0 adet entiri secili.
harun: "seviyorum merkez!"
merkez: "merkez dinlemede."
harun: "seviyorum merkez! seviyorum diyorum anladın mı? seviyorum merkez!"
merkez: "anlaşılmadı tamam."
harun: "lan biriniz de anlayın be! seviyorum merkez, seviyorum anladın mı? seviyorum!"
merkez: "gereksiz anons yapmayalım, kodun ne senin?"
harun: "kodu... kodu söyleyeyim ben, kodu söyleyeyim kodu. kodu; hayatımın amına kodu! hayatımın amına kodu!"
la onun kabukları ağzıma gayış gibi geliyo yaav
akbaba
- niye geldin?
- sen niye ağladın?
- geçti gitti boşver!
- geçmedi gitmedi, sen niye ağladın?
- behzat, sen akıllı bi adamsın. ama konu kadınlara gelince biraz salaklaşıyosun galiba.
- haa?
- ben sana diyorum ki adamlar gelip seni alıcak. gidiceksin. bu işin sonu yok. belki senelerce tutuklu kalıcaksın. ne zaman döneceğin bellli değil, senin umrunda değil. ağladım çünkü seninle konuşamadım. ağladım çünkü sen beni görmüyosun ve ben seni seviyorum.
- ama ben bunu bunu bilmiyodum.
- bilmiyosun. tabi nerden biliceksin. sen ancak birisi öldüğünde duygusal yaklaşıyosun. senin duygu radarına girmek için ille ölmek mi lazım behzat?
- yok...yani...yapamam ben.
- haklısın. cesaretin olmadan napıcaksın ki? hayatımda tanıdığım en korkak adamsın. herkese meydan okuyosun, ama kendi duygularından korkuyosun, geçmişe saplanıp kalmışsın. en büyük felaketler senin başına gelmiş di mi? en büyük acıları sen çekmişsin. ben hiç bi bok bilmiyorum ki! acı nedir bilmem, yalnızlık nedir bilmem. dünyanın ekseni kaydı behzat, oniki santim yerinden oynadı, sen bana bi santim bile yaklaşmadın. saplantılısın...
- haa. bak ne güzel söyledin, saplantılıyım ben. benden bi bok olmaz. biz senle hep kavga ederiz. mutsuz oluruz biz senle.
- mutsuz olalım, ne var? biz de mutsuz oluruz. ben seninle mutsuzluğa da varım.
harun: ya sen şimdi niye arkadaş olmak istiyon benimle? he? şimdi niye arkadaş olmak istiyon eda benimle? ya ben senin için elimden gelen her şeyi yaptım. sen de biliyon, her şeyi yaptım. o sinemaya günü hatırlıyon mu, ben nasıl heyecanlıydım. sonra sırf sen istiyon diye, yes-no kalmasın, daha iyi ingilizce öğreneyim diye gittim ingilizce çalıştım 6 ay. sabahları vocabulary, akşamları grammer. hala ya, hala senin gözüne gireyim diye, o sarı cevdet’le bizim aslı’nın ilişkisine izin veriyom. sen naaptın? ben bunların hepsini yaptım. ben, harun sinanoğlu olarak bunları yaptım. peki sen, eda kaya olarak naaptın? naaptın bi söyle? hiçbi şey yapmadın. ya senin için sevgisinden ölecek, her şeyi yapacak olan adama bi şans vermedin, gittin o selim malını sevdin. sevdin de ne oldu? ona şans verdin, onunla beraber oldunuz. sonra seni aldattı. sonra sen bi şans daha verdin. ona iki şans verdin bana bi şans vermedin.
o kadar beklersen olacagi bu
(bkz: harun'un erken boşalması)
hep başlamaya niyetlendiğim ama sürekli ertelediğim bir diziydi behzat ç. bir gün karşıma bu çıktı:
"unutmak kelimesi undan çıkmış. bildiğimiz un yani, hamur işi, öyleymiş. unutmak için un ufak etmek gerekiyomuş. birini bütün olarak unutamazmışsın zaten, öyle pat diye unutamazmışsın. öyle yavaş yavaş gidermiş, yavaş yavaş unuturmuşsun. gözleri, kaşı, burnu ile kulağı, sesini yavaş yavaş. unuttuğun zaman da o kişi olmazmış. hatırlamazmış. sonra unuttuğunu unuturmuş. ben unutmak istiyom la. her gün ne zaman unutucam diye soruyom kendime, her sorduğum zaman da her şeyi yeniden hatırlıyorum ben, daha net. unutamıyom ben."
ne ara başladım, ne ara bitirdim hatırlamıyorum
savcı esra: haklısın. cesaretin olmadan ne yapacaksın ki? hayatımda tanıdığım en korkak adamsın. herkese meydan okuyorsun ama kendi duygularından korkuyorsun. geçmişe saplanıp kalmışsın. en büyük felaketler senin başına gelmiş dimi? en büyük acıları sen çekmişsin, ben hiç bir b.k bilmiyorum ki. acı nedir? bilmem. yalnızlık nedir? bilmem. dünyanın ekseni kaydı behzat, 12 cm yerinden oynadı sen bana 1 cm bile yaklaşmadın! saplantılısın.
behzat: hee, ne güzel söyledin. saplantılıyım ben. benden bir bok olmaz, biz seninle hep kavga ederiz, mutsuz oluruz biz seninle.
savcı esra: mutsuz olalım, ne var! biz de mutsuz oluruz. ben seninle mutsuzluğa da varım.