bugün
yenile
    1. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      benim.
    2. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
    3. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
    4. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      dokuzkuyruklutilkidir. bir oyuncu lolde aynı ligin serisini 15 kere oynayıp 2-3 kaybeder mi ya. hadi onu geçtim, 3 lose streak in ardından fifa'ya girip orda da tokat yer mi. hadi şanssızlık diyelim buna da cs:go da takımına 4 tane rus gelir mi. online bilgisayar oyunlarının daimi loser ıyım. teşekkürler iyi geceler.
    5. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kimseye zararı olmayan insanların genel ismi. elleşmeyin adamlara.
    6. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      nba 2k oynamayı bilmiyor. (bkz: avarel)
    7. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (bkz: almanya) adamlar hep deli gibi çalışıyor fakat girdikleri her savaşta dünya bunlara karşı oluyor. her seferinde kaybediyorlar. tam bir loser örneği.
    8. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      birileri sana sesleniyor gel hele gel.
    9. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış adam.ama asıl kazanmak bu değil midir?bunun üzerine saatlerce tartışabilirim.
    10. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (#66148) iki yılı aşan sürede en ufak bir değişiklik bile yok. hala benim en ağır biçimde. işim yok, bi şeyleri de düşünmeyeyim de kendimi yiyip bitirmeyeyim diye arkadaşla facebookta 101 oynayalım dedik. en düşük puanla açtık masayı yeni başladım ben diye. ilk bir iki el kazandık falan puan arttı. hep böyle olur zaten ilk güzel olur umutlanırım. sonra taşlar gelmedi, eller kötü geldi... bir elde masadaki toplam 8(eight, acht...) tane 1'den(one, ein...) tam 6(six, sechs...) tanesi bana geldi oyun başında. ve aynı oyunda arka arkaya tam 4(four, fünf...) kere 2(two, zwei...) çektim. dayanamadım ananı avradını sikeyim senin gibi şansın diye bilgisayarın fişini çektim amk. iki gün evvel reddedilmiş adamım zaten, hayatım da bomboş. zihnim meşgul olsun diye oynadığım oyunda çektiklerime bak ya. hayır bi ben de batmadım arkadaş da battı amk. lan 8 tane taşın 6 tanesini nasıl bana veriyorsun amına kodumun makinesi hiç mi insafın yok nasıl arka arkaya 4 kere 2 çektiriyorsun allah belanı versin ya.
      0kendime şansızlıkta yarışacak birini buldum. geçmiş olsun. bu pezevenk şanssızlık geçmiyo. galiba kalıcı yapıştı üstüme. - la grande aquile 19.07.2017 07:47:33 |#3412424
    11. 11
      +
      -entiri.verilen_downvote
      t: halk arasında "ezik" olarak bilinir. hayatta ne maddi ne manevi hiçbir başarı kazanamamış,özgüveni bir fahişenin namusu kadar olan,toplumdan soyutlanmış bireylerdir. türkçe zengin bir dil,loserlik kavramının karşılıkları çeşitlendirilebilir. pısırık,sümsük,zavallı,yenik.. türkçe bile birçok farklı biçimde loserleri aşağıladı,ana dilinizden başladı hayat vurmaya. loser nedir,kimdir,nerde gezer? kendime göre şöyle açıklamaya başlayayım; loserlik doğduğunuz andan itibaren gırtlağınıza yapışır ve ömrünüzün sonuna kadar da bırakmaz. nasıl bir aileye sahip olduğunuz,nasıl bi çevrede yetiştiğiniz,maddi durumunuz,güzelliğiniz-yakışıklılığınız,yetenekleriniz ve akla gelebilecek her şey hayatın,sizi bir loser olarak dünya piyasasına kazandırma hedefinin kriterleridir. loserler kaybetmeye daha dünyaya gelmeden başlarlar aslında. çirkin olan soyunuzun boktan genini taşıyacağınız doğmadan belirlendi bile. bu,feleğin size ilk tokadıdır. doğdunuz,hızla geliştiniz ve suratı pek de iç açıcı olmayan bir çocuk haline geldiniz. artık bilinciniz açık. anne-babanızın kavgalarına tanık oluyorsunuz ve annenizin soğan doğrarken ağlamadığını idrak edebiliyorsunuz artık. yapımınızda emeği geçen babanın yayında hiçbir gayret göstermediğini görüyorsunuz. korkunç bir baba figürü,dönemin yeşilçam aile saadeti karelerinden kilometrelerce uzak bir aile yaşamı. başkalarına güvenmeye en çok ihtiyacınız olduğu zamanda babanızdan beklenmeyen bir kahpelik. her şeyi öğrenmeye açık zamanlarınızda korkmayı,diken üstünde yaşamayı öğreniyorsunuz. içler acısı.. hayat boyunca büyük önem arz edecek özgüven olgusunun temelleri aile ortamında olabildiğince çürük bir şekilde atıldı. fakirsiniz. okul çağındasınız,üstünüzde abinizden kalma,soluk ve yer yer dikiş izleriyle dolu yine de önlük olduğunu inkar etmeyen mavi bir önlük,altınızda minimum 2 sene giymeniz için alınmış,neredeyse iki bacak genişliğinde,paçaları içe doğru kıvrık gri kumaş pantolon,ayağınızda ise pazardan hiç istenmese de 10 liraya alınmış,naylon,yağmurlu havalarda mutfak süngerine dönüşen bir ayakkabı,üstünüzde de annenizin ördüğü süveter,atkı,soğuğu kısmen önleyen bir mont.. kendini beğenmiş bir çocuk ağlatır seni; -o ayakkabı sahte,kaç para o? -10 lira.. -benimki 80 lira. "anne benim neden yok..?" her fırsatta okul müdürünün duyurduğu,annenize söylediğinizde geçiştirilen ve öğretmenin sınıfın ortasında pat diye sorduğu okul aidatı. varlığından haberinizin olmadığı bir şey; "onur",işte o kırılıyor. "annem yarın vercek öğretmenim.." en sevdiğiniz ders beden eğitimi,hemen top oynamak için takımlar kuruluyor. kazım'ı aldım. hasan'ı aldım. serkan'ı aldım.. bi sen kaldın be. seni de ben alayım bari,geç kaleye. kendinizi diğerlerine kabul ettirebileceğiniz yegane aktivitelerden futbolda beceriksizsiniz ve sürekli gol yiyeceğiniz bilinse de diğerleri oyunun tadını çıkarmak için sizi kaleye soktular ve her gol yiyişinizde suçu size attılar. "ama kimse defansta yok ki.." okulun zorbaları ortaokulda varlıklarını göstermeye başladılar. siz bir korkaksınız. boyun eğmeyi hayat size mükemmel bir şekilde öğretti. fiziksel tacizlere göz yummaya çalıştınız,çalıştınız,çalıştınız. ama bir kıvılcımla "hayır" dediniz. beni rahatsız etmeye hakkı yok! mağara yasalarına göre güçlü olan kazanır,onurunuz için ilk kavganızı veriyorsunuz. beklenen oldu,tüm sınıfın önünde dayak yediniz,sevdiğiniz kız size acıyarak bakıyor. "ama ben haklıydım..?" özgüven paramparça. utanç verici.. lise çağına geldiniz. artık çoğu şeyi anladınız. uğraş vermiyorsunuz anlaşılmak için. sessiz sakin bir köşede oturuyorsunuz. ilkokuldaki toy heves yok. etrafınızdaki gülüşmeler,aşklar,arkadaşlıklar,başarılar.. hepsi sizi teğet geçiyor,yaşam çemberinin dışında dikilmiş içeriyi izliyorsunuz. kimse için önemli değilsiniz,varlığınızı kendiniz bile hissetmiyorsunuz. bi çocuk vardı cümlesindeki "bir çocuk" sunuz. isminizi bile akıllara kazıyamadınız tebrikler. loserlik resmen kanınıza işlemiş,zavallıca.. "benim adım mert.." kimin umrundaysa.. bir kalbiniz var her şeye rağmen. gizli gizli yürütebileceğiniz ve karşılığında hiçbir ücret ödemeyeceğiniz bir eylem,sevmek! sessiz sedasız,parmak ucunda yürür gibi sevmek. kimsenin bilmesine gerek yok öyle değil mi? adı beyza.. ah beyza ah! dümdüz siyah saçları,çalı süpürgesi gibi kaşları,kaşlarının altında buz gibi baksa da yürek ısıtan kahverengi gözleri,her zaman diz hizasında olan kareli siyah etek,yanağındaki ben,kocaman gülmesi için tanrı'nın armağanı olan geniş bir ağız ve onu tertemiz duygularla seven,her gün hayallerine ortak eden,uzaktan hayranlıkla izleyen sen.. söyleyemezsin ona. layık değilsin ki sen ona. senin gibi çirkin birine kim bakar? etrafta o kadar yakışıklı varken,kendisine şans tanımasını istemen güzelliğine hakaret olur. uzaktan uzaktan 3,5 seneni geçir,başkasıyla gülüşmesini seyret,seni farketmesi için çok sevdiği çikolatalı sütü sen de iç,sıkıcı matematik derslerini arka sıradan saçlarına bakarak güzelleştir.. lise bitti. o gitti,diğerleri zaten senin için yoktu. sen onlar için daha çok yoktun ama. liseden mezun oldun ve elinde kalan hiçbir şey yok. kişilik yoksunu,korkak,pısırık,özgüvensiz,yeteneksiz herifin tekisin. düşünceli olman önemli değil,iyi biri olman önemli değil,aşklarını temiz yaşaman önemli değil.. hiçbir şey önemli değil sen losersin,soyutlanmak zorundasın. sen hep kaybettin,bundan sonra da hep kaybedeceksin. "ama insanlar sence de fazla acımasız değil mi? ben istemedim bu hayatı,böyle olmayı. aslında bi tanısalar ne kadar iyi biri olduğumu görecekler" sen hala iyiliğin bi değeri var sanıyorsun,hala losersin,kal böyle. kimse kabul etmek istemese de çoğu insan az ya da çok loserdir. itiraf edeyim yazılanların neredeyse hepsi bendim. bazen kendimden nefret ediyorum,bazen insanlardan nefret ediyorum,benliğimden nefret ediyorum. kabullensenizde kabullenmesenizde loser olduğunuz gerçeğini kendinizden saklayamıyorsunuz.
      2"parmak ucunda yürür gibi sevmek " - florist 11.10.2017 05:15:31 |#3702707
    12. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      0üzüyorum çok üzülüyorum - raskolsikov is back 04.02.2018 01:21:11 |#3489896
    13. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
    14. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      başlığın ilk entrysine bakın. bundan 3 sene evvel ''benim'' yazmışım zaten. ki öyleydim, hala da öyleyim. hayatta sahip olduğum yetersizlikler ve yeterliliklerime engel olan prensipler yüzünden neredeyse hiçbir şeyi tam olarak yaşayamadım. yusuf hayaloğlu'nun hayat nedir anne şiirini yaşıyorum 7 kasım 97'den beri. bunu biliyorum, bununla barışığım. kaybeden olmanın da bir onuru vardır, çoğu zaman kazanan olmaktan önemlidir hatta. tam olarak bu(#2216796) entryde bahsettiğim gibi. bundan korkanları ve bu yüzden değişenleri hiçbir zaman hoş göremeyeceğim. ''insanlar çoğunlukla kendilerine yenik düşmemek için hayata savaş açarlar. kendimize yenilgimizi meşrulaştıracağımız biricik meydan orasıdır çünkü. ve sonunda herkes şu beygiri yorulmak nedir bilmeyen akıncıya teslim olur: hayatın adeti, gövdenin kaderi budur. yine de bir tek istisnası var bu kaderin: gençlik. o gerçekten de teslim alındığı güne kadar, dünyanın, kalbine uygun bir yer olması için savaşır durur. hiçbir beklentisi de yoktur bu ölçüsüz oyundan. şimdiden gönendireyim seni: insan gençken, tenezzülsüz bir isyan olarak ölür...'' aklınızda olsun bu alıntı hep. en azından bir isyan olarak ölün bırakın, herkes ortalık malı oluyor zaten.