bugün
yenile
    1. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Deniz kıyısında bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır. Güneş onu yakıp kavurur. O da Tanrıya yakarır keşke güneş olsaydım diye. "Ol" der Tanrı. Güneş oluverir. Fakat bulutlar gelir örter güneşi, hükmü kalmaz. Bulut olmak ister. "Ol" der Tanrı. Bulut olur. Rüzgar alır götürür bulutu, rüzgarın oyuncağı olur. Rüzgar olmak ister bu kez. Ona da "Ol" der Tanrı. Rüzgar her yere egemen olur, fırtına olur, kasırga olur. Her şey karşısında eğilir. Tam keyfi yerindeyken koca bir kayaya rastlar. Ordan esen burdan eser, kaya bana mısın demez! Bildiniz, Tanrı kaya olmasına da izin verir. Dimdik ve güçlü durmaktadır artık dünyaya karşı... Sırtında bir acı ile uyanır.... Bir ihtiyar taşçı kayayı yontmaktadır. ..”
    2. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Patronun birisi bir gün istifa eder. Yeni patron işi devralmaya geldiğinde eski patron yeni patrona işler kötü giderse eğer alttaki çekmeceyi aç der. Yeni patron işe başlar uğraşır didişir ama işler kötü gider ve eski patronun söylediği çekmece aklına gelir, çekmeceyi açan yeni patron üç tane zarfla karşılaşır ve ilk zarfı alır zarfta “geçmişi suçla” yazar patron hemen başlar benden önce böyleydi şöyle eski patrona ve çalışanlara saydırır suç bende değil der. Aradan zaman geçer işler yine kötü gider ve patron çekmeceden ikinci zarfı alır zarfta “yanındakileri suçla” yazmaktadır. Patron hemen başlar yanındaki işçileri suçlamaya böylesiniz şöylesiniz yapamıyorsunuz diye derken işler yine kötü gidiyor ve üçüncü zarfı açmaya karar veriyor ve zarfta “Sende artık üç mektup yazmaya başla” yazıyor Yani değerli dostlar hatayı olmazları hep dışarıda aramaya veya her şeyi önce kendimizde aramaya gerek yok orta yolu bulmak önemli nasıl bulacağımız kendimize kalmış benim için dışardan bir kaç dostumun görüşü gerçekten önemli neyse herkese iyi haftasonlar...
    3. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bir gün bir gün bir çocuk, eve de gelmiş kimse yok. açmış bakmış dolabı, şeker de sanmış ilacı. yemiş yemiş bitirmiş. akşama sancı başlamış. kıvrım kıvrım kıvranmış, yaptığından utanmış.
    4. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Kara bir tavuk varmış yumurtaları da hep kara olurmuş. Bir gün “şu dereyi bir geçeyim de ben de beyaz yumurtlayacağım” demiş. Dereyi geçtikten sonra yumurtlamış ve bakmış ki yine kara. Sonra kendine “bende bu göt olduktan sonra nereye gidersem gideyim kara yumurtlarım” (Rahmetli anneannemden bir hikayedir aklımda kaldığınca aktarmaya çalıştım)
    5. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bir gün bir palyaço varmış bütün ağlayanları güldürürmüş bir gün bir adam yoğun ağlama teşhisiyle doktora başvurmuş doktor da demiş ki git o palyaçoyu bul o seni güldürür o da demiş ki o da benim
    6. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Köstebek gidiyor tütüncülere; köstebek: ey tütüncüler tütüncü: hayırdır köstebek köstebek: tütünde misiniz tütüncü: görmez misin köstebek tütündeyizdir köstebek: tütüncünüz nerede tütüncü: tütüncümüz köydedir köstebek: köyünüz nerededir tütüncü: köyümüz şuradadır köstebek: tütününüz nicedir tütüncü: tütünümüz boldur ey köstebek köyümüze buyurmaz mısın köstebek işte gidiyor tütüncünün köyüne tütüncüyü buluyor ve diyor ki; köstebek: ey tütüncü ey tütüncü tütünlerin var mıdır tütüncü: ey köstebek bilmez misin ben tütüncüyüm tütünlerim vardır köstebek: tütünüm sende mi tütüncü: senin tütünün ne gezer bende
    7. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (#4380468) no'lu entry'i görünce aklıma bir hikaye geldi hatırladığım kadarıyla anlatayım. Zamanın birinde bir ülke varmış. Birgün bu ülkenin vezirlerinden birisi kralın huzuruna çıkmış ve: - Kralım hazinemizde para epey azaldı buna bir çare bulmamız gerek, demiş. Kral biraz düşünmüş ve kararını açıklamış : + Bizim şehrin ortasından geçen köprünün başına bir adam koyun ve her geçenden para alın, demiş. Uygulamaya başlamışlar ve her geçenden para almaya başlamışlar. Çok geçmeden vezir tekrar gelmiş: - Kralım bu da yeterli olmuyor hâlâ para yetiştiremiyoruz ne yapalım? Kral : + Köprünün öbür ucuna da bir adam koyun hem gelenden hem geçenden para alın, demiş. Bunu da uygulamaya koymuşlar fakat yine yeterli olmamış, vezir tekrar kralın huzuruna çıkmış: - Kralım, demiş, yetmiyor bu da yetmiyor başka çareler bulmak lazım. Kral düşünmüş düşünmüş: + Köprünün ortasına da bir adam koysak ortasından her geçenden de mi para alsak, demiş çekinerek. Vezir de kendisine destek verince bunu da uygulamaya koymuş. Üzerinden epey süre geçmiş ne korktuğu gibi bi itiraz gelmiş kimseden ne de vezir çıkıp gelmiş para sıkıntımız var diye. Emir vermiş veziri huzura çağırtmış: + Kimse itiraz etmedi mi bu duruma? - Yok kralım herkes halinden memnun herkes hem köprünün girişinde, hem ortasında, hem çıkışında para veriyor hazinemiz de doluyor, demiş. Kral biraz sinirlenmiş, kimse mi itiraz etmez yahu? Bir kişi bile mi tepki göstermez? Ardından vezire yeni kararını açıklamış: + Köprünün ortasında para alan adamın yanına birini daha koyun. Biri her geçenden parayı alsın, diğeri de her geçeni becersin. Bu da uygulamaya konmuş, zaman geçmiş, kral beklemiş ki biri gelsin de krala şikayette bulunsun ama yok, ne gelen var ne giden. Kral vezire emir vermiş: + Halkı toplayın balkon konuşması yapacam (shshshhshs) Bütün ahali toplanmış kral çıkmış balkona seslenmiş. + Eyyy ahali, var mıdır hizmetlerimizden bi şikayeti olan? (Kimseden tık yok) + Eyyy ahali, var mıdır hizmetlerimizden bi şikayeti olan? (Yine kimseden tık yok) Kral çok sinirlenmiş kimseden ses çıkmamasına, daha sinirli ve gür bi sesle: + Eyyy ahali, yok mu bizden şikayeti olan kimse? Arkadan bi el kalkmış çekinerek, padişah sevinmiş en azından bi muhalif ses duyacağına. + Buyur, demiş, anlat derdini. - Kralım, demiş gariban köylü, hani köprünün ortasına bi adamınızı koydunuz ya bizim gelip geçerken siken. + Eeee, demiş kral gözleri parlayarak. - Onun yanına birkaç adam daha koysanız ya, hem tek başına çok yoruluyor, hem de çok kuyruk oluyor devletin işleri aksıyor...
    8. -6
      +
      -entiri.verilen_downvote
      evvel zaman içinde kalbur saman içinde, çok iyi arkadaş olan bir atla bir piliç varmış... diğer hayvanlarla birlikte bir çiftlikte mutlu bir hayat sürerlermiş... bir gün atla piliç dere kenarında oynarlarken, at birden bataklığa adım atmış ve bataklık atı içeri çekmeye başlamış... piliç'e "bana yardım "eeeeet" diye seslenmiş. piliç bunun üzerine koşa koşa çiftliğe gitmiş, çiftçinin bmw'sine atladığı gibi bataklık kenarına gelmiş.... bagajdan bir ip çıkarmış, bir ucunu bmw'nin arkasına bağlamış bir ucunu da düğüm yapıp atın ayağına doğru fırlatmış, ve arabayı çalıştırmış..... araba ilerledikçe at bataklıktan yavaş yavaş karaya çıkmış, ve piliç'e "sana hayatımı borçluyum canım dostum" diye teşekkür etmiş... bir kaç gün sonra, at bir gün dere kenarında su içerken piliç'in çığlıklarını duymuş... başını kaldırmış bir de ne görsün, bu sefer de piliç bataklığa düşmüş çırpınıyor hem de boğazına kadar batmış. at önce etrafına bakmış, ne ip var ne bir şey, zaten bmw'yi de çiftçi almış şehre gitmek için. ne yapsın ? at derin bir nefes almış ve bacaklarını iyice aralayarak bataklığın kenarına gelmiş, kocaman organını piliç'e uzatmış: "hadi dostum sana uzatıyorum iyice asıl ve seni kıyıya çekeyim". ve piliç atin şeyine asılmış, yavaş yavaş at onu kıyıya çekmeyi başarmış. piliç ona mutlulukla gülümsemiş: "iste simdi sen de benim hayatımı kurtardın dostum".... peki bu hikayenin ana fikri nedir? "at kadar şeyiniz varsa etraftaki piliçleri toplamak için bir bmw'ye ihtiyacınız yok" (bkz: cem yılmaz)
    9. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Küçük Deve annesine sormuş: "Anne, bizim ayaklarımız neden bu kadar büyük?" Annesi çöllerin kumlarla kaplı olduğunu ve kocaman ayakları sayesinde daha kolay ilerlediklerini anlatmış. Küçük Deve annesine sormuş: "Anne, bizim kirpiklerimiz neden bu kadar gür?" Annesi Küçük Deve'ye kirpiklerinin çöldeki kum fırtınalarında nasıl işe yaradığını anlatmış. Küçük Deve annesine tekrar sormuş: " Peki bizim neden hörgüçlerimiz var?" Annesi bu kez de çöller çok kurak olduğu için hörgüçlerini bir depo gibi kullandıklarını anlatmış. Küçük Deve son kez sormuş: " İyi de bizim bu hayvanat bahçesinde ne işimiz var?'