kendine. i̇şte o zaman kusursuz olursun. -celaleddin rumi
      1dediler ki: gözden ırak olan gönülden de ırak olur. dedim ki: gönüle giren gözden ırak olsa ne olur? - psikoopandaaa 02.02.2018 16:03:11 |#3665961
      1küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine, sevmek ve sevilmek için çareler arayın. - psikoopandaaa 02.02.2018 16:06:36 |#3665962
      1bize, gözün değil gönlün gördüğü 'yürek' gerek... - psikoopandaaa 02.02.2018 16:07:44 |#3666265
    17. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      “kelimelerini yükselt, sesini değil. yağmurdur çiçekleri büyüten, gök gürültüsü değil.”
    18. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      birkaç ay önce okumuştum iş bankasından çıkan rubailer kitabını ve şu dörtlük beni etkilemişti: insaf bidih ki aşk niku karest zanest halel ki tab’ı bed-girdarest tü şehveti hişra lekab aşk nihi; ez şehvet ta aşk reh büsyarest i̇nsaf et ki aşk iyi bir iştir. fakat fena tabiat onun saffetini (saflığını) bozar. sen şehvetinin adını aşk koymuşsun; halbuki şehvetle aşk arasında ne uzun mesafe vardır...
    19. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      nasibinde varsa alırsın karıncadan bile ders. nasibinde yoksa bütün cihan önüne serilse sana ters. blues'a bir mevlana arası..
    20. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      mevlana celaleddin rumi: horasan'ın belh şehrinde doğdu. ailesiyle birlikte oradan oraya derken konya'ya geldi. konya'ya geldiği dönem selçuklu'nun en güçlü olduğu dönemdir. arapça, farsça, rumca ve yunanca'nın dillerinin yanı sıra devrinin bütün ilimlerine vakıf bir şair ve düşünürdür. divan, mesnevi ve fih-i ma'fih olmak üzere eserlerinin hemen hepsi farsça'dır.
      0kahve ikram edeyim uykulusun galiba - kıpçak bey 06.04.2018 08:51:30 |#3481218
      1şu dersten an itibariyle yere çakılmış durumdayım :( - forgiven 06.04.2018 12:05:34 |#3482574
    21. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      göz de, akıl da, can da giderse gitsin, sen gitme! bence seni görmek, onlardan daha iyidir. yeter ki, sen gitme! güneş de, gök de senin gölgene sığınmışlardır. eğer şu gökyüzü, şu yıldızlar giderse gitsinler, yeter ki, sen gitme!
    22. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Ezel dizisinde Ramiz Dayı'nın ağzından Mevlana ile Şems'in karşılaşma hikayesi başlığı altında bir olay anlatılır. Şu (#2344441) entry'den sonra hatırlayıp yazma gereği duydum. --- spoiler --- Ezel dizideki konu gereği ciddi bir hayal kırıklığına uğradıktan sonra isyan etmeye başlar ve Ramiz'e şu kilit soruyu soruyor: "Bana öğrettiğin her şey, hepsi yanlışmış, hepsi yalanmış. Bu kitaplardaki her şey yalanmış. Yok onurmuş, yok şerefmiş, yok doğru yolmuş... Nerde Dayı? Hani nerde? Bu kitaplardaki şeyler bizim hayatımızda nerede?" Ramiz de şu hikayeyi anlatıyor: "Bir gün Mevlananın karşısına bir adam gelmiş. Mevlana devrinin en bilgin en eğitimli kişisi. Okumadığı kitap yok kütüphanesinde olmayan kitap yok sayfaların arasında dünyayı öğrenmiş ermiş bir adam. Bu yeni adam Mevlananın karşısına geçmiş demiş ki: Bende öğrenmek istiyorum seninle, bana en önemli en iyi üç kitabını göster. Mevlana kuşkulu işaret etmiş üç kitabını canı gibi sevdiği asırlık üç kitabı. Adam o üç kitabı şöyle bir gözden geçirmiş sonra elinin tersiyle hepsini ordaki havuza atmış. Mevlana çılgın gibi kitapları kurtarmaya koşmuş kitaplar suda eriyor, mürekkepler suya karışmış, kapaklar bozulmuş büzülmüş. Adam tutmuş Mevlanayı "Aradığın şey o kitaplarda değil aradığın şeyi okuyarak bulamazsın sende eksik olan şeyi gözlerinle tamamlayamazsın aradığın şeyi dünyada arayacaksın aradığın şeyi yüreğinle bulacaksın." Dünyadaki tüm kitaplar tüm hesaplar, akıl oyunları, sayfalarca laflar; sevginin yerini tutmaz. "Okuyarak öğreneceksin ama severek anlayacaksın." --- spoiler --- Dizideki sekansı şurdan izleyebilirsiniz. Not: Mevlana'nın Şems ile karşılaşması hadisesi tartışmalı olsa da yaygın kaynaklarda başka şekilde anlatılır. Dizide anlatılan bu hikayenin kaynağını bulamadım ben. Daha yaygın hikaye Şems'in Mevlana'ya "Hz. Muhammed mi daha büyüktür yoksa Beyazıd-i Bistami mi?" sorusu sorması üzerine gelişen hikayedir.
    23. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Mevlana ve Şems ile ilgili ilk kitabı okuduğumda uzun zaman etkisinden çıkamamıştım. Her ne kadar çoğu kitap sitesi okuduğum kitabın diğer Mevlana ve Şems konusu içeren kitaplardan daha niteliksiz olduğunu yazsa da. Bilmiyorum sanırım ilk olduğu için beni çok etkilemişti. Birbirlerine duydukları o muazzam aşkı Şems'in gözünden okumuştum. "Gözlerimin siyahında dans eden dostumun hayalini gör." Çünkü ben namı diğer Şems-i Tebrizi, namı diğer Kâmil-i Tebrizi, namı diğer Şems-i Perende'ydim.Ben gezgin bir derviştim ki, ömrümü o büyük sırrı bulmaya adayayım, buldukça yeniden kaybedeyim, kaybettikçe eskisinden daha büyük bir tutkuyla yeniden peşine düşeyim. Ben gezgin bir derviştim ki; Tanrı sırrını bulmak için yakaladığım ipucunun peşinden günler geceler boyunca yürümüş, çölün sıcağına, dağın sert rüzgârlarına dayanmış, Konya'nın sarı düzlüğüne inmiştim. Bana muştulananı görmek, bana vaat edileni bulmak, yıllar süren hasreti dindirmek için. Onu bana vaat eden demişti ki: "Aradığın sevgili herkesin gözünden saklı, güzel ve mağfirete nail olmuş can, Belhli Sultanü'l-Ulema Baha Veled'in oğlu Muhammed Celaleddin'dir." Ben de, onu, bana vaat edene demiştim ki: "Ey göğü ve yeri yaratan, ey kadir ve mutlak olan. O sevgilinin mübarek yüzünü bana göster!" Onu, bana vaat eden demişti ki: "Buna teşekkür borcu olarak ne verirsin?" Hiç düşünmeden uzatmıştım boynumu. "Başımı!" Onu, bana vaat eden demişti ki. "Mana budur işte. Aşk budur. Aşkın tek bedeli vardır, o da candır. Ölümle kutsanmayan aşk, aşk değildir. Bundan böyle Baha Veled'in oğlu Muhammed Celaleddin sana helaldir. Git ve onu bul. Git, onu bul, ama bize verdiğin sözü de unutma." Onu, bana vaat eden böyle deyince, silkindim kalktım yoksul odamdaki eski seccademin üzerinden. "Bizim her sözümüzde bir hikmet vardır" deyişine uyarak düştüm yollara. Ama hep engeller girdi araya, dağlar, denizler, şehirler, medreseler, dergâhlar, insanlar. Uzadıkça uzadı ayrılık. Ve onu bana vaat eden hatırlatmak için andımı, bir kez daha karşılaştırdı bizi. Şam şehrinde bir vakit, kendini bilmez halkın arasında kendimi bilmez bir halde gezerken, bir el dokundu elime. Baktım renksiz giysiler içinde ışıklar saçan bir beden. Baktım, Baha Veled'in oğlu Muhammed Celaleddin. Ellerimi avuçlarının arasına aldı, "Ey dünya sarrafı beni anla" diye fısıldadı. Yekpare bir kayaya dönüşmüş gibi kımıldayamadan öylece kaldım karşısında. Bir kez daha açtı mübarek ağzını. "Ey mana âleminin sarrafı, beni bul" diye fısıldadı. Hoş kokulu ılık nefesi yüzümün pasını sildi, gözlerimin yorgunluğunu aldı, tenimi bahar yağmuru sonrası tazelenen gül yaprakları gibi dinçleştirdi. Onun yüzü, onun sözleri bir çocuğa çevirdi beni, ruhumu yudu arıttı, saflığımı mübarek kıldı. Bu hoş rüya âleminden gözlerimi açıp da kendime gelinceye kadar, o güzel yüzlü, güzel sözlü Tanrı dostu kaybolup gitmişti. Ama artık kaybolup gideni bulma vakti gelmişti. Bana vaat edilen yerine gelmeliydi ki, verdiğim sözü tutmam için yaşanacak olaylar da ardı ardına sıralansın. Heyecanını yitiren bu dünya yepyeni bir manayla yeniden çoğalsın. Gözlerimi Pembe Füruşan Medresesi'nin yönüne çevirdim ve bekledim. Bekledim çünkü bize "Gözlerimin siyahında dans eden dostumun hayalini gör." denmişti. Bekledim, çünkü bize vaat edilen güzel dost, Muhammed Celaleddin bu vakitlerde verdiği dersi tamamlayarak Pembe Füruşan Medresesi'nden ayrılıp bu yoldan evine gidecekti. Beklerken bir gölge düştü yüzüme. "Allah'ın huzuru ve saadeti üzerine olsun." Baktım, önünde durduğum bakırcı dükkânının sahibi. Sağ elimi kalbimin üzerine koyarak hafifçe öne eğildim. "Allah'ın bereketi ve zenginliği de senin üzerine olsun." Bakır kalaylamaktan kararmış eliyle dükkânın önündeki iki küçük ahşap kürsüden birini gösterdi. "Ayakta dikilme yabancı, gel şöyle otur." Onunla gevezelik edecek vakit değildi. "Misafirperverliğin için sağ ol" dedim edeplice. "Ama oturacak halim yoktur. Beklediğim gelmek üzere." Gülümsedi, ablak yüzünde derin bir bıçak kesiği gibi duran ağzı aralandı, alttan ikisi eksik sarı dişleri çıktı ortaya. "Ayakta durursan daha mı tez gelecek sanırsın beklediğin?" Belli ki tecrübesiz bir seyyah sanmıştı beni. Adam azarı hak etmişti doğrusu, yine de anlayacağı dilden konuştum. "Tez gelmez elbet." dedim ben de gülümseyerek, "Ama eğer gösterdiğin kürsüye oturursam onu beklemenin zevkini seninle paylaşmış olurum. Oysa o zevk sadece bana bahşedilmiştir." Kirpiksiz, Moğol gözleri merakla ışıldadı. Eyvah, bu zevzek peşimi bırakmayacaktı. "Kimdir acaba beklediğin?" "Ben de bilmiyorum" diye tersledim, "Geldiğinde öğreneceğiz kim olduğunu." Onunla eğleniyor muydum? "O nasıl iştir öyle, kişioğlu kimi beklediğini bilmez mi?" "Aklını başında taşıyan, kimi beklediğini bilir, ama aklını gönlüne hapseden, kimi beklediğini nereden bilsin." Bakırcı kahkahalarla gülmeye başladı. "Sevdim seni yabancı" diye söylendi. "Eğlenceli adamsın vesselam." "Sen daha eğlencelisin ama farkında değilsin." Onu övüyor muydum, yeriyor muydum, anlamamıştı. Canı sıkıldı. "Var git artık yabancı" dedi suratını asarak, "Suyun üstüne nakış çizdiğin yeter. Oyalama, var git buradan." "Gidemem" dedim kararlı bir tavırla. "İstesem de yapamam. Dükkânının önü de, dükkânın da, sen de, ben de, şu gökyüzünde ışıldayan güneş de, hepsi onu bekliyor. Herkes, onun için burada bulunuyor." Kirpiksiz çekik gözlerin öfkeyle parladığını gördüm. "Bre densiz" diye gürleyecek oldu, birden bakışları uzakta bir noktaya takıldı, söyleyeceği sözleri gizlemek istercesine yutkundu. "Bre divane, git belanı benden bulma..." Baktığı yöne döndüm ve onu gördüm. Geliyordu. Bir katırın üzerine binmişti, başında gösterişsiz bir sarık, sırtında koyu renk ince bir cüppe vardı. Ağır ağır ilerleyen katırın üzerinde hafifçe öne doğru sallanıyordu. Etrafı yedi kişilik genç bir mürit topluluğu tarafından çevrilmişti. Ona bir zarar gelmesinden korktukları için mi, yoksa onun nurlu yüzünden biraz daha istifade etmek için mi, bilinmez katırın adımlarına ayak uydurmuş, şeyhlerinin etrafında dönerek ağır ağır ilerliyorlardı. Bizim sinirli bakırcı ustası, Tanrı'nın saklı sevgilisi Muhammed Celaleddin'i görünce kötülükten düşmüş, küfrünü içine gömmüştü. Beni unutmuş, küçük bir kovuğu andıran ağzı hayranlıkla yan yarıya açılmış, Konya'nın en mübarek evladının önünden geçişini izliyordu. Onu saydığımı bilsin diye, ayrılırken omzuna dokundum. "Gördün mü işte geldi beklediğim, onu görmeseydim, onu beklediğimi nereden bilecektim?" Biçare bakırcının dur demesine fırsat vermeden katırın önüne attım kendimi. Yedi müridin yedisi de dikildi karşıma. "Kimdi bu kara keçeler giymiş, kara saçlı, kara sakallı, kara gözlü adam? Eğer gönlü de karaysa, giyitleri, teni, saçı sakalı gibi, vay halimize" diyerek genç bedenlerini duvar ettiler pirlerinin önüne. Celaleddin durgun ve duru bir su gibi sakindi. Şöyle bir baktı yüzüme, bir nur şavkıdı geçti günün ortasından. Celaleddin baktı yüzüme, açılmak için ertesi sabahı bekleyen sonbahar goncaları gümrah birer gül haline geldi Konya'nın bahçelerinde. Celaleddin baktı yüzüme, yanaklarına birer gamze düştü ana karnındaki çocukların. Celaleddin baktı yüzüme ve ellerini kaldırarak müritlerine "Bırakın" dedi sadece. Çünkü görür görmez bilmişti beni, görür görmez anlamıştı niye geldiğimi ama ne gülümsemiş, ne tatlı bir söz dökülmüştü dudaklarından. Sadece "bırakın" demişti müritlerine. Çünkü dünya bir imtihandır diye buyrulmuştu. Cahillik engelinden atlayamayan, bilgi yükünü taşıyamaz. Yedi müridin kenetlenmiş genç gövdesi çözüldü, Ermeni ustaların yaptığı duvarlar nasıl çözülürse birbirinden. Aşılmaz bir kale kapısından geçer gibi yürüdüm aralarından. Gözlerim Celalleddin'in gözlerinde yaklaştım Allah'ın yeryüzündeki en umutlu dostuna. "Ey Müslümanların imamı" dedim saygıyla yakalayarak katırının yularını. "Sana bir sualim var. Ben çözemedim. Horasan'ı, Semerkand'ı, Şam'ı gezdim, Bağdat'ı gezdim, çözen birini de göremedim. Seni salık verdiler. Belki sen çözersin diye şehirlerin en eskisine geldim." "Buyur seyyahların piri" dedi ince sakalını sıvazlayarak, "mademki onca şehir içinde bizimkini seçtin, mademki uzun yolların kahrını çekerek bize eriştin, o zaman biz de saçalım sana gönül kuyumuzdaki bilgi dağarcığını. Neymiş bakalım, sor sualini." Sözler dudaklarından dökülürken yüzünde ne bir tereddüt vardı, ne de bir şüphe. Sanki daha ben ağzımı açmadan biliyordu, hem soracağım suali, hem vereceği cevabı. Ben de ona uydum, aklımdaki suali cevaplanması dileğiyle: "Şimdi söyle bana mana âleminin sarrafı" dedim bütün saflığımla. "Tanrı dostu, büyük âlim Bistamlı Bayezid mi büyüktür, yoksa Hazreti Muhammed mi?" Güzel kaşları çatıldı Celaleddin'in. Yok, bu kadarını tahmin etmemişti, benden başka hangi deli kalkışırdı bir din âlimi ile yeryüzünün müjdesi Muhammed Mustafa'yı kıyaslamaya. "Bu nasıl sualdir?" diye gürledi her daim doğruluk buyuran sesi. Bir titreme aldı beni gün ortasında, güneş altında. Al bastı kara yanağımı, tutuştu kafatasımın içindeki et parçası, ürkek bir serçeye dönüştü iman tahtamın altındaki yürek. Korktum, hiç kimseden korkmayan ben. Kuşkuya düştüm kendimden, şeyhlerin en büyüğü Muhiddin İbn-i Arabi'nin sözlerine bile gönül indirmeyen ben. Celaleddin hiç aldırmadı halime. "Bu nasıl sualdir?" diye yineledi. "Kuşku yok ki, Allah'ın elçisi Muhammed Hazretleri yaratılmışların en büyüğüdür. Burada Bayezid'in lafı mı olur?" O açıklarken zaten bildiklerimi ben de bir parça toparladım. Korkumun sesimi ele geçirmesine müsade etmemek için hemen itirazımı yetiştirdim. "Öyle diyorsun da Peygamber bu kadar büyüklüğüyle, 'Ey Allahım biz seni tam anlamıyla bilemedik' derken, Bistamlı Bayezid, 'Kendimi tenzih ederim, benim şanım ne kadar büyüktür ki, bilinmesi gerekenleri tıpkı gerektiği gibi bildim. Ben sultanların sultanıyım' diyor." Celaleddin gözlerindeki öfke kayboldu, beni anladı ve bakışları cennet ışıltılarıyla doldu. Artık mutluluğunu gizleyemez bir hale gelmişti ama cevabı vermekten de geri durmadı. "Bazı insanların gönül dağarcığı küçüktür, bir testi suyla doyar, bazılarınınki ise sonsuzdur, okyanuslar bile onların susuzluğunu gideremez. Bayezid susuzluğunu bir yudum suyla giderdi ve övünerek suya kandığından dem vurdu. Hazreti Mustafa'ya, gelince o müthiş bir kanmazlık hastalığına tutulmuştu. Sular içinde susuzluktan kavruluyordu. O her gün, daha çok görüyor, daha çok anlıyor, daha çok biliyordu, ama gördükçe, görecekleri artıyor, bildikçe bilmedikleri çoğalıyor, anladıkça anlamadıkları büyüyordu. Bu sebeptendir ki, 'Biz seni layıkıyla bilemedik' diye buyurmuştur." Gözlerimden süzülen yaşları silmeye bile fırsat bulamadım. İşte buydu Âdem Hazretleri'nden bu yana aradığım âdem. İşte buydu dört iklim, yedi kıtada bulamadığım. İşte buydu bana vaat edilen. İşte buydu Allah'ın gizli sevgililerinin en kutsalı. "Allaaah!" diye bir çığlık yükseldi. Gırtlağımdan mı? Aklımdan mı? Gönlümden mi? Benden mi? Yoksa kimden? (bkz: bab-ı esrar) Ve bir çok rivayete dayanan bu buluşmanın gerçekleştiği yere Marac'el-Bahreyn (iki denizin buluştuğu yer) denir.
    24. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Cs go hile türlerinden birisi.
      2kıskacı da var, yok mu - mavimajezik 11.05.2020 17:02:13 |#3777742
      0bkz: sen ölmedin mi ya biz senin cenazene geldik - louis froziel 11.05.2020 20:43:45 |#3777746
      0Yok reis ölmüyor bunlarrr - eaglegodz 11.05.2020 20:57:25 |#3777747
    25. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      epifiz bezi adında bir organımız var. Beynimizin içinde minnacık bir organ. Alın hizasında bulunur ve üçüncü göz denilen kadim sembol aslında epifiz bezidir. bu organ kullandığımız bazı gıdalar ve kimyasallar sayesinde atalarımıza göre oldukça körelmiştir. epifiz bezinin verimli kullanılması üçüncü göz, kalp gözü, 6. his gibi soyut duyularımızı tetikler ve diğer boyutlarla bağlantımızı sağlar. tuhaf geldi dimi :) çeşitli sebeplerden dolayı iyi kullanamadığımız bu organın verimini arttırabilmek için üzerlik tohumu, afyon veya Lsd gibi bazı uyuşturucu maddeler kullanan tiplerin olduğu aslında çok bilinen bir bilgi. binlerce yıldır var böyle işler. şamanlar, kızılderililer ve bazı paganik inançlarda da ruhlarla sohbetler, bilgiler alma ritüelleri işte bu üzerlik benzeri bitkiler sayesinde oluyor. mevlana da bu tiplerden biridir.
    26. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      “Kimle gezdiğinize, kimle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin. Çünkü; bülbül güle, karga çöplüğe götürür.”
    27. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Babası kendisine büyük hürmet ederdi, öyle ki; defnedildiğinde babası saygıdan ayağa kalktı. Tabi babasının da o sırada mezarda olması dışında bi problem yok. Gidenler bilir (en son 7-8 sene evvel gittiydim değiştiyse affola) türbeye girişte tam karşıda kocaman bilmem kaç metre yüksekliğinde bir sanduka mevcut, işte o sandukada babası yatıyormuş, Mevlana defnedilince babasının mezarı yükselmeye başlamışmış. Kaynak: Babası Mevlana'daki cevheri taa küçük yaşta anlamış, ondandır ki oğlu kendisinin bulunduğu bir ortama girince ayağa kalkar kendisine yer verirmiş. E aynı durum ölünce de devam etmiş. --- Allah'u Teala buyurmuş ki eğer Kabe'yi Mekke'ye kurdurmasaydım kesinlikle Konya'ya kurdururdum. Sebep : Mevlana'dan ötürü --- Mesnevi'deki "kabak hikayesi" ve diğer sapkın hikayeler, Mevlana öldükten çok çok sonra kötü niyetli kimseler tarafından kitaba eklenmiştir. Mesnevi'deki "kabak hikayesi" ve diğer sapkın hikayeler, Cumhuriyetin ilk döneminde insanları dinden uzaklaştırmak ve soğutmak için kitaba eklenmiştir. --- Mevlana'nın mezar odasına inmeyi düşünen eskilerden bir müze müdürü Mevlevi dedesi tarafından uyarılır; "Etme" Uyarıyı dikkate almayan müdür tam odaya girecekken birisi koştur koştur "müdür bey koş evin yanıyor" der. Müdürün evi kül olmuş bir de üzerine evladını kaybetmiştir. Olaydan sonra müdür yine kapının başına giderek gözyaşlarını içinde af diler. --- Müzede Neyzen Tevfik'e ait ney de sergilenmektedir. (Bu gerçek) (Bunu Mevlana aşığı bi arkadaşa ilettiğimde önce şiddetli bir şekilde reddetti. "O ayyaşın ney'inin o kutsal mekanda ne işi var" dedi. E tabi kanıtlanınca Neyzen Tevfik gözüne bir hoş görünmeye başladı :) --- Kendisiyle alakalı uzun bir yazı yazmaktı niyetim ama konu uzadıkça uzadı başka zamana toparlarım diye bıraktım. (bkz: üşengeçlik) Bari bazılarını bizzat duyduğum, bazıları da dilden dile dolaşan bazı ufak tefek uydurma bilgileri yazayım dedim.
    28. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      flood bittiğinde mevlana da bitiyor maalesef Edit:link düzenlendi Edit2: 70 tweetten oluşan bir flood ama 13-21 arası silinmiş nedense. Neyse o kadarını okusanız bile yine mevlana bitiyor ksjsjjsjsjs
      1Yazacağım konunun bir kısmının flood olarak buraya eklenmesi güzel bir tesadüf oldu, entry'i girmeme gerek kalmadı, tşk :)) - albay claus von stauffenberg 15.11.2021 00:24:25 |#4274932
      1Ne demek :) Elimde olsa herkese zorla okuturum şu floodu çok değil 10 dakka da mevlana hakkında belgelerle kaynaklarla tonla şey öğreniyorsun :) - turkuazgibi 15.11.2021 00:29:34 |#4274934
      1Muhakkak fazlası da var ama, hazret onlarca özlü söz etmiş insanları inandıramazsın bu yazanlara :) - albay claus von stauffenberg 15.11.2021 00:47:53 |#4274944
      butun yorumlari goster (5)
    29. 6
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Mevlana'nın dışı yeşil cübbeli, içi kahverengi abalı, kahverengi külah üzerine beyaz sarıklı, elinde doksan dokuzluk tespihli herkesçe bilinen şu görseli aslında 1960'lı yıllarda Tahran Üniversitesi'nde, Mevlana konulu minyatür ve resim yarışmasında birinci gelmiş, sonrasında Mevlana Müzesi Müdürü tarafından beğenilerek Konya'ya getirilmiş, kartpostal olarak basılmış ve tüm ülkede en çok kullanılan Mevlana resmi olmuştur. 14. yüzyılda yaşamış tarihçi Ahmet Eflaki Dede'nin kitaplarında tarif ettiği Mevlana ise portredekinin tam tersidir; boyu 1,80'dir ve çok zayıftır. Uzun sakalın insanda gurur yaratacağını düşünerek de hiçbir zaman uzun sakal bırakmadığını yazar.
    30. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Moğol istilası ve Mevlana: (#4390670)
    31. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
    32. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "why are you gay"
    33. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      "dün akıllıydım, dünyayı değiştirmek istedim. bugün ise bir geyim, kendimi değiştirdim." sözün aslını hatırlamayanlar için yaptığım bir paylaşım. mevlana <3 şems mesneviden hiç ders almamış lavuklar gelip laf atabilir dikkate almayın. onlar ki cahildirler.
    34. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Her şey vaktini bekler, Ne gül vaktinden erken açar, Ne güneş vaktinden erken doğar.
    35. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
    36. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      devrinin fethullahı bir cümle türkçe eseri yok, moğol gelse de bizi bu türkolardan kurtarsa diye takılan sözde aydın afgan, oğlancı, ajan. onca türk oğlu türk düşünürümüz aydınımız varken batılılar neden kafayı mevlanaya takık acaba
    37. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Gelmiş geçmiş en büyük türk düşmanlarının arasında ilk 10 garantilidir.
    38. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Pasiftir
      1Pasif olması suç mu amk?? Adamın cinsel yönelimini niye eksiliyorsunuz xd - herecomesthepainagain 06.11.2022 23:52:59 |#4477771
    39. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Şems ile basışamadığı için onlarca şiir yazan konyalı şair
      0konyalı değil, konyaya sonradan gelmiş. ulan bu hayat bana konya savundurttu.. - gamlibaykus1 06.11.2022 22:58:32 |#4477718
      0benim için ait olduğun yer doğduğun değil öldüğün yerdir o yüzden mevlana konyalıdır - nediyorumlanben 06.11.2022 23:02:31 |#4477724
      1mevlana'nın konya'ya sonradan gelmesi konyalı olduğu gerçeğini değiştirmez ✍🏻✍🏻✍🏻 - louis froziel 06.11.2022 23:02:54 |#4477726
      butun yorumlari goster (4)
    40. -1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Afg*n’dır. Sapığın önde gidenidir. Ayrıca (bkz: Konya civarı pasif)
    /