bugün
yenile
    1. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      fenerbahçeli yöneticilerin şike yaparken hiç yapmadıkları şey.
    2. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
    3. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      insanların sadece kendine yapılmadığı zaman varlığını hatırladığı kavram. çuvaldız batıyor ondan sonra empati diyorlar. kendisine batan iğne yokken kimsenin aklına gelmiyor empati. ya da sağa sola iğne batırırken de yok, illa bir şeyler battıktan sonra karşı taraftan bekleniyor. ha sürekli empati yapabilen kişiler karşılığını alıyor mu dersek o da yok. topluca helak olup gitsek ne güzel olur.
    4. 6
      +
      -entiri.verilen_downvote
      21. yüzyılda sadece bir kitap adı olarak kalan o muazzam yetenek. evet yetenek diyorum, herkesin yapabikdiği veya iyi olduğu bir şey değil çünkü. kolay mı karşında acıdan ölen bi adamın hislerini iliklerinde hissetmek onun gibi düşünebilmek. yada 1 dk önce kızıp bağırdığın insanın yerine koyabilmek kendini, haklı dahi olsan onu düşünüp pişman olmak. bence zor, çok zor.
    5. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      hiç tanımadığın bir insanın kederini ruhunda hissetmenin diğer adı.
    6. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kesin haklı olduğum zaman kurmuyorum,kuramıyorum.
    7. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kitap olanı için; (bkz: gnosis)
    8. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (bkz: senin anana bacına deseler hoşuna gider mi) edit: faltiso benzerini demiş zaten yeaaa, nys .s .s
    9. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      mükemmel kelimesi az kalacak bi kurgu kitabı. okurken bırakamayabilirsiniz. uyarı: bağımlılık yapıyo
      1adam fawer'ındı dimi okumak isterim. - manuderferguson 27.09.2016 01:03:17 |#2809425
      1evet kapak beyaz üstüne renkler olan doğrusu. - psikolojisi bozuk 27.09.2016 01:04:22 |#2809470
      1tamam okumaya çalışacağım teşekkürler bilgi için :) - manuderferguson 27.09.2016 01:05:13 |#2809426
      butun yorumlari goster (4)
    10. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      (bkz: adam fawer ) ait kitaptır.zaten adamın 2 kitabı var ikisi de efsane.
      03 kitabı var. 3. kitabı oz:kansaslı doroty, ama okumayın gidin oz büyücüsünü izleyin - sabbrax 04.10.2016 01:06:33 |#3312150
      0ne zaman çıkardı ? - beyaz zenci 04.10.2016 01:06:57 |#2820458
      0haziranda türkiye'de çıkardı. - sabbrax 04.10.2016 01:08:00 |#3312126
      butun yorumlari goster (5)
    11. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      aşağılık kompleksi olmayan,çoğu şeyi aşmış, kendini bilen ve geliştiren insanların kurabildiği düşünce veya eylem.
    12. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      çogu insanın '' o ne ya ne empatisi bırak allah aşkına '' dediği şeydir.
    13. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      rez. edit: (#933066)
    14. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kurun bişi kaybetmezsiniz
    15. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      sadece 2 insan arasında gerçekleştiğine inanılan olgu. büyük bir kitleyi kapsamaz diye düşünülür, yanlış.
    16. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      okuyacam bu kitabı inşallahuteala
    17. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      adam fawer'ın yine çok iyi bir iş çıkarmış olduğu kitap. --- spoiler --- "ya sorgulamamanız istenen dayatmalar yalnızca daha büyük gerçeği görmenizi engelleyecek bir yalanlar ağı ise" --- spoiler ---
    18. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      köprüdür beli kırılan.
    19. 4
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kaba taslak tanımı; bir insanın kendisini karşısındaki kişinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakmasıdır. peki bu yeterli mi? hayır! çünkü her şey bu aşamadan sonra başlar. karşıdakinin duygu ve düşüncelerini doğru olarak anlamak ve hissetmek de gerekir. bakmak değil, görmek gerekir. bu olmadan yapılan empati bir işe yaramaz. peki şimdi yeterli oldu mu? hayır! o kişiyi anladığını ona ifade etmek de gerekir. çünkü empatiye ihtiyacı olan insan esas olarak bunu ister. anlaşılmak ister, anlaşıldığını hissetmek ister, yalnız olmadığını görmek ister. önce kendinize, sonra da o kişiye yardım edin. kendi empatinizi ona kanıt olarak sunun. empati yapın ama kör/topal bir empati değil. bütünüyle objektif, anadan üryan bir empatiyi kast ediyorum. saf ve temiz olun ki yaptığınız empati de öyle olsun. bütün bunları yaparken tatlı dilli olun. çünkü; empati yapmak için en güzel minval, tatlı dilli olmaktır. vesselam..
    20. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bugün günlerden ''yargı gecesine 50 saat 29 dk kala''
    21. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      yetenektir. (#1495528) empatinin nirvanası; tartışılan insana yapılan empatidir. sana karşı o an da zıt kutupta bulunan, aykırı fikirleri olan insana bile sağlıklı empati yapabildiysen bunun daha ötesi yok. bu seviyede yetenekli biri var mı bilmiyorum, bana hiç denk gelmedi. ama umarım vardır ve bir gün tanışma şerefine nail olurum.
    22. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      işene gelen yapıyor ama galiba kimsenin işine gelmiyor
    23. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      empati kurmayı bilseler her şey çok daha güzel, hayat çok daha yaşanılır olurdu.
    24. -1
      +
      -entiri.verilen_downvote
    25. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      empati yunanca bir kelime.bana kalırsa bir kelimeden daha fazlası.bir yetenek.herkesin yapabiliyor olmasını dilerdim.o zaman daha çekilir bir yer olurdu burası. çeşitli yorumlar var bunlar ilgili herkesin çıkarımı farklı. pakistanlı yazar muhsin hamid şöyle tanımlamış; “empati bir başkasının yankılarını kendi içinde duymaktır.” gitgide köreliyor .buna sebep olan şey artan bencillik.ya da kendini koruma içgüdüsüyle yaklaşmak.kendim adına söyleyeyim önceden çok fazla empati yapardım.empat derecesinde(bilmiyorum empat da olabilirim ).sürekli bulunduğum ortamda dışlanmış veya üzgün kişileri gözlemler ,onlarla muhabbet bile kurardım .ya da arkadaş grubu veya başka bir çevre grubumuzla bir yere gittiğimizde popüler kişilerin konuşmaları(her grupta herkesin ilgisine boğulan popüler kişi vardır) ilgimi çekmez tam tersi kendi halindeki kişiler ilgimi çeker ve onlarla empati kurardım . sonra bu beni çok yormaya başladı artık sürekli girdi oluyordu beynime ve çok sıkıldım bu durumdan.kronik yorgunlukla baş ediyordum ,dikkatimi veremiyordum hiç bir şeye.sanki o şeyleri ben yaşıyorum gibi üzüyordum kendimi ve buna bir son vermek istedim artık.başka çarem yoktu empati kurmaktan vazgeçmek istedim.zordu benim için. sokakta dilenen bir çoçuk görünce içim parçalanmasına,mutsuzlara,sokakta yaşayanlara,hayat yönünden şanslı olmayanlar için üzülmeye,her gün haberlere çıkan birilerinin saçma ölüm haberlerine,çocuklara yapılan taciz ,şiddet olaylarına,yaşlıların bakım evlerindeki acımasız davranışlara maruz kalmalarına, dayanacak gücüm kalmadı çünkü.bu yüzden vazgeçtim empati kurmaktan. ama öyle vazgeçtim demekle olmuyor. şuan için yine üzülüyorum eskisi kadar harap etmiyorum ,olması gereken neyse o olur diyorum o şekilde sakin kalıyorum. empati kurmayanlar kurmak istemiyor,bilinçli seçmiyorlar belki de... edit: empat olup olmadığını öğrenmek isteyen olabilir diye link bırakıyorum ;empat olduğunu öğrenmek
    26. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      çevresel faktörler kadar genlerin de kaynaklık ettiği belirlenen insani yeti. link not: (#1983467)
    27. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      hayata daha farklı bakmayı sağlıyor.
    28. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bunlara empati nedir diye kim öğretmiş bilmiyorum; ama kim öğretmişse onun ben atalarını sikeyim. dostlar empati, siz bir şeyler yapmaya karar verirken karşınızdakini de düşünmek değil, verdiğiniz karar doğrultusunda kalkışacağınız eylemi karşınızdakinin nasıl yorumlayacağını düşünmektir. kısaca empati, karşındakini "de" düşünmek değildir. yani çok affedersiniz ama siz benim ağzıma sıçtıktan sonra ben sizin niyetinizi sikerim. "yi imi niyitim bi digildi" hassiktir lan oradan.
    29. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bir zamanlar burada "empatinin nirvanası; tartışılan insana yapılan empatidir." demiştim. yanılmışım.. zira en alası; sana en ufak yakınlık/benzerlik taşımayanla yapılırmış. en senden olmayanla. deneyim ve birikim olarak en senle benzeşmeyenle. yarım saattir şu kurban olduklarımla empati yapmaya çalışıyorum; link ama olmuyor, yapamıyorum.. çünkü kendimi bildim bileli ayağa kalkıp yürüyebiliyorum, sırtımı koltuğa dayayıp oturabiliyorum, her şeyi düz bir şekilde görebiliyorum. tüm bunları tek seferde yok sayamıyorum, hayatım kararıyor. onların bu zamana kadar ve bundan sonra yaşayacakları deneyim ile, kendimde yer alan ve alacak deneyimleri mukayese etmeye çalışıyorum, aklım almıyor.. altında eziliyorum bu ağırlığın. bu çocuklar hiçbir zaman sırtüstü uyuyamayacak lan. çünkü içlerinden biri öyle uyursa, yüzü altta kalan kardeşi nefes alamaz. rezil, nankör ve şükürsüz adem müsveddeleriyiz hepimiz. ne dertler çektik ama dimi? yaşanmaz hatta bu dünyada? size diyorum erdem yoksunları size! kime ne anlatıyorum ki... -benim biraz durulmam lazım.. link- not: (#2198472)
    30. 7
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Giderek geometrik hızda artan bir şekilde empati yoksunluğunun baş gösterdiği bir dünyada yaşadığımızı düşünüyorum. Bize has değil, belli bir insan grubuna has değil. Topyekun herkesi kapsayan bir sıkıntı bence bu empati eksikliği. Twitter'da #TuğbayaYardımEdin diye bir tag açılmış. Yeni gördüm. Çok rahatsız edici bir görüntü düşmüş internete. +18 Hassas içerik bence Şimdi bu kıza yardım edilsin diye binlerce tivit atılmış. Yerli ve milli süperman'imiz Haluk Levent olaya el atmış. Davalar açılmış, kızın o hayattan çekip alınması için adımlar atılmış vs. Görüntüler gerçekten çok rahatsız edici. Kız zamanında polise de gitmiş ama pek iplenmemiş falan. Zerre şaşırmadım. Ama ben şundan da eminim: O kızın o evde yaşadıkları, babasından gördüğü zulüm, taciz, tecavüz, işkence, yaşam standartları, içerisine düştüğü psikolojik buhran, yatalak anne, parasızlık, çaresizlik, deli baba, sidik kokusu, bok kokusu, tükrük, küf kokusu, ter kokusu, yaşamına kast edilme, iptidai insan davranışları, baba spermi, isli perdeler, karanlık, kasvet, çöp evi andıran dardağın bir yaşam alanı, harap olmuş ses telleri, bitmeyen çığlıklar, bir sürü bir sürü manyak manyak işler... Biri bunları bizlere sabaha kadar anlatsa, gazeteler günlerce yazsa 1,5 dakikalık bir videonun yaydığı etkinin 10'da 1'ini bile sağlayamazdık maalesef. Tamam video biraz da kesin kanıt niteliği taşıdığı için etkili sonuçlar doğuruyor ama sadece bu olduğunu hiç sanmıyorum. Toplumda infial yaratıyor olmasının esas sebebi tüm bunları görebilmiş olmamız yani arkaik bir empatiye zorlanmamız. Empati aslında sosyal ilişkilerde ahlaki bir paradigma görevi gören soyut bir farkındalıktır. Meziyettir. Fedakarlıktır. Toplumları birlikte yaşamaya yarayan bir yatırımdır. ve biz bu farkındalığı kaybediyoruz. Aslında doğrudan bir suçlama değil bu tespit. "Ne biçim insanlar olduk yaa" sitemi de değil. En fazla, biraz daha çok kitap okumayı falan önerebilirim bu durum için. Özellikle kurgusal kitaplar ne kadar küçümsense de bu tip sosyal bilişsel öğrenme yetileri kazanmak için yegane başvuru kaynaklarıdır. Konu eğer empati ise bilişsel hassasiyet kazanabilmek için soyut düşünebilme yetisini kazanmak zorundayız. Bu durumun sebepleri arasında duyu organlarımıza aşırı yükleme ve aşırı veri girişinin olmasını gösterebilirim. Gündelik yaşamımızda o kadar çok veriye maruz kalıyoruz ki çok ciddi bir eliminasyon sistemi geliştiriyoruz kendi kendimize. Bunu yaparken de pek seçici davrandığımız söylenemez. Hala içgüdüsel davranıyoruz. Bunun adı da "duyarsızlaşma psikolojisi" oluyor haliyle. Bu etkileşim manyaklığı, bu enformasyon çılgınlığı günün sonunda hepimizi sosyapat maymunlara çevirecek bebişlerim. Bu acı gerçekten kaçamıyorum ben. Empatinin sağlıklı, işlevsel, erdemli olanı soyut bir farkındalık olmasıyla alakalıdır. Gazetelerin 3. sayfalarından fırlamış bir bıçakla yaralanma olayına gösterdiğiniz tepki sizin toplumsal anlamda edindiğiniz empati sorumluluğunun gelişmişliğiyle doğrudan alakalı. Soyut düşünebilme kabiliyetiyle, erdemlerinize karşı gösterebildiğiniz "hasassiyet" derecesiyle alakalı. Oysa birisinin karşınızda eline bir bıçak alıp kendini doğramasına gösterdiğiniz refleks bildiğimiz anlamda empati değil. Empatinin kökenleri olabilecek bir tez: "Ayna nöronlar" Gözünüzle gördüğünüz yıkıcı bir olayı sizde bulunan ayna nöronlar taklit eder. Vücudunuz siz isteseniz de istemeseniz de sizi onun yerine koyar. Karşınızda kendimi jiletlemeye kalksam hissedeceğiniz acı ayna nöronlarınızın size yaptığı bir illüzyondur. Sizi zorla benim yerime koyar. Bana göre ayna nöronlar, empati duygusunun kökenini oluşturuyor. Ahlakın en ilkel, en arkaik kodu. Yani bu şu demek; şu sıralar ironik bir şekilde adaleti sağlama aracı haline gelen sosyal medya gücünü ortaya çıkaran duyarlılık hareketi; erdemli, ahlaklı bir davranış olarak var sayılan soyut empati duygusunun ürünü değil. Aslında daha çok nörobiyolojik bir refleksin ürünü. yüz binlerce yıl önceki atalarımızdan bize miras kalan nörolojik bir sonuç. Yoksa ahlaki olarak sosyal medya topluluğu her geçen gün daha da iyiye falan gitmiyor. Adaletin görünmez kılıcı rolünü üstlenmesinin sebebi biraz da teknolojik imkanların beyin hücrelerimize temas edebiliyor olmasıyla alakalı. Adaleti sağlayan, o kızcağızı yaşadığı hayattan kurtaran şey her gün çığlıklarını duyan komşularının duyarlılığı olmadı mesela. Ya da polislerin insafı da olmadı. Çünkü anlamadılar. Anlayabilecek kadar gelişmiş bir empati yetenekleri kalmadı çünkü ne komşularının ne de polisin. Çünkü orada bir empati mekanizması var ve empati gerçek hayatta belirli riskler almayı da gerektirir. Fedakarlık olarak tanımlamamın sebebi buydu. Eğer gerçekten toplum olarak gerçek empati duygusu gelişmiş bir toplum olsaydık o kızcağızı yaşadığı muhitten birileri kurtarırdı. Oysa onu kurtaran şey güvenli alanları içerisinde ayna nöronlarıyla kızın yerine konulmuş insanlardı. Yani nörolojik "refleksler" Ömrümüz yeterse birer birer duyarsız, makineleşmiş, empati yoksunu sosyopatlarla dolu bir dünya insanlığı bekliyor olacak bizi. Özellikle yarı gelişmiş ülkelerin toplumları bu duyarsızlaşma hareketinden en çok nasibini alan insanlar olacak. Bu tip olaylarda bir erdemlilik hareketi düşündüğümüzden çok daha küçük bir azınlık. Çoğunluğu zoraki vicdan pornosunun ürünü. Bir kızın hayatı kurtuldu. Yüz binlerce yıl öncesinden kalma ilkel güdülerimiz ve teknolojik imkanların birleşmesi sayesinde. Bu hikayede 21. yüzyılın duyarlı insanına o kadar da yer vermemek gerek sanki ha? Bu hikayedeki kahramanlar kimler? Otomatik portakal kitabı geldi aklıma. Güzel kitap. Güzel film.
    31. -1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bu kavram üzerinden kendi özelimde konuşmak istiyorum. önceleri empati kurmak konusunda aşırı duyarlıydım. vücudum sanki benden bağımsız, içgüdüsel olarak bunu gerçekleştiriyordu ve bu beni bir anlamda yoruyordu aslında. şu an empati konusundaki eksilen grafiğimi yeni yeni fark etmeye başladım. mesela eskiden birine iğne yapılırken sanki o iğnenin ucu bana da değiyor hissi oluşurdu ama artık hiçbir şey hissettirmiyor. ya da sosyal ilişkilerimde karşımdaki insanı daha az önemsemeye başladım. kötü bir olay yaşamış insanın yerine kendimi koyup onu anlamaya çalışmak mümkün değil, işin kötüsü üzülemiyorum da. ben de bunun medyatik rezonanstan kaynaklandığını düşünüyorum. üstteki yazar çok güzel bir şekilde ele almış bu konuyu. açıkçası bu durum beni endişelendiriyor, duygusuz bir makine haline gelme fikri ürkütücü. bu durumdan kurtulmanın yollarını araştırmam gerek sanırım.
    32. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Çok zor. Yapması değil, yaptıktan sonrası. Geçen gün Müge Anlı'daki Doktor Osman'ın yerinde olsam ne yapacağımı düşünmüştüm, bugün Elmalı Davasındaki çocukları düşünüyorum. Çektikleri acı, çektirenlerin bedel ödememesi, sığınacak bir annelerinin olmaması, bundan sonraki hayatları... Geçen sefer öfkeyi hissetmiştim, bu sefer boşluktayım. Ben empati bile yapamıyorum, onlar bu hayatı yaşayacak. Emeği geçen herkesin Allah belasını versin!
    33. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Dağları dereleri aşıyor şu duygum. Herşeyi sen yaşıyormuşsun gibi üzülemezsin hayat böyle iyi değil desemde kendime karşı koyamıyorum. İyi insanların hala eti kemiği ile var olması beni sevindirmesi gerekirken delirtiyor. Çünkü bu hayat çok cani. Yakıyor onların canını. Ben kaldıramıyorum iyi insanların yüreklerine kazınan acıların yükünü. Masallarda hep iyiler kazanır. Niye her iyinin hayatı bir masal kitabı kadar iyi değil? Ağlamaya yer arıyorum ya bugün de iyi insanların kırık kalplerine ağlayalım...
      1Seni var ya çok üzerler hee... - hiktorvugo 22.01.2022 01:53:08 |#4306093
      1Birincisi masalların amk ikincisi masallarda iyiler bir sürü kötü şey yaşadıktan sonra.. en son kazanırlar. Sen istiyor hep kazanmak olacak kötü insan. - fakiiir 22.01.2022 01:54:11 |#4306095
      1Beni üzülenler üzüyor. - sürgünruh 22.01.2022 01:54:36 |#4306096
      butun yorumlari goster (4)
    34. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Birçok insanın sahip olmadığı ancak insan ilişkilerinin olmazsa olmazı olan hede. Nedense empati yoksunu insanlara karşı hep bir mesafem vardır. Bana uzak, Allah'a yakın olsunlar.
    35. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Adam Fawer‘in 14-16 yaşlarıma damga vuran kitabı. O zamanlar annem okuyordu bu kitabı. Benim de kitaplara aşık olduğum dönem iki günde bir kitap bitirip kenara atıyorum. Bir gece annem kitaptaki elektrik kesilme sahnesini okurken bizim evde de elektrikler kesildi skdkdlcldlf Annemin elinden kitabı yere fırlattığını hatırlıyorum. (Kendisi de benim gibi saçma salak şeylerin birbiriyle ilişkisi olduğunu düşünür ) Daha da kitabı okumam dedi kenara bıraktı. Neyse sonra kitaba ben başladım ama oradaki insanların yeteneklerini okudukça aşırı etkileniyordum. Çocuk aklı işte fantastik şeylere ilgim her zaman vardı. Şu an karakterin adını hatırlamıyorum ama birisi duyguların renklerini görüyordu. Kafamda her duyguya renk verip karşımdaki insanda görmeyi falan hayal ediyordum skcldçcçd Kitabı 2 sene içerisinde 3 veya 4 kere bitirmişimdir. Ara ara çok keyif aldığım yerleri tekrar okumuşluğum da olmuştur tabi. Sonra kitabı bir tanıdığımıza verdik geri dönmedi o kitap bize o ara çok üzülmüştüm bu duruma :(( Hayatımı etkileyen bir kitap olmasa da o yaşımda bana baya hayal kurdurmuştu sağolsun .d
    36. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Bok atmadan önce kendi ellerine bakma sanatı.
    37. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Kendisini karşısındakinin yerine koyup düşünmek. Kimi neyi beni mi onu mu olayı mı izleyicilerin vicdanında çözümlenecek şeyler. İzleyiciler de bizim için aynı empatiyi yaptığında bir çeşit inception olacak. Çünkü onları da bir izleyen çıkacaktır mutlaka.
    38. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Aşırı derecede empati yapmak kişinin özsaygısını yok etmeye başlıyor.
    39. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Yüksek empatili biriyim. Haklı olduğum bütün kavgaları kazanırım ama kavga ettiğim kişi haksız ve tanımadığım yani umursamamam gereken biri olsa bile sonunda pişman olup onun ne hissettiğini düşünüp ne gerek vardı diyorum. Bazen kendime doğru tepkiyi verdiğime ve onun üzülüp veya rencide olup yaptığı şeyleri bidaha yapmamayı öğrenmesi gerektiğine ikna etmem gerekiyor. Sen olgunsun, daha zekisin, insanları alttan alıp kavga gürültü oluşturmamalısın diyorum kendime.
    40. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kurtlar vadisi pusu 194. bölümde polat alemdar adlı karakterin söylediğine göre avrupalıların çok sevdiği eylem.
    41. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Birçok insanın sahip olamadığını düşündüğüm olgu. Ben bir insanın empati yapabilmesi için öncelikle kendisine karşı yeterince dürüst olması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü empati kendini karşındaki insanın yerine koyup onun ne yaşadığını, ne hissettiğini anlayabilmektir. Bunu yapabilmek için ona yapılanın sana yapıldığı zaman senin bu duruma ne şekilde tepki vereceğini dürüstçe düşünmen gerekmektedir ki ancak onun yerini alabilesin. Örneğin; siz birisine bir şey yaptınız ve o kişi bu yapmış olduğunuz şeye bir tepki verdi. Vermiş olduğu tepkinin doğru mu yoksa yanlış mı olduğunu idrak edebilmeniz için aynı şeyi o size yapmış olsa nasıl bir tepki vereceğinizi kendinize dürüstçe sormanız gerek. Eğer onun vermiş olduğu tepkiden daha az bir tepki vermeyecekseniz o kişiyi vermiş olduğu tepki için yargılamayazsınız. Bu yüzden önce iğne sonra çuvaldız gelir. Bu yüzden ikili ilişkilerde empatinin yeri çok önemlidir. Yapılan bir davranışa verilen tepki sorgulanmadan önce, aynı davranışın size yapılması durumunda sizin vereceğiniz tepkinin ne olacağı konusunda bir fikir sahibi olursanız karşınızdaki insanı daha sağlıklı değerlendirmiş olursunuz. Empati yoksunu insanlar yüzünden empati yapabilen insanların hep eziliyor olmalarının asıl nedeninin bu olduğunu düşünüyorum.